WEB'DEN SEÇMELER

İzak BARON Diğer
6 Aralık 2023 Çarşamba

• Başkalarını eleştirmek kolay ama bazı Türklerin kendi tutumlarını da bir gözden geçirmeleri gerekiyor. Türkiye’nin sadık vatandaş olduklarından kuşku duymak için neden bulunmayan bir Musevi nüfusu var. Bu nüfus içinde birçok birey muhtemelen İsrail’in giriştiği eylemlerin kabul edilebilir nitelikte olmadığını düşünüyor ve Filistinlilerin sıkıntılarını da algılıyor. Diğer bazıları da belki Netanyahu’nun politikasına itiraz etmiyor olabilirler. Her Türk vatandaşı gibi, bu vatandaşlarımızın da kendi düşüncelerine sahip olmaları haklarıdır. Hepimize düşen görev her türlü görüşe saygı göstermekle sınırlıdır. Hiçbir grubun topluca kusurluymuş gibi değerlendirilmesi doğru değildir, saygısızca yapılan bir haksızlıktır.
• İlter Turan – www.ekonomim.com

Bu Haftanın “Takılanlar”ı
• Emily Schrader - אמילי שריידר امیلی شریدر@emilykschrader
❤️‍🩹❤️‍🩹❤️‍🩹 Hamas tarafından kaçırılan ve 50 günden fazla bir süre Gazze'de tutulan 9 yaşındaki İsrailli Emily Hand, @Beyonce tarafından dünyanın herhangi bir yerinde kendi seçtiği tarihte konsere davet edildi!



https://twitter.com/emilykschrader/status/1731007780889174190

• ABD İsrail’i neden “kaya” gibi destekliyor ? – YALIM ERALP
Ben Gurion 1948 yılında İsrail’in bağımsızlığını ilan ettiği gün ABD Başkanı Truman yeni devleti hemen tanıdı. Aynı gün. Bölgeyi daha iyi bilen İngilizler Filistin için BM mandası önermişti. ABD dinlemedi. Truman kendi Dışişleri’ni de dinlemedi.
Holokost web sitesi Hitler devrinde “ABD’nin Musevilere yapılanlardan haberdar olduğu, belki ABD Holokost’u önleyemedi ama daha çok Musevi’nin kurtulmasını sağlayabilirdi” diyor. Aynı sitede ABD’nin vahşetten kaçan Musevilere ABD’ye girişlerinde kısıtlayıcı tedbirler de uyguladığını yazıyor.
2020 Başkanlık seçimlerinde Biden-Trump TV karşılaşmasında Trump’ın Kuzey Kore lideri ile dostluğunun yararlı olduğuna dair sözlerine cevaben Biden “ne yani Hitler Avrupa’ya saldırıncaya kadar bizim de onunla iyi ilişkilerimiz vardı” demişti. Birçoklarına göre 1930’lu yıllarda Museviler ABD politikasında öncelikli bir yer tutmuyordu.
Sonraları İsrail en önemli müttefik oldu. Kongre büyük ölçüde İsrail yanlısıdır. Bu da büyük ölçüde kaliteli İsrail lobisi sayesinde.
https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/abd-israili-neden-kaya-gibi-destekliyor-149744/

• Filistin’de Türkiye’nin yeri yok - MUSA ÖZUĞURLU
Hamas’ın terör örgütü olup olmadığı ya da terör yöntemi kullanıp kullanmadığını tanımlamak Erdoğan ya da Dışişleri Bakanlığı’nın işi mi?
Katar, Müslüman Kardeşler ve Hamas ile Türkiye’den çok daha sıkı iş birliği içinde ancak Hamas için Erdoğan’ın yaptığı tanımlamaları yapmıyor. Yapması da gerekmiyor zaten. Filistin halkının çıkarlarını savunup savunmamak ayrı bir bağlam ama özellik ile Hamas’ı savunmaya kalkışırsanız bir Katar kadar olamazsınız.
Katar “tarafsızlığını” korumayı başardı. Bu nedenle Mısır ile beraber İsrail-Filistin savaşında arabulucu olabiliyor, en kritik dönemeçlerde bu iki ülkenin adı anılıyor.
https://yeniarayis.com/yazar/musaozugurlu/filistinde-turkiyenin-yeri-yok/

• Gazze için tek bir yol var - CARL BILDT
Her iki taraftaki aşırılık yanlıları ne pahasına olursa olsun nehir ile deniz arasındaki tüm toprakları kontrol etmek istiyor. Her iki tarafın da daha fazla zemin kazanmasına izin verilirse, bu savaş şu anda olduğundan daha da ölümcül bir hâl alacaktır.
Şu hâlde kilit nokta, her iki taraftaki ılımlı güçleri harekete geçirmek için iki devletli çözüm ihtimalinin yeniden gündeme gelmesini kullanmak, bunu da daha fazla insan kendini çaresizliğe ya da kaderciliğe kaptırmadan hızlıca yapmaktır. ABD, AB ve diğer Arap devletlerinin güçlü ve sürekli uluslararası katılımı olmadan böyle bir yeniden açılımın gerçekleşmesi mümkün değildir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırarak başlattığı savaşla kendisini dünyadan dışlamış olması nedeniyle uluslararası toplumun önceki Ortadoğu Dörtlüsü’nün (AB, ABD, Birleşmiş Milletler ve Rusya) yerini alacak yeni bir formata ihtiyaç vardır.
Önümüzdeki yıl ABD’de ve başka yerlerde yapılacak seçimler dikkatleri başka yöne çekecek olsa da bu konu bundan sonra en önemli öncelik haline getirilmelidir. Diplomasiden asla vazgeçmemeliyiz. Yaşadıklarımız bize alternatifin nasıl göründüğü hatırlatıyor.
https://www.perspektif.online/gazze-icin-tek-bir-yol-var/

• Türkiye-İsrail ticari ilişkileri: Gazze operasyonlarından sonra ihracat ve ithalat nasıl değişti?

https://tr.euronews.com/2023/12/01/turkiye-israil-ticari-iliskileri-gazze-operasyonlarindan-sonra-ihracat-ve-ithalat-nasil-de

 

  • Göstermelik protestoya devam, tabii ki ticarete de... - Alaattin AKTAŞ

Bu söylediklerimden “Türkiye İsrail ile ticareti durdurmalı” gibi bir anlam çıkmaz. Ayrıca Türkiye böyle bir adım da atamaz, atmamalı da zaten.

Türkiye savaşın tarafı değil. Kaldı ki Türkiye ile İsrail arasında doğrudan ihtilaf konusu olan Mavi Marmara gibi bir olay yaşandığında bile ticaret durmadı.

Hem kendimizi dev aynasında görmeyelim. Ne yani İsrail’e ticaret ambargosu uygulasak ne olacak ki? İsrail bizden aldıklarını başka ülkelerden temin edemeyecek mi yani?

ABD gibi bir ülke geçmişte Türkiye’ye bazı mallar için ambargo uyguladığında ne olmuştu ki tüm dünyada çok büyük bir lobisi ve destekçisi olan İsrail’e Türkiye ve bazı ülkeler ambargo uygulasa ne olacak?

Bizde dış politika, ne yazık ki iç siyaset gözetilerek yapılıyor. Diplomasi nedir, unutuldu. Tüm mesajlar, “yurt dışında nasıl bir etki doğurur, Türkiye’yi zora sokar mı” diye düşünülmeden “seçmeni nasıl etkiler” yaklaşımıyla veriliyor.

Üstelik bu açıklamaların bir kısmı yurt dışında yapılıyor. Ama yurt dışıyla hiç ilgisi yok! Varsa yoksa iç siyaset ve oy hesapları.

İsrail konusunda da kola döken, kahve içen vatandaşı taciz eden kesim işte bundan cesaret alıyor. Market rafları taranıp “Şunu almayın, bunu tüketmeyin” gibi çoğu da yanlış olan bilgiler paylaşılıyor.

 

Toplum zaten bölüneceği kadar bölünmüş; şimdi bir de “İsrail'i kınayan-kınamayan” gibi bir bölünmeye daha gidiliyor.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/gostermelik-protestoya-devam-tabii-ki-ticarete-de/718150

 

  • İsrail boykotu: Türkiye'deki tepkiler hedeflerine ulaşabilir mi? - MERVE KARA-KAŞKA & ÖZGE ÖZDEMİR

https://www.bbc.com/turkce/articles/crgpx129gjro

 

  • Yeni anayasaya doğru: İsrail anayasal sistemi ve Yahudilik kimliğinin inşası - FATİH ÖZTÜRK

İsrail’de laik ve dindar Yahudiler arasındaki Yahudi kimliğiyle ilgili tartışmalar çok ciddi bir şekilde devam ederken, pek çok Yahudi hukukçu ve özellikle köktendinci Yahudiler, dindar Yahudiler İsrail Yüksek Mahkemesinin diğer Batı demokrasilerinde olduğu gibi liberal-laik Yahudi görüşünü destekleyen bir merkez olduğu kanaatini taşır hale gelmiştir. Bundan dolayı, İsrail Yüksek Mahkemesi eski başkanı Aharon Barak, İsrail’in parlamenter demokrasiden anayasal demokrasiye geçiş yaptığını ve bu nedenle Yüksek Mahkemenin rolünün değiştiğini ifade etmiştir.

