Tarihsel süreç olarak bakarsak, ilk teşuva yapan kişinin Âdem olduğunu düşünebiliriz. Âdem, yaratıldığı ilk gün içinde günah işlemiş, yasak meyveden yemiş ve on ceza almıştır. Tanrı’nın kendisine koyduğu tek yasağı ihlal etmiş olan Âdem’in, belki de hemen yok edilmesi gerekirken, 930 yıl yaşadığını, çocukları ve soyları olduğunu görüyoruz. Demek ki, Âdem’in bir şekilde Tanrı tarafından cezası hafifletilmiştir. Bunu sağlayan, Adem'in yaptığı teşuvadır. Bazı midraşlar benzer durumu Kayin için belirtir. Kayin kardeşini öldürmüştü. Çok büyük bir günah işlemesine ve cezalar almasına rağmen yok edilmemiş, yedi nesil çocuklarını görecek şekilde yaşamaya devam etmişti. Burada da Aşem’in bir şekilde Kayin’in cezasını hafiflettiğini görüyoruz. Bunu sağlayan, Kayin’in hatasını anlayıp Tanrı huzurunda pişmanlığını dile getirip teşuva yapmasıdır. Başka bir midraşa göre Âdem’in teşuva yapmasını tetikleyen de, Kayin'in teşuvası ile cezasının merhametle hafifletilmesidir. Yani bu durumda, ilk teşuva yapan Kayin gibi de gözükmektedir. Ancak başka bir midraşa baktığımızda ise, “Tanrı’nın önünde teşuva yapan ilk kişi Reuven’dir” yazdığını görüyoruz. Oysaki Reuven'in yaşadığı dönem, Adem ve Kayin'den çok daha sonradır. O zaman nasıl oluyor da, aslında olayları farklı açılardan anlatan, her biri gerçek olan bu midraşlarda böyle farklı açıklamalar var?
Bu konuya biraz daha derinden bakalım. Tora’da, Yosef’in kardeşleri tarafından kuyuya atılmasından sonraki anlatımda, Reuven’in kuyuya döndüğü ve Yosef'in kuyuda olmadığını gördüğü belirtiliyor. Peki, diğer kardeşleri sonradan Yosef'i kuyudan çıkarıp oradan geçen bir kervana satarken, Reuven neredeydi? Midraşa göre Reuven, oruç tutup çul giymiş vaziyette teşuva yapıyordu. Bu neyin teşuvasıydı? Babası Yakov’un yatağına karışmasından dolayı yaptığı teşuvaydı. Reuven, Yakov'un eşlerinden Lea’dan olma behor oğludur. Yakov'un diğer karısı Rahel ölünce, (normalde Yakov'un yatağı sürekli Rahel’in çadırındaydı), Yakov yatağını Rahel'in hizmetkârı olan ve eşlerinden biri olan Bila'nın çadırına taşımıştı. Ancak Reuven, annesi ve Yakov'un ilk eşi olan Lea adına bu duruma alınmış ve Lea’nın onurunu korumak için, Yakov'un yatağını oradan alıp Lea’nın çadırına getirmişti. Amacı anne saygısı ve mitsva yapmaktı. Ama bazen mitsva zannettiğimiz şeyler ‘avera/ günah’ olabiliyor. Nitekim babası Yakov, bunu öğrenince ona kızmıştır. Yine de, bu olayın hemen akabinde devam eden Tora anlatımında, Yakov’un oğullarını sayarken, en başta ‘behor oğlu Reuven’ diye vurgulamaktadır. Adeta bu yanlış davranıştan dolayı Reuven henüz bir ceza almamış, statüsünü korumuştur. Daha ileride de babası Yakov’un, çocuklarına beraha verirken Reuven’i hâlâ behor oğlu olarak çağırdığını, ancak tez canlı olduğu için bu üstünlüğünü koruyamayacağını bildirdiğini görüyoruz. Bunun sebebinin de, babasının yatağını taşıyıp kutsiyetini ihlal etmesi olduğunu belirtmiştir. Reuven ismen yine behor olarak kalmış, ama behorluk haklarını kardeşleri Yahuda, Levi ve Yosef'e kaptırmıştır. Reuven’in behor statüsünü koruyabilmesi, yapmış olduğu teşuvaya bağlıdır. İşte Reuven kuyuya dönmeden önce bu teşuvayı yapıyordu. Günah işlemenin hem içsel, hem dışsal etki ve zararları vardır. Günah insanın hem ruhuna zarar verir, hem de çevresine… Reuven oruç tutup çul diyerek önce teşuva ile ruhuna verdiği zararı onarmıştır. Sonra da çevresine verdiği bir zararı düzeltmek için Yosef'in atıldığı kuyuya kardeşini kurtarmak için dönmüştür. Nitekim burada, kuyuya ‘dönmüştür’ derken kullanılan terim olan ‘vayaşav/ döndü’nün kökü olan ‘şav’ teşuva anlamına gelir. Bu aşamada Reuven’e daha cezası bildirilmemiştir. Behorlukla ilgili bazı haklarını ileride, babasının vereceği berahada kaybettiğini öğrenecektir. İşte bu yüzden Tanrı “Benim önümde ilk teşuva yapan Reuven’dir” demiştir. Âdem ve Kayin belki ondan daha önce teşuva yapmışlardır, ama ikisi de işledikleri günahtan dolayı aldıkları cezalar kendilerine bildirildikten sonra teşuva yapmışlardır. Oysa Reuven daha ceza almadan durumu fark edip teşuva yapmıştır. İşte Aşem’in istediği esas teşuva budur. Nitekim Aşem, Reuven’in soyuna da Bene Yisrael'i teşuva konusunda uyaracak Oşea Peygamber’i vermiştir. “Dön Yisrael Aşem’e kadar” diye peygamberlik eden Oşea, Reuven soyundandır.
