Yaşamının dört yılını (1929-1933) İstanbul’da sürgünde geçiren Lev Troçki, 20 Ağustos’ta, Meksika’da, bir suikastçı tarafından saldırıya uğramasının 83. yıldönümünde Büyükada’da anıldı.
Etkinliğin moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanı ve Tarih Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet O. Alkan yaptı. Anma etkinliği, Belediye Başkanı Erdem Gül’ün liderliğindeki Adalar Belediyesi’nin ev sahipliğinde, O. İskender Özturanlı başkanlığındaki Adalar Kent Konseyi’nin katkılarıyla düzenlendi.
Bronshtein’den Troçki’ye, sürgün ve Büyükada
Asıl adı Lev Davidovich Bronshtein olan Yahudi devrimci Leon Trotsky, bugün Ukrayna sınırları içerisinde kalan Yanivka’da doğdu. 1896 senesinde, önce devrimci hareketle daha sonra da Marksizm’le tanıştı. 1897’de Nikolayev şehrinde işçileri ve devrimci öğrencileri organize ederek sendika çatısı altında birleştirdi. Daha sonra Troçki ile beraber 200 sendikalı tutuklanarak hapse atıldılar. 1900’da görülen duruşma sonucunda dört senelik Sibirya sürgünüyle cezalandırıldı. 1902’de Sibirya’dan kaçarak Londra’ya yerleşti.
Bugün, kendisinin Bronsthein değil de Troçki olarak anılmasının arkasındaki hikaye ise bu kaçışla başlıyor. Taşıdığı sahte pasaporttaki takma adı Yahudi kökenini gizlenmesi için. Londra, Paris ve Münih’te yaşadıktan sonra 1905’te illegal olarak Rusya’ya giriş yapıyor. 1907’de tutuklandığında, Sibirya’ya sürgüne gönderilmek üzereyken ikinci kez kaçmayı başarıyor. Yeniden Viyana, Paris ve yılları başlıyor. 1916’da Paris’te tutuklanıp, İrun’a (İspanya) gönderiliyor. 1916, yeni bir sürgünden çok mücadelenin dönüm noktası oldu.
1917 yılında dışişleri komiseri oldu, 1918’de de Kızıl Ordu’nun başına geçirildi. 1918- 1919’da kendisini Kızıl Ordu’dan uzaklaştırmaya çalışanların saldırılarını savuşturmayı başardı. Bu başarıyla Trotsky 1. Politbüro’nun beş üyesinden biri oldu. 1925 yılına kadar zaman zaman Lenin’le, zaman zaman da Stalin’le yaşadığı çatışmalara ve fikir ayrılıklarına rağmen partinin ve ülkenin ikinci adamı olmayı başardı. 1927’te Stalin’le fikir ayrılığı ve parti içi güç savaşı nedeniyle önce parti üyeliğinden çıkarıldı, sonra da sürgüne gitmeye zorlandı. 1928’de Alma Ata’ya gönderildi, 1929’da ise Büyükada’ya yerleşti. Eşi Natalya, oğlu Lev ile yaklaşık 6.000 kilometre yol kat ettiği, 22 günlük zorlu bir yolculuğun ardından İstanbul’a vardı. Kendisine Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk tarafından vize verilmişti.
Burada dört yıl geçiren Troçki, Fransa’ya daha sonra Norveç ve son olarak da Meksika’ya yerleşti. Bütün korumalara ve birkaç başarısız denemeye rağmen Stalin’in gizli servisinden kaçamayan Trotsky, bir suikast sonucu, 60 yaşında hayata veda etti.
‘Dünya Tarihinin Merkezindeki Ada: Troçki Büyükada’da’
Ekim Devrimi’nin 106. yılı yaklaşırken, Troçki’nin suikasta uğramasının tam 83. yılında “Dünya Tarihinin Merkezindeki Ada: Troçki Büyükada’da” başlıklı anma etkinliği, Büyükada’da Çelik Gülersoy Kültür Merkezinde yapıldı. Açılış konuşmasını yapan Erdem Gül, dünyada yükselen popülizme, sağ hareketlere, demokrasi karşıtı olaylara dikkat çekti.
