Tora’da şöyle bir anlatım vardır; Kayin ve Evel Tanrı’ya sunu getirdiler. Toprak işçisi olan Kayin düşük seviyede bir toprak ürününü (bunun keten olduğu söylenir) getirdi. Çoban olan Evel ise, sürüsünden behor bir davar getirdi. Dolayısıyla Tanrı, sunusunu özenle seçen Evel’in sunusunu kabul etti. Kayin bu duruma üzgün ve kızgındı. Tanrı Kayin’e konuşarak, bu kızgınlıkla yanlış bir davranış yapabileceğini, günahın kapıda pusuda olduğunu ve onu arzulamakta olduğunu, ama isterse ona hâkim olabileceğini söyledi. Tanrı Kayin’i ciddi şekilde uyardı, ancak Kayin sinirine ve kapıda pusuda olan günaha hâkim olamadı, kardeşi Evel’i öldürdü. Burada Tora’da kullanılan terimin tam karşılığı, günahın kapıda çömelmiş beklediği şeklindedir. İşte bu ‘yetser ara’dır. Bir şey olsun üzülelim, sinirlenelim de zihnimize hâkim olsun ve bize yanlış bir davranış yaptırıp günaha soksun diye zihnimizin kapısında çömelmiş beklemektedir. Ama kendimizi tutabilir ve onun istediği tepkileri vermezsek, bu kez biz ona hâkim olabiliriz ve ‘yetser ara’nın bizim üzerimizde bir etkisi olmaz. Tora bariz bir şekilde bu durumu vurgular ve daha da öteye giderek, Tanrı Kayin’e “Doğru davranırsan affedilmeyecek misin?” demiştir. Nitekim günahtan sonra dahi Tanrı Kayin’le iletişim kurarak “Kardeşin Evel nerede?” diye sormuştur. Kardeşini öldürdüğünü gayet iyi bilen Tanrı için, bu çok yumuşak, çok merhametli bir sorudur. Nitekim 13 Merhamet özelliğini sayarken, iki kez Aşem diyerek başlıyoruz. İlki bizim günah işlemeden önceki halimiz içindir. Tanrı Kayin’i önceden günah kapıda diye uyarmış ve doğru davranırsa affedileceğini söylemişti. İkinci Aşem ise, günah işlendikten sonra bile Tanrı’nın merhamet gösterebileceğini vurgular. Nitekim Tanrı Kayin’e kardeşini öldürdükten sonra sakince kardeşinin nerede olduğunu sormuştur. Bu aşamada Tanrı’nın ondan ne istediği çok açıktır. Kayin’in hemen suçunu kabul ve itiraf etmesini, sonra da pişman olup özür dilemesini; hızlı bir teşuva yapmasını beklemektedir. Kayin ilk başta direnmiş ve “Kardeşimin bekçisi miyim ben?” demiştir. Tıpkı yasak meyveyi yiyen Adem'e Tanrı “Neredesin, ne yaptın?” diye sorduğunda Adem'in suçunu itiraf etmek yerine, “Bu kadın yediğim şeyi bana verdi” diyerek suçunu hemen kabul etmeyip teşuva yapmaması gibi. Tanrı hemen teşuva yapmayan Kayin’e cezasını, dünyada artık göçebe ve yalnız olacağını bildirmiştir. Aldığı cezayı duyan ve bunun ne manaya geldiğini anlayan Kayin, bu kez “Günahım taşıyabileceğimden daha büyük, bunun yüzünden hep gizlenmek durumunda kalacağım, yalnız kalacağım ve kim bulsa beni öldürecek” demiştir. Bu konuşmasını Tanrı bir teşuva olarak kabul etmiş ve cezasını hafifleterek, Kayin’e bir işaret koyduğunu ve onu yedi nesle kadar kimsenin öldüremeyeceğini belirtmiştir. Hatta midraş şöyle bir açıklama da getirir; Kayin lanetlendikten ve cezası netleştikten sonra, Âdem ona “Sana verilen hüküm nedir?” diye sormuştur. Kayin “Teşuva yaptığım için Tanrı beni merhametle yargıladı ve cezamı hafifletti” deyince, Âdem “Teşuvanın gücü demek bu kadar fazlaymış” diyerek, o da kendi günahı için ancak o zaman tam bir teşuva yapmıştı. Hatta 130 yıl boyunca oruç tutmuş ve karısı Havva'dan ayrı yaşamıştı. Sonuçta 130 yıl sonra tekrar Havva ile birlikte olduğunda oğlu Şet doğmuş ve bugünkü insanlık nesli bu sayede devam etmişti.
