Kaç arkadaşın var diye sorsam göğsün kabara kabara söyleyeceğin sayı kaçtır? Ya çocuğun için öngördüğün belli bir adet var mı? Birçok ebeveyn için çocuklarının sosyal, girişken ve çok arkadaşı olması akademik başarısından önemli, hatta gurur kaynağı. Çocuklar oldu ki seçici sosyaller ise veya sosyalleşme de sıkıntı çekiyor, harekete geçmekte zorlanıyorlarsa büyük dert!
Yeni nesil ebeveynlik yöntemlerinin yan ürünü olduğunu düşünüyorum yeni nesil arkadaşlıkların. Kendisini yaşayamadığı hayatı çocukları üzerinden yaşamaya çalışan, kendi korku ve kaygılarını aynalayarak çocuklarının sosyal hayatlarına müdahil olana ebeveynler var artık! Çocukları için arkadaş değiştiren, taşınan, hatta göç eden! Kendinden vazgeçmiş, mutluluğu ve doyumu çocuklarının ‘başarılarından’ yaşamaya çalışan yeni nesil ebeveynler…
Annemlerle çanta gibi gezdiğimi hatırlıyorum ama beni eğlendirmek için aktiviteden aktiviteye değil onların programı her neyse oraya. Hem de yaşıtım var mı, sıkılır mıyım diye düşünmeden. Arkadaşlarla yaptığım programlar ancak anne-babamın programına uyumluysa onaylanırdı. Ya şimdi?
İki uç da aşırılık barındırıyor. Çocuğu, hislerini ve ihtiyaçlarını yok sayıyor.
Bebeklik arkadaşları
Anneli grup, oyun grubu, babyfikslerle başlıyor yeni nesil ebeveynlik. Bu gruplar doğum yapan anneye bir nevi destek grubu etkisi de gösterdiği için harika. Ama altta yatan niyet temelde annelere sosyal ortam sunmak değil çocukların sosyal geleceğine yatırım yapmak. Beraber oynasınlar diye bir araya getirilen çocuklar asıl büyüdüklerinde beraber oynamak istemediklerinde sıkıntı çıkmaya başlıyor. Burada çocukların tercihlerine saygı duymak önemli. Günün sonunda onlar da kendi kabilelerini kuracak ve ebeveynleri bu kabilenin sadece bir üyesi, reisi değil. Ama dümeni tamamen onlara vermeden kimi eleyip kiminle yoluna devam edeceğini seçme sürecinde bilge bir yaklaşım gerekiyor. Bilge yaklaşımdan kastım açık fikirler ve merak. Ebeveynden gelen “Ayıp olur, ama o benim en iyi arkadaşım” gibi ifadeler çocukta karşılığı olmadığı için işe yaramıyor:
İlgi, merak ve açıcı sorularla ilerlemek, yargılamadan ve tabii ki sözünü kesmeden dinlemek.
Bu arkadaşınla görüşmek istememenin sebebi ne?
Seni rahatsız eden ne var? Ona da haber vermek ister misiniz?
(Olumsuz yanıt ya da yanıtsız kalan durumlarda pasif kalmayabilirsiniz. Empatiye davet edin. Zira empati geliştirilebilir bir beceridir ve bu tip olaylar fırsat niteliğindedir. Unutmayın ki her seçiş bir vazgeçiş!)
Burada bir not: Eğer geride bırakılanın ebeveyni iseniz de bu durumda ilginizi yönlendireceğiniz taraf kendi çocuğunuz olmalı; sizin dahil olma ihtiyacınızla tetiklenerek her koşulda çocuğunuzu programlara katmaya çalışmak zorbalık değil de nedir?
Çok da abartmamak lazım!
Arkadaş ‘kazığı’
Arkadaş kazığı yememiş kimse yoktur diye düşünüyorum. Her kazık yiyen belki de birilerine bir kazık atmıştır. Bu ‘kazık’ algısı yoruma açık. Hayat deneyim; deneyim ise yenilen kazıkların toplamı ise bilin ki öğreniyorsunuz.
Ben ebeveyn olarak her gün öğreniyorum. Çocuklarımın kafaya takmadıkları davranışları kafaya takıyorum ya da taktıkları bana sıradan geliyor…
Bir de çocuklarının yediği kazıkları kendi yemiş gibi yaşayan ve hissedenler var!
İlginç değil mi?
