Son kitabı ´Sen Varsan, Ben Varım´ ile bestseller listelerine hemen giren Eddi Anter´e kitabıyla ilgili merak edilenleri sorduk. Bu röportajın sorularını hazırlarken, fütürist bir yaklaşımla, ChatGPT´den de faydalandım…
Bahar Ü. Anahmias
Sevgili Eddi Anter, öncelikle kolay kolay elimden bırakamadığım, keyifle okuduğum, duygu dolu, derin ve güzel bir kurgu roman olmuş ‘Sen Varsan Ben Varım’. Yazdığınız için teşekkür ederim.
İkinci teşekkürüm ise bu röportaj için. Uzun süredir sizi röportaj yaparken görmediğimiz için detaylı sorularım olacak.
Bir de sürprizim var. Bazı soruları hazırlarken Generative AI, yani Üretken Yapay Zekâ’dan yararlandım. Chat GPT ve Bard kullanarak bazı soruları organize ettim. Başlıyorum…
‘Sen Varsan Ben Varım’… Bu isimle tam olarak neyi kast ediyorsunuz?
Egoya sahip olan insanoğlu “Beni var eden sensin” demekten çekinir. Egosu buna müsaade etmez. Ancak işin gerçeği kendi varlığımıza teyit almak için bir başkasına ihtiyaç duyarız. O yüzden benim var olabilmem için bir sen lazım. Sadece sen varsan ben de var olabilirim. Kitapta bu konuyu irdeliyorum.
Önsözde kendi kişisel gelişiminizden bahsediyorsunuz. Çeşitli evrelerden geçtikten sonra şu anda akışta olduğunuzu söylüyorsunuz. Biraz açıklar mısınız?
Her gün yeni şeyler öğrenip gelişiyoruz. Ben de öyle. Eskiden hayatı kontrol edebildiğimi düşünüp olanlara ve olaylara farklı tepki verirdim. Şimdiyse teslimiyet içinde olduğumu gözlemliyorum. Olan olması gerektiği gibi oluyor. Bunun kabulünü yaşıyorum. Müdahil olmak yerine izlemeyi seçiyorum.
Kitabınızın okuyuculara iletmek istediği bir mesaj var mı? Onların kitabınızla ilgili nasıl bir duygu veya deneyim yaşamasını umuyorsunuz?
“Her şerde bir hayır vardır” sözüyle büyüyen biri olarak bugün farklı düşünüyorum. Olanlara baktığımda aslında şer diye bir şeyin olmadığını görüyorum. Sadece olay başıma geldiğinde ben nasıl baş edeceğimi bilemediğimden olanı kötü diye yorumlayabiliyorum. Sonradan geriye baktığımda, dersimi alınca neyin ne için olduğunu daha net anlıyorum. Her an her şey olabilir düşüncesini olumlu olarak dikkate aldığımda hayatın da ne kadar güzel ve keyifli olduğunu fark ediyorum. Ümitle her şey mümkün oluyor.
Bildiğim kadarıyla ‘Sen Varsan Ben Varım’ pek çok yerde yok satıyor. Kitabınızdaki olayları gerçek hayattan ilham alarak mı oluşturdunuz yoksa tamamen hayal ürünü müdür?
Kitabı okuyan kişi hayalle gerçek farkını mutlaka bulacaktır. Omlet yemek için yumurtlamaya gerek yok, yumurta bulmak yeterlidir. Amaç, bilgi ve şahsi deneyimleri harmanlayarak bir kurgu oluşturmak ve akıcı bir şekilde okuyucuya sunmaktır. Onu yapmaya çalıştım. Umarım başarılı olmuşumdur.
“HER KARAKTERDE BİRAZ BEN VAR”
Olay örgüsünü oluştururken hangi yöntemleri kullandınız? Önce plan mı yaptınız yoksa yazarken mi olaylar gelişti?
Sürekli kayıt tutan biriyim. Günlük yaşamın içinde gözlemlediğim insanları, konuşmaları ve hissettiklerimi kısa notlar halinde yazarım. Zamanı gelince yazdıklarımı gözden geçiririm. Kısa satırlar paragraflara, paragraflar da diyaloglara dönüşür. Konu ve kurgu kısmı en sonunda ortaya çıkar nedense…
Kitabının ana karakteriyle kendiniz arasında bir bağlantı var mı?
Bazı romanlarımı ‘ben’ diliyle yazıyorum. ‘Sen Varsan Ben Varım’ da bu şekilde ortaya çıktı. Derin bir araştırma ve muhtelif sorgulamalar sonucunda ana karakterin yaşadıklarını kendime yaşattım diyebilirim. Her karakterde biraz ben var, ondan emin olabilirsiniz…
Kitapla ilgili en ilginç araştırma veya bilgiyi paylaşabilir misiniz? Bu bilgi size yazma sürecinde nasıl yardımcı oldu?
Hastane ziyaretlerinde, doktor ve hemşirelerle sohbetler dışında hastalıktan mustarip kişilerle de görüşme fırsatım oldu. Herkesin acısını hissettim. Satırlarda bunu yansıtmaya çalıştım. Umudun önemini, geleceğe bakarken düşüncelerin gücünü de fark ettim. Umutsuz yaşanmıyor. Kitapta okuyucuya bunu vermeye çalıştım.
Kitabınızda hem önsöz hem de son sözünüz var. Önsöz görmeye alışığız ancak son söz pek alışıldık değil. Neden son söz?
Önsöz ve son söz benim okuyucuyla bağlantımın olduğu yer. Kendimi tanıtmak ve yazarken nerede olduğumu anlatmak için güzel bir fırsat. Okuyucu, yazarın hayatını ve kitap sürecinde neler yaşadığını merak ediyor diye düşünüyorum. Bunlara cevap verebilmek için yazıyorum. Aksi halde benim nasıl geliştiğim bilinmeyecek!
Romanınızda sizi en çok rahatsız eden ya da zorlayan kısım hangisi oldu? Bu konuyla nasıl başa çıktınız?
Zorlayıcı olaylar başımıza geldiğinde herkesin tepkisi farklı oluyor. Herkes kendi bilgi ve bilinç seviyesi doğrultusunda kararlar verip baş etmeye çalışıyor. Ana kahramanın yaşadıkları sonrasında kitabı nasıl bitirmem gerektiği kısmı beni çok düşündürdü… Amaçsız yaşansa bile, umutsuz yaşanmıyor; onu en iyi bilenlerden biri olarak bunu ifade etmeye çalıştım. İnançla da her şeyin gerçek olabileceğini yazdım.
“OKUYUCUYU ŞAŞIRTMAK HOŞUMA GİDİYOR”
Romanınızda okuyucuları şaşırtacak bir twist veya beklenmedik bir dönüm noktası var mı?
Romanlarımda genelde farklı bir son yazmayı seçiyorum. Okuyucuyu şaşırtmak hoşuma gidiyor. Romanı okurken tahmin ettikleri doğrultuda gitmek belli bir süre ilginç olabiliyor fakat sonrasında sıkıcı ya da tekrar gibi gelebiliyor. O yüzden hep beklenmedik bir son yazmak için kafa patlatıyorum.
Kitapla ilgili en çarpıcı veya unutulmaz anınızı paylaşabilir misiniz?
Romanı yazarken bahsi geçen hastalıktan mustarip pek çok kişiyle karşılaştım ve sohbet etmek fırsatını buldum. Umudun ne kadar önemli olduğunu, düşünceleri kontrol etmenin de ne kadar fayda sağladığını gördüm. Adı geçen doktorlar Esat Namal ve Joseph Rodrig bana inanılmaz vakit ayırarak pek çok soruma ve sorunuma cevap verdi; çok emekleri geçti. Onların yardımını unutmam mümkün değil.
Tüm kitaplarınızı ‘Longseller’ olarak nitelendiriyorsunuz. Bu kitabınız ‘bestseller’ olmaya da aday. Başka kültürlere de ulaşmak için ‘Sen Varsan Ben Varım’ı başka bir dile çevirme planınız var mı?
Şimdiye kadar 11 romanım var. Hepsi İngilizce’ye çevrildi. Fakat halen yurt dışında bir ajans arayışı içindeyim.
‘Sen Varsan Ben Varım’ romanınızın içinde çeşitli hikâyeler var. Bu hikâyelerde farklı bir dil var gibi, bunu nasıl becerdiniz?
Yazmaya başlayalı neredeyse yirmi sene oldu. Eski defterleri karıştırırken ilk başta yazdığım deneme ve hikâyelere denk geldim. Bunları nasıl, nerede kullanabilirim derken romanı yazarken gidişat beni bu yöne doğru çekti. Amatör bir yazarın ilk yazma çabalarını gösteren hikâyeleri roman içinde kullandım. Hem benim dilimin ortaya çıkışı hem de amatör bir yazarın sesini duyurmuş oldum.
Kitabınızı tamamladıktan sonra, karakterlerinizle veya hikâyenizle ilgili kendi hayal dünyanızda devam eden bir senaryo veya öykü oluşturdunuz mu?
Her zaman merak uyandıran konu, yazarın ana karakterle ne kadar ilgisi olduğudur. Acaba yazar bunları gerçekten yaşadı mı? Bu soruya cevap eminim her romanda farklıdır. Yazan kişi kimi zaman ana karakter kimi zaman yan karakter de olabiliyor. Etrafı gözlemleyerek pek çok karaktere ulaşmak ve bu özellikleri manipüle etmek kolay. Konu ilginç fakat bakış açısı da önemli. İnsan düşünce gücüne, inancını da eklediğinde, istediği pek çok şeyi mümkün kılabiliyor. Kitabı tamamladıktan sonra bunu kendime defalarca yaşattım.
Biraz da hayat yolculuğunuzdan bahsetmek isterim. İlham veren ve dönüştürücü etkisi olan bir hikâyeniz var. İş adamı, psikolog, yazar ve danışman. Biraz kendi hikâyenizden ve bu hayata sığdırdığınız rollerinizden bahseder misiniz? Bu rollerden en çok hangisini seviyorsunuz?
Karakter kelimesinin ‘persona’ yani Latince maske olduğunu öğrendiğimden beri farklı kişiliklere sahibim gibi davrandığımı gözlemledim. Burada söz konusu bir şizofren olmaktan öte, aynı anda farklı pek çok kimliği barındırmak. Ben bir eşim, babayım, abiyim, kardeşim, oğulum ve her biri beni farklı davranmaya zorlayan karakterler. Amaç tek bir karakter tek bir kişi olup herkese aynı hali yansıtabilsek, işte o zaman insan şeffaf olabiliyor. Ayna olmaktan cam haline dönüşmek misali…
Yazarlık yolculuğunuz nasıl başladı? Neden yazmaya başladınız? Lilly ile başlayan yazarlık yolculuğunuzda bugüne kadar en sevdiğiniz kitabınız hangisiydi?
Tekstil ihracat işiyle uğraşırken birden ‘yaptığım işi seviyorum fakat sevdiğim işi yapmıyorum’ diyerek bir uyanış yaşadım. İlk katıldığım yazma atölyesinden sonra kısa hikâyeler ortaya çıkmaya başladı ve 2006’da ilk romanım Lilly- Ben Bir Arap Yahudi’siyim çıktı; sonra devamı geldi. Değişik tarzda farklı konularda yazdığım için kitaplarım arasında bir ayırım yapmıyorum. Her birinin gönlümdeki yeri ayrı.
Psikologluğunuz ve yazarlığınız birbirine destek mi oluyor, köstek mi?
İnsanı analiz etmek, düşünce ve duygularını bilerek yazmak elbette işimi kolaylaştırıyor. Psikolog olmanın faydası, sürekli farklı kişi ve sorunlarla karşılaşıyor olmak. Bu konuda yaratıcı olmama lüzum kalmıyor; elimde fazlasıyla veri bulunuyor.
Toplam 11 roman yazdınız. Yazı yazmak için belirli bir rutin veya yöntem izliyor musunuz? Yazma disiplininizi nasıl koruyorsunuz?
Kendime has bir yöntemim var. Kısa notlar tutuyorum. Başucumda duran, cebimde her zaman taşıdığım defterler var. Aklıma gelen düşünceleri kopuk dahi olsa yazıyorum. Sonradan bunları birleştirip paragraf haline veya diyaloglara dönüştürüyorum. İlk romanım 2006 yılında çıktı. Sonraki 17 sene içinde on romanı yazdım. Ortalama her iki senede bir kitap yazıyorum. Bu konuda üretken olduğum doğrudur. Allah’a müteşekkirim.
Yazma sürecinizde size en çok ilham veren veya etkileyen yazarlar kimlerdir? Onların eserlerinden nasıl etkileniyorsunuz?
Klasiklerden söz edecek olursam Hemingway’in basit dili ve Dostoyevski’nin derin karakter analizleri beni hep büyülemiştir. Pessoa ve Coelho’ya karşı özel bir sempatim var. Yazma tarzları seçtikleri konular beni çok etkilemiştir. Dostum Ahmet Durul’un yeri ayrı.
Sosyal medyada aktif olduğunuzu görüyoruz. Özellikle kelimelerle aranız çok iyi. Aforizma sözleriniz tüm internette dolaşıyor. Okuyucularınız sizi fanatik bir şekilde takip ediyor. Olumlu ya da olumsuz eleştirileri bir sonraki eserinizde daha iyiye gitmek için kullanıyor musunuz?
Okuyucuyla iç içeyim. Bana direk yazılan mesajların hepsine yanıt vermeye çalışıyorum. Onlardan gelen eleştirileri elbette dikkate alıyorum ve yazarken aklımda tutuyorum.
Eserlerinizde Yahudilik, kuantum, felsefe, kişisel gelişim, inanç konularını işleyen kurgular oluşturuyorsunuz. Çok ince bir zekâyla ilmek ilmek örüyorsunuz. Kelimelerle oynuyorsunuz. Yazarlık yolculuğunuzda sizin için en önemli değer nedir? Yazdıklarınızda ne tür mesajlar veya duygular iletmek istiyorsunuz?
Yaklaşık yirmi yıldır Tevrat ve Kabala eğitimi alıyorum. Buradan edindiğim bilgileri de kitaplarımda paylaşıyorum. Felsefeye merakım var ve düşünce üretmeyi seviyorum. Haliyle psikolog olunca da kişisel gelişim doğal olarak satırlarda ortaya çıkıyor.
Paylaşmak istediğiniz bir konu var mı? Okuyucularınıza ne demek istersiniz?
Bir yazarı iyi yapan onun okuyucusudur. Kitap iyiyse, konu cazipse bu onu ölümsüz kılar. Okuyucuların her birine beni var ettikleri için teşekkür ediyorum. Allah onlardan razı olsun.