1516 yılında Venedik Cumhuriyeti, Yahudi tarihinin gidişatını, ilk Yahudi gettosu açmak suretiyle değiştirdi. Büyük kıyımların, yalıtlanmaların ve aşağılamaların içinde, baskı altında bulunan Venedikli Yahudiler, bir ölçüde hapsedildikleri alanda güçlü bir cemaat oluşturabildi.
Şayet Venedik’i ziyaret edecekseniz; St. Lucia İstasyonuna trenle gidin, önünüzdeki sanatsal köprüden geçip sağa dönün ve ‘Fondamenta de la Misericordia’da birkaç dakika devam edin. Kısa bir süre sonra, kaşer lokantalarından gelen Yahudi ve İtalyan yemeklerinin karışımlarından tüten zengin kokulardan birini hissetmeye başlayacaksınız. Etle doldurulmuş kızarmış enginarın, güzel kokulu sardalyaların evde pişirilmiş hallot ve humusla karışmış kokularını hissedersiniz. Yahudi semtinde burnunuzun izinden gitmeyi sürdürürseniz Venedik’in çevresinden oldukça farklı bir alanında olduğunuzu fark edersiniz. Doğru yerde olduğunuzu hissettirecek ikinci işaret ise binaların, Venedik’in herhangi bir yöresindekilerden daha yüksekte oluşudur. Ayrıca bunların nasıl sıkı sıkıya bir arada durduğunu da görürsünüz; yağmurlu bir günde suya batmış hissedersiniz. Çünkü küçücük sokaklar hemen her zaman suyla dolar. Kısa sürede Yahudi tezgahları ile karşılaşırsınız: cam üfleyen, kırılgan şofarlar ve hanukiyalar üreten bir atölye, İtalyan lezzetlerini sunan bir tatlıcı, bir Yahudi oteli, Venedikli Yahudilerin tarihçesini betimleyen bir kültür müzesi ve tabi Yahudi mahallesinde geriye kalan sinagoglara rastlarsınız.
Bu görkemli alana bakmak suretiyle, Venedik’teki Yahudi yaşamının her zaman başarılı, mutlu ve teşvik edici olduğunu düşünebilirsiniz ve bir ölçüde de haklı olabilirsiniz -ancak bu tarihçe, büyük bir antisemitizm ve yalıtlanma sonucunda oluştu. Venedik Cumhuriyeti, bazı zamanlar gücü nispetinde Venedik Yahudi Cemaati’ni parçalamak ve silmek için hemen hemen her şeyi yaptı; ancak işte bu tacizler sonucundadır ki, Yahudiler beşerî gücün sınırlarını zorladı ve bu baskıcı rejimin etrafından dolanmak için yollar buldukça, öyle bir toplum inşa ettiler ki, azalmaktan ziyade, gelişti. Yahudiler, sadece Venedik’te aileler büyütmekle kalmadı, yeni göçmenler bile daha iyi bir yaşam için cemaate katıldı! Bir gettonun kapsamı içinde ve derin antisemit bir baskıya rağmen bunun mümkün olabilmesi, takdir edilecek Yahudi dayanıklılığının delilidir.
Venedik’te Yahudi tarihi
Yahudilerin İtalya’da oldukça eski bir tarihçesi mevcut. Venedik’teki Yahudi cemaati, 16. yüzyılın başlarında gelişme halindeydi. 1555’teki nüfus sayımında kentin 160.208 kişilik toplam nüfusunda sadece 923 kişiden ibaret olmakla beraber Yahudiler, epey zengindi ve yörede birçok ticareti yönetiyorlardı. Bunların çoğu, sağlıklı kârlar elde ederek, komşularının kıskançlığını uyandırıyordu ve tabiatıyla Yahudi olmayanların anlayamayacağı gelenek ve ritüelleri uygulayarak kendilerini diğerlerinin gözünde yabancı kılıyorlardı…
İlk görev, bir yerleşim alanı saptamaktı. Bugün bunu Ghetto Vecchio (Eski Getto) olarak biliyoruz. Ancak 1500’lü yıllarda bu alan, kentin sadece küçük ve iddiasız bir birimiydi ve ünü, top dökümhanesi içermesinden ileri geliyordu. Ergimiş metal, bir kalıba dökülüyor ve savaşta kullanılacak top mermilerine dönüştürülüyordu. Bu iş, tehlikeli ve tekdüze bir görevdi. Bölge yöneticisi, bunun tam da Yahudiler tarafından yapılabileceğine karar verdi. Böylece, küçük Yahudi yerleşkesi bu fabrikanın yanında inşa edildi. Zamanla Ghetto Vechio kentteki tüm Yahudileri barındıramayacak duruma gelince Ghetto Nuovo (Yeni Getto) da bu yerleşim alanına eklendi… İnsanların girip çıkması için sadece iki köprü vardı ve bunlar kapandığında, tüm getto içeride mahsur kalıyordu.
Her gece St. Mark Kilisesinin ‘Campanile Belfi’ çanı 12’de çaldığında (Marangona), ertesi güne dek getto tamamen kapanıyordu. Kimse ne içeri girebiliyor, ne de çıkabiliyordu. Hıristiyan nöbetçiler, karanlık bastıktan sonra sandallarla gettonun etrafında dolaşarak, kimsenin kaçmamasını sağlardı. Bu gözetleme grupları tarafından, olağanüstü durumu ihlal eden herhangi bir Yahudi’ye hapis ve parasal cezalar dahil ciddi müeyyideler uygulanırdı.
