3 DÖNEM, 3 SEYYAH, 3 İNANÇ - 3 Sabetay Sevi

Geçen hafta aktardığım seyyah Tudelalı Benjamin´den yaklaşık 600 yıl sonra, İzmir´de doğmuş bir başka din alimi ve inandıkları uğruna sürekli yer değiştirmek zorunda kalan (mecburi seyyah) bir kişi, din ve felsefe tarihi sayfalarında derin iz bıraktı.

Nesim ŞALOM Perspektif
15 Kasım 2023 Çarşamba

1626’da doğduğu evi halen İzmir’in eski Yahudi Mahallesinde ayakta duran Sefarad kökenli bir ailenin çocuğu olarak Sabetay Sevi dünyaya geldi. Sevi'nin ailesi aslen Yunanistan Patraslıydı. Annesini küçük yaşta kaybetmiş olan Sabetay Sevi'nin iki kardeşi vardı. Babası Osmanlı topraklarına göç etmiş, Hollandalı firmaların temsilciliğini yaparak zengin olmuş varlıklı biriydi.

İzmir Konak Agora’da bulunan Sabetay Sevi Kortejası

Sevi küçük yaştan itibaren şehrin en tanınmış hahamlarından Yosef Escapa’dan din dersleri aldı ve mistik konularda eğitim gördü. 18 yaşında hahamlık seviyesine geldi ancak hahamlık yapmadı ve batıni konulara yöneldi.

1648 yılında kendisinin Yahudilerin yüzyıllardır beklediği Mesih olduğunu açıkladı. Ancak bu açıklaması cemaat içerisinde büyük tepki çekti ve birçok kişi tarafından eleştirilere maruz kaldı, bir süre sonra da cemaat ileri gelenleri ve hahamlar tarafından İzmir’den uzaklaştırıldı. (Bu olay biraz Baruh Spinoza’yı mı çağrıştırıyor acaba?) Böylece neredeyse ömrü boyunca sürecek olan seyahatlerine başlamış oldu.

Ancak Sabetay Sevi’nin müritleri gün geçtikçe artarak Osmanlı sınırlarını aştı. Sevi tüm Avrupa ülkelerinden müritler kazanmaya devam etti. İzmir’den çıktığı yolculuğunda, Selânik, Konstantiniyye, Halep, Kudüs, Gazze ve Kahire gibi şehirlerde yaşayarak buralardaki mistiklerle görüştü.

Sabetay’ın İzmir'den sonraki ilk durağı İstanbul olmuştu. 1650 yılında İstanbul’a gelen Sevi Haham Abraham Vaçini ile tanıştı. Ancak Mesihlik iddiaları ile burası da karışmıştı. İstanbullu hahamların hepsi Sabetay'dan uzak durma kararı alınca Sevi, Selanik'e gitmeye karar verdi.

1901 Tarihli bu gravür Selanikli Sabetay Sevi müritlerinin kendisine adak sunma törenlerini betimliyor

Selanik'e vardığında doğrudan Mesihlik iddiasında bulunmadı. Öncelikle oradaki Yahudilerin kendisini sevmesini sağladı. Burada üçüncü kez evlendi ama bildiğimiz manada değil. Sorgulandığında kendisinin Tevrat ile evli olduğunu söyleyince Mesihlik iddiası ortaya çıktı. Bu gelişme ile Sevi, İzmir'e geri döndü. Sevi seyahatleri esnasında üç kez evlendi. Ancak rivayete göre hiçbir eşiyle ilişkiye girmedi.

Sevi’nin takipçisi olan Selanik Dönme Cemaatinin inşa ettiği Selanik Yeni Cami


Teşvikiye Camiine benzeyen Selanik Yeni Cami’nin eski bir kartpostalı

DOĞUYA YOLCULUK

Sabetay, İzmir, İstanbul, Selanik’e yaptığı yolculuklarıyla yetinmeyip, Filistin topraklarına yöneldi. 1662 yılında gemi ile Beyrut ve Trablus'a ulaştı. Kudüslü fakir Yahudiler için para toplamak amacıyla sık sık Kahire’ye gitti ve Yahudi cemaatinin ileri gelenleriyle yakın ilişkiler kurdu. Bunlardan biri olan, Kahire Darphânesi sorumlusu Rafael Çelebi bir süre sonra, onun hem müridi hem destekçisi oldu. Rafael Çelebi aynı zamanda, Sabetay’ın, Amsterdam’dan Kahire’ye gelip yerleşmiş Sara adlı bir kadınla evlenmesine de aracılık etti. (Kazamentera olgusu her devirde, her cemaatte.)

Sabetay, Kudüs’te bulunduğu esnada, burada yaşayan mistiklerle iyi ilişkiler içinde bulundu. Buradaki konaklamalarında, kendisine derin bir saygı duyan, Kabalist ve Kabala’nın ‘teosofik’ (teorik) Lurianik ekolüne mensup Gazzeli Nathan kendisine ev sahipliği yapıyordu.

Lurianik Kabala, Safedli Isaac Luria (ölümü 1576) tarafından, Yahudilerin Askala olarak adlandırdıkları aydınlanma çağında, özellikle İspanya’dan yayılmış bir Kabala yorumudur. Bu inanışa göre mistik bir Yahudi’nin, tam bir adanmışlık ile Tanrı’nın ve kitabı Tevrat’ın emirlerine harfiyen uyması beklenir. Ancak bu kolay gerçekleşecek bir beklenti olmadığından bu görevi ancak Maşiah başarabilir. Bir diğer büyük Kabalist olan Gershom Scholem’e göre Sabetay hareketinin özünde de bu inanç vardır. Fakat zamanla görülmüştür ki Sabetay, hem Lurianik Ekol geleneğini hem de Romaniyot diye bilinen Doğu ve Bizans Yahudilerinin pratik Kabala ile ilgili bilgilerini kendi fikirlerinde birleştirmişti. Nitekim Gazzeli Nathan, 1665 yılında Sabatay’ın beklenen gerçek Mesih olduğunu iddia ettiğinde, bu müjde özellikle İspanya sürgününden sonra, bir toplumsal ve ekonomik çöküş içerisinde bulunan Yahudilerin bu iddiayı kısa sürede ve geniş kitleler halinde benimsemesine sebep olmuştu.

Sabatay Sevi 1665’te tekrar İzmir’e döndüğünde, taraftarlarınca sevinçle karşılanırken, şehrin baş hahamı Haim Benveniste tarafından pek de hoş karşılanmadı. Rav Benveniste şehirdeki Yahudileri Sabetay’a karşı uyardıysa da pek etkili olamadı ve maalesef cemaat ikiye bölündü. Bundan sonra Sabetay, bir kadına kürsüde Tevrat okutmak gibi Yahudi dini geleneklerindeki birçok kuralı ihlal etti. Kısa bir sürede Sabatay’ın namı Osmanlı topraklarını aşarak Arap Yarımadasından, Kuzey Afrika’ya, Moskova’dan Londra’ya hatta Amerika’ya kadar yayıldı.

Sarayın dikkatini çekmesi

Osmanlı Sarayının da dikkatini çeken bu zat, padişah emriyle İzmir’den İstanbul’a getirildi ve Vezîriâzam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın da içinde bulunduğu bir komisyonda sorguladı. Bir süre Çanakkale’deki bugünkü Kilitbahir Kalesi’ne hapsedildi. Ancak kendisine bir zarar verilmeden, Fâzıl Ahmed Paşa’nın malî danışmanı Yuda Ben Mordehay Kohen’in arabuluculuğu ile serbest bırakıldı. Sonrasında olayların tekrar çığırından çıkması ile, 17 Eylül 1666 tarihinde Sabetay, Edirne’ye götürülerek padişahın hocası Vanî Mehmed Efendi ve Şeyhülislâm Minkārîzâde Yahyâ Efendi tarafından sorgulandı ve sonuçta kendisinden İslâm’ı benimsemesi istendi. Yahudi inanışında yaşamın önceliği ilkesi ile bunu kabul etti ve Aziz Mehmed adını aldı.

Bu durum müritleri arasında bu büyük bir hayal kırıklığı yarattı ve infiale sebep oldu. Ancak kendisine sadakatle bağlı olan küçük bir grup, Sabetay’ın yanılmazlığını ve onun yolunu takip ederek Müslüman oldu ve daha sonra “Dönme Cemaati” denilen grubun temelini teşkil etti. Diğer küçük bir grup da Sabatay’ın Mesih olduğuna inanmaya devam ederek Yahudi Sabetayistler adını aldı. Vanî Mehmed Efendi ile padişahın gayrimüslimleri İslamlaştırma politikaları çerçevesinde sinagoglara gönderilen Aziz Mehmed Efendi kısa zamanda, kendisini takip eden birçok Yahudi’nin daha Müslümanlığa geçmesine vesile oldu.

1673’teki bir elinde Kur’an, bir elinde Tevrat kitabı ile gerçekleştirdiği bir ayin, dini ulemanın şüphelerine sebep olduğundan önce Karadağ’da Ülgün’e ve ardından Selanik’e sürgün edildi. Selânik’te onun koyduğu prensipler doğrultusunda bir cemaat oluştu ve eski haham olan Filozofos etrafında teşkilatlanmaya başladı. Sabetay burada dördüncü kez, Filozofos’un kızı Ayşe ile evlendi. Üç yıl daha burada sürgünde yaşayan Mehmed Efendi (Sabetay Sevi) 1676 yılında ölümünden önce yazdığı mektuplarında kendisine Tevrat ve Yahudi dua kitapları gönderilmesini istedi. Sabetay’ın ölümünden sonra 200 kadar aile Selanik’te onun öğretilerine sadık kalıp kendilerini gizleyerek Müslüman gibi yaşamaya devam ettiler. Ardından gelen müritleri onun inancını günümüze kadar Selanik Dönmeleri olarak sürdürmekteler. İnançlarını gizli tutmalarından ötürü, mezar taşlarına da yazılan meşhur Sabetayist dizesidir: "Sakladım söylemedim; derdimi gizli tuttum, uyuttum." Akımın doğduğu yerin adından ötürü, Türkiye’de kendilerine Karakaşlılar Cemiyeti de denmektedir.

Karadağ, Ülgün’de olduğu iddia edilen Sabetay Sevi’nin kabri

Dünya tarihine mal olmuş bu üç meşhur misyonerin veya inanç insanın birçok ortak noktası olmakla beraber, ben, hepsinin farklı dönemlerde aynı şehirleri ve yerleri ziyaret etmiş olmalarından etkilendim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün