Lot´un Tora´daki davranışlarına baktığımız zaman, onun birçok olumsuz karakter özelliklerine sahip olduğunu görürüz. Ancak birçok konuda günahkar yaşamına devam etmişken, sırf kutsal ortamdan etkilenip birkaç konuda teşuva yaptığı için yaşamaya ve sonradan Maşiah soyuna da karışacak özel kişi ve soylara nail olmuştur.
Avraam’ın yeğeni Lot, Avraam karısı Sara ile Tanrı’nın emriyle baba evini terk edip İsrael'e doğru yola çıktıklarında, çıkarcı bir düşünceyle onlara katılmıştır. Aklı sürekli zenginleşmektedir. Nitekim yolda belli bir zenginliğe ulaşınca, İsrael hedefinden de şaşmış, Avraam’dan ayrılarak menfaat, paragözlük ve ahlaksızlığın üst boyutta olduğu Sedom’a yerleşmeyi seçmiştir. Burada Sedomlulara ayak da uydurmuştur. Ahlaksızlığı, melekleri teslim almak için evini çeviren Sedom halkına kendi kızını teklif etmesi ve daha ileride, mağarada sarhoş olup sırayla kızları ile birlikte olmasına kadar varmıştır. Oysaki Avraam’ın yanındayken, Lot hep kutsal bir ortamda yaşamış, misafirperverliklere eşlik etmiş, melekleri dahi görmeye alışmıştı. Nitekim Sedom’dayken, Avraam’ın yanından ayrılıp oraya gelen iki yabancının melek olduğunu algılamış ve birden dönüş yaparak onları evinde misafir etmiş ve yemek vermişti. Oysaki Sedom’da bu yasak ve tehlikeli bir davranıştı. Ancak Lot meleklerin gelişiyle oluşan kutsal havadan etkilenmiş ve eski günlerini hatırlayarak olumlu yönde bir değişim yapmıştı. Bu sayede de iki kızıyla beraber, yaşanacak yıkımdan kurtulmayı başarmıştı. Oysaki Sedom halkı, hatta Lot’un karısı ve diğer evli kızları dahi, ortamda oluşan bu kutsallıktan etkilenmemiş, umursamamış, bu yüzden de kurtuluş şansını kaybetmişlerdi. İşte Elul ayı ve Kipur’a kadar olan Yamim Noraim günleri, Aşem’in Şehina’sının dünyamıza en yakın olduğu, doğal olarak kutsal bir ortam ve teşuva şansı sağlayan bir dönemdir. Tanrı bu dönem, yaklaşıp adeta kendi gözüyle bu kutsal ortamdan Lot gibi etkilenip olumlu bazı yaklaşımlar yapacak mıyız, yoksa Sedomlular gibi umursamayıp aynı günahkâr yaşama devam edip etmeyeceğimize bakmaktadır. Bu dönemde Yaşam ve Ölüm Kitabı açıktır; biz yaşam kitabına yazılmak istiyoruz. O zaman bu olumlu kutsal ortamdan faydalanarak farkındalığımızı arttırıp teşuva yaparak, Tanrı’ya yaklaşmaya çalışmalıyız. Lot bile, sonradan meleklerden ayrılınca birçok konuda günahkar yaşamına devam etmişken, sırf kutsal ortamdan etkilenip birkaç konuda teşuva yaptığı için yaşamaya ve sonradan Maşiah soyuna da karışacak özel kişi ve soylara nail olmuştur.
