Yahudi nefreti yüzyıllardır var, ancak 1800´lerde ´antisemitizm´ (Yahudi karşıtlığı) olarak anılmaya başlandı.
Yahudi nefreti yüzyıllardır dünya tarihinin bir özelliği olmuştur. Ancak 19. yüzyılın sonlarında onu tanımlayacak yeni ve özel bir kelime ortaya çıktı.
‘Antisemitizm’ terimini üretmeye yol açan olgu, Yahudiler ile aralarında yaşadıkları halklar arasında, tam olarak ‘Yahudi düşmanlığı’ veya ‘Yahudi nefreti’ olarak tanımlanamayacak, değişen bir ilişkinin algılanmasıydı. Yeni bir kelimeye duyulan ihtiyaç, yalnızca kendilerini Yahudi karşıtlığı olarak tanımlayanları etkilemedi. Avrupa çapında ve Avrupalıların dünyanın neresine yerleşirlerse yerleşsinler, bu terim Yahudiler ve Yahudi olmayanlar tarafından tanındı.
Bir kavram ve hareket olarak antisemitizm, ‘Yahudi sorunu’ olarak adlandırılan ve 19. yüzyılda Yahudilerin kayda değer ekonomik, kültürel, politik yükselişi ve ana akım Avrupa yaşamına girmeleriyle hızlanan bir yanıttı. Aralarında yaşadıkları bazı halklar için bu hızlı güç birikimi, uğursuz bir tehdit oluşturuyordu. Yahudileri küçük çaplı esnaflar, sapkınlar, seyyar satıcılar ve asalaklar olarak görmeye alışkın halklar, artık Yahudi siyasi liderler, kültürel liderler, bankacılar, sanayi kodamanları, subaylar, profesörler ve patronları kendilerine rakip olarak görünüyorlardı. Artık güçsüz yabancılar olmayan Yahudiler, gizlice elde edilen gücün sahipleri olarak görülüyordu.
Yalnızca dramatik başarı öykülerini gören bu görüş, Doğu Avrupa’da, Orta ve Batı Avrupa şehirlerinin gecekondu mahallelerinde yaşayan, hâlâ yoksul durumdaki binlerce Yahudi’yi görmezden geldi. Bununla birlikte, halkların çok geç olmadan Yahudileri güçsüzleştirme çabalarını harekete geçiren etken, Yahudilerin aşırı derecede abartılı güçleriyle ne yapacaklarına dair içlerindeki korkuydu. Önce Almanya’da, sonra da diğer birçok ülkede, muhafazakâr Hıristiyanlar, hoşnutsuz demokratlar, eski liberaller, milliyetçiler, kültürel eleştirmenler, engellenen akademisyenler ve ileri görüşlü sosyal reformcular, Yahudi düşmanlığı ile ilgili çeşitli şekillerde harekete geçti. Hepsi olmasa da bazıları, Yahudi nefreti temelinde örgütlenen bir kitle hareketinin sayesinde ilerlemenin en iyi yol olduğuna ikna olmuştu. Muhtemelen doğru olduğunu düşündükleri bir şekilde, vatandaşlarının büyük bir çoğunluğunun Yahudiler için, belli bir dereceye kadar kızgınlık, şüphe veya küçümseme beslediğini var sayıyorlardı.
Antisemitizm terimini popülerleştiren kişi
Antisemitizm terimi bu çabaları tanımlamak için ortaya çıktı. Almanya’da, sözcüğü icat eden kişi olmasa da, kesinlikle ilk popüleştirenlerden biri olan Wilhelm Marr, kendisini modern bir tarih ve bilim öğrencisi olarak görüyordu. Antisemitizm, 1879’un sonlarında kurduğu partiyi (Antisemitler Birliği) Orta Çağ Yahudi nefretinin dinsel bağnazlığından ayırmasına olanak tanıdı. Hedeflerini paylaşan pek çok kişi (hepsi değil) gibi Marr da, Yahudi sorununu dinsel bir sapkınlık olarak değil, ırk sorunu olarak tanımladı. Geçmişte zulüm aralıklı olarak yaşanıyordu. Korkunç şiddet patlamaları, Yahudilerle komşuları arasında, uzun dönemli sessiz ilişkilerle dönüşümlü olarak gerçekleşti. Marr’ın görüşüne göre, böylesine yüzeysel bir Yahudi nefreti, Yahudilerin güçlenmesine ve aslında Yahudi olmayan dünyayı fethetme planlarını başlatmalarına olanak tanımıştı. Salt dini önyargı onların yükselişini durdurmayı başaramadı. Yahudiler ara sıra gerçekleşen pogromlarla geri püskürtülemeyecek kadar güçlü bir biçimde topluma yerleşmişlerdi.
Antisemitizm geçmişteki bu hataları reddetti. İhtiyaç duyulan, antisemitizmin siyasi partilerde, taban örgütlerinde, lobi kuruluşlarında, gazetelerde, akademik dergilerde ve çeşitli gönüllü derneklerde kurumsallaştırılmasını sağlayan, disiplinli ve sistematik bir mücadeleydi. Eylem, modern kitle iletişim araçları ve yeni teknolojiler tarafından durmadan ajitasyon yaparak desteklenecekti. Antisemitlerin, Yahudi sorununun çözümünün çözülmesini sağlayacak sürece devam edecek olan uzun mücadeleye hazırlıklı olmaları gerekiyordu. Marr’ın çağdaşları bunu kabul etmek istese de istemese de modern dünya, bir ırk savaşının, barışçıl sonu olamayacak bir savaşın içindeydi.
Birçoğu Marr’ın hedefleri ve yöntemleri konusunda hemfikir olsa da antisemitizm terimi hiçbir zaman tam olarak benimsenmedi. Bazıları bunu fazla kaçamak buldu, diğerleri ise fazla sözde bilimsel. Alman filozof Eugen Duhring (1833-1921) düşmanın doğrudan isimlendirilmesinden kaçınılmasına itiraz etti. Aynı zamanda çok belirsiz olarak görülüyordu. Çünkü bütün Sami ırkının düşman olduğu düşünülmüyordu. Örneğin, Naziler II. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Arap müttefikler aradıklarında, bu terimin Ortadoğu’ya yönelik propagandada kullanılmasını reddetmeyi ve potansiyel müttefiklere Arapların asil bir ırk olduğuna dair güvence vermenin uygun olduğunu düşündüler. Bugün bile Araplar, yani Samilerin kendileri, Yahudi sorunu ile ilişkilendirilmeye karşı çıkıyorlar. Yahudilere oldukça düşman olan diğerleri ise, Semit (Sami) oldukları için antisemitizm ile suçlanamayacaklarını iddia ediyorlar.Bugün bile bu terimin geçerliliğini koruyan diğer bir tartışma kaynağı da hangi şekilde yazılacağıdır.
Anti-Semitizm mi olmalı yoksa antisemitizm mi?
Sorun ‘semitizm’ kelimesiyle ilgili. Kelime, dil araştırmalarından ortaya çıkmıştır ve bir zamanlar Ortadoğu’daki halkların ve kültürlerin oldukça tarafsız bir tanımı, esasen dil guruplarını ayırt etmenin bir aracı olmuş olabilir. Ancak Anti-Semitizm’i antisemitizme tercih edenler, genellikle Alman aydınlanma düşünürü A.L Schlozer’e (1735-1809) atfedilen Semitentum teriminin doğuştan polemik olduğunu ve üstün beyaz Hıristiyan kültürleriyle aşağı kültürler arasında bir kutupluk kurmak için icat edildiğini belirtiyor. Ne var ki, bu sözcük Yahudileri eleştirenler tarafından sahiplenildiğinde tarafsızlık görüntüsünü bile kaybetmişti. Semitizm, tekdüze olumsuz özelliklerin bir kümesini ifade etmeye başladı.
Bir kelimenin önüne ‘Anti’ ve kısa çizgi koymak genellikle tam tersiyle sonuçlanır. Ancak Anti-Semitizm aslında Semitizm’in eş anlamlısıdır. Sonuç olarak, akademik çevrelerde tire işaretinin kaldırılması artık olağan bir durum. Tanınmış Holokost tarihçisi Deborah Lipstadt, kısa çizgi kullanımının ‘kelimenin anlamını tamamen çarpıttığını’ söyleyerek değişikliği savundu. İftirayla Mücadele Birliği (ADL) ve Uluslararası Holokost Anma İttifakı kısa çizgiyi kaldırdı. Ancak bu değişiklik evrensel olmaktan uzaktır. Gazetecilik tarzının standart uygulayıcısı olan Associated Press, The New York Times ve Wall Street Journal dahil olmak üzere birçok büyük haber kaynağı olan gazeteler kısa çizgiyi kullanmaya devam ediyor. Merriam-Webster sözlüğü ve ABD Dışişleri Bakanlığı da kısa çizgi kullanmaya devam ediyor.
Not: Son bir buçuk aydır süre gelen İsrail-Hamas savaşının dinamikleri çerçevesinde, dünyada beni hiç de şaşırtmayan ve doğallıkla beklediğim antisemitizm fırtınasının esmesi nedeniyle bu kelimenin köklerini araştırıp paylaşmak istedim.