Euroleague´de normal sezonun yüzde 20´si bile tamamlanmamışken, sezonu sonuyla ilgili çıkarım yapmak neredeyse imkansız olsa da ufak ufak hangi takımların bu uzun maratonda başı çekeceği, hangi takımların ise ligin dibine demir atacağı hakkında fikir sahibi olduk diyebilirim.
Euroleague’de ligin tepesinde İspanyolların damgasını görmek mümkün. Geçen senenin şampiyonu Real Madrid namağlup bir şekilde yola devam ederken, ezeli rakibi Barcelona ise tek yenilgisini Madrid’den aldı. Kadro genişliği ve çeşitliliği açısından sezon başında da diğer ekiplerden bir tık yukarıda olan bu iki İspanyol takımının bunu oyuna dökmeyi başardığını gördükten sonra çok ciddi sakatlıklar yaşamadıkları sürece zirveyi bırakacaklarını zannetmiyorum.
Bu iki ekibin hemen arkasında Virtus Bologna ve Fenerbahçe sıralanmakta. Onların ise şu anki konumlarını koruyacaklarını söylemek için henüz çok erken. Özellikle Fenerbahçe oyun kurucu rotasyonundan iki oyuncuyu sezon kapatan sakatlıklara kaybetmişken üzerine takımın en kilit oyuncularından Dyshawn Pierre’in dört ila beş hafta arası oynayamayacağı haberiyle iyice sarsıldı. Önlerinde hem Kızılyıldız hem de Partizan deplasmanları bulunan Sarı-Lacivertlilerin, kasım ayı sonunda kendini daha aşağılardaki sıralarda bulması şaşırtıcı olmaz.
Bu ikilinin ensesinde geçen senenin Final Four takımı Monaco var. Avrupa için fazla “rock’n roll” olan oyunları ile ne yapacağını kestirmek en zor ekip açık ara. Kanımca kadro kaliteleriyle en kısa zamanda ilk 4’ü zorlayacak bir seviyeye gelecekler.
Yedinci sırada yer alan Maccabi’nin ise yaşanan savaş durumdan dolayı iç saha maçlarını Belgrad’da oynaması sebebiyle ne kadar ekileceğini ise kestirmek şu an çok zor. Sezonun başında play-off adaylarının arasında olan Maccabi, bu süreci iyi idare edip kendini dalgalı sularda sağlam tutabilirse sadece play-off değil, Final Four için adaylığını bile konuşulabilir.
Yunan ekibi Olympiakos ise geçen senenin en değerli oyuncu Vezenkov’u kaybettikten sonra hücumda yaratıcılığını kaybetmiş görünüyor. Disiplinli oyunlarını devam ettirmelerine rağmen transfer yapmadıkları sürece senenin başında onları mutlak ilk dört adayı görenleri üzebilirler. Ancak NBA’den düşen bir oyuncuyu toplayacakları neredeyse kesin. Bu oyuncunun kim olduğuna ve ne kadar uyum sağladığına göre kendilerini bulacakları sıra değişecektir.
HAYAL KIRIKLIKLARI
Hayal kırıklıkları arasında şu ana kadar Anadolu Efes ve Panathinaikos başı çekmekte. Efes, Ergin Ataman sonrası dönemde geçiş sancıları yaşarken maçları kaybediş biçimleri umut kırıcı. Yunanistan devi Panathinaikos da aynı şekilde bir geçiş döneminde ancak kadro kalitesinin yüksekliği şu anki kötü gidişatın paniğe dönüşmesini engelliyor. Ezeli rakibi Olympiakos’un elinden Kendrick Nunn’ı da alarak bu sene ne olursa olsun biz burAdayız demeye devam edeceklerdir.
Yazının başında dediğim gibi en dipte de durumlar belli gibi. Abisi Tony Parker tarafından kovulan Asvel Koçu TJ Parker, takımının yokuş aşağı düşmesine engel olamazken Alba Berlin’de kısıtlı imkanlarıyla yine ligin altlarında yerini alıyor.
Son olarak ise bahsetmem gereken tabii ki Milano. Her sene olduğu bu sene de favorilerle adı geçen İtalyan ekibi, hem oynadığı basketbolla hem de aldığı şok sonuçlarla kendini bataklığın içine soktu. Bu seneki gibi rekabetçi bir sezonda buradan çıkması çok ama çok zor.
Şu ana kadar oynanan maçlardan sonraki izlenimlerim bunlar. Ancak birkaç ay bu yorumlarıma bakıp nasıl da yanılmışım diyeceğime eminim. Bakalım bizleri daha ne sürprizler bekliyor.