ABD’de son çeyrek büyümesi rekorla beklentilerin üzerinde gelirken, enflasyon Fed’in para politikası ile kontrol altına alınmışken, yumuşak iniş gerçekleşirken, istihdam tarihi en yüksek seviyedeyken Moody’s de Fitch gibi ABD’nin kredi notunu aşağı yönlü revize etti.
Powell’ın IMF toplantısındaki agresif tavırları ve iklim aktivistlerine yönelik sinkaflı iletişiminde payı nedir bilinmez ama bu sayfada İstanbul Ekolü’nü takip edenler için bu gelişmeler sürpriz sayılmaz.
Yeter mi? Bonus olarak daha fazlası var önceki yazılarımızda sürekli işaret ettiğimiz. Son ABD tahvil ihalesine neredeyse hiç talep gelmedi. İhale not indiriminden önceydi. Çin, Japonya ve Fed en önde ABD tahvillerinden uzun süredir kaçanlar. Faiz ödemeleri rekor kırarken tahvillerde vadeler beş yıl altına doğru kayıyor. Yani bütçe açığı rekor büyürken faiz yükü daha da artacak demek. Adını koymuştuk: ‘Serbest Dalgalı Faiz Rejimi’. İngilizcesini de yazalım Şalom Türkiye İngilizce ekimiz ile tarihe geçelim. ‘Free Floating Interest Rate Regime’. Aynen 1971 sonrası gibi. LIBOR kalkınca bu günler aslında beklenendi.
Bitti mi? Hediyesi olarak daha fazlası var yine daha önce değindiğimiz. Son iki yıldır banka batmayan ABD’de sadece bu sene altı banka battı. Öyle minnak da değil hani. En son WeWork de batınca bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye soruyor insan. Hani Fed başarmıştı?
ABD bankalarının yaklaşık 600 milyar dolara yaklaşan tahvil portföy zararları birçoğunun sermayesinin üzerinde. Kredi kartı batıkları tarihi rekorda. Üstelik faiz artışlarına rağmen hacim 1,1 trilyon dolarla rekora koşuyor. Talep baskılanmıyor yani. Sadece Fed’in zararı 1 trilyon doların üzerinde. Rusya üç aya kalmaz batar diyen ana akım ekonomi yorumlarını düşününce, bu tezatları ve ortodoks para politikası çözüm (?!) önerilerinin buraya da yapıldığını görünce keşke pas geçme şansımız olsaydı diye düşünüyor insan.
Japon Yen’i ve tahvillerinde yaşanan dalgalanma, İngiltere’de BOE’nin rekor zararına ve Liz Truss hükümetinin değişimine sebep olan tahviller, İsviçre Merkez Bankası’nın tahvillerden ettiği 143 milyar dolar dikkate alınınca geçenlerde Bloomberg’de yer alan 2024 yılında yatırımcıların bizim tahvillere ilgi oluşturabileceği haberi akla geliyor.
Kur, faiz ve enflasyon üç silahşörlar misali. Hazirandan bu yana dış ve iç borç faiz ödemelerimizin düşen CDS’lerimize rağmen artıyor olmasını, ortodoks para politikasının hangi iktisat bilimi kurallarına dayandırdığını ana akım açıklarsa hep birlikte öğreneceğiz. Faiz artışı talebi baskılar derken şirketlerin finansman giderlerinde oluşacak yeni rekorlar şirket (kar güdümlü) enflasyonunu söndürür mü? Perakende ve sanayi üretim endekslerinde talep aşağı dönmüş durumda. Ana akım bunu politika işe yarıyor diye etkin buluyor. Oysa olması gereken arzın yani sanayi üretim endeksinin yukarı çıkmasının gerektiği. Çıktı açığı yani ekonomide yavaşlama acı reçete ise bunu çalışan ve emekli mi ödemeli?
Dünyada 2022 yılında sınır ötesi sermaye sadece %1 artmış. Pandemi sonrasında doğrudan yatırımlar %5 civarında küreselde azalmıştı. Şimdi bu konjonktürde ABD tahvil faizleri kısa vadede %5 üzeri “risk free yield” imkânı verirken, Batı Yakası’nda kışın nasıl geçeceği önemli.
Önümüzdeki yıl ABD seçimi var. Trump meydanlarda ve anketlerde açık ara önde gidiyor. Georgia seçimlerine hile karıştığı iddiası yine gündeme Powell’ın son bombası gibi düştü. Ana akım yorumlarda dünya savaşı çıkarır diyen 45 numaralı başkan tekrar seçilirse Batı Yakası’nın Hikâyesi bakalım nasıl şekillenecek. Şu anda iyi olmadığı herkesin malumu artık. İnsanlık iyi bir tarafa doğru gitmiyor.