Vera Caen Algranati´nin, Butik Yayıncılık´tan çıkan ilk kitabı ´Üçüncü Hayat´ okurla buluştu. Algranati, görsel iletişim tasarımı eğitimi aldıktan sonra, çeşitli medya gruplarında fotografçı ve yazar olarak çalıştı. Koçluk, doula ve doğum fotoğrafçılığı yaptı. Pandemi dönemi ve ikinci kez geçirdiği kanser hastalığından sonra kendi için toplamış olduğu notlarından yola çıkarak ´Üçüncü Hayat´ kitabını yazdı.
On ve kırk yaşlarında kanseri iki kez atlatan Vera Caen Algranati, kendisine üçüncü bir can hakkı bahşedildiğini düşünerek kitabına ‘Üçüncü Hayat’ adını verdi. Kitap çok etkileyici… Cesur ve samimi dille kaleme alınmış. Okuyucuya, ters köşe yaptırıyor. Mesajları çok net. Kendinizi onun hayat tarzını ve felsefesini benimserken buluyorsunuz. Işık oluyor deneyimleriyle… Şimdi hep beraber Vera’dan kitabının detaylarını dinleyelim.
Vera Caen Algranati nasıl biri? Kırılma noktaları nelerdir?
Kendimi tanımlarken net olmaya dilim varmıyor; her an her şey olabilirim! Ancak karakterim için esnek diyebilirim. Gündüz insanıyım, güneşin doğuşu bana enerji verir, ümit verir, üretkenlik aşılar. Birilerinin evladı, annesi, kardeşi, aşkı, kankasıyım ama dünyaya kesinlikle sevgimi vermeye, hayatı sorgulamaya ve katman katman genişleyip, potansiyelimi ortaya koymaya geldim.
Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
Çocukluğumdan beri kendimi en iyi yazarak ifade etmişimdir. Her ne yapıyorsam mutlaka yazmak o yaptığıma ilişmiştir. Kitap yazmak sanırım gelinen son nokta… Hayatta bırakmak istediğim izleri, insanlara dokunacağına inandığım tüm mesajları kitapla toparlayabileceğimi düşündüm. En büyük mesajı gelecekteki kendime verme niyeti ile yazdım. Bu yazdıklarımı okuduğum zaman ne hissettiğimi, yaşarken hangi detaylara takıldığımı, o detayların bana ne öğrettiğini yazmayı ve geriye dönüp okumayı çok seviyorum. Kitabım, tedavi sürecimde ufak ufak almış olduğum notların, kendime minik hatırlatmalarımın derlenmesi ile kitabım oluştu.
Bu kitabın okuyucuya mesajı nedir?
Hayatın karşımıza çıkardığı tüm olumsuzlukların bir kazanımı var. Kafamızı bataklıktan çıkartıp önümüzdeki ışığa odaklanmanın, yaşarken nasıl olabileceğini paylaştım, umarım bir mum ışığı etkisi yaratır.
Kitabınızda, yaşadığınız birçok zorluk ve engebeye karşı hayattan hiç kopmadığınızı çok net bir şekilde hem söylüyorsunuz hem de kitabı okurken bu bariz bir şekilde hissediliyor. Bunun sırrı ve motivasyonu neydi?
Çocuklarıma karşı hissettiğim o ışık dolu sevgi kanalı, hayat arkadaşımla birlikte yaşlanma hayalim, ailem, dostlarım, yapmak istediklerim, gitmek istediklerim… Her gün bir tanesi motivasyonumdu. Kendimle olan bağım, özüme karşı olan düşkünlüğüm de tüm bu süreçte büyümemi destekledi.
Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ve size hayatınızın belli bir periyoduna dönme fırsatı verilseydi, değiştirmek istediğiniz bir şey olur muydu?
Benim beynim geçmişe dönük çalışamıyor, tüm ayarları baştan yapmak, bir olayın değişmesi, kelebek etkisi kıvamında geliyor bana. Her ne olmuşsa olduğu gibi olsun, gelecek olan da olduğu gibi gelsin...
‘Neden?’ yerine ‘Nasıl?’ sorusu…
Gabor Mate beni çok etkileyen psikiyatr, yazar ve araştırmacı. Kitaplarında, seminerlerinde, çevrimiçi eğitimlerinde bu soruların gücünü nefis bir şekilde tarif ediyor; ‘Olayı değiştiremezsin ama sorunu değiştirirsen tüm bakış açın değişir.’
“O zaman bu süreçten nasıl çıkmak istiyorum, çıkarken cebime neler koysam beni tanımlar, bütünler?” sorularına kafa yordum biraz.
Doğum fotoğrafçılığına ilgiliniz nasıl başladı? Halen fotoğrafçılığı aktif bir şekilde sürdürüyor musunuz?
Pandemiden beri artık doğumlara girmiyorum; aktif fotoğrafçılığı da devam ettirmiyorum. Bazen fotoğraf çekiyor musun diye soruyorlar; bana hâlâ inatçı mısın diye sormak gibi geliyor:) Meslek olarak değil hobi olarak sürdürüyorum.
Doğal doğumları desteklemeye yönelik ‘Doula’ eğitiminin size kattıklarından bahsettiniz. Biraz paylaşır mısınız? Yeni anne adaylarına bir mesajınız var mı?
Doula* Latince bir kelime, doğum destekçisi anlamına geliyor. Doğum kendi başına bir kitap konusu benim için; doğumistanlara fotoğraf vesilesiyle girebilmiş olduğum için kendimi hep çok ayrıcalıklı hissettim. Her doğumun hikâyesinden kendime bir yıldız kattım, büyük bir tutku alanıydı benim için doğumlar.
Doula olmayı da, bu tutku alanıma öğreti ve statü eklemek için istedim; artık doğum yapmış olduğum, fotoğrafçı olarak yüzlerce doğuma girdiğim için değil, aynı zamanda bir doula olduğum için de orada bulunma hakkına sahip olmuştum.
O eğitime girme sebebim bu olsa da bambaşka şefkatlerle, kadın kardeşliği görüsüyle, cadılık ilkesiyle çıktım; bana harika yollar açtı... Kadın şifası ile ilgili birçok öğreti kazandım.
Tüm yaşadığınız bu deneyimler size ne kazandırdı?
Hayat kısa. Önüne geleni, öyle de yaşasan böyle de yaşasan, kahraman sensin. Yüzde yüzünü verip özünle olan bağını sıkı tutarsan gözün arkada kalmaz gibi bir mesaj kazandım.
STOP diye bir oyun var belki bilirsiniz; herkes dans ediyor, bir anda müzik duruyor ve herkes donuyor, hareket etme şansın bitiyor; hayat da benim için öyle işte, stop tuşu basılana kadar dansa devam...
“İçimdeki her hücreme kadar beni sıkıştırmayacak, hava aldıracak, beni kendim yapacak, özümden vazgeçirmeyecek her şey için çok çalıştım. Çok okudum, çok eğlendim, ateş etrafında çok yürüdüm.”
Üçüncü hayat diye nitelendirdiniz bu yeni dönemde sizi ve okuyucularınızı neler, hangi yeni projeler bekliyor?
Kış başlarken sosyal sorumluluk projeleri, söyleşiler, kliniklerde imza günleri, hastanelerde moral toplantıları yapmayı planlıyorum. Bu kitabım aracılığıyla sağlık sektöründe desteğe ihtiyacı olan tün hasta ve aile yakınlarına ufak bir ışık olmayı çok isterim.
*Doula: doğum sırasında ve sonrasında anneye duygusal- fiziksel destek sağlayan kişi