Filipinler, Japonya ve Endonezya ortaklığında gerçekleştirilecek 2023 Dünya Basketbol Şampiyonası´na sayılı günler kaldı. 2024 Paris Olimpiyatları´ndan bir sene önce olması sebebiyle bazı süper yıldızların katılmama kararı alması, turnuvanın cazibesine bir tık ket vursa da uluslararası basketbol camiasının gözleri bu turnuvaya dönmüş durumda.
2023 Dünya Basketbol Şampiyonası’nın başlamasına günler kaldı. Kanımca turnuvayı cazip kılan etkenlerden en önemlisi net bir favorinin olmaması. Yine de altın madalya için akıllara gelen ilk ekip tabii ki Amerika Birleşik Devletleri. NBA kortlarına göre daha küçük olan FIBA kortlarında zaman zaman zorluk çeken Amerika’nın çözümü genellikle süper yıldızlar oluyordu. Ancak bu sene katılacak ekibin geçtiğimiz senelere göre süper yıldız sayısında azalma yaşaması onları daha organize ve atletizmle yoğrulmuş bir savunma takımına dönüşmeye itebilir. Steve Kerr, Erik Spoelstra ve Tyronn Lue gibi NBA’in üç elit koçuna sahip olmaları bu dönüşüm sancısının asgariye düşmesini sağlayacaktır. 2019’daki turnuvada büyük bir hayal kırıklığı yaşayan ABD’nin bu turnuvada bir geri dönüş hikayesi yazmak isteyeceği kesin.
Altının en önemli adaylarından biri de Fransa. Amerika’nın aksine neredeyse bütün yıldızlarıyla gelen Fransa, turnuva tecrübesi en yüksek ekiplerden. 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda ve 2022 Avrupa Şampiyonası’nda gümüş madalyaya uzanan Les Blues, bu sefer şeytanın bacağını kırmak istiyor. Yaşı geçmiş olsa da Avrupa’nın en önemli oyun kurucularından Nando De Colo, NBA’in en önemli savunmacılarından Rudy Gobert’in önderliğinde atlet oyunculardan kurulu olmaları yanında, hem NBA hem de Avrupa basketbolunu harmanlayabilmesi onların ön plana çıkmasını sağlıyor.
‘Kare as’ı tamamlayanlar
Bu ikilinin hemen arkasından Slovenya “Ben de varım” diyenlerden. Hem Avrupa hem de Amerika basketbolunun şimdisi ve geleceği olan Luka Doncic var oldukça Slovenya’nın herkesi yenebileceği bir gerçek. Doncic’in merkezde olduğu bu takım, onu doğru tamamlayan şutörler ve içeride sertlik yapabilecek uzunlarla dolu. Hazırlık maçlarında bekleneni verememiş olsalar da işler kızıştığında maçın son anına kadar mücadeleyi bırakmayacaklarına emin olabilirsiniz.
Kare asımızı tamamlayan takım Sırbistan. Kadrolarındaki yıldızların sayısı göz önüne alınınca beklentilerin hep yüksek olduğu bu ekol ülke, son zamanlarda sürekli olarak hayal kırıklığı yaşadı. Bu turnuvaya NBA’i kasıp kavuran Nikola Jokic’ten yoksun katılacak olmalarına rağmen, ülkemizden yolu geçmiş Bogdan Bogdanovic’in liderliğinde yine çok ama çok kaliteli bir yetenek havuzuna sahip. Eğer uyum yakalayabilirlerse daha önce bahsettiğim bütün takımların önüne geçebilirler. Ancak bu eğer altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken bir eğer, onu da söylemeliyim.
Son şampiyon İspanya ise başarılarla dolu bir jenerasyonu geride bırakmış durumda. Geçiş döneminde Gasol Kardeşlerin bıraktığı boşluğu dolduran Hernangomez kardeşlerin liderliğinde yine de sağı solu belli olmayacak bir takım. 38 yaşında adeta ikinci baharını yaşayan Rudy Fernandez’in kenardan getireceği akıl ve sükünet de onlar için çok önemli olacak. Altın için adayım olmasalar da kazanma geleneği ve ekollerinden dolayı İspanya’dan bahsetmemek olmazdı.
Sürpriz aday
Gelelim uzmanların “dark horse”, yani beklenmedik şekilde şampiyonluk kazanma adayı olarak gördüğü Kanada’ya. NBA’in en iyi ilk beşine seçilen Shai Gilgeous Alexander’ın yıldızı olduğu kırmızı beyazlıların, RJ Barrett, Dillon Brooks ve Lu Dort gibi ligde iz bırakan destek oyuncuları da var. Grup aşamasında Fransa’yla oynamaları onlar için kendilerini sınayabilecekleri iyi bir test olacak.
Yazın sonuna geldiğimiz bu günlerde sonbahar hüznü çökmesine karşı birebir gelecek bir turnuva bizi bekliyor. Bakalım bu Dünya Şampiyonası bize nasıl sürprizler, hikayeler getirecek.