Öyle bir dönemin içinden geçiyoruz ki, tüm gelişmiş merkez bankaları faizleri son on yılın en yüksek seviyesine kadar çıkarmış, ABD´de mortgage faizleri 23 yılın zirvesine yerleşmiş, ABD tahvil faizleri 2007 yılındaki yüksek seviyelerine gelmiş… Yani kısacası faizler tüm dünyada tüm hızıyla yükselmeye devam ediyor ancak dünya ekonomisi hele ki covid sonrasında bu kadar yüksek faizleri kaldırabilecek bir durumda değil…
Her ne kadar maskeleri çıkarmış, COVID dönemini bitirmiş olsak da bu zorlu yılların ekonomi üzerindeki etkisi hala devam ediyor. Navlun fiyatlarının dengesizliği, üretimde yaşanan gecikmeler bazı sektörlerde hala devam ediyor. Ancak COVID’in net bir şekilde devam eden etkisi en fazla küresel faiz oranlarında hissediliyor. COVID nedeniyle üretim tüm dünyada durma noktasına gelirken, tüketim azalarak da olsa devam etti, diğer taraftan tedarik zincirinin bozulmasıyla üretim tarafında verimliliği kaybettik ve bu da fiyat artışlarına neden oldu. Pandeminin enflasyonu neden yükselttiğini iki yıl kadar önce detaylı olarak anlatmıştım. Şimdi konumuz yükselen enflasyonun bir sonucu olarak artmak zorunda kalan küresel faizler…
Yaşlanan Dünya Nüfusu Enflasyonun Düşüşünü Yavaşlatıyor
Tüm dünyanın ana ekonomik hedefi enflasyonu düşürmek olsa ve son bir yılda kısmi olarak bir ilerleme kaydedilmiş olsa da hedeflenen ‘ideal’ enflasyon oranına ulaşmak çok fazla zaman alacak. Merkez bankaları öncelikle yaşlanan dünya gerçeği ile artık yüzleşmek ve ileriye dönük programlarını buna yönelik yapmak zorunda kalabilir. Çünkü yaşlı nüfus arttıkça doğal olarak istihdama katılan insan sayısı düşüyor ve sosyal sigorta sisteminde her çalışanın bakması gereken insan sayısı artıyor. Dünya hem hiç bu kadar kalabalık hem de hiç bu kadar yaşlı olmamıştı. Ve her saniye dünya hem daha kalabalık hem de daha yaşlı oluyor. Devletler bu sosyal güvenlik harcamaları için daha çok borçlanıyor ve elbette bu da enflasyonu yukarıya taşıyor. Dolayısıyla enflasyonun önüne geçmek için öncelikle bu sosyal güvenlik harcamalarını düzenlemek gerekiyor ancak bunu da tepki toplamadan ya da toplumun refahından kısıntıya gitmeden gerçekleştirmek neredeyse imkansız.
İnternetin çok daha fazla kullanılması, akıllı telefonlar gibi son 20 yılda hayatımıza giren ya da ağırlığı artan şeylere rağmen üretimde verimlilik artış hızı azalıyor. Nüfustaki artışı da bunun yanına koyduğumuzda verimlilik artmadığı için bu da dolaylı yoldan enflasyon yaratabiliyor.
Faizler nereye kadar yükselişine devam edebilir
Tahvil faizlerindeki yükseliş yılın ilk çeyreğinde birkaç Amerikan bankasını batırmış, bir kısmını ise zorlamıştı. Şimdi bazı bankalarının battığı seviyelerin çok üzerindeyiz. Avrupa’da üretim verilerine baktığımızda çok zor durumda olduğunu görüyoruz. Şu an Almanya pandemi döneminden bile daha zayıf ekonomik rakamlar açıklıyor. Diğer Avrupa ülkelerinin genelinde durum Almanya’dan daha iyi değil. ABD’de durum daha iyi gibi görünmekle birlikte bir bankanın daha zor duruma düştüğüne dair bir haber gelmesi bu tahvil faizi oranlarıyla hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
Sevgili dostlar, şöyle bir toparlarsak hem demografik nedenler, hem jeopolitik ve üretim verimliliği açısından gelişen ortam faizlerin çok uzun süre daha yüksek kalmasına imkan verecek cinsten değil. Fakat ekonomik gerçekliklerle ve yukarıda bahsettiğim nedenlerle faizler yüksek kalmaya da devam ediyor. Tarihsel verilere baktığımızda faizlerin uzun süre yüksek kalışının maliyetinin çok yüksek olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. ABD enflasyonu düşürecek kadar süre bu yüksek faizlerle mücadele edebilecek bir görüntü içerisinde gözükse de Avrupa bundan çok uzak. Şartlar faizlerin düşmesi için hazır değil fakat bu bahsettiğimiz şartlar aslında bizim koyduğumuz ekonomi kurallarının şartları. Diğer taraftan dünyanın bu yüksek faizleri kaldırması her geçen gün zorlaşıyor. 2024 yılı içerisinde özellikle tahvil faizlerinin sert aşağı yönlü hareketini görebiliriz. Bunun için dünyanın sadece tek bir bahaneye ihtiyacı olacak. O bahanenin ne olacağını ise kimse bilemez. Hep beraber yaşayıp göreceğiz.