Bugünün İsrail’inde Yüksek Mahkeme liberal-laik vizyonun koruyucusu, Knesset ise dini partilerin alanında dini korumaya devam ediyor gözükmektedir (etnik demokrasinin koruyucusu). Aşırı dindarlar, Yüksek Mahkeme ve hakimleri için, “yargısal diktatörlük”, “İsrail’in zalimleri” ve İsrail’in Nazileri” gibi tabirleri kullanmaktan kaçınmamışlardır. Hakim Barak kendisi için defalarca yapılan ölüm tehditlerinden sonra koruma altına alınmıştır. Aslında, Barak’ın amacı Batının demokratik prensipleriyle Yahudilik değerlerini eşitlemeye çalışmaktır. Barak’a göre İsrail devletinin değerleri Halaka ruhunu taşımamalı ve İsrail devleti Yahudi hukuku ile tanımlanmamalıdır. Bu hadiselerin neticesi olarak 2001 yılında anayasa konseyi kurulması veya anayasa mahkemesi kurulması için verilen iki yasa teklifini Knesset reddetmiştir. Görünen o ki; bazıları için yazılı olmayan bir anayasanın yokluğunun neticesi olarak Yahudilik ve demokrasi arasındaki dengeyi sağlamak görevi yargıya kalmış gibi gözükmektedir. Özetle, İsrail toplumu din ve liberal demokrasi arasındaki kültür savaşlarına tanıklık ederek yoluna devam etmektedir.

https://www.politikyol.com/yeni-anayasaya-dogru-israil-anayasal-sistemi-ve-yahudilik-kimliginin-insasi/

 

  • Susan Sarandon: Özür diledi

"Geçenlerde, Gazze'deki acil insani krizi vurgulamak ve ateşkes çağrısı yapmak isteyen çeşitli aktivistlerden oluşan bir grupla birlikte bir mitinge katıldım" sözleriyle başlayan Susan Sarandon, "Konuşmayı planlamamıştım ama sahneye çıkıp birkaç söz söylemem için davet edildim. Nefret suçlarındaki artışa ilişkin endişemi iletmek amacıyla, Yahudi karşıtı nefretin hedefi olan ABD'li Yahudilerin, 'Bu ülkede sık sık şiddete maruz kalan Müslümanlar gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu tattıklarını' söyledim. Bu ifade korkunç bir hataydı. Çünkü yakın zamana kadar Yahudilerin zulme yabancı olduğunu ima ediyordu, oysa tam tersi"

"Hepimizin bildiği gibi, Avrupa'da yüzyıllarca süren baskı ve soykırımdan Pittsburgh, Pennsylvania'daki Hayat Ağacı saldırılarına kadar, Yahudiler bugüne kadar devam eden ayrımcılık ve dinsel şiddete uzun süredir aşinadır" diyen Susan Sarandon, "Bu gerçeği küçümsediğim ve bu yorumla insanları incittiğim için büyük pişmanlık duyuyorum. Her türlü bağnazlığa karşı mücadelede dayanışmayı göstermek niyetindeydim, bunu yapamadığım için üzgünüm"

https://www.haberturk.com/filistin-i-destekleyen-susan-sarandon-ozur-diledi-magazin-haberleri-3642014-magazin

 

  • İsrail’e “bizim için öldürme” diyen Amerikalı Yahudiler: Hannah Arendt’ten Einstein’a 75 yıllık miras - YUNUS EMRE ERDÖLEN

 

İsrail’in Filistinlilere yönelik zulmünü eleştiren, İsrail’in Yahudilerin üstünlüğüne dayalı bir apartheid rejimi olduğunu söyleyen New Yorklu sol liberal, seküler Yahudilerin 1996 yılında kurduğu Barış için Yahudi Sesi örgütü, kısa bir zaman içerisinde iklim aktivistti ve feminist Naomi Klein, toplumsal cinsiyet alanında uzmanlaşan akademisyen Judith Butler, sosyalist Noam Chomsky, eşcinsel tiyatro yazarı Tony Kushner başta olmak üzere ABD’nin önde gelen anti-siyonist Yahudi aydınlarını bünyesinde topladı.

Örgüt için kırılma noktası 2014 yılı oldu. İsrail’in yine Gazze’yi yoğun bir şekilde bombaladığı ve çoğu sivil 2 binden fazla kişiyi katlettiği 2014 yılında, Barış için Yahudi Sesi’nin e-posta listesinin abone sayısı %37, sosyal medyadaki takipçi sayıları 200 bin kişi arttı, 18 şehirde yeni şube açıldı. California ve New York gibi şehirlerde yaşayan, çoğunluk Doğu Avrupa göçmeni seküler ve sol orta sınıf Yahudi ailelerinin eğitimli, akademisyen ve sol görüşlü liberal çocuklarının kurduğu örgüt zaman içerisinde ünlü isimlerin, gençlerin de eylemlere destek vermesiyle etkili bir kitle örgütüne dönüştü. İsrail’in ayrımcı politikalarının, Gazze’ye yönelik saldırılarının durması için büyük eylemler yapan ve sosyal medyada içerikler üreten Yahudi Sesi üyeleri, barış ve diyalog odaklı proje önerileriyle Rockerfeller, Charles Schwab gibi vakıf ve şirketlerden de bağış alarak etki alanını genişletti. İsrail medyası her ne kadar Barış için Yahudi Sesi’ne bağış yapanları kınasa da barış ve diyalog için kurulan bir örgütün başvurusunu reddetmek, Yahudilerden oluşan bir kuruma “antisemitist” diyebilmek pek kolay değildi.

https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/israile-bizim-icin-oldurme-diyen-amerikali-yahudiler-hannah-arendtten-einsteina-75-yillik-miras-149850/

 

  • İsrailli barış aktivistleri Hamas saldırısı sonrasında nasıl zor durumda kaldı?

https://www.indyturk.com/node/678781/d%C3%BCnya/i%CC%87srailli-bar%C4%B1%C5%9F-aktivistleri-hamas-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1-sonras%C4%B1nda-nas%C4%B1l-zor-durumda-kald%C4%B1

 

  • The Guardian analizi: Rehine görüşmeleri Hamas'ın çökmekten uzak olduğunu gösteriyor

Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Orta Doğu Programı Direktörü Jon Alterman, "Hamas, İsrail'in önümüzdeki aylarda askeri ve kararlı bir şekilde hareket edeceğini biliyor, ancak yaptıklarını savaş alanında olanlardan çok daha büyük bir çaba olarak görüyor. Hamas İsrail'in sert bir şekilde saldırmasını istiyor ki bu İsrail'i zayıflatacak. İsrail'in kabiliyetleri neredeyse sınırsız ama Hamas İsrail'in aşırıya kaçmasından fayda görüyor ve İsrail'in bazıları tarafından itici görülen eylemleri Hamas'a sempati, İsrail'e antipati yaratıyor. Dolayısıyla bu darbeleri absorbe edebilirseniz, bu uzun vadede kendi yararınıza olacaktır. Hamas muharebeyi kaybetmeyi ama savaşı kazanmayı düşünüyor" diye konuştu.

https://gazeteoksijen.com/dunya/the-guardian-analizi-rehine-gorusmeleri-hamasin-cokmekten-uzak-oldugunu-gosteriyor-195775

 

  • Durun – MELİH AŞIK

Geçen hafta kanlı beyaz önlükler giymiş, kendilerine doktor süsü vermiş bir topluluk Balat Or Ahayim Musevi Hastanesi önünde gösteri düzenledi. Sözüm ona İsrail’in Gazze katliamını lanetlediler.

Abdülhamit döneminde halktan toplanan bağışlarla kurulan 125 yıllık bu hastaneye sadece civarda yaşayan fakir halk değil, kentin dört bir yanından derdi olan insanlar da şifa aramak için geliyor. Çünkü doktorları deneyimli. Hastalara vakit ayırabiliyor. Vizite ücretleri özel hastanelere göre uygun. (Örn: göz muayenesi 600 TL).

İnternete girip görebilirsiniz. Bu hastanenin başhekim dahil 32 doktorundan 31’inin Yahudilikle ilgileri yok. Hoş hepsi Yahudi vatandaşımız da olabilirdi. İsrail’i protesto etmenin yeri orası mı olmalıydı?

Ülkemizde kala kala bir avuç Yahudi vatandaşımız kaldı. Çoğu nitelikli insanlar; doktorlar, yöneticiler vb... Hiç değilse onları rahat bıraksanız!

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/melih-asik/sahte-asansor-7042157

 

  • Halkı kin ve düşmanlığa tahrik! – MEHMET Y.YILMAZ

Örneğin geçtiğimiz hafta "doktor süsü verilmiş" bir güruh Or Hayim Balat Musevi Hastanesi önünde Filistin'deki İsrail etnik temizliğini protesto etmek için kanlı önlükler giyerek bir protesto gösterisi düzenlediler.

Bu hastane 1898 yılında Abdülhamit'in fermanıyla kuruldu ve o günden beri din ayrımı gözetmeden hasta tedavi ediyor. Şu anda da bu hastaneden en çok yararlananlar yoksul Müslümanlar.

Hastane, büyük ölçüde Türk Yahudilerin bağışlarıyla ayakta duruyor.

Ve hekim olduklarını iddia eden birtakım tipler, bu hastanenin önünde İsrail'i protesto ediyorlar!

İsrail hükümetini protesto etmek için, bir Türk kurumunun önünde, içinde Türk doktorların, hemşirelerin, sağlık personelinin çalıştığı, Türkleri tedavi eden bir kurumu seçmenin bir tek açıklaması var: Bunu Yahudi düşmanlıkları nedeniyle yapıyorlar.

T.C.'nin bir kurumunu ve T.C. vatandaşlarından oluşan bir cemaati, vatandaşların diğer bir bölümüne hedef gösteriyorlar.

O günden beri takip ettim, elindeki TCK'nın 216. Maddesiyle aydınları, sanatçıları sıkça tehdit eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının kılı kıpırdamadı.

Bu tek bir örnek değil.

Atv'de Erkan Tan diye bir tip var. 23 Kasım günü yaptığı programda söylediklerine bakın:

"İsrail azgın lanetlenmiş bir kavmin ismi devlet olan terör örgütüdür. Bunlar ancak savaştan ve dayaktan anlarlar. Şehit ettikleri Müslümanlar kadar Yahudi ölmedikçe, yakıp yıktıkları bombaladıkları Müslümanların, Filistinlilerin evleri kadar Yahudilerin evleri yakılıp yıkılmadıkça bunlar durdurulamazlar."

Dindar Yahudilerin, İsrail'in Filistin'deki etnik temizlik operasyonuna karşı çıkanlar arasında ön sıralarda olduğu gerçeği bir yana.

Bu sözler açıkça ve net bir şekilde Yahudileri hedef gösteriyor, Yahudilere yönelik aşağılayıcı ifadeler kullanıyor. Savcı kafasını çeviriyor, RTÜK kör ve sağır numarası yapıyor.

Erdoğan hükümetinin aklını başına alması lazım.

Bu ülkenin vatandaşlarının bir bölümünü dini inançları nedeniyle ötekileştirmenin ve hedef göstermenin yaratabileceği sonuçlardan ülkeyi yönetenler sorumludur.

Bu tür tahriklerin neye yol açabileceğini idrak etmeleri için yeni bir 6–7 Eylül yaşanması mı gerekiyor?

https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/halkin-kin-ve-dusmanliga-tahrik,42462

 

  • Hamas-İsrail arasında 15 yıldır varolan diyalog kanalı nasıl ve neden kapandı? – NAGEHAN ALÇI

Saldırının hemen ardından bir diyalog kanalı açmak için çalışmalara başlamış. Rehine takası konusunda verdiği mücadeleyi ve tüm süreci okuyacaksınız.

Kontak kurduğu kişi 2006 sürecinde de iletişimde olduğu Hamas’ın sözcüsü ve yöneticisi Gazi Hamad.

7 Ekim Hamas saldırısının hemen ardından Hamad’a yazmaya başlıyor Baskin. Hamas ve İsrail’in zaman içinde gelişen tutumlarını ve bugün gelinen noktaya nasıl varıldığını anlamak için bu yazışmalar bence çok kıymetli bir kaynak.

Ancak ısrarlı denemeler sonunda kasım başında Hamad ile kontak kesiliyor. Kısa bir süre sonra ise Hamad Lübnan medyasına çok sert ve uzlaşmaz bir demeç verdi.

Baskin gibi sabırlı ve deneyimli bir arabulucu barış için diyalog yollarının artık kesildiğini düşünüyor.

Bu çok vahim.

Çok uzun sürecek, çok vahşi günlerin habercisi olarak okuyorum Baskin’i dahi pes ettiren bu atmosferi…

https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/nagehan-alci/3640399-hamas-israil-arasinda-15-yildir-varolan-diyalog-kanali-nasil-ve-neden-kapandi

 

  • Hamas ve İsrail arasında tarihi yazışmalar – NAGEHAN ALÇI

https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/nagehan-alci/3641575-hamas-ve-israil-arasinda-tarihi-yazismalar

 

  • İsrail’in ‘infaz planı’ ve ‘kırmızı hücre’ – GÜNERİ CIVAOĞLU

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/israilin-infaz-plani-ve-kirmizi-hucre-7043593

 

  • Filistinli hekim, Gilad Shalit ve yaşam - BİLGEHAN UÇAK

 

https://www.politikyol.com/filistinli-hekim-gilad-shalit-ve-yasam/

 

  • İsrail sağa kaymaya devam edecek: Yeni 7 Ekimler pusuda - DAHLİA SCHEİNDLİN (Foreign Affairs)

Halkın Netanyahu’nun liderliğine yönelik büyük hoşnutsuzluğuna rağmen, siyasi istikrarsızlığa dair endişeler muhtemelen mevcut savaş boyunca iktidarda kalmasına izin verecek. Dahası, savaşın kendisi hâlâ çok şeyi etkileyebilir ve seçmen eğilimleri aynı zamanda bir sonraki seçimin ne zaman yapılacağına bağlı olabilir. Ancak Netanyahu sonunda görevden alınsa bile, İsrail’in farklı bir ideolojik yol izleme ihtimali oldukça düşük.

Mevcut anketler seçmenlerin Gantz’ın merkez sağ Ulusal Birlik partisine akın ettiğini gösteriyor. Gantz’ın partisi, 24 Kasım’da yayınlanan bir ankete göre, eğer seçimler şimdi yapılsaydı 43 sandalye kazanacaktı ki bu Likud’un 2022 seçimlerinde kazandığından 11 koltuk daha fazla ve Likud’un şimdi seçim yapılsa alacağı koltuğu iki katından fazla. Ancak bu rakamların merkeze doğru daha geniş bir kaymayı yansıtıp yansıtmayacağı bir yana, bu rakamların tutup tutmayacağını bilmek için bile çok erken. Sorunlardan biri, İsrail’in tüm aşırı sağcı partilerinin sevilmeyen iktidar koalisyonunda yer alması nedeniyle, Netanyahu kabinesine kızgın seçmenlerin, artık bu hükümetin bir savaş ortağı olan Ulusal Birlik’i gıyaben destekliyor olması. Gantz, güçlü askeri kimliğiyle, savaşta “bayrak etrafında toplanma” desteğinden de yararlanıyor gibi görünüyor.

Ancak İsrailliler Netanyahu’ya kızıyor ve sağa kaymaya meyilli görünüyorlarsa, neden koalisyondaki aşırı sağ partilere kaymıyorlar? Anketler şu ana kadar aşırı milliyetçi Yahudi Gücü ve Dini Siyonizm partilerinin yükselişte olmadığını gösteriyor. Paradoksal olarak, Netanyahu hükümetinin aşırılıkçı programı, demokratik kurumlara saldırısı ve savaşa yol açan kötü yönetim, seçmenlerin daha teokratik, antidemokratik ve telafi edilemez derecede sağa doğru refleksif bir kayış yapmasını engelleyebilir.

O halde mevcut krizin makul sonuçlarından biri İsrail’in Gantz liderliğindeki yeni bir hükümete geçmesi olacaktır. Gantz muhtemelen Netanyahu’nun sürekli bölücü popülizm akımından ve yolsuzluk skandallarından muhtemelen kaçınacak ve selefinin hükümetlerinin yerleşimleri genişletme veya ilhakı resmileştirme yönündeki mesihçi dürtüsünden ise kesinlikle kaçınacaktır. Yine de Gantz’ın uzun askeri geçmişi ve partisindeki eski Likud üyelerinin varlığı, sağda meşruiyet taşıyor ve bunu korumak isteyecek. Dahası, Gantz’ın kendi söyleminde Filistin sorununa sağın mevcut yaklaşımından önemli ölçüde sapacağını gösteren çok bir şey yok. Gantz ne adayken ne de savaş kabinesine katıldığından beri iki devletli bir çözümü ya da Filistin meselesinin herhangi bir siyasi çözümünü açıkça desteklemedi. Daha geçen yıl “iki halk için iki devlet” fikrinden bahsetmiş ve “ben buna karşıyım” demişti.

Netanyahu’nun en büyük hatalarından biri, Filistin sorununa sadece güvenlik açısından bakması, sanki çatışmanın ardındaki siyaset görmezden gelinebilirmiş gibi davranmasıydı. Elbette bu, Hamas saldırılarının bu kadar ölümcül olmasına yardımcı olan kör noktaya yol açtı. Ancak bir IDF mensubu olarak Gantz’ın Filistin sorununu aynı şekilde, yani Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkının tanınmasından ziyade kontrol altına alınması gereken bir güvenlik tehdidi olarak görmesi muhtemel görünüyor. Ve eğer durum buysa, tüm dehşetine rağmen her iki taraf için de daha fazla acı getirecek şekilde 7 Ekim’in tekrarlaması muhtemel.

https://harici.com.tr/israil-saga-kaymaya-devam-edecek-yeni-7-ekimler-pusuda/

 

  • Hamas'ın kör ettiği İsrail istihbaratının gözlerini ABD yeniden açtı! - HÜDA HÜSEYNİ

https://www.indyturk.com/node/678196/d%C3%BCnyadan-sesler/hamas%C4%B1n-k%C3%B6r-etti%C4%9Fi-i%CC%87srail-istihbarat%C4%B1n%C4%B1n-g%C3%B6zlerini-abd-yeniden-a%C3%A7t%C4%B1

 

  • Filistin’de kazanan kaybeden - İSLAM ÖZKAN

İsrail’in Gazze’deki stratejilerine gelince, işgal yönetimi 7 Ekim saldırısının yarattığı şokun baskısı altında, dört başı mamur bir strateji oluşturmadan panikle Gazze’ye saldırdı. Bu durum onun stratejik bir bütünlükle hareket etmesini engellerken, Hamas’ın yok edilmesi ve Gazze’nin tamamen kontrol altına alınması gibi ulaşılması zor hedefler belirlemesine neden oldu. Bu sadece İsrail’in sorunu değil aynı zamanda İsrail’i hesapsızca destekleyen Batılı ülkeleri de zor duruma soktu. Ateşkes günlerinde yapılan takas anlaşması, Kassam Tugayları’nın bölgenin 350’den fazla zırhlı araç ve binlerce İsrail askeri tarafından kuşatılmasına rağmen Gazze’nin kuzeyi de dahil bütün bir Gazze Şeridi’nde kontrolü kaybetmediğini gösteriyor. Bu tür savaşlarda güçsüz taraf için önemli olan, askeri üstünlük sağlamak değil, savunduğu topraklar üzerindeki hâkimiyeti kaybetmemektir.

https://yeniarayis.com/yazar/islamozkan/filistinde-kazanan-kaybeden/

 

  • Elon Musk, İsrail ile barış yapmak zorunda mı kaldı? – FÜSUN SARP NEBİL

İsraillilerin ise bu geziyi ve dünyada pek çok kişinin fikir önderi gördüğü milyarder Elon Musk'ı propoganda amacıyla kullandığı görülüyor. hem İsrail Başkanı Isaac Herzog, hem de Benjamin Netanyahu, canlı olarak verilen ya da videolarla sunulan gezi notlarında sürekli olarak İsrail görüşlerini tekrarladılar. Gezide Musk da telefonunu kullanarak yıkımın fotoğraflarını veya videolarını çekti.

https://t24.com.tr/yazarlar/fusun-sarp-nebil/elon-musk-israil-ile-baris-yapmak-zorunda-mi-kaldi,42465

 

  • İsrail kamuoyu askerî operasyonlara nasıl bakıyor? - EMRE KARACA

İsrail kamuoyu din eksenli radikal görüşlere sahip kitlelerden daha liberal- makul görüşlere sahip diyalog yanlısı kişilere kadar geniş bir fikir yelpazesinden oluşuyor. İsrail kamuoyu yakından gözlemlendiğinde, tüm görüş farklılıklarına rağmen hemen herkes için geçerli bir realite öne çıkıyor: Tarihsel ön yargıların aynen devam etmesi.

Buradaki önyargıları sınıflandırırken farklı dinamikleri ön plana çıkarabiliriz.

Bunlar tarihsel olarak dinî ve bölgesel gelişmelerin- sancıların- çatışmaların şekillendirdiği toplumsal bilinç. Orada bu bilinçaltı faktörlerin bu denli diri olduğunu anladığımda oldukça şaşırmıştım. Seküler kitleler dahi tarihsel bagajdan kendilerini soyutlayamıyor.

En çok savunulan argümanların başında yıllar süren sürgün dönemine dair referanslar yer alıyor. Milattan önce yaşanan Babil sürgünü zihinlerde yer etmiş, “Vadedilen topraklar” kavramının seküler toplumsal katmanlarda bile dinden -arındırılsa da- ütopik bir yaşam alanı olarak bir karşılığı bulunuyor. Nitekim Hamas üyelerinin saldırdığı Kibbutz’lar, İsrail Devleti’nin kurucu üyeleri tarafından sosyalist yaşam alanları olarak dizayn edilmiş ve zamanla o siyasi- ideolojik dokusunu kaybetse de Gazze’yi çevreleyen hatta varolmaya devam etmişti.5 Mesela 7 Ekim’de saldırılan bir nokta olan Berşebaa (ya da Be’er-Sheva) aslında sol siyasi görüşün daha egemen olduğu, yatırımlar ile teknolojik bir üs haline gelmesi hedeflenen bir yerdi. Burada yaşayan insanlar birkaç saatlik mesafede bulunan Gazze halkının yaşadığı derin yoksulluk- işşizlik sarmalını perdeleyerek yaşamlarına devam ediyordu. Ta ki 7 Ekim sabahına kadar. Kurduklarını düşündükleri o korunaklı yuvalarda hayal kırıklığı ile irkildiler ve Truman Show’dan gerçek dünyaya adım atarak bölgesel gerçekliğe adım attılar.

İsrail kamuoyuna hakim olan baskın paradigmalara gelirsek; en çok inanılan argümanlar arasında Hamas’ın kendilerine ilk fırsatta saldırmayı hedefleyen bir örgüt olduğu inancı da yer alıyor. Kamuoyundaki genel algı, 7 Ekim sonrası askerî operasyonun devamının İsrail toplumunun varlığını sürdürebilmesi için elzem olduğu yönünde.

Bu noktada, birçok politikacının söylemlerine de yansıyan Filistinlilerin küçümsenmesi-tahkir edici ifadelerle betimlenmesi gibi durumlarla da karşılaşmak mümkün.