Vefa örneğin yeni nesil arkadaşlıklarda çok nadir görünen bir değer. Ne demek bile bilmiyorlar J Hiç kimseye, hiçbir şeye bağlı hissetmiyorlar. Keyiflerinden başka! Benciller. Günü kurtarma derdindeler. Sık sık sekiyor programlar çünkü hiçbir şeyin bağlayıcılığı yok. Birine söz verip beş dakika sonra verdiği sözü unutup başka biriyle çıkabilir, snap atabilir ve rahatlıkla bunu sosyal medyada paylaşabilir. Zaten hesap soran yok! Neden haber vermedin diye sormak alınganlık, sorun yaratma, clingy davranış. No,no, no! Birçoğu zaten poker face (yüz mimik ve duygu ifadelerinin nötr konumlandırılması ile karakterize edilen bir yüz ifadesi). Hisler zayıflığa işaret ettiği için açık iletişimle birbirlerine alındıklarını, kırıldıklarını ifade edemiyorlar. En ‘yakın’larına bile.
Boş ver, aynen, yeto devri!
Bana uymuyor bu arkadaşlık modeli!
Ben daha eski moda ve belki de romantik kalıyorum… Benim için tanıdık vasfında olacak insanlarla kurulacak ilişki modeli bu anlattıklarım en yakınım diyemem! En yakınıma içimi dökemiyorsam, bana haber vermediğinde sitem edemiyorsam, sadece eller havaya için buluşabiliyorsam ki o da hatırlarsa üzgünüm ama ben buna ‘dostluk’ diyemiyorum!
Eriyen değerler içinde gözlemlediğim şu ki her şey gelip geçici. Bugün evde eteğinin dibinde olan çocuğun yarın belki okumaya belki hayat kurmaya uzak diyarlara gidince elinde avucunda ona senden kalan tek şey hatıralar ve değerlerin. Ortak değerlerin. Sahip çıktığın değerlerin. (Çıkamadıkların eridi gitti zaten!)
Değer bilme, zaman ayırma, özen gösterme, saygı, ilgi, merak ve hislerde şeffaflık benim için bir ilişkide olmazsa olmaz!
Bunu arkadaşlarına vermeden önce benimle olan ilişkisinde sağlıklı bir şekilde uygulayabildiğini görmem gerek. Hele hele arkadaşlarına verip de ebeveynlerine vermeyenler var; bu daha fena! Bu sıkıntıyı yaşayan ebeveynlerin neyi fazla yaptıklarını bulmalarını öneririm.
Zaten şu 3 günlük dünyada Dunbar sayısından öteye geçmek ne mümkün!
Dunbar Sayısı
Bir insanın sağlıklı bir şekilde yürütebileceği ilişki sayısına Dunbar sayısı deniyor. İngiliz antropolog Robin Dunbar’ın bu konu ile ilgili Oxford Üniversitesinde yürüttüğü araştırma2lar sonucu 1990 yıllarında belirlenmiş bir sayı bu. Sosyal medyada binlerce ‘arkadaşı olan yeni nesil için komik denecek kadar düşük Dunbar sayısı. İnsanların en fazla 150 kişilik gruplar içinde anlamlı bir ilişki sürdürebileceğini iddia ediyor Dunbar. Sadece 150. Sınırların kıtaları aştığı yeni dünyada 150 kişi ne ki? (Dunbar insan beyninin en yakın halkasını yani en sevdiklerini ortalama 5, dostlarını 15, arkadaşlarını ise 50 kişi olarak sürdürebileceğini söylüyor.)
Hızlı tüketim çağındayız. 1990’larda yapılan bir araştırma sosyal medya devrimiyle geçerliliğini yitirmiştir diye itiraz edenleriniz olabilir. 2011’de Alessandro Vespignani, Nicola Perra ve Bruno Goncalves altı ay boyunca bir milyon yedi yüz bin kullanıcının Twitter paylaşımlarını takip ederek insanın her koşulda 100-200 kişi ile kaliteli iletişimde bulunabildiğini anlattıkları bir makale yayınlamışlar. Dunbar sayısı sosyal medyada da olsa geçerliliğini sürdürüyor anlaşılan. Sayıyı belirleyen beynin anlamlı sağlıklı ilişki kurma kapasitesi. Sağlıklı ve anlamlı ilişkiden ne anlıyoruz?
Zaman ayrılması gereken, emek harcanan, belirli ortak değerlerle çerçevelenen, dürüstlük, güven, saygı ve özen ile desteklenen ilişkiler sağlıklıdır. Açık iletişimle her konunun konuşulduğu gücün dengeli dağıldığı ilişkilerdir.