Getto, dışarıdan yüksek duvarlarla tecrit edilmişti; etraftaki sandal yanaşma yerleri, gerçekten izin almadan yanaşılamayacak tarzda tuğlalarla örülmüştü. Alanda yaşayan Hıristiyanlar, bir zamanlar Yahudilere ait uzaktaki daha iyi evlere nakledilmişti ve getto; karanlık ve sakinlerinin her bedel karşılığında kaçmak isteyecekleri bir yer olarak tanınmaya başlamıştı. Böylece antisemitizm giderek artmış ve Yahudiler ‘öteki’ olarak ilan edilmişti. Bu garip toplulukla ne yapılabileceğinden emin olunmaması nedeniyle yasalar düzenli olarak değiştirilerek, Yahudiler ticaretten menedildi. Fakat sonra ekonominin ticaret olmadan sıkışacağı anlaşıldığından, Yahudilere tekrar görev verildi fakat hakları ellerinden alındı. Ayrıca Yahudilerin dini uygulamaları da yasaklandı. Ancak Yahudilerin ibadetlerini yeraltında yapabilecekleri anlaşıldığından, sıkı bir gözetim altında tutuldular: kimse Yahudilerle ne yapacağını bilemiyor gibiydi!
İlk gettonun yaratıcısı
Bu konuyu, Doge Leonardo’dan başkası çözemedi. 1436’da asil bir ailede doğan Leonardo Loredan yetenekli bir devlet adamıydı. 1501’de Venedik’in 75. Doge’si oldu ve bu mevkide 20 yıl kaldı. Savaşla ilgili konularda korkulacak ve haşin bir kişi olarak biliniyordu; kanunları derinlemesine bilirdi, uğurlu bir evliliği ve kendileri de önemli rollerde bulunan dokuz çocuğu vardı. Leonardo, aynı zamanda dünyadaki ilk Yahudi gettosunu oluşturan kişiydi…
29 Mart 1516’da Doge Leonardo Loredan ve senatörleri, Yahudilerle ilgili ne yapılabileceğine karar vermek için bir araya geldi. Bu sorun uzun zamandır Venedik’in başını ağrıtıyordu ve Loredan, bunu çözen kişi olmakta kararlıydı. Saatler süren konuşmalardan sonra, hemen uygulanacak bir kararnamede uzlaştılar: Yahudiler, tamamen ve yasal bir şekilde geriye kalan Venedik Cemaatinden soyutlanacaktı.
Holokost deneyiminden sonra getto kavramına alışık olabiliriz. Ancak 1516’da bu, daha önce hiç teşebbüs edilmemiş tamamen yeni bir olguydu. Başlamak için, Yahudilerin içinde yaşayacağı ufak bir alan saptandı. Fikir basitti; Venedik Cumhuriyeti, bu gettonun içerisinde Yahudilerin dinlerini uygulayabilme hakkına karşılık, Yahudilerin hayatlarını tamamen kontrol altına alacaktı.
‘Getto’ kelimesinin olası birkaç kökeni vardır. ‘Geto’, çevredeki başlıca fabrika olan dökümhane anlamındadır fakat aynı zamanda da ‘gatwo’ (sokak), ‘borgetto’ (küçük bir şehir) ve ‘gettare’ (istenmeyen şeyleri atmak) kelimelerine de bağlantılıdır. Oxford Üniversitesi, bu etimolojik kuramların en azından spekülatif olduğunu iddia etmektedir fakat Venedik'teki Yahudi Müzesinin Müdürü Marcella Ansaldi, getto kelimesinin, ‘gettare’ yani (kurtulmak için) atmak anlamında olan kelimeden geldiği kuramına iştirak etmektedir: kentin diğer bölümlerinden Yahudileri ‘defetmek’.
1516 yılının sonlarında gettoda 700 Yahudi yaşıyordu. Yahudilere askeri koruma ve gettonun sınırları içinde dinsel uygulama özgürlüğü vaat edilmişti; fakat bundan öte, yasalar sertti: Yahudilerin, kendilerini belirten amblemler takarak, başkalarını dinleri hakkında bilgilendirmesi gerekiyordu; vergileri ve kiraları, Yahudi olmayanlardan göreceli olarak çok daha yüksekti; yaşam koşulları kötüydü, iç içe yaşıyorlardı ve iş imkanları sınırlıydı. Yahudilerin çoğu; ikrazatçı, doktor, tacir, satıcı olarak çalışıyordu fakat bazıları da zorla Venedik’in rehinci dükkanlarında hükümet tarafından saptanmış ucuz rayiçlerle çalıştırılıyordu. Yahudiler gettoya girmek ve çıkmak için neredeyse savaş verdiklerinden, çoğu anlamlı bir iş bulamıyordu. Zaman geçtikçe Yahudilerin ticari endüstrisinin devamı da zorlaştı. Çünkü yabancı Yahudilerin 1541’den itibaren iş ve ticaret için gettoda kalmalarına kısıtlanma gelmişti. Ancak hükümet memurları, bir Yahudi tüccara açık bir şekilde Venedik’te izin vermişlerse, o aşırı derecede kalabalık gettoda yerleşmeye yeltenebilirdi. Bununla birlikte bile bu tüccarların kalma süresi birkaç günü aşamazdı ve beraberinde ailesini getirmesine izin yoktu. Bu da esas itibariyle Venedik’teki Yahudilerin refahının sonuydu -kısa bir sürenin haricinde. Yahudilerin çoğu, top döküm tesisinde çalışırdı veya mütevazı bir geçim için ikinci el eşya ve elbise alım-satımıyla uğraşırdı.