Bizimle düşüncelerini paylaşan bir gösterici grubu da, Filistinlilerle ahlaki değerlerinin farklı olduğunu, onların hayatını kaybedenleri “şehit” olarak görerek bu ölümleri kutsadıklarını, kendilerinin ise vatandaşlarının hayatlarına değer verdiklerini ifade etti. Bu bağlamda Filistinli gruplarla yapılan görüşmelerde ve esir pazarlıklarında dengeli bir anlaşmanın oluşamayacağı fikri hakim.

“Gazze’de yaşayan Filistinlileri Hamas’ın ideolojik tahakkümünden kurtarmak” da bir başka seslendirilen düşünce. İsrailliler arasında eğitim düzeyi yüksek kesimlerin öne sürdüğü bu başka argüman da Filistin – Hamas dinamiğinin elimine edilmesinin gerekliliği oluyor. Bu görüşü öne sürenlere göre, onlar Araplardan nefret etmiyor, Gazze içinde istihdam olanakları yaratılmasına destek veriyor, yetenekli ve gayretli gençlerin yurtdışında eğitim görmeleri ve ardından bölgeye gelerek çalışmalarını destekliyorlar. “Peki, bu koşulların sağlanacağı bir zemin var mı sizce? Bu ütopik değil mi?” diye sorduğumuzda “Yine de olabilir” deniyor.

Hamas bunca yıllık abluka ve kıskacın sonucu olarak değil, yaşananların ana sebebi olarak görülüyor. İsrail’in politikalarını destekleyenlere, Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik hem fiziksel hem de psikolojik açıdan çok sorunlu tutumlardan bahsedilince, “Tabii bunlar eleştirilebilir politikalar ama bunları daha sonra konuşabiliriz, mevcut şartlarda asıl konu bu değil” söylemi hakim oluyor.

Burada temel argümanın “2005’ten sonraki süreçte Gazze’yi bir şekilde Hamas’ın yönetmesine izin verdik, onlar güvenlik anlamında hep tehdit unsuru oldular, Demir Kubbe sistemi olmasa bizler de zor durumda olacaktık” şeklinde oluştuğunu belirtmek gerekiyor.

https://fikirturu.com/jeo-strateji/israil-kamuoyu-askeri-operasyonlara/

 

  • 7 Ekim’de Aslında Ne Oldu? - BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısında tuhaf görünen şeylerden biri, başarılı olmasına rağmen herhangi bir acil durum planlamasının yapılmamış, sonraki adımların düşünülmemiş olmasıydı.

Katar tarafından finanse edilen ve İhvan çizgisinde yayın yapan Middle East Eye (MEE) haber sitesine konuşan iki kaynak, Hamas’ın 20-30’dan fazla rehine almayı planlamadığını ve İsrail’in Gazze’deki tümeninin çökeceğini beklemediğini iddia ediyordu:

– Çeşitli kaynaklara göre asıl saldırı planı askeri hedefleri vurmak ve ardından hızla geri çekilmekti.

– Hamas, Netanyahu’yu azami derecede utandırmak ve toplu esir bırakma pazarlığı için bir koz elde etmek istiyordu. Hamas savaşa hazır olsa da saldırının Gazze’ye sınırlı misilleme saldırılarından başka bir şeye yol açmasını beklemiyordu. Bir kaynak “Saldırının stratejik değil taktiksel olması gerekiyordu” diyordu: “Hamas, çoğunun öldürüleceğini düşünerek 1.500 savaşçı gönderdi. 1.400 civarında savaşçı geri döndü.” Kaynak, Hamas güçlerinin beklenmedik bir şekilde ilerlemeye devam ettiğini, orijinal hedef listesinde olmayan yerlere saldırdığını ve sonunda planladıklarından çok daha fazla sayıda rehine aldıklarını belirtiyordu.

Hamas üst düzey İsrail komutanlarının adreslerini biliyordu. Askeri üslerin yerleşim planını ve kontrol noktalarının yerlerini biliyordu. Dahası, Yom Kippur tatilinin sonunda Gazze Tümeni kışlasındaki vardiya değişiminin zamanını da biliyordu. Saldırıyı vardiya değişiminden bir saat sonra başlattı. Askerlerin çoğu yataklarında yakalandı.

– Operasyonun planlamasına vakıf bir kaynak, “Plan, kibbutz yerine Gazze Tümeni’ne saldırmaktı, çünkü Kassam’ın niyeti asker ve subayları ele geçirerek esir dosyasını tamamlamaktı” diyordu.

“Sivil rehinelerin sayısı, çok sayıda insanın sınırı geçtiği savaş sırasının bir sonucuydu.” Hamas ve ona bağlı savaşçılar belirlenen hedefler arasında geçiş yapmakta serbestti ve birkaç saat boyunca kontrol kimsede değildi.

MEE’ye konuşan kaynak, “Bu gerçekleştiğinde, diğer güçler, silahlı kaçakçılar, sıradan insanlar