Bu yazımda, önceki yazımdaki konuya devam ediyorum. Hatırlatacak olursam, prog-rock müzik akımının klasik müzikten etkilendiğini ve prog-rock merakım üzerinden klasik müzikle ilgilenmeye başlamamı iki örnek eser vererek dile getirmiştim. Bu defa tanınmış iki İspanyol klasik müzik bestecisinin eserleriyle aynı konuyu sürdürüyorum.
Asturias (Leyenda) Suite Espanola – Isaac Albeniz
Klasik gitar için düzenlenmiş bu meşhur İspanyol bestesini sanırım bilmeyen pek yoktur. İlgilenmezsek dahi, sıklıkla filmlerde, TV programlarında arka planda duymuşuzdur, tınısı mutlaka tanıdık gelecektir. İlk olarak piyano için bestelenen bu eser, sonra gitar için düzenlendi ve daha çok gitarla icra edildi. Her ne kadar Asturias İspanya’nın kuzeyinde yer alan bir bölge olsa da, müzik İspanya’nın güneyindeki Andalucia’ya özgü flamenko türünün tipik özelliklerini içerir.
Bana da bu melodi bilindik gelmesine rağmen, asıl ilgim The Doors grubunun ‘Spanish Caravan’ adlı parçada bu eseri yorumlamasıyla oluştu. The Doors müziği tür olarak daha çok blues ve psychedelic rock olarak tanımlanır, ancak klasik eseri yenilikçi bir şekilde yorumladıkları bu parçanın prog-rock türünde olduğu görüşündeyim. Özellikle giriş ve sonlarda Robby Krieger’in gitarı, melodiyi tümüyle almayıp kendi dokunuşlarını da eklemesi, Ray Manzarek’in klavyesinin yaratıcı bir şekilde katkısı ve efektleri, biraz da Granadinas ve Malaguena’dan bazı riff’lerin ödünç alınması ve sonrasında özgün bestelerinin eklenerek harmanlanması ve tabii Jim Morrison’un efsane duru ama karanlık ve isyankâr sesi ile aşağıdaki dizeleri seslendirmesi ile bu parça çok farklı bir şekle büründü.
“Carry me caravan take me away,
Take me to Portugal, take me to Spain,
Andalucia with fields full of grain,
I have to see you again and again.”
Bu eser farklı enstrümanların ön plana çıkarılmasıyla ve değişik müzik türlerinde yorumlandı. Ekli seçkide birkaç yorum yer alıyor. Önce John C. Williams’in klasik solo gitar yorumu. Sonrasında çok ilginç bulduğum Güney Koreli caz şarkıcısı Youn Sun Nah’ın neredeyse sadece vokali ile eseri baştan sona götürmesi insan sesinin farklı şekillere nasıl girebileceğini dinleyiciyi hayran bırakacak şekilde ispatlıyor. Arkasından dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın yorumu, farklı bir enstrümanla çalınan aynı bestede dinamizmi ve giderek artan ve sertleşen tempoyu ustalıkla vurguluyor, dinleyiciye aynı eserde değişik ve değerli bir tat veriyor. Nihayet, yukarıda bahsettiğim The Doors’un, ‘Spanish Caravan’ adlı parçası.
Ve son olarak yorumun yorumu. Ünlü İngiliz keman ve viyola virtüözü Nigel Kennedy ve Prag Senfoni Orkestrası, ‘the Doors Concerto’ adlı albümde ‘Spanish Caravan’ı birlikte seslendiriyorlar, rock müziği bu kez klasik müziğe geri dönüştürüyorlar. Bu yorumun iniş ve çıkışlarındaki geçişlerle, solo kemanın yaylılar gruplarıyla sürprizler içeren olağanüstü atışmasıyla mükemmel olduğunu düşünüyorum, bıkmadan defalarca dinlediğimi itiraf etmeliyim.
Bu parçaları peş peşe dinlediğinizde, Asturias’ın çeşitli yorumlarının klasikten başlayarak türler arasında gezinerek birkaç adım sonrasında tekrar bu tür müziğe ulaşarak deyim yerindeyse bir döngüyü tamamladığına, ancak müzik içeriği olarak başladığı noktaya varmayıp nerelere evrildiğine tanıklık etmek çok ilginç ve etkileyici. Tavsiyem kulaklıklarınızı takın, ses seviyesini yukarı düzeye çıkarın ve kendinizi rahatça müziğe teslim edin!
