Hollywood tarihi boyunca Yahudi asıllı sanatçıların birçoğu isimlerini değiştirmiş veya nadiren, hatta hiç konuşmadan kökenleri hakkında sessiz kalmayı tercih etmiştir. Barbra Streisand asla bu çoğunluktan olmadı. Sahnelerin ve ekranların şarkıcı ve oyuncusu -geçen yarım yüzyılın en sevilen Yahudi Amerikan ikonu – uzunca bir süredir beklenen ´Adım Barbra/ My Name is Barbra´ adlı anı kitabını yayınladı. Otobiyografisinde Streisand, Yahudi geçmişinden referanslara, Yidiş kelimelere bolca yer veriyor ve okuyucuları Yahudi geleneklerine göre yetiştirildiği Brooklyn´deki çocukluğuna yolculuğa çıkarıyor.
Brooklyn günleri
Streisand 1942’de Brooklyn’de doğdu. Streisand büyükbabası eşliğinde Ortodoks sinagoguna giderdi ve ayrıca Yeşiva of Brooklyn Okuluna devam etti. Tüm bu tecrübeler daha sonraki ‘Yentl’ filmi için onu hazırladı. Babası henüz Streisand 15 aylıkken ölmüştü. Sekiz yaşına kadar büyükannesinin evinde yaşayan Streisand annesi yeniden evlenince Brooklyn’de biraz daha iyi bir mahalleye taşındı.
Broadway’e giden yol
Streisand’ın seyirci olarak izlemeye gittiği ilk Broadway gösterisi 1950’den beri sahnelenmekte olan ‘Anne Frank’ın Günlüğü’ idi. Henüz 14 yaşındaki Streisand hayranlık ve hırs duyguları içinde, o gün Broadway sahnesine çıkmayı aklına koydu.
Streisand kitabında o günü “Oyun beni büyülemişti. Anne 14 yaşınaydı, ben de 14’tüm. O Yahudi’ydi, ben de. Neden bu rolü ben oynamayayım ki?” sözleriyle ifade ediyor. Streisand’ın ilk tiyatro sahnesi deneyimi daha sonradan Joan Rivers adıyla bilinecek olan efsanevi Yahudi komedyen Joan Molinsky ile aynı kadroda yer almasıyla oldu.
Daha sonra Streisand ilk Broadway rolünü ‘I Can Get It For You Wholesale,’ oyununda kaptı. Yetta Tessie Marmelstein adında bir Yahudi sekreteri canlandıran Streisand çalışmaları sırasında gelecekte ilk kocası ve tek çocuğu Jason’ın babası olacak Elliott Gould ile tanıştı.
Streisand ve Elliott Gould, 1966
Gould ve Streisand çifti birbirlerini bulmuş iki tuhaf Yahudi olarak tarif edildiler. Her ikisi de Hollywood’da yıldız oldukları 1970’lerden önce boşanma kararı aldılar.
Yahudi mutfağı
Sekiz yaşında gittiği Yahudi yaz kampı Catskills’de açık büfede sunulan vasat yemeklerden şikayet eden Streisand bu eleştirilerini çalışmak için uzaklara gittiği her yerde yediği yemekler üzerine de yaptı. Bu yüzden Streisand her gittiği yere kendi damak zevkine uyacak, ‘New York kalitesinde’ yemekler götürürdü. Yanında daima yemek bulundurması ona göre Avrupa Yahudilerine has kolektif bilinçaltı bir alışkanlıktı. Streisand bunun sebebini şu sözlerle açıklıyordu: “Ya bir anda pogrom olur da sınırdan hızlı bir şekilde geçmek zorunda kalırsam. Bir sonraki ülkeye gidene kadar yanımda mutlaka yiyecek bir şeyler olmalı.”
Sektörde çeşitli iş birlikleri
Streisand Broadway günlerinde aynı kökenden geldiği içlerinde Jerome Robbins, Marvin Hamlisch ve Jule Styne’ın bulunduğu birçok şarkı yazarı, yönetmen ve aranjörle birlikte çalıştı. Kitabının ismine de ilham olan şarkı (bir harf dışında) ‘My name is Barbara’ Leonard Bernstein tarafından yazılmış ve Streisand bunu şans eseri Bernstein’in beste defterleri arasında bulmuştu. Şöyle diyordu: “İşte buna Bashert denir.” (Yidiş dilinde kader.)
Efsanevi Broadway yapımcısı Stephen Sondheim Streisand ile çok yakın ilişkideydi. 1985 yılına ait ‘Broadway Album’ adındaki albümünde Streisand, başta ‘Putting It Together’ şarkısı olmak üzere birçok Sondheim şarkısına yer verdi.
Sahnede ve ekranda ‘Funny Girl’
1964 Broadway yapımı ‘Funny Girl’ müzikalinde Yahudi komedyen Fanny Brice rolünü üstlenen Streisand artık ABD’de her evde tanınır hale gelmişti. Bununla ilgili olarak Streisand kitabında şöyle diyor: “İkimiz de Yahudi’yiz, New York’ta doğmuş, Manhattan’ın aşağı doğu tarafında büyümüşüz. Tabi ki de konuşma şeklimiz birbirine benzeyecekti. Küçüklüğümde maruz kaldığım Brooklyn’de konuşulan aksanı taklit etseydim bunun seyirciyi çok güldüreceğini biliyordum. Her ikimizin de annesi bizi yedirmek ve evlendirme konusunda takıntılıydı. Bazen bu sıralamanın önemi yoktu.”
Sahnede beklenen başarıyı yakalayamasa da Funny Girl, 1968’de Yahudi film yapımcısı William Wyler tarafından ekrana taşındığında büyük sükse yaptı. Film, Streisand’a En İyi Kadın Oscar’ını getirdi. Filmde Streisand’ın karşısında ana karakter olarak Mısırlı aktör Ömer Şerif rol alıyordu. Altı Gün Savaşı biteli çok olmamıştı. Birçok insan Arap bir adamın Yahudi bir kadınla romantik anlar paylaşmasını uygun görmemişti. Mısır’da gazete manşetlerinde çok olumsuz yorumlar yer alıyordu. Kitabında Streisand bu anısıyla ilgili şaka yapıyor: “Mısır mı sinirlendi? Bir de Anna Teyzemi duysanız, kıyameti kopardı.”
1973’te hit olan diğer bir film ‘The Way We Were’de Streisand üniversitede aktivist Yahudi kızı oynuyor, karşısındaki Yahudi olmayan yakışıklıyı ise Robert Redford canlandırıyordu.
Playboy kapak kızı
1970’lerde seks sembolü olarak da görülen Streisand, 1977 yılına ait bir Playboy sayısına “Playboy’un kapağında benim gibi cici bir Yahudi kızı ne yapıyor?” başlığına sahip uzunca bir röportaj veriyordu. Çıplak fotoğraflar vermeyen Streisand yine de ünlü tavşan kostümüyle poz vermiş, bu poz dergide kullanılmamıştı. Daha önce hiçbir yerde basılmayan söz konusu bu fotoğrafa anı kitabında yer veriliyor.
‘Yentl’
1983’te, Streisand, Isaac Bashevis Singer’ın kısa hikayesi Yentl, the Yeshiva Boy’dan uyarlanmış filmde, 19. yüzyıl Polonya’sında yaşayan ve yeşivada okumak için erkek rolüne girmek zorunda olan bir kızı canlandırmıştı. Role hazırlandığı günlerde oğlu Jason bar-mitzva hazırlıkları yapıyordu. Filmdeki rolünün aksine bir aktris olarak Yahudi kimliğini gururla yaşayabilmek için asla kimliğini gizlemediğini söyleyen Streisand akıllı Yahudi kadınların taşıdıkları nitelikleri bu filmde temsil ettiği için çok mutlu olduğunu söylüyor.
Barbra ve İsrail
Streisand’ın İsrail’e ilk gezisi 1984’te Yentl’ın gösterimi için olmuştu. Aynı gezide Streisand, Kudüs’teki İbrani Üniversitesinde babası adına Emanuel Streisand Yahudilik Çalışmaları binasını açtı. Streisand, aynı gezide İsrail Başbakanı Yitzhak Şamir ve daha sonra başbakan ve devlet başkanı olacak Şimon Peres ile bir araya geldi. Tam o günlerde Kudüs’te gerçekleşen bir terör olayı gezinin sonlamasına yol açabilecekken Streisand devam kararı almıştı.
1993’te ABD Başkanı Bill Clinton ile yakın dostluğundan dolayı Streisand, Oslo Barış Anlaşması ile sonuçlanması beklenen pazarlıklar sırasında İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin ile öğlen yemeği yemişti.
Streisand bir daha 2013’te İsrail’de ilk kez konserini vermek ve Şimon Peres’in 90 yaş doğum günü partisi için İsrail’e gitti. O dönemin gündeminde Ağlama Duvarında kadınların özgürce dua edebilmesi tartışmaları sürüyordu. Gezisi sırasında Streisand bu konuya ek olarak kadınların otobüslerin arkasında kendilerine ayrılan yerde oturma zorunluluğu hakkında sert eleştirilerde bulunmuştu. Söz konusu konuşmasını İbrani Üniversitesinden fahri doktora unvanı alırken sarf etmişti.
Kaynak: JTA