Yurt dışından gelen konuklardan Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North, Lev Troçki suikastı üzerine kapsamlı yazılar kaleme almış olan WSWS yayın kurulu üyesi Eric London, Mehring Yayıncılık’ta editörlük yapan ve Sosyalist Eşitlik Grubu’nda yer alan Ulaş Ateşçi'nin konuşmacı olduğu toplantının moderatörlüğünü İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet O. Alkan yaptı. Toplantının başında yaptığı konuşmada Alkan, sosyalizmin savunduğu değerlere dikkat çekerken, insanlığın her tür farklılıkları ile (dini, etnik, siyasi, millet vb) güzel olduğunu, bu değişkenliklerle yaşamanın güzelliğini anımsattı.
Troçkist hareketin öne çıkan isimlerinden David North (ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi genel sekreteri), konuşmasında devrimci mücadelenin tarihsel noktalarını özetledi. Troçki’nin önce SSCB’de, ardından diğer ülkelerde neden ‘persona non grata’ ilan edildiğini anlattı. North, Troçki’nin 1931’de Hitler’in iktidara gelmesini engellemek için işçi sınıfı ve parti örgütlerinin birleşik bir cephe yapması çağrısını da hatırlattı ve 1933’te, Büyükada’dan ayrılmadan iki gün önce yeni bir enternasyonal’in inşası için yayınladığı çağrı metnini okudu. Troçki’nin bu alandaki mücadelesi de Büyükada’da başlamış oldu. North, konuşmasının devamında, Troçki karşıtı iftiraları, özellikle de Oxford Üniversitesi’nden Prof. Robert Service’in Troçki biyografisinin yaptığı kötü propagandayı, bunlara karşı verilen mücadeleleri anlattı. Troçki’nin emperyalizm, savaşlar ve yeni dünya düzeninin krizleri hakkında yaptığı uyarıları örnek göstererek, kendisinin günümüzde hala önemli bir devrimci ve tarihsel bir şahsiyet olduğunun altını çizdi. Konuşmasının sonunda, Troçki’nin yaşadığı evin restore edilmesini, uluslararası bir çalışma merkezi haline getirilmesini umut ettiğini ifade etti.
Lev Troçki suikastı üzerine kapsamlı yazılar kaleme alan WSWS üyesi Eric London, konuşmasında Troçki suikastının nasıl planlandığını, Stalin’in ve GPU’nun öldürdüğü Bolşevik, Troçkist, bilim insanı, sanatçı, yazar ve askeri liderleri anlattı. London’un altını çizdiği bir başka konu ise Avrupa’da birçok hükümetin (Almanya, Büyük Britanya, Norveç, Belçika, Fransa ve Lüksemburg) Troçki’nin demokratik sığınıma hakkını reddetmiş olduğu, Meksika ve Türkiye’nin Troçki’ye kucak açan ve onu sınır dışı etmeyen iki ülke olduğu idi. Konuşmanın devamında, Troçki suikastının detaylarının seneler boyunca az bilindiğinden ve soruşturmadaki eksikliklerden bahsetti.
Troçki, “Huzur ve kayıtsızlık adası” olarak tanımladığı Büyükada’da ‘Rus Devriminin Tarihi’, ‘Hayatım’ eserlerini yazdı. Umarım, Troçki’nin yaşadığı ev en kısa sürede aslına en uygun şekilde restore edilip, dünya çapında bilinen bir araştırma ve çalışma merkezine dönüştürülür. Doğuştan gelen ya da sonradan edindiğimiz farklılıklarımız ile insanca yaşamak umuduyla…
Kaynakça: https://www.wsws.org/tr/articles/2023/08/21/nota-a21.html