Bir başka kanlı bölgesel savaş bitmese bile gün be gün uzatılan ateşkesle rehine teatisi sürüyor. Verilen günübirlik aralar sanki fırtınadan önceki sessizlik. Hamas’ın serbest bıraktığı her kadın, çocuk, yaşlı İsrail vatandaşına veya yabancıya karşılık İsrail hapishanelerinden üç katı Filistinli salıveriliyor. Bu İsrail’in iyi niyet gösterisi mi? Hayır sadece böyle bir formül bulunmuş. Aslında Hamas’ın elindeki rehineler, İsrail’in elindeki tutuklulardan üç kat daha mı değerli? Sanmıyorum, o da değil. Ama belki İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinlilerin, Hamas’ın elindekilere karşılık baskın sayıda olmasından dolayı ulaşılan bir uzlaşma. Formülün mucidi herhalde Katar ki sürecin yürütülmesinde en çok Katar dışişleri sahne alıyor.
Mısır’ın Rolü ‘İyi Komşuluk’ İlişkisinden Öte
Mısır’ın 7 Ekim’den bu yana süreçteki asıl rolü Refah ve Karem Şalom kapılarındaki trafiğin düzenli sürmesini sağlamak. Görünürde Birleşmiş Milletler olsa bile bu rol çok önemli. Çünkü bir taraftan insani yardım akışı sırasında Hamas’ı silah-cephane ile besleyecek girişimlerin olmaması, yabancı milislerin Gazze’nin güneyine sızmasının engellenmesi, İsrail’in Mısır’dan en büyük beklentisi. Mısır’ın çabası aynı zamanda Sina üzerinden kendi topraklarına olabilecek bir Filistin mülteci akınını engellemek. Gazze Şeridi aslında Mısır’ın arka bahçesi. Ama Mısır o bahçeyi imrenilecek bir bahçe değil, zararlılarla dolu bir alan olarak görüyor, yönetim veya vesayetini üstlenmeyi hep reddediyor. Kendine göre çok haklı nedenleri var. Bunların başında kontrolsüz nüfus hareketlerinin, turizme dayanan ekonomisine zarar vermesi, ekonomik dengelerini bozması ve yıldızının bir türlü barışmadığı İran etkisinin Hamas ile Mısır’a nüfus etmesi geliyor. İşte bu nedenler ve hala gayet iyi süren anlaşma nedeniyle İsrail Mısır’a, Mısır da İsrail’e güveniyor. Aralarında resmi kayıtlarla sabit anlaşmadan öte artık iyi komşuluk ilişkileri var. Mısır aynı güveni bu kıyametten sonra kurulabilecek bir Filistin devletine duyar mı? Bunu zaman ve koşullar gösterir. Doğmamış çocuğa fistan biçmek bunu tahmin etmekten daha kolay.
Fabrika Ayarlarına Dönen Katar
Gücünü, esasen hidrokarbon rezervleri açısından Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt’ten sonra gelen zengin ülke olmasından alan Katar Ortadoğu ve Hint Okyanusu için her zaman önemli roller üstlenmeye çalışan bir ülke oldu. Ayrıca Rusya ve İran’dan sonra en büyük doğal gaz rezervine sahip, en önemli doğal gaz ihracatçısı olması da etkili. 2000’li yılların başından itibaren adeta marka değeri taşıyan adını, uluslararası ticaret gündemine yazdırmış olması kayda değerdi. Uluslararası toplumun, alternatif toplantı mekânı olduğu için kazandığı üstün teknik ve fiziki donanım yıllar boyunca sadece ileriye gitmekle kalmadı, zaman içinde bilim ve sanat merkezi haline de dönüştü. Küçük bir ülke olması, Katar’a sorunlu Ortadoğu’da kolay manevra kabiliyeti de kazandırmış durumda. Kolay saf değiştirebiliyor. Tabii bunun güvenilir bir ülke olması açısından yarattığı sorunlar olduğu da unutulmamalı. Yine de bölgesel sorunlara çözüm sunmaya çalışan bir ülke olmasında, İran’a görece yakınlığına rağmen Arap komşularına karşı tarafsız olmayı başarmasının büyük önemi var. Suudi Arabistan ile zaman zaman yeniden depreşen sınır sorunları bir kenara bırakılacak olursa bu nedenle, Katar hemen her Ortadoğu çatışmasına arabuluculuk etmeye talip. Üstelik bunu maddi olanaklarla desteklemeyi taahhüt edecek cömertliği gösteriyor[1]. Nitekim 2009’da ‘Arap Barış Girişimi’ toplantısına ev sahipliği yaptığında da Hamas ile İsrail arasında köprü kurmaya gönüllü olmuştu. Başaramayınca Hamas’a ne kadar kaynak sağladı bilinmez. Hamas ötesinde birtakım örgütleri desteklemesi nedeniyle kara listeye alındığı bir dönem de oldu. Ama 1990’larda teknolojik konularda İsrail ile işbirliği girişimleri de unutulmadı. Hatta Umman Sultanlığından sonra İsrail’den susuz veya damlalıkla (drip-dry) sulama ile tarım üretimi alanında yaptığı işbirliği resmi olmasa bile bir özel sektör başarısı olarak kayıtlara geçti. İşte şimdi yıllarca Filistin meselesi nedeniyle İsrail’e uzak duran Katar, 7 Ekim’de patlayan fırtınanın en kritik dönemecinde bu ülkeye tekrar bir uzlaşma eli uzattı. Ayrıca her vesileyle haklarını savunduğu Filistinlilere de kol kanat gerdiğini bir defa daha gösterdi. Bunun devamı gelir mi? Gelirse bölge barışı açısından önemli bir aşama olabilecek bu gelişmenin yolu Abraham normalleşmesine uzanır mı? Bunu görmek için vakit erken.
Katar Müstakbel bir Filistin Devletine Garantör Olur mu?
Bağımsız bir ülke olarak geçmişi sadece 50 yıl olan Katar, bağımsız Filistin devleti kuruluşunun barış altyapısını kurarsa bu, bölge için fevkalade önemli olacak. İş ki Suriye ve Libya’da yakalandığı akıl tutulmasına yeniden yakalanarak radikal teröre fırsat ve zemin vermesin. Yoksa artık dünya ile yeniden işbirliğine hazır bir Katar görüyoruz. “Bölgeyi, bölgeye bırakın” iddiası yok. Çünkü sorunların kolay bir çözümü olmadığının şimdi daha farkında. Sanırım artık ABD ile arasındaki buzları eritmek de işine gelecek. Müstakbel bir Filistin devletine garantör olması keyfiyeti ise İsrail tarafından kabul görse bile özellikle El Fetih’in buna nasıl bakacağına, biraz da diğer garantörlerin hangi ülkeler olacağına bağlı. Devlet kurmak kâğıt üzerinde kolay olabilir. Ama yaşatmak için gereken idari, siyasi, iktisadi, fiziki ve teknik altyapının kurulması için gerekli mali olanakları, Katar’ın başını çekeceği bir konsorsiyum üstlense bile tahsis edilecek kaynağın, büyük başların ceplerini, yanaklarını şişirmemesi, yolsuzluğa israf edilmemesi önemli olacaktır.
Bu açıdan Katar, kavgalı kardeşler El Fetih ve Hamas’a ne kadar güvenip garantör olur? Bunu da tahmin etmek henüz kolay değil. Hele önce bir rehine değiş tokuşu tamamlansın. Yeniden başlayan savaşın nasıl bir veçhe alacağı ve ne kadar yayılıp devam edeceği anlaşılsın. İsrail devirdiği Katar masasına oturabilirse yeniden otursun ve uzlaşma zeminlerini masa altına süpürmesin. Katar da hemen pes etmeyip, bölge barışına yüreğini kapamasın. Her iki tarafın da birbirine yaptığı insan hakları ihlalleri, cinayet, işkence ve tecavüz iddiaları sorgulansın. Başta Netanyahu olmak üzere, her iki tarafta da sorumluları hesap verip ceza alsın. Ve nihayet yeniden yapılandırma çalışmaları için bir öngörü ortaya çıksın ki, aynı anda kurulacak bir başka “barış masasında” iki devletli çözüm müzakereleri sonuca doğru ilerlesin. Ama Katar bir yeniden yapılandırmada mutlaka paydaş olmak isteyecektir.
[1] Katar, Batı Sahra, Yemen, Etiyopya - Eritre çatışması, Endonezya, Somali, Darfur ve Lübnan sorunlarında da olağanüstü çaba göstermişti. Bunların başarısız sonuçlarını sorunların karmaşıklığına bağlamak gerekir. Katar’ın çıraklık döneminin acemiliğine değil.