Bu yıl UÖMO´nun eğitim kadrosuna katılan Ms. Nancy ile okula uluslararası akreditasyon kazandırma sürecini, bu yoldaki yeni öğrenme ve öğretme tekniklerinin nasıl uygulanılacağını konuştuk. Tecrübeli eğitimci bunu yaparken de hedeflerinin öğrencilerin güçlü bir Yahudi kimliği ve aidiyeti geliştirmelerini garantilemek olduğunu belirtti.
Ms. Nancy, okulun yönetim kadrosunda daha önce olmayan bir pozisyona geldiniz. Bu yeni pozisyonla okula katkınız ne olacak?
Öncelikli ve en önemli görevim, okula uluslararası akreditasyon kazanmak. Bu amaçla, New England Okul ve Kolejler Derneğini seçtik. Bu derneğin, yaklaşık 140 yılı aşkın bir süredir Harvard Üniversitesi ile bağlantısı var. Dernek, Harvard başkanlarından biri tarafından kuruldu. Bu dernek için eğitimin zirvesi diyebiliriz. Önümüzdeki iki – iki buçuk yıl boyunca, bu akreditasyonu kazanmak için gereken süreçleri tamamlamaya çalışacağız. Okuldaki herkesin dâhil olduğu epey yoğun bir süreç bizi bekliyor.
Bu akreditasyonla okulda neler değişecek?
Her şeyden önce daha güncel öğrenme ve öğretme teknikleri olacak. Başka bir değişle, eğitimde araştırma odaklı ve beyni geliştirmeyi hedefleyen en yeni teknikler kullanılmaya başlayacak.
Beynin gelişimi konusunda her gün yeni şeyler keşfediliyor. New England Derneği aracılığıyla, bunları birçoğu öğrenme ve öğretmeyi geliştirecek şekilde uygulanabilir.
Derneğin bir öğrenme protokolü var. Belirli adımlardan oluşuyor ve tüm okulun bunun bir parçası olması gerekiyor. Hangi yolla uygulanacağını bulmak, nasıl hayata geçirileceğini düşünmek, uygulama için uygun bir süreç yaratmak, bir eylem planı hazırlamak ve bu yönde çalışmaya başlamak… Bu tamamen gelecek odaklı bir süreç. Ve en önemlisi okulunuz ileriye götürmek istiyorsanız, harika bir başlangıç noktası.
İleri düzeyde öğrenme ve öğretme tekniklerinin yanı sıra, UÖMO tamamen çift dilli, Türkçe-İngilizce eğitim veren bir okul olmak istediğine karar verdi. Aslında ‘çift dilli’ ifadesini kullanmakta tereddüt ediyorum. Çünkü öğretmenlerle uygulayacağım teknikler başarılı olursa – ki şimdiye kadar gittiğim her okul başarılı oldu – öğrenciler üçüncü, hatta dördüncü dili de kolayca öğrenebilecek ve mezun olduklarında çift dilli değil, çok dilli olacak.
Tüm okul camiasının Türkçe-İngilizce çift dilli olması, benim Türkçe konuşmamı, tüm eğitim ve çalışma kadrosunun da İngilizce, öğrenmesini, konuşmasını gerektirir. Bunun bir gecede olmasını beklemiyoruz, uzun bir süreç olacak. Kadromuz tabii ki sınıflara girmeyecek. Okuma ve yazmayla ilgilenmiyoruz, günlük hayatta dinleme, anlama ve konuşmayla ilgileniyoruz.
Artık, bana kahvemi getiren bayan bile kahve mi, çay mı istediğimi İngilizce soruyor. Ondan bunu yapmasını ben istemedim, birden yapmaya başladı.
Bu konuda iyi bir yerdeyiz. Tüm öğretmenler bu yolda yanımızda ve uygulamaya başladığımız bazı değişikliklerden memnunlar.
Diğer bir hedefim de, aslında ben gelmeden önce başlamış bir süreci devam ettirmek, geliştirmek. Bu hedefimiz de öğrencilerimizin güçlü bir Yahudi kimliği ve aidiyeti geliştirmesini garanti etmek.
Aidiyet ve kimlik olgusu, artık dünyada çok önemli olacak. Çünkü global dünyada ‘insanın değeri nedir?’ ve ‘senin bir birey olarak değerin nedir?’ gibi sorular sorulmaya ve yanıtlar aranmaya çalışılacak. Bireylerin değerlerine sıkı tutunması ve kültürel mirasına güçlü bir şekilde bağlı olmaları gerekli… Bu program hâlihazırda uygulanmaya başladı; benim de görevim tamamlandığından emin olmak.
