ABD Eğitim Bakanlığı, eğitim sistemine dahil okullardan beşinde antisemitizm hakkında, ikisinde de İslamofobi hakkında, toplam yedi yeni soruşturma açtığını açıkladı.
Soruşturma yağmuru, Biden-Harris hükümetinin, 7 Ekim’den beri her seviyeden eğitime ait kampüslerde ülke çapında yükselişe geçen antisemitizm, İslamofobi, Arap düşmanlığı ve tüm ayrımcılıklarla ilgili tüm taciz eylemleri karşısında agresif ve kararlı bir tutumla müdahele edeceklerinin güçlü bir göstergesi olarak değerlendirildi.
İsrail-Hamas Savaşı’nın başladığı 7 Ekim’den beri gerek Yahudi gruplar, gerekse kolluk kuvvetleri tüm dünyada antisemitizmde ani bir ibre yükselişi bildirmiş, ekim sonu yapılan bir toplantıda Beyaz Saray, üniversite kampüslerindeki antisemit olayların endişe verici seviyede bir artış gösterdiğini belirtmişti.
Açıklanan soruşturmalar, Medeni Haklar Yasası’nın federal kurumlarda ırk veya soy üzerinden ayrımcılığın yasak olduğunu belirten altıncı maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle başlatıldı. Medeni Haklar Yasası’na 2019’da yapılan bir düzeltme ile antisemitizm tanımına İsrail karşıtı bazı durumlar da eklenmiş ve bunların altıncı madde kapsamına alınmasına dair öneri, dönemin ABD Başkanı Donald Trump tarafından imzalanmıştı.
ABD Temsilciler Meclisi’nde yapılan son üç toplantıda Yahudi liderler, Eğitim Bakanlığı’nı kaynaklarını Yahudi öğrencileri korumak üzere kullanmaya çağırmış, ABD Eğitim Bakanı Miguel Cardona, hızla harekete geçerek bir ekip kurarak tüm okulları kampüslerinde nefret ve ırkçılıkla yeterli mücadele etmedikleri takdirde federal bütçe desteklerini geri çekmekle tehdit etmişti.
Yeni açılan soruşturmalar konusunda konuşan Cardona, “Okullarımızda nefrete yer yoktur, nokta. Yahudi, Müslüman, Arap, Sih ya da herhangi bir etnik köken veya ortak geçmişe sahip kim olursa olsun, öğrenciler hedef alındığında okullar onların güvende olduklarından emin olmalı ve herkesin bir arada eğitimini özgürce alabildiği ortamı sağlamalıdır. Bu soruşturmalar, Biden-Harris hükümeti ve Eğitim Bakanlığı’nın öğrencilerimizi nefret ve ayrımcılıktan korumaya ne denli önem verdiğinin göstergesidir,” dedi.
Bir soruşturma açılması, bakanlığın iddiaları gerçek olarak kabul ettiği değil, yasaların ihlal edilmesi ihtimalini araştırdığı anlamına geliyor. Soruşturma kapsamında, okulun öğrencisinin ayrımcılığa uğramasına karşı aldığı önlemin veya karşı hareketin yeterliliği araştırılıyor.
Yapılan soruşturmalarla ilgili detayları henüz paylaşmayı reddeden bakanlık, okulların hangisinde antisemitizm, hangisinde ise İslamofobi soruşturması yürütüldüğü bilgisini de paylaşmadı.
Listede bulunan ve hepsi New York’ta üç okul, 7 Ekim sonrası antisemit olaylara sahne olmaları sebebiyle gazetelere çıkmışlardı. Cornell Üniversitesi’den bir öğrenci, kampüsteki Yahudi öğrencilere ölüm tehditlerinde bulunmuş, bir öğretim üyesi 7 Ekim saldırılarını ‘heyecan verici’ bulduğunu söylemiş, Columbia Üniversitesi’nde İsrailli bir öğrenci saldırıya uğramış ve Cooper Union’da Yahudi öğrenciler Filistinli göstericilerden korunabilmek için kütüphaneye saklanarak bir barikat kurmak zorunda kalmışlardı.
Her üç okulun başkanı da olaylar sonrası antisemitizmi kınayan açıklamalar yapmışlardı. Columbia Üniversitesi, okul bünyesinde bulunan ‘Filistin’e Adalet İçin Öğrenciler’ adlı birliği kapatarak, antisemitizmle mücadele edecek bir görev gücü oluşturacağını da bildirdi.
Diğer yandan açılan soruşturmalardan ikisi de, bir hukuk mücadele grubu olan Brandeis Hukuki İnsan Hakları Merkezi tarafından yapılan iki sivil şikayet ile örtüşüyor. Grubun kurucusu ve başkanı hukukçu Kenneth Marcus, her iki şikayetlerinin de bu derece hızlı değerlendirilmesinden duyduğu memnuniyeti bildirdi.
Bakanlık tarafından geçmişte açılmış soruşturmalar, aralarında Vermont ve Illinois Üniversitesi’nin de bulunduğu kurumların Yahudi öğrencilerine daha fazla bütçe ayırması ve bu bütçenin personelin antisemitizm eğitimi ile kampüs içinde yeni alanların ayrılması için kullanılmasıyla sonuçlanmıştı.