Canarios – Joaquin Rodrigo ve farklı besteciler
İsminden de tahmin edilebileceği gibi ‘Canarios’, Kanarya adaları kaynaklı olduğu iddia edilen ve özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda popüler olmuş bir halk dansı. Başlıca özellikleri de arkaya ve öne doğru sıçramalar ve topukla yere vurmalar. Hızlı ve enerji dolu olan bu müziğin Kanarya adalarının yerlilerine ait olduğu, bu adaların işgali sonrası kökleriyle bağından uzaklaşarak Avrupa’da yaygınlaştığı tahmin ediliyor. Sonuçta, rönesans döneminin en canlı ve enerji dolu danslarından birine dönüşüyor.
Rönesans ve barok döneminde revaçta olan birçok halk dansı için eserler bestelenmiş. Hatta doğaçlamalar teşvik edildiğinden, aynı dans türü için farklı sanatçılar bu temalar üzerinden kurgulayarak benzerlik taşıyan ama yine de farklılık gösteren eserler bestelemişler. Canarios da bunlardan biri, bu başlık altında değişik dönemlerde birçok sanatçının bestesi mevcut, daha çok solo gitar olarak yorumlanmış.
Canarios’un barok türdeki farklı yorumlarına birkaç örnek vermek gerekirse, ekli seçkide Fransız Thoinot Ardeau, İtalyan Fabrizio Cardoso, Avusturyalı ve İtalyan Giovanni Girolamo Kapsberger, İspanyol Gaspar Sanz, yine İspanyol Françisco Guerau’nun yorumlarını bulabilirsiniz. Ayrıca, günümüzün önemli orkestra şefi, besteci ve erken çağlar müzikleri araştırmacısı Katalan Jordi Savall’ın “viola da gamba”sı ile kendine has yorumunu özellikle beğendiğimi söylemeliyim.
Yukarıda bahsettiklerim daha çok solo gitar veya lavta ile olanları içermelerine rağmen, Canarios’un en çok tanınan klasik müzik yorumu aksine, çok sesli klasik müzik orkestraları tarafından seslendirilen Joaquin Rodrigo’nun ‘Fantasia para un Gentilhombre’ adlı gitar konçertosunun dördüncü bölümüdür. Rodrigo’nun ünlü İspanyol gitar müzisyeni Andre Segovia için bestelediği bu eser, ilk kez 1958 yılında çalınmış ve piyasaya sürülmüştür. Aynı zamanda, lisenin son yıllarında dinlemeye başladığım prog-rock grubu olan Emerson, Lake & Palmer’ın ‘Love Beach’ albümündeki “Canario” yorumunun kaynağıdır.
Prog-rock akımı ve tuşlu çalgılar denince önde gelen 3-4 isimden biri olan Keith Emerson, o dönem teknik olarak elektriğin gitar ile birlikte tuşlulara da girmesiyle, ‘moog synthesizer’ klavyeleriyle yeni tınılar ve sesler arayışında olmuş ve ses mühendislerinden sürekli daha fazlasını talep etmişti. Üstelik klasik ve özellikle barok müziğe büyük ilgi duymakta ve kendi bestelerinin yanında bu tip eserleri yenilikçi olarak yorumlamanın peşindeydi. ‘Love Beach’ albümüne dönecek olursak, grubun dağılmadan önce çıkardığı bu son stüdyo albümü aslında pek beğenilmedi ve çok eleştiri aldı. Kanımca da, müzik seviyesi daha önceki günümüzde klasikleşmiş bazı üst düzey albümlerine kıyasla oldukça düşmüştü ve ticari kaygılarla yapıldığı dedikoduları oldu. Yine de albümdeki ‘Canario’ parçasını beğenmiştim ve sıklıkla dinledim, lakin yıllar sonra favori dinleme listeme ekleyeceğim barok müzikteki asıl eserle ilgili henüz herhangi bir bilgim olmaksızın. Carl Palmer’in davulu sadece arka planda ritim yapan değil, müziği birlikte yönlendiren bir enstrüman olarak ustaca kullanması bence bu yorumun bir başka olumlu özelliği.
Öneri: Ekli seçkideki parçaların çoğu yukarıda bahsettiğim iki eserin farklı yorumları. Bu nedenle, her ne kadar pek katılmasam da seçkiyi dinlerken bir süre sonra benzerlik ve gereksiz bir tekrar olduğu hissine kapılabilirsiniz. Zevkler ve beğeniler malum kişiye özel olduğu için seçkiyi dikkatlice dinlemeye isteklilere tavsiyem, birkaç kez dinledikten sonra, beğendikleri parçalardan kendi seçkilerini oluşturmalıdır! Keyifli dinlemeler!
KAYNAKÇA:
SEÇKİ: Spotify / Sami Asa / MY_8_Salom_230823_Prog Rock to Classical
https://open.spotify.com/playlist/19RfWTxHhl9VhtDMmPhbEB