Son olarak da görevim, okulu yapay zekâya hazırlamak. Çünkü yapay zekâ ‘gelecek’ değil. Yapay zekâ, şimdi ve burada.
Okurlarımızın sizi biraz daha tanıyabilmesi için kendinizden bahseder misiniz? Daha önceleri hangi okullarda, ne gibi deneyimler yaşadınız?
Burası benim onuncu ülkem. Çok uzun süre önce, kariyerime Kanada’da matematik öğretmeni olarak başladım. Çocuklarımın deyişiyle, karanlık çağlarda... Sonrasında deniz aşırı ülkeler başladı. İngiltere, Norveç, Hindistan, Çin, Hollanda, Arnavutluk derken işte buradayım. Çok geniş ve farklı coğrafyalarda bulundum. Her zaman yenilik ve meydan okuma peşindeyim…
Aslında bir IB (International Baccalaureate) eğitimcisiyim. Şimdiye kadar gittiğim tüm okullarda IB programının uygulanması ya da adapte edilmesi konusunda çalıştım. Bu okulda bunu yapmayacağım ancak IB programının öğretme teknikleri ve öğrenme nitelikleri her okulda uygulanabilir.
İstanbul’a gelmeden önce nerelerde olduğumu kısaca bu şekilde. Bu süreçte, birçok alanda yetenek kazandım ve bilgi biriktirdim. Tabii ki tüm bunların yanında, uzun yıllara dayanan deneyim ve bilgeliği de yanımda getiriyorum. Her yerden gelen bu küçük parçalar bir araya geliyor ve gittiğim her okul bunlardan faydalanıyor.
İstanbul’da zamanınız nasıl geçiyor?
Henüz kısa bir süredir buradayım. Oğlum da benimle birkaç gün geçirmek için geldi ve onunla iki yakayı da gezdik. Eski İstanbul’a gittik. Yahudi Müzesini ve başka yerleri ziyaret ettik. İstanbul tarihiyle çok güzel ve yoğun bir şehir. 20 sene önce de bir turist olarak gelmiştim ama tabi ki çok değişmiş buldum.
Ancak yaşadığım bölgeyi gerçekten çok seviyorum. Akşamları okuldan eve yürüyerek gidiyorum, alışveriş yapıyorum… Yaşadığım bölge daha sakin, komşuluk ilişkileri iyi. Burada yaşamaktan gerçekten keyif alıyorum. Hava gerçekten fevkalade, yemekler enfes, insanlar sıcak ve misafirperver… Daha ne isteyebilirim ki?
UÖMO’ya gelmeden önce okulla ilgili nasıl bir beklenti içindeydiniz? Gelince nasıl bir okul buldunuz?
Açıkçası daha geleneksel ve Ortodoks bir okul, daha kapalı bir cemaat bekliyordum. Sonuçta, okulun 100 yılı aşkın bir tarihi var. Öğretmenlerin kullandıkları tekniklerin daha geleneksel olacağını, getireceğim yenilikler konusunda onları ikna etmek zorunda kalacağımı düşünüyordum.
Geldim ve… Son derece modern bir tesis buldum, yürütülen sayısız proje, uluslararası etkinlik olduğunu gördüm… Duvarlara baktığımda tonlarca sanat gördüm…
Yahudi inancı mutlaka tüm bunların merkezinde ancak okulun varoluş amacı değil. Okul, çocukları dünya vatandaşı olmaları için geleceğe hazırlıyor, amacı bu. Tabi ki mirasına ve kimliğine saygılı ancak değerlerine bağlı yaşayan bireyler yaratmayı hedefliyor.
Bu yıl başladığımız ‘Yahudi çalışmaları’ programımız var. Amacı, Yahudi geleneklerini ve kültürünü paylaşmak ve bu sayede Türk Yahudilerinin dünya çapındaki diaspora Yahudileriyle bağlantı kurmasını sağlamak. Bu harika bir fikir çünkü global dünyada kimlik çok önemli.
Çocuklar İbranice öğreniyor. Lisan edinme konusunda öğretmenleri ile çalışıyor olacağım.
“Yapay zeka çok şey yapabilir. Neler yapabileceğimiz konusunda potansiyeli görebiliyoruz… Ancak yapamayacakları da var. Empati ve şefkat maalesef yapamayacakları arasında. Özellikle pandemiden sonra mindfulness ve zihinsel sağlığın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük.”
İbranice konusu, iki çocuğu da okulda olan bir veli olarak, benim de deneyimlediğim bir konu. Gördüğüm kadarıyla her seviyede İbranice öğrenme konusunda çocuklar zorlanıyor…
Lisan öğrenme, hangi dil olursa olsun, fark etmez… Bu nedenle, Türkçe, İngilizce, İbranice alanındaki tüm öğretmenlerle çalışıyor olacağım. Bu noktada, beyin gelişim hakkında yeni bulgular ve yeni dil öğrenme teknikleri mevcut. Bu alanda da katkım olacak.
İbranice geleneksel yöntemlerle öğretiliyor. Eğer İbranice konuşulan bir çevrede bulunuyorsanız, sıkça sinagoga gidiyorsanız ya da evde İbranice konuşuluyorsa, sorun yok. Ancak öğretmeye çalıştığımız yabancı bir dil. Ve bu dili okuma ve yazma üzerinden öğretmeye çalışıyoruz. Dil öğrenme konusunda yeni düşünceler var artık. Yeni doğan bebeğinize, okumayı ve yazmayı mı öğretirsiniz? Hayır! Dinlemeyi ve konuşmayı öğretirsiniz… Yeni bir lisana her zaman dinleme ve konuşmayla başlanmalı. Beynimizin iki bölümü var; mantık bölümü ve yaratıcı bölümü. Konuşma yaratıcı bölümle ilgilidir, o bölümdeki tüm nöronları harekete geçirir. Okuma ve yazmanın kaynağı olan mantık bölümü ise daha sonra gelişir. İkisini birden yapmaya çalışırsanız, bilin bakalım ne olur? Hiçbir şey öğrenmezsiniz…
Bu yeni araştırma yaklaşık 5-6 sene önce açıklandı. Kendi doktoram için çalıştığım alan da buydu. Bu nedenle, okullarda gerçekten başarılı olan pek çok yöntem öğrendim ve geliştirdim.
İbranice öğretmenleriyle çalışıyor olacağım. Ayrıca çok ilginç projeler yapıyor olacağız. Mesela öğrencilerin ödevleri, eve gidip büyükanne-büyükbabaları ile İbranice konuşmak olacak. Büyükannelere, Türkçe-İbranice bir kitapçık sunacağız ki, kopya çekebilsinler. Çocuklar büyükannelerini arayacak ve günlerinin nasıl geçtiğini soracak. Sonra da dinlediklerinden notlar alıp ödevlerini hazırlayacak.
Böyle bir ödevi ebeveynlerle değil de büyükannelerle yapmamızın birkaç nedeni var. Anne-babalar bu dönemde çok yoğun. Ayrıca büyükanne ve babalar da torunlarının hayatlarında daha çok yer almak istiyorlar.
Bir ödevin öğretici olması için üç özelliğinin olması gerekiyor. Öncelikle ilgili, alakalı olmalı. İkinci olarak, bir amaca yönelik olmalı. Ve son olarak da özgün ve farklı olmalı. Bu üç özellik olursa, çocuklar tamamıyla kavrar ve öğrenir. Böyle bir ödev, tüm bu özelliklere sahip. Ayrıca çocukların büyükanne ve babalarıyla daha fazla vakit geçirmeleri, Yahudi kimlikleri için de sağlam bir temel sunar. Bizim hedefimiz de bu…
Gelecekte dünyanın nasıl olacağını bilmiyoruz. Bu çocukları tamamen bilinmez bir dünya için hazırlıyoruz. Yapabileceğimiz, yaratıcılıklarını ve düşünme yeteneklerini geliştirmek, hayal dünyalarını ve meraklarını geliştirmek. Aslında klasik eğitim sisteminin öldürdüğü tüm şeyleri geliştirmemiz gerekiyor.
Bizler de kendimizi geleceğe hazırlamalı ve öğrenmeye devam etmeliyiz. Bunu yapmanın en iyi yollarından biri de birçok ilgi alanına sahip olmak. Öğretmenlerle disiplinler arası öğrenme konusunu da görüşüyorum. ‘Öğrenme’yi izole olarak değil, bağlantılı olarak gerçekleştirmeliyiz çünkü ‘bağlantı’ insanlık için geleceği yaratacak.
Okulu bir üst seviyeye çıkarmak için yapabileceğim birçok şey var. Okul, 110 sene önce kuruldu. Eskiden, bir okulun hayat çizgisinde 20-30 yılda olan değişim artık 3-5 yılda oluyor. Burada yardım etmek için bulunuyorum. Bir koç, bir rehber olabilirim. Ne yapılmak isteniyorsa o yönde harekete geçilmesini sağlayabilirim.
Çocuklarla yakın temas çalışmalarınız olacak mı?
Çocuklara bayılıyorum. Özellikle ilkokula gittiğimde, hepsi etrafımı sarıyor. Henüz isimlerini bilmiyorum ancak hepsini çok seviyorum. Onlarla konuşuyorum.
Sınıfta olmayı çok seviyorum ancak bizim asıl öğrencilerimiz, öğretmenler. Öğretmenler çocuklara çok gerçekçi davranıyor, çocuklar da öğretmenleri seviyor; bunu görebiliyorum. Benim asıl öğrencilerim, 120 öğretmenim, çünkü onlara gerekli araçları sunmalıyım; onları güçlendirmeliyim, ileriye gitmelerinde en iyi yolun hangisi olduğunu konusunda araştırma yapmayı ve ileriye yönelik planlar yapmayı öğretmeliyim.
Evet sınıflarda olacağım, koridorlarda dolaşacağım ve dinleyeceğim. Eğer bir sınıftan gelen bir uğultu varsa, o sınıfta öğrenme gerçekleşiyor demektir. Eğer sessizlik varsa, o sınıfa girer ve neden bu kadar sessiz olduğunu anlamaya çalışırım. Bir sınıfın sessiz olmaması gerekir. Eğer bir sınıfta çok gürültü duyarsam da girerim, o sınıfta neler olduğunu anlamak için… Her şey dinlemeye bağlı… Onun için dolaşmaya bayılırım. Ve ziyaretlerimi planlı, programlı yapmam… Sınıfa aniden girer ve öğretmene “yokmuşum gibi davranın” derim. Girer, gözlemler ve öğretmene geri bildirim yaparım.
Öğretmenlerin kendi deneyimlerinden büyümeleri gerekir. Bu nedenle ona, gerçekten iyi yaptığı bir şeyi söylemeli, sonra neden yaptığından emin olmadığınız bir konuyu sormalı ve sonrasında tavsiyede bulunmalısınız. Kesintisiz, geri bildirim sağlamak gerekir. Öğretmen güçlenirse, öğrenci de güçlenir.
Uzun dönemli projelerinizi dinledik. Bu yıl içinde gerçekleştireceğiniz, kısa dönemli yenilikler neler olacak?
Veli geceleri düzenlemek istiyorum. Bence anne-babalar yeniden okula gelmeli, yenilikleri – değişiklikleri öğrenmeli, farkında olmalı.
Velilerle ilgili görüşmemiz gereken diğer bir konu da dijital vatandaşlık. Çocuklarının içinde bulunduğu dijital dünyanın gerçeklerini bilmeleri gerekiyor. Bazı ebeveynlerin bu konuda eğitime ihtiyacı var. Ve maalesef bu ihtiyacın farkında değiller. Halbuki çocuğunuz dışarıda oynarken, çiti olan bir bahçede oynamasını ister ve bir gözünüzü üzerinde tutarsınız. Bazı ebeveynler, çocuklarını telefonları ya da bilgisayarları ile tamamen serbest bırakıyor; sınırlar olmadan.
Bu nedenle, velileri okula davet etmek isterim. Konularımızı anne-babalarla da tartışacağız çünkü bir çocuğun olabileceğinin en iyisi olabilmesi için okulda iyi bir eğitim deneyimi yaşaması kadar evde de iyi bir ev hayatı deneyimi olması gerekir.
Tabii buna şunu da ekleyebilirim, iyi bir toplum deneyimi… Hangi topluma dahil olmak isterse… Bunu üç bacaklı bir tabure gibi düşünün; ayaklardan birini çıkartırsanız, tabure düşer.
Burada bulunduğum 6,5 hafta içinde birçok projeme başladım. Başvurumuzun yarısını tamamladık, ilerlemek için gerekenleri organize ettik. Bunlar uzun sürecek. Gelecek için atılmış adımlar bunlar. Görevim, bu okulu çok daha iyi bir noktada bırakmak.
Bu okul iyi durumda. Çalıştığım birçok okulda, tüm bunlara sıfırdan başladım. Bu okul sıfır noktasını çoktan geçti. Ve en önemlisi değişim ve gelişim için istekli ve hevesli. Denemeye hazır.