Mitsva severliğin en üst boyutu olan Avraam’dan ders almak
Avraam’ın soyundan gelen herkeste belli bir oranda mitsva severlik özelliği vardır. Adeta bu özellik DNA'larımıza işlemiştir. Fakat herkesin mitsva severlik istek ve gücü farklı düzeydedir. Kimisi, bir mitsvayı ancak kolayına geliyorsa yapar, kimiyse onu zorluyorsa dahi yapar. Kimisi zorluğu gördüğü zaman vazgeçer. Ancak Avraam gibi çok özel kişiler, koşullar ne kadar zor olursa ve hatta ‘anus/ mitsvadan muaf’ durumunda olsalar dahi, ne yapıp edip o mitsvayı yerine getirmeye çalışır. Onlar zorluk ne kadar fazlaysa mitsvanın ödülünün de o kadar büyük olduğunu bilir. Avraam brit-mila oluşunun üçüncü ve en ağrılı olduğu günde çadırının girişinde hâlâ misafir beklemektedir. O kadar acısı vardır ki, Tanrı bizzat onu ziyarete gelmiş, aynı zamanda onu korumak için havayı normalin çok üzerinde ısıtmıştı. Böylelikle hiç kimsenin dışarı dahi çıkamamasını ve böylece Avraam’ın, birilerini misafir etmek için uğraşılara girip kendini zorlamamasını sağlar. Avraam, aslında hem brit-mila’nın en acılı döneminde olduğu için, hem de o sırada Tanrı onu ziyarete gelmiş olduğu için, mitsvadan muaftı, yani ‘anus’ durumundaydı. Buna rağmen Avraam hâlâ belki ağırlanması, ilgilenilmesi gereken misafirler vardır diye dışarıyı kolluyordu. Muaf da olsa, zor durumda da olsa mitsva şansı varsa değerlendirmek istemekteydi. Sonunda onun bu aşırı mitsva isteğini gören Tanrı, bizzat seçkin meleklerini misafir kılığında ona göndermişti. Nitekim o sıcakta normal bir insanın dışarıda durması mümkün değildi. Avraam muaf olmasına ve zorlayıcı pek çok faktöre rağmen, misafirperverlik mitsvasını en üst düzeyde yerine getirmişti. Bu davranış şekli Avraam’a da pek çok şey katmıştır. Avraam bir misafir istemiş, Tanrı ona üç misafir yollamıştır. Avraam insan misafir etmek istemiş, Tanrı ona melek misafirler yollamıştır. Karısı Sara ve oğlu Yişmael’e misafirperverlik düzeyi konusunda örnek olmuştur. Midraşa göre misafirler için hazırlamak istediği danalardan biri kaçıp yakındaki bir mağaraya girince Avraam, Âdem ve Havva'nın yatmış olduğu Maarat Amahpela’yı keşfetmiş ve sonradan bu yeri, kendi ailesi için bir mezarlık arazisi olarak satın almıştır. Ziyaretçi meleklerden Rafael onun britini iyileştirmiş, Mihael ise kısır Sara’dan bir çocukları olacağını müjdelemiştir. Sonuçta bütün bunlardan, mitsva yapmak isteyene Aşem’in yolu açtığını ve istediğinden de iyi bir mitsva şansı verdiğini anlıyoruz. Mitsva yapan kişi hem bu dünyada, hem de gelecek dünyada faydasını görür. Müsait zamanda olmadığını veya zor koşullar altında olduğunu, hatta muaf olduğunda yapılabilen mitsva daha kıymetlidir ve ödülü daha büyüktür.
Bunları biliyor musunuz?
* Tanrı’nın tekliğini simgeleyen ‘Şema’ cümlesinin sonundaki ‘ehad/bir’ kelimesinin gematriasının 13 olduğunu. Söz konusu Şema cümlesini, babaları Yaakov'un kendileri hakkındaki tereddüdünü gidermek için oğullarının hep bir ağızdan söylediklerini. Yaakov ve 12 oğlu, yani toplam 13 kişinin bu olaya şahitlik ettiğini. Bu şekilde 13 kişi birlik olup Tanrının İsminin ‘tek/ehad’ olduğunu vurguladıklarını…
* Moşe’nin kayınpederi Yitro’nun yedi ismi olduğunu. Bunlardan birinin ‘ekleme, arttırma’ anlamındaki ‘Yeter’ olduğunu. Bu adın, hem onun yabancı milletten biri olmasına rağmen, Tanrı’nın mucizelerini duyunca hemen Bene Yisrael'e katıldığı için Tora’ya eklendiğini, hem de bu davranıştan dolayı ismine bir ‘vav’ harfi eklenerek Yitro olarak çağrılmaya hak kazandığını. Vav harfinin gematriasının altı olduğunu. Bu şekilde isminin değerinin arttığını ve diğer altı ismini de bünyesinde topladığını ifade ettiğini. İsmine eklenen bu vav harfinin, zamanında Avraam’a mezarlık arazisi satmak için uyanıklık yapan Efro’nun isminden eksilen vav harfi olduğunu.
* ‘On Emir’in sonuncusu olan ‘başkasına ait bir şeyi arzulama yasağının’ adeta ‘On Emir’in tümüne denk görüldüğünü. Bunun bir sebebinin, diğer emirlerin eylemsel içerikleri olmasına rağmen, burada sadece Tanrı’nın algılayabileceği duygusal ve düşünsel bir içerik söz konusu olduğunu. Her eylemin başlangıç noktasında aslında bir duygu veya düşünce var olduğunu. Ayrıca bu emrin temelinde, en yüksek derecede ‘Tanrının takdirini kabullenme’ bulunduğunu. Nitekim, emirde bahsi geçen ‘insanın malı, mülkü ve karısının’ Tanrı’nın takdirinin başlıca göstergeleri olduğunu.
* Teşuva kelimesinin ‘Teşuv-Hey’ olarak bölünerek farklı bir Kabalistik bakış açısı getirilebileceğini. Burada teşuva eylemiyle, günahtan dolayı uzaklaşanın Aşem’in ismindeki Hey harfini geri getirmenin söz konusu olduğunu. Aşem’in dört harfli ismi Y-H-V-H’de iki Hey harfi olduğunu. Eğer Tanrı korkusu ile teşuva yaparsak son sefira olan Malhut sefirası ile bağlantılı sondaki Hey’i geri getirebileceğimizi, ama bu sefiranın zamanla sınırlı olduğunu. Ancak eğer Tanrı sevgisiyle teşuva yaparsak, en yüksek düzeyli üç sefiradan biri olan Bina sefirası ile bağlantılı olan baştaki Hey’i geri getirebileceğimizi. Bu sefiranın zamanla sınırlı olmadığını. Yani böylesi bir teşuvayla geçmiş tüm günahlarımızı temizleyip affettirebileceğimizi.
* Tora’da “Tüm halklar, Tanrı'nın İsminin senin üzerinde anıldığını görecek ve sana saygı duyacaklar” yazdığını. Burada ifade edilen ismin, özellikle ‘Şaday’ olduğunu. Şaday isminin, tefilalarda takılan tefilinde görülebildiğini. Nitekim baş tefilini kutucuğunda ‘Şin’ harfi, baş tefilin arka düğümünde ‘Dalet’ harfi ve kol tefilini düğümünde ‘Yud’ harfi var olduğunu. Ayrıca burada özellikle açıkça görülen baş tefilinindeki ‘Şin’ harfinin kendisinin de, Aşem’in dört harfli ana ismini simgelediğini. Nitekim gematriya hesaplama tekniklerinden biri olan AtBaş’a göre Y-H-V-H’nin AtBaş gematriyasının 300 olduğunu ve bunun da ‘Şin’inkiyle aynı olduğunu.
* Nitsavim peraşasının Roş Aşana öncesi okunduğunu ve Moşe’nin burada halka ‘bügün siz hepiniz Tanrı’nız Aşem’in huzurunda duruyorsunuz’ dediğini. Bu ifadeden, Tanrı’nın Bene Yisrael’le tekrar bir anlaşma yapmasının, ancak halkın hep beraber birlik olup O’nun huzuruna çıkmasıyla mümkün olduğunu. ‘Aşem’in huzurunda bulunan gün’den kastın da, aslında Roş Aşana olduğunu. Yani Roş Aşana yargısından olumlu bir şekilde çıkabilmenin koşulunun, o gün Bene Yisrael’in birlik ve bütünlük içinde olması olduğunu.
* Tora’daki sessiz herflere ‘otiyot’ dendiğini. Bu harflerin altına veya üstüne gelen sesli harflere ise ‘nekudot’ dendiğini. Kelimelerin ancak bu nekudotlar sayesinde seslendirilebildiğini. Otiyotların kendi aralarında bazı seviyeleri olduğu gibi, nekudotların da olduğunu. En yüksek sesli harfin ‘kamats’ olduğunu. Bir kelimeyi oluşturan sessiz harflerin altında kamats olmasının, ona özel bir değer kattığını. Nitekim Adam kelimesinin iki kamats içerdiğini ve bu suretle ilk insan olan Adam’ın ne kadar değerli olduğunun vurgulandığını. Kamats kelimesini oluşturan Kuf - Mem ve Tsadi harflerinin de Baale Musar’a göre teşuvanın üç mücevheri olan ‘Kol/ses’, ‘Mamon/para’ ve ‘Tsom/oruç’u simgelediğini. Burada teşuva için ‘Kol’ün Tora ve Tefila sesleri, ‘Mamon’un bağış ve sadaka paraları, ‘Tsom’un da Yamim Noraim döneminde tutulan oruçlar olduğunu. Aynı zamanda Kol, Mamon ve Tsom kelimelerinin üçünün de gematriyasının aynı ve 136 olduğunu.
* Tu BeAv’ın üzüm hasat mevsimi başlangıcını, Kipur’un ise hasat mevsiminin sonunu işaret ettiğini. Aynı zamanda, Tu BeAv’ın bir yaz ekinoksu olduğunu ve bu tarihten itibaren gecelerin uzamaya başladığını. Bunun da, geceleri Tora öğrenmek için daha çok zaman kazandırdığını. Ayrıca gündüzler de kısalmaya başladığından, güneşin en güçlü etkisini kaybetmeye başladığını ve bu nedenle Tu BeAv’da artık Bet Amikdaş’ta yapılacak korbanlar için odun kesilip kurumaya bırakılma işlemlerinin durdurulduğunu.
Soru ve görüşleriniz için adresim [email protected]