Roş Aşana, uzun bir gün
Yahudi takviminde Elul ayı 29 gün çeker. Normalde 29 gün çeken aylardan sonra gelen ayın 1’i tek gün olarak Roş Hodeş’tir. 30 gün çeken aylarda ise, ayın son günü ve başlayan ayın 1’i olmak üzere iki gün Roş Hodeş olur. Dolayısıyla Roş Aşana’nın ilk günü olan 1 Tişri aynı zamanda tek günlük Roş Hodeş’tir. Normalde Roş Hodeşlerden önceki Şabat, sinagoglarda Roş Hodeş ilanı yapılır. Ama sadece Roş Aşana’nın öncesindeki Şabat bu işlem yapılmaz. Bunun nedeni Satan’ı şaşırtmak ve mahkeme günü olan Roş Aşana için hangi gün Savcı Melekleri göndererek Bene Yisrael'in suçlarını şikâyet etmeleri gerektiği konusunda yanıltmaktır. Bu nedenle Roş Aşana’nın isimlerinden biri de ‘yom akise/ gizlenmiş gün’dür. Bu isim Teilim 81. mezmur'da yer alan “yeni ayda şofarı çalın ‘gizlenmiş /bakese’ günde” pasuğunda ifade edilmiştir. Nitekim, Roş Hodeş’te ay görünmez vaziyettedir, adeta gizlidir. Günahlarımızın da o gün gizlenmiş olduğu varsayılır. Mahkeme gününün içinde gizli bir bayram yönünün de olması ve Roş Aşana'nın İsrael dâhil tüm dünyada iki gün olan tek yomtov olması da Satan’ı şaşırtmaktadır. Aslında Roş Aşana, Tora’da 1 Tişri’de tek gün olarak ifade edilmektedir. Ancak Roş Aşana’nın Roş Hodeş ile çakışan tek yomtov olması, zaman içinde ilanla ilgili bazı problemler oluşmasına yol açmış, bu yüzden ilk peygamberler döneminde Roş Aşana’nın iki gün olmasına karar verilmiştir ve bu da uzamış bir gün olarak ifade edilmiştir. Eski dönemde tüm bayram ve yomtovlar, ilgili aydaki yeni ay ilanına göre konumlandırılırdı. Yeni ay ilanı da şahitlerin bildirimiyle Bet-Din tarafından belirlenir ve ulaklarla diğer bölgelere bildirilirdi. Ancak bazı yeniay akşamlarında ilanla ilgili problemler olabiliyordu. Roş Aşana, hem Roş Hodeş, hem yomtov olduğundan, bu problemlere seyahat etmek gibi sakıncalar da eklenince, ilanı diğer bölgelere bildirmekte sorunlar olabiliyordu. Sonunda Roş Aşana uzun bir gün gibi sayıldı. Aslında Roş Aşana’nın bitişik iki gün ve uzamış gün olması kavramı, yaratılışın kendinden de gelmektedir. Roş Aşana, 1 Tişri, ilk insanın yaratıldığı ve aynı zamanda ilk günahın işlendiği ve mahkemesi yapılarak ilk cezaların verildiği tarihtir. Ancak 1 Tişri’nin son saatlerinde gerçekleşen bu durumu müteakiben, Şabat günü devreye girmiş ve Âdem’i korumuştur. Cezalar Şabat sonrasına ertelenmiş, bu arada Şabat'ın başlamasıyla kararması gereken hava kararmamış ve Âdem 36 saat uzamış bir gün olarak bu manevi ışıktan faydalanmıştı. Bu arada teşuva da yapmıştır. Hatta ilk olarak karanlıkla Şabat çıkışı karşılaşıp korkunca, Tanrı ona ateş yakmayı öğretmişti ki bugün biz bu olayı Şabat çıkışı avdala seremonisi içinde mum yakıp ellerimizi ışığa tutarak anıyoruz.
Teşuva üzerine bir derinlik
Teşuva kelimesinin ‘cevap’ ve ‘geri dönüş’ gibi manalarının yanı sıra, daha derin bir açılımı daha vardır. O da kelimeyi bölünce ortaya çıkan ‘teşuv’ ve ‘hey’ harfidir. ‘Hey’ harfi Aşem’in dört harfli isminde yer alır ve Tanrı’yı simgeler. Yani bu bağlamda teşuva Tanrıya dönüştür. Aşem’in dört harfli isminde iki tane ‘hey’ harfi vardır. Bir insan günah işlediğinde bu ‘hey’ harfleri ayrılır. Bir insan Tanrı korkusu ve ceza korkusuyla teşuva yaparsa, Tanrı o günahı ‘beşogeg/ istemeden yaptı’ olarak görür ve bu durumda dört harfli ismin sondaki Malhut sefirasını simgeleyen ‘hey’ harfi geri döner. Malhut sefirası en alt sefiradır, Tanrı’nın bu dünyadaki varlığıyla ilgilidir ve zamanla sınırlı yönü vardır. Ancak bir insan Tanrı sevgisiyle teşuva yaparsa, ortadaki ‘hey’ geri döner ki, bu en üst sefiralardan biri olan Bina sefarası ile bağlantılıdır ve zamansal bir sınırı yoktur. Zaman sınırı olmayınca, Aşem böyle bir teşuvada o günahla ilgili geçmiş tüm eylemleri de aynı anda affedip düzeltebilmektedir. Aseret Yeme Teşuva günlerinde teşuva yapıldığı takdirde ise, bu korkudan bile yapılmış olsa, Aşem yüksek merhameti ile bunu sevgiyle yapmış gibi saymakta ve yine eski günahlarını da affedebilmektedir. Bu konuda tek şart, insanın Elul ayında hazırlık yapmasıdır. Elul ayında yapılan ekstra Tora çalışmaları, okunan ekstra Teilimler, yapılan selihotlar, verilen sadakalar, yapılan gemilut hasadimler, her türlü teşuva ve Tanrı’ya yaklaşma çabaları bu hazırlık çerçevesinde kabul edilir.
Bunları biliyor musunuz?
* Erev Roş Aşana, yani Roş Aşana’nın önceki günü yapılan minha duasının, bir yargı senesinin son duası olduğunu ve bu duayı büyük bir kavana ile yaparak, geçmiş sene içinde kavanasız yaptığımız ve bu yüzden yeterince yükseltemediğimiz tüm tefilaları yukarı bir motor gibi yükseltebileceğimizi.
* Bir insan ölünce, ona sadece öğrendiği Tora ve yapmış olduğu mitsvaların eşlik edip onu koruyabildiğini. Ruhunu yükseltmek için okunan kadiş duasının, ancak Tora varsa etkili olabildiğini. Nitekim, merhum için kadiş okumadan önce mutlaka Tora’dan, Zohar’dan pasuklar okunduğunu.
* ‘Lahats’ kelimesinin ‘sıkıntı/ baskı’ anlamına geldiğini. Ancak bu kelimeye, baştan ve sondan Aşem’in ismindeki Hey harflerini ekleyince ‘atslaha’ yani başarı kelimesinin ortaya çıktığını. Aşem’e inanır, güvenir ve O’nu hayatımıza dâhil edersek, tüm sıkıntıların aslında başarıya giden yolun kilometre taşları olduğunu.
* Tsom Gedalya orucuna neden olan olayların verdiği mesajların; anlık dürtü ve düşüncelerle hareket etmemek, davranışlarımızın sonucunu ve gelecekte başımıza neler getirebileceğini düşünmek ve birlik beraberliğimizi bozacak davranışlardan kaçınmak olduğunu.
* Tora’da ‘laşon ara’ yapan insanların lanetli olduğunun ima edildiğini. Ki Tavo peraşasında sıralanan lanetlerden biri olan ‘akranına gizlice ölümcül bir darbe vuran lanetlidir’ pasuğunda, aslında akranı için ‘laşon ara’ yapan kişilerin belirtildiğini. ‘Laşon ara’ yapan insanın, hakkında konuştuğu kişiye aslında arkasından ‘gizlice’ ölümcül bir darbe vurduğunu. Nitekim burada geçen ‘baseter/gizlice’ kelimesinin gematriyasının 622 olup ‘laşon ara’nınkiyle eşit olduğunu.
* Sinagoglarda, Sefer Tora’nın çıkarılıp okunmadan önce ‘akama yapılması/ yukarı kaldırılıp halka gösterilmesi’ mitsvasının kökeninin, Tora’da Ki Tavo peraşasında sıralanan lanetlerden biri olan ‘Tora’nın sözlerini uygulamak üzere el üstünde tutmayan lanetlidir’ pasuğu olduğunu. Uygulamanın, Moşe’nin Sinay’dan inerken ellerinin üstünde tuttuğu 10 Emir Tabletleri gibi, bizim de Tora emirlerini el üstünde tutmamız gerektiğini simgelediğini.
Soru ve görüşleriniz için adresim [email protected]