Tanrı’dan bir şeyler istemenin yöntemi
Hepimiz Tanrı’dan sürekli bir şeyler istiyoruz. Ama isteklerimiz birçok kez yerine gelmeyebiliyor ve hayal kırıklığına uğrayabiliyoruz. İsteklerimizin yerine gelmemesinin ardında yatan pek çok sebep olabilir. Ama önce şunları düşünelim; acaba isteklerimizi Tanrı’ya doğru şekilde dile getirebiliyor muyuz? Acaba Tanrı’dan gelişigüzel bir şeyler istemekle bir sonuç alabilir miyiz? Tanrı’dan istemenin bir yöntemi var mıdır?’
Bunun yöntemini, 2. Bet Amikdaş zamanında dönemin en üst düzey bilge ve ruah akodeş sahibi kişilerinden oluşan ‘Anşe Kneset Agedola’ tespit etmişti. Bu da, aslında her gün tefilalarımızda söylediğimiz ‘amida’ duasının içinde mevcuttur. ‘Amida’ duasının özel bir sistematiği vardır. Dua, övgü berahalarıyla başlar. Bir şeyler istemeden önce Tanrı'yı övmeli, O’nun yüceliğini, her şeye kadir olduğunu dile getirmeliyiz. Ancak sonra isteklerimize geçebiliriz. Amida’dan, istemenin de bir sistematiği olduğunu görüyoruz. Önce Tanrı’dan ‘hohma, bina ve daat’ yani ‘bilgelik, anlayış ve kavrayış yeteneği’ istiyoruz. Buna sahip olmadan neyi, niçin isteyeceğimizi dahi bilemeyiz. Bu bilinci elde ettikten sonra, Tanrı’dan bizi teşuvaya ve Tora’ya döndürmesini istiyoruz. Çünkü Tora’dan uzaklaşmak günaha girmemize yol açar ve teşuva yapmadıkça, adeta üzerimize Tanrı ile iletişimimizi kesen perdeler çekmiş oluruz. Bu şekilde isteklerimiz O’na ulaşamayabilir. Sonrasında, Tanrı’dan bu iletişimi engelleyen günahları affetmesini ve daha sonra da bizi her bakımdan kurtarmasını istemeliyiz. Sonra, bize şifa verip iyileştirmesini istemeliyiz. Ardından kutsama ve bereket vermesini istemeliyiz. Bu süreç bizi giderek Tanrı’ya yaklaştırır ve gerçekten olumlu cevaplar alabilmemizi sağlar. İsteklerimizin sonunda ise, mutlaka yaptığı iyilikler, verdiği nimetler ve mucizeleri için Tanrı’ya teşekkür etmemiz gerekir. Tanrı’nın bizim için yaptıklarını takdir etmek ve teşekkür etmek, bu nimetlerin gelmesinin yolunu açar. Yine Amida’da olduğu gibi, isteklerimizi çoğul şekilde dile getirmeye özen göstermeliyiz. Her zaman, tüm Bene Yisrael için yapılan dualar daha çabuk kabul görür. Topluma gidecek şifa ve bereket bizim üzerimizden geçerek gider, önce biz şifalanır ve bereketleniriz. Doğru bilinç ve sistematikle dua edersek, isteklerimizin yerine gelme şansı çok daha yükselecektir.
Teşuva ve Kipur bağlantısı
Teşuvanın kelime anlamı ‘geri dönmek’tir. Bu kavramı açarsak, kelimeyi ikiye bölmek gerekir; ‘teşuv’ ve ‘hey’ harfleri… ‘Hey’ harfi Aşem’in dört harfli isim harfidir ve Aşem’i simgeler. Aslında teşuva, ‘Aşem’e dön, Aşem’den uzaklaştın’ mesajı verir. Hey harfinin gematriasının beş olması da başka ipuçları verir. Kipur’a özel beş ana yasak ve Kipur’da neila dâhil beş tefila olması vasıtasıyla hey harfi Kipur’u da simgeler. Bu bakımdan, teşuva yapmanın Aşem’in adeta bize en yakın olduğu zaman olan Kipur’da ne kadar önemli olduğunu da vurgular. Kipur’daki beş yasaktan biri, deri ayakkabı giymemektir. Adam Arişon yaratıldığında vücudu ‘ışık’ kaplıydı. Ancak günahtan sonra bu ışık kayboldu ve vücudu ‘deri’ kaplı hale geldi. Aslında ışık ve deri kelimelerinin ikisi de ‘or’ olarak telaffuz edilir. Ama ışık olanı ‘alef’ harfiyle yazılırken, deri olan ‘ayin’ harfi ile yazılır. İlk harf olan alef’in gematriası birdir, Aşem’i ve Tanrı’nın tekliğini vurgular Kipur’da teşuva ile ve beş yasaktan biri olan ‘deri’ ayakkabı giymemekle, yine özümüzdeki ‘ışığa’ dönüş isteğimizi ifade etmiş oluyoruz.
Bunları biliyor musunuz?
* Yisrael kelimesini böldüğümüz zaman (Y-SR-EL); El’in Tanrı’nın isimlerinden biri olduğunu, Sar’ın elçi anlamına geldiğini, baştaki yud harfinin hem tanrısallığı, hem de geleceğe uzanan bir kalıcılığı simgelediğini görürüz. Böylelikle Bene Yisrael’in her zaman Tanrı’nın bu dünyadaki elçisi olacak bir halk olduğunun vurgulandığını.
* Kiduş metninde gizli simgeler olduğunu. Başlangıçtaki ‘Yom Aşişi/altıncı gün’ün, Tora’da yaratılışın altıncı gününü anlatan pasuğun son iki kelimesi olduğunu. Devamındaki ‘Vayhulu Aşamayim’le başlayan paragrafın ise, Tora’da yedinci günü, Şabat’ı anlatan pasuğun kendisi olduğunu. Bu pasukta 35 kelime bulunduğunu. Daha sonra ‘Savri Maranan’la başlayan şarap berahası olduğunu. Talmud’a göre Şabat’ı kutsama emrinin ancak şarapla yerine getirilebileceğini. Savri Maranan’a verilen ‘leHayim/hayata’ sözcüğünün, söz konusu şarabın idam mahkûmlarına cezaları infaz edilmeden içirilen ve ölümü simgeleyen bir şarap olmadığına dair vurgu olduğunu. Bundan sonra, yine 35 kelimelik bir Şabat’ı kutsama berahası yer aldığını. Bu berahada da Tanrı’nın bize Şabat’ı, yaratılışın ve Mısır’dan çıkışın bir hatırası olarak verdiğinin belirtildiğini. İki paragrafta 35+35=70 kelime olduğunu ve bunun da ‘yayin/şarap’ın gematriyası olduğunu. Bu suretle de Şabat kutsamasının şarapla yapılmasına bir vurgu bulunduğunu. En baştaki Yom Aşişi’nin de Tora’daki bir önceki pasuktan buraya eklenmesinin sebebinin, hem toplam kelime sayısını 72’ye çıkararak Aşem’in 72 harfli ismine vurgu yapılması, hem de bu şekilde Yom Aşişi- Vayhulu Aşamayim’in baş harflerinin Y-H-V-H Aşem’in dört harfli ismini de ortaya çıkarmak olduğunu.
* Roş Aşana’nın, Mısır çıkışıyla ilgili de çok önemli bağlantıları olduğunu. Roş Aşana kiduşunda, Tanrı’nın bugünü bize Mısır çıkışı anısına verdiğinin belirtildiğini. Mısır çıkışı ile köleliğin son bulduğunu. Normalde köleliğin son bulmasını simgeleyen Yovel yılında bunun şofar çalarak ilan edildiğini. Roş Aşana’da da şofar çalarak fiziksel kölelikten uzaklaşarak, Tanrı’ya dönmenin vurgulandığını. Aynı zamanda Roş Aşana’da çalınan şofarın koç boynuzundan yapıldığını. Mısır çıkışının gerçekleştirildiği nisan ayının burcunun da koç ve simgesinin koç boynuzu olduğunu.
Sorularınız ve görüşleriniz için adresim [email protected]