Albert Einstein bir defasında evrenin ´olasılıklar´ tarafından yönetildiği fikrine karşı duyduğu küçümsemeyi ifade ederek ´Tanrı zar atmaz´ demişti. Bu Kuantum Teorisinin temelini oluşturan ´belirsizlik´ (dolanıklık) fikrinin reddiydi. O zamandan bu yana Kuantum Teorisinin tartışılmaz başarıları, bir avuç çağdaş fizikçi dışında herkesi Tanrı´nın gerçekten zar attığına ikna etti. Bazı fizikçilerin şimdi sorduğu soru şu; Tanrı neden zar atıyor? Amaç ne?
Yahudi takviminde ilginç bir paradoks vardır. Birbirinden farklı görünen iki bayramın garip bir şekilde benzer isimleri olmasıdır.
‘Yom Ha-ki-Purim’ ve ‘Purim’
Yom Kipur, kefaret günüdür. Başka hiçbir zaman kendimizi Tanrı'ya bu kadar yakın hissetmiyoruz. Bunun çoğu Yahudi için de geçerli olduğuna inanıyorum. Başımıza gelenleri ve önümüzdeki yıl ne yapmayı planladığımızı düşünürüz. Yom Kipur'un en önemli dersi, Al Het Şehatanu… İtiraf edebilmek (viduy), aynada kendini görebilme kudreti, değişmek, yeniden başlamak ve geçmişte yaptığımızdan farklı yaşamak için asla çok geç olmadığını bilmektir.
Antik zamanlarda Yom Kipur, Yeruşalayim’daki Tapınak’ta (Bet Amikdaş) düzenlenen halka açık büyük bir tören şeklinde kutlanırdı. Kaderlerinin Tanrı ile ilişkilerine bağlı olduğuna inanan, bırakın milleti, günahsız hiçbir hayat olmadığını bilen bir halkın hayatındaki en yoğun dram anıydı.
İkinci Tapınağın yıkılmasından sonra her şey değişti. Artık bir Baş Kâhin, korban, İlahi ateş yoktu. Her şeyden önce, insanların af bulabilecekleri bir Yom Kipur ritüeli yoktu. İşte o zaman, tarihte trajediye verilen en büyük yaratıcı tepkilerden biri oluştu ve bir dönüşüm gerçekleşti. Yom Kipur, Kudüs'teki Tapınak’tan dünyadaki tüm sinagoglara nakledildi.
Sıradan Yahudiler bile, İlahi Varlık olan Şehina ile adeta yüz yüze gelebilirdi. Kimsenin onlar için özür dilemesine ihtiyaçları yoktu. Bir zamanlar Tapınak’ta yaşanan dram artık insan kalbinde gerçekleşebilirdi.
Purim ise en küçük çocuğun bile eğlence ve kutlama, kostümler ve partiler için bir bayram olduğunu bilir.
Ne kadar da farklı
Kipur ikinci tabletlerin alındığı gündü. Tanrı ile bir antlaşma yaptılar ve korkudan (Yirat Haşem) emirleri yerine getirme taahhüdünü üstlendiler. Ancak yüzlerce yıl sonra, İran topraklarında, kesin ölümden henüz kurtulmuş Yahudilerde bir değişiklik oldu. İlk Purim'de, ahdi bütün yürekleriyle kucakladılar ve isteyerek (Ahava Haşem) sevgiyle kabul ettiler. Tora’ya bağlılığının zirvesini kutlayan bayramlar oldu.
Purim, adını Yom Kipurim'den almıştır (Tikunei Zohar 57b)
Yom Kipur oruç tutmak, Purim ise ziyafet içindir. Ciddi ve gürültülü, kısıtlama ve aşırılıklar, ölüm ve ölümün pençesinden kaçış. Aslında tek bir madalyonun zıt yüzleri. Tora’daki adıyla, ‘Yom ha-ki-Purim/ Purim gibi bir gün’ şeklinde tercüme edilebilir.
Elbette her iki isimde de geçen ‘pur’ kelimesinin kökü, her birinde farklı bir anlama sahip. İbranicede fidye veya kefaret bedelinin ifadesi kofer nafşo (כפר נפשו)/ canını örtmek’tir. Yom Kipur günündeki ‘ki-pur’ için kök sözcük kapar (kapara) ile aynıdır. Hayatımız için bir örtü sağladığı anlamına gelir.
Purim'deki ‘pur’ ise ‘kura’ anlamına gelir ve kötü Aman'ın, Pers krallığındaki Yahudileri ne zaman yok edeceğini belirlemek için yaptığı ‘kura’ya atıfta bulunur. Bütün ulusun kaderi tek bir zar atışına bağlıdır. Her iki durumda da, rastgele şansın kaderimizde -iyisiyle kötüsüyle- kaçınılmaz bir rol oynadığı rahatsız edici bir şekilde hatırlatılır.
İnsanların kaderi ‘kura’nın sonucuna bağlıydı. Ama neden?
Neden kaderimizi belirlemek için bir şans oyunu? Yüce Tanrı basitçe karar vermiş ve öyle yapmış olamaz mı?
Megillah'ın (Ester Kitabı) üstünkörü bir okuması bile anlatının tamamının şans eseri olaylarla tanımlandığı görülecektir. Bir gün Yahudiler İran'da güvende iken; sonra yok olmayla karşı karşıya kalırlar. Bir gün Mordehay idamla karşı karşıya kalırken; sonraki gün başbakanlıkla onurlandırılır. Yahudilerin kaderini yöneten istikrarsızlığı, belirsizliği ve savunmasızlığı özetler.
İnsan neden günah işler? Neden iki erkek kardeş, biri erdemli (tzadik) diğeri kötü (raşa) olmak üzere bu kadar farklı olacak şekilde olgunlaşır?
Baştan çıkarmalar, sarhoş edici zevklerin cazibeleri, politik ve sosyal ideolojilerin vaat ettikleri, aile geçmişi, ahlaki güç veya zayıflık, acil koşullar ve evet, şansın hayatımızda nasıl bir bileşeni var?
Bu karmaşık ve zorlayıcı değişkenler, mutlak savunmasızlığımızı haykırmaktan başka bir şey yapmaz. Onlara karşılık olarak yaptığımız aptalca ve kötü davranışlar Tanrı tarafından kabul edilirken aynı zamanda O'nun tarafından bağışlanır.
Rabi Soloveitchik, “İşte bu nedenle, insan, merhamet ve bağışlanma ümidiyle ‘Cennetsel Adalet Divanı'nın önünde durabilir” diyor. İnsan, hür iradesine ve amellerinin hesabını vermesine rağmen, karşı koyamayacağı kadar güçlü dünyevi zevklerin yaratıcısı ve tasarımcısı olmadığını iddia ederek Yüce Allah'a yalvarır.
Fiziksel dünyamızın cazibesi, varoluşumuzun dinamiği olan ‘kura’nın (pur) bir parçasıdır. Yom Kipurim'in amacı bizim için bu kura karşısında yanılabilirliğimizle yüzleşmek değil mi?
Her gün, kargaşanın, kafa karışıklığının, belirsizliğin ve ayartmanın bizi savurup döndürdüğü kişisel ‘Purimler’ yaşıyoruz. Her gece ‘Yom Kipur’, pişmanlıklarımızın, güvensizliklerimizin, şefkat ve bağışlama ihtiyacımızın bizi Yüce Allah'a diz çöktürdüğü bir zamandır.
Dünyevi işlerden uzak kalarak bir ‘Yom Kipur’ (ruhaniyot) varlığı yaşayan Yahudiler var. Minimum düzeyde yerler. Sarhoş olmamak için az içerler. Onlar için her gece Kol Nidre'dir. Pişmanlıkla kaşları çatılmış olarak uyanırlar. Allah'ın yarattığı ve iyi ilan ettiği dünyadan pek zevk almazlar.
Öte yandan, tüm yıl boyunca ‘Purim Yahudileri’ (gaşmiyot) şeklinde yaşayanlar, ruhun istek ve beklentilerini, içlerindeki homurtuların gürültüsüyle sürekli bastıran, tüm yıl festival maskeleri içinde yaşayan, isteksiz ve kendilerinin gerçekte kim olduklarını göremeyenler var.
Yom Kipur Yahudileri ve Purim Yahudileri eksiktir; tamamlanmamış bir bütünün yarısı gibi.
Yahudilik, Tanrı'ya sevinçle ibadet ettiğimizi öğretir. “İvdu et Hashem b'simha”. Yahudilik, Yom Kipur'un ortasında bile iyimserliği ve umudu kucaklar. Aynı şekilde Yahudilik, Ester Orucunun dinginliğiyle Purim'in zevkini başlatır.
Yahudilik, neşe ve dinginlik, fiziksel zevk ve ruhsal sonsuzluk arasında bir denge arar. Biri olmadan diğeri gerçekten var olamaz. Hayatlarımız bu ikisi arasında gidip gelmekle geçiyor.
Kırılgan fiziksel ilişkilerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz, hiçbir neşe anının üzüntü hatırası olmadan hayatımızı aydınlatmadığı bir dünyada… Kişisel mutluluk, evrensel trajedinin zemininde duruyor. Bu kadar çok neşe, umut ve sevginin beklendiği düğünde Hupa'nın altında duran damat kişisel sevincini yüceltirken, kutsal mabedin yıkılışına dair ebedi yasımızı işaret etmek üzere bir kadehi kırar.
Gelin ve damat gibi Purim ve Kipur da tek bir Hupa altında durur. Gülümsemeler ve gözyaşlarının, anılar ve umutların, kaygılar ve sevinçlerin, beden ve ruhun birleşimidir onlar.
Purim ve Yom Kipur, her biri bayramın bir yönünü (Gaşmiyot ve Ruhaniyot) ele alan değerlerdir. Her ikisi de Yahudi düşüncesinde maneviyat ve ilahi hizmete giden önemli yollardır. Yahudi deneyimi, ikisi olmadan eksik kalırdı.
Yom Kipur bir kefaret vizyonuyla sona eriyor
Geleneğe göre bu günde Moşe, Kanun'un ikinci levhalarını (On Söz) taşıyarak Sina Dağından indi. İsrailoğullarının altından bir buzağıya taptığını görünce öfkeyle ilk levhaları parçalamıştı. Şimdi Tanrı'nın o günahı ve buna bağlı olarak tüm topluluğun günahlarını bağışladığını gösteriyordu.
Buna olan inanç, Yom Kipur ayinlerinde yankılanır ve gün hepimiz için bağışlanmış, temiz bir sayfa açılmış ve yeni bir başlangıç verilmiş duygusuyla sona erer.
Talmud, kadim zamanlarda Yom Kipur öğleden sonra, beyazlar giymiş genç kadınların üzüm bağlarında dans ederek orada kendilerine eş arayan genç erkekler tarafından karşılandığını anlatır. Akşam yaklaşırken çiftler bir araya gelir ve sonunda evlenmek, çocuk sahibi olmak ve Yahudi ulusunu sürdürmek için yeni bir yola çıkarlardı.
Baştan sona Yahudiliğin hikâyesi, bu sevgiye nadiren tam olarak karşılık veren, ancak yine de ondan etkilenmekten asla tamamen vazgeçmeyen bir halk için Tanrı sevgisinin hikâyesidir.
Sanırım, Yom Kipur, Tanrı'ya olan inancımızı ifade etmekten çok, Tanrı'nın bize olan inancının ifadesidir.
Her birimiz, tek bir nezaket veya cömertlik eylemiyle, İlahi ışığın bir huzmesinin insan karanlığında parlamasına neden olabilir ve İlahi Varlığın (Şehina'nın) en azından bir an için dünyamızda/evinde olmasına izin verebiliriz.
Geçmiş o kadar zordur ki, ona odaklanırsak depresyona ve umutsuzluğa kapılabiliriz. Biz sadece ileriye bakıp gelecek inşa etmeliyiz. Bu çok değerli maneviyat anlarını geçmişe yas tutarak geçirmek yerine; ‘kırılanı onarmak (Atzilut)’, ‘yok olanı yeniden yaratmak (Briya)’, ‘zarar görmüş olanı iyileştirmek (Yetsira)’ ve ‘geleceği birlikte inşa etmeye (Malhut)’ başlamak üzere Yüce Tanrı'dan yardım isteyip dua edelim.
Sevgili Kardeşlerim, varlığıyla manevi yolculuğuma eşlik eden ‘Şalom Ailesi’ ile birlikte, Tanrı’nın her birinizi ayrı ayrı barış, sağlık, bereketle kutsamasını ve sevdiklerinizle birlikte ‘Yaşam Kitabına Yazmasını’ diliyorum (Amen).
Gmar Hatima Tova