“Kazanmak bazen olan bir şey değildir; her zaman olan bir şeydir. Arada bir kazanmazsınız... İşleri arada bir doğru yapmazsınız... Onları her zaman doğru yaparsınız. Kazanmak bir alışkanlıktır. Ne yazık ki kaybetmek de öyle.”
Sadece Amerikan futbolunun değil Amerikan spor tarihinin en büyük koçlarından biri sayılır Vince Lombardi (1913-1970). Başlıktaki söz kendisine ait.
Lombardi ile Serena Williams aracılığıyla tanışmıştım. Bir röportajında diyordu ki Serena “Kazanmak değil de katılmak önemliyse, neden dünya klasmanı var ve neden skor tutuluyor?” Bu söz aslında Vince Lombardi’ye aitti. Lombardi şöyle demiş zamanında “Madem kimin kazandığı ya da kaybettiği önemli değil, o zaman neden skor tutuyorlar?”
Biri Amerika spor tarihinin efsane koçu, diğeri de dünya tenisinin efsane Amerikalı kadın sporcusu. İkisinin de sözlerinde vurguladığı tek bir konu var: Kazanmak.
Yürüyüş yapıyorsanız bile kazanmaya çalışırsınız. Daha uzun mesafe, daha kısa süre, daha fazla ter atmak, daha fazla kalori yakmak. Yani kimse olmasa da kendinizle yarışıyorsunuz; daha iyisini yapmaya çalışıyorsunuz. Serena da demiş ki “Toplara sert vurarak maçı kazanamıyorsam, sonraki maçta daha sert vurmaya çalışırım.”
İşte yine kazanma isteği, kazanma hırsı ve elbette kazanma içgüdüsüne geldik.
US Open 2023 ana tablo maçları 28 Ağustos-10 Eylül arasında oynanıyor. Ana tabloya yükselebilmek için üç tur geçmek gerekiyordu. Geçenler geçti, geçemeyenler de artık önündeki Grand Slam’lere bakacak.
Bu yıl üç Türk sporcusu elemelere katılıp ana tabloda yer bulmaya çalıştı fakat üçü de ilk turda elenip eve döndü. Kadınlar elemelerine İpek Öz ve Zeynep Sönmez, erkekler elemelerine de Cem İlkel katıldı.
21 yaşındaki Zeynep bu yıl iyi bir çıkış yakalayıp sene başından beri 170 sıra birden yükselip 177 no’ya yerleşti. Klasmanı gereği yer bulamadığı dört major turnuvanın ilkinde bu yıl Wimbledon, ikincisinde de US Open eleme ilk turda kaybetti.
24 yaşındaki İpek Öz geçen yıl 160’lardayken bu yıl sallanıyor ve 216 oldu. Geçen yıl RG eleme ikinci tur dışında Wimbledon ve US Open eleme ilk tur serisine bu yıl da Avustralya ve Amerika Açık eleme ilk turla devam etti.
28 yaşındaki Cem İlkel 2021 sonunda 144 görmesine rağmen sürekli sallanıp bugün 219. sırada kariyerine devam ediyor. 2017 US Open eleme ikinci tur ile Grand Slam serilerine giriş yaptı. 2021 US Open elemelerinden ana tabloya çıkma başarısı gösterdi. Ana tabloda Slovak Molcan karşısında ilk seti 6-4 almasına rağmen sonraki üç sette toplam beş oyun alıp elendi. Derslik bir performanstı aslında. Sonraki katılımlarında hep eleme ilk turda kaldı.
Neden?
Dünyada benzer durum ve klasmanlarda sayısız oyuncunun arayıp da bulamadığı imkanlara sahip bu gençler neden başarılı olamıyor? Dünyanın her yerine turnuva oynamaya gidiyorlar, masrafları karşılanıyor, yanlarında özel antrenörleri var, en iyi tesislerde antreman yapıyorlar. Deyim yerindeyse bir elleri yağda bir elleri balda! Neden çalışmıyorlar sorusunu kimse soramaz çünkü çok çalıştıklarına eminim. Doğru çalışıyorlar mı derseniz, eh ona bir çekince koyarım ama ortalamanın üstünde olduklarını kabul ederim. Konfor alanında yaşadıkları için başarı gelmiyor diyenler vardır, onlara da katılırım.
Fakat burada bir türlü adını koyamadığımız ya da koymaktan kaçınıp ertelediğimiz başka bir sorun var: Kazanma alışkanlığı ya da kazanma içgüdüsü eksikliği.
Bizim sporcuların ilk turda kaybettikleri oyunculara baktım.
Zeynep Sönmez’in rakibi 26 yaşındaki 97 no Belçikalı Greet Minnen. 11-12 yaşlarında Tennis Europe (TE) turnuvalarında çeyrek final oynuyor. Wimbledon JR 3. tur, US Open JR çeyrek final yapmış. Dört ITF JR ve on ITF Pro şampiyonluğu var. ITF JR 28 olmuş. Yılda ortalama 20 hafta turnuva oynamış, her yıl 50 kadar ana tablo maçı yapmış, kazanma oranı yüzde 75. Küçük yaşlarından itibaren ne kadar büyük ve dikkat çeken turnuva varsa oynamış ve başarılı olmuş. Kazanmasını bilen, kazanmaya alışık bir oyuncu. Bu yıl US Open ana tabloya çıktı.
Zeynep ise ancak 15 yaşında bir turnuva serisine giriyor. İstanbul’da bir ITF JR J60 kazanıp diğerinde final oynuyor. Bu iki turnuvanın zorluk dereceleri, katılımcılar bakımından tahmin edilebilir. Yine de Zeynep’in formunun yükseldiği, maç kazanma serisinin başladığı bir yıl bu. Sonraki sezon cezalı olduğu için turnuva oynayamasa da son üç yıldır yeniden yukarı doğru bir ivmeyle yılda 19-20 turnuva 25-26 maç ve dört ITF Pro şampiyonluğu var. Maç kazanma oranı yüzde 60’a ulaşmış son iki yıl. Zeynep ile Greet arasında ciddi bir tecrübe ve kazanma istatistik farkı olduğu görülüyor. Neden Zeynep 11 yaşında tura çıkarılmamış da bunca yıl kaybedilmiş sorusu cevapsız kalıyor. Zeynep’in ilk turda Minnen karşısında etkisiz kalması, Minnen’in devamında iki tur daha geçip ana tabloya çıkmasının sebebi işte bu kazanma alışkanlığı ve bunu da 20 yaşında değil 10 yaşında oturtuyorsunuz.
İpek Öz ilk turda 22 yaşındaki 169 no Kolombiyalı Emiliano Arango’ya elendi. Zeynep’in tersine sahada büyük mücadele ve denk bir oyun vardı fakat Arango kazandı. Arango da Minnen gibi 12 yaşında 14 yaş uluslararası turnuva kazanıyor. JB1 serisi turnuva şampiyonluğu, Grand Slam JR üst sıralarda oynamışlığı var. ITF JR 8 no olmuş. Minnen kadar kupası olmasa da maç tecrübesi tartışılmaz. Zaten İpek ile başabaş oynadıktan sonra daha zorlu bir mücadelede 25 yaşındaki 107 no Slovak Hruncakova’ya takıldı. Hruncakova da 20 yaşında ilk 50 olup ancak üç sene sonra ilk 100 dışına çıkmış. 12 yaşından beri uluslararası turda bugüne kadar 27 şampiyonluk almış, Grand Slam Jr serilerinde esmiş gürlemiş 18 yaşında US Open JR finali oynamış. Bu turnuvada 2. turda mağlup ettiği sporcu da Iga Swiatek! Tabii Swiatek o sırada 15 yaşında. Bu Hruncakova da gidip eleme son turda 27 yaşında Japon asıllı İngiliz 198 no Yuriko Miyazaki’ye takılacak ve Miyazaki ana tabloya çıkacaktır. Bu arada Miyazaki ABD Oklahoma Üniversitesi Matematik Bölümü mezunu ve aynı okulda yüksek lisans yapıp profesyonel tura geçmiş. İngilizlerin çok umut bağladığı tecrübeli bir sporcu.
İpek Öz’e baktığımızda yine bu kadar şans bulamadan yola devam etmek zorunda olduğunu görüyoruz. Herkes 11-12 yaşında uluslararası tecrübe kazanma yoluna girerken İpek ancak 18 yaşında yılda 20 turnuva serisini görebiliyor. 18 yaşında Bulgaristan ile yurtdışına açılıp 19 yaşında Kazakistan gören bir profesyonel sporcumuz var. Bütün turnuvalarını İstanbul ve Antalya’da oynuyor!
Cem İlkel 15 yaşında yurtdışı JR tecrübesi için adım atıyor. İlk JR kupasını ard arda TED ve ENKA’da kazandığında 17 yaşında. Turnuvaların zorluk derecelerinden bahsetmeye gerek yok tabii. Antalya’da oynayıp kazandığı 2-3 ITF 15K turnuvalarını bir kenara bırakırsak (Antalya hem konfor alanında zorluk derecesi düşük turnuvalardır hem de Cem’in kapasitesinin altındadır) gerçek anlamda kazandığı ilk ATP Challenger turnuvası 2020 yılında Fransa’daki Challenger 80’dir. Her ne kadar ödülü düşük (46 bin Euro) ve puanı az olsa da oyuncunun kazanma istatistiğine ve moraline büyük katkı yapar. Ne yazık ki Cem’in bütün kariyerindeki tek önemli başarı budur. Bunun devamı gelmediği gibi kariyerine adeta olumsuz etki etmiştir.
Cem’i mağlup eden Tayvanlı Yu Hsiou Hsu 24 yaşında 237 no. Cem’den dört yaş küçük. ITF JR 5 no olmuş bir sporcu. 15 yaşında J30 junior turnuvası kazanıyor. 16 yaşından itibaren yılda 20-25 hafta turnuva dolaşıyor. Bugüne kadar toplam 23 uluslararası turnuva kazanmış. Hsu ile Cem maçı mücadele katsayısına bakılırsa yine de başa baş geçmiş ama bitiren Hsu oluyor. Sonraki turda elediği sporcu da 34 yaşındaki Fransız Benoit Paire. Yılda 30 hafta turnuva oynayan1,96 m boyunda eski 18 no Paire ile büyük mücadeleden sağlam çıkan Hsu bir tur daha geçip ana tabloda oynamaya hak kazandı.
Bizde genellikle maç kazanma oranlarına dikkat edilmez ama oyuncularımız yüzde 50-60 ile oynarken bu elendikleri oyuncuların sayıları yüzde 75-80 civarındadır.
Bizde genellikle maçlar çıplak gözle de seyredilse, tabelaya da bakılsa sağlıklı bir değerlendirme yapılmaz, “aferin oğlum/kızım böyle devam et, ileride daha iyi olacaksın” denir. Halbuki oyuncu maç kazanamamaktadır, combat coefficient CC (mücadele katsayısı) 6 altındadır yani ortada mücadele falan yoktur. Skor okunur, performans değerlendirilmez.
Vince Lombardi’nin sözünün tamamına bakalım.
Lombardi diyor ki “Kazanmak her şey değildir, kazanmak tek şeydir.”
Bireysel ya da takım sporları farketmez, kazanmak tek şeydir.
“Çok iyi oynadı fakat kaybetti” ile “kötü oynadı ve kaybetti” arasında bir fark yoktur, sonuçta ikisi de kaybetmiş ve maç bitmiştir.
Tenis hatalar sporudur ve çok hata yapan kaybeder fakat rakip hata yapsın diye oynanan bir spor karşılaşması değildir. Kaybeden sporculardan hep duyarız “adam/kız hiç oynamıyor, hep ben veriyorum”. Aslında rakip seni oynatmıyor. Rakip seni çözüyor ve seni oynatmıyor. Zayıf noktanı bulduğunda da oraya yüklenip dağıtıyor. Kazanma içgüdüsü olan oyunculardır bunlar. İlk seti alıp aktif dinlenmeye geçen oyuncular vardır, son sette öne geçip rahatlayan ve ardından maçı kaybeden oyuncular da vardır. İşte Öldürme İçgüdüsü burada devreye giriyor. Bu güdüsü kuvvetli oyuncu gevşemez, kazanmaya odaklıdır, sonuna kadar gider ve maçı kopartır. Avantaj rakipteyken peşkeşe iki ace atıp oyunu kazanan oyuncu görürüz değil mi? Mental olarak güçlüdür, kazanma alışkanlığı vardır, teslim olmaz, en iyi bildiği hamleyi yapar ve rakibi dağıtır. Bunları futbolda da görürüz. Rakibin çok iyi oynadığı ve seni oynatmadığı bir maçta aniden ortaya çıkarlar ve kritik gollerle maçı alıp giderler.
Bizim oyuncularımızda eksik olan işte bu kazanma içgüdüsü ve kazanma alışkanlığı. Elbette bu doğuştan gelen bir özellik ama küçük yaşlarda keşfedilen ve eğitilen bir oyuncu için yükseltilebilir bir performans değeridir. Doğuştan bu özelliğe sahip ve üstüne eğilinmiş, yetiştirilmiş bir sporcuya karşı şansın olabilir mi? Sorunun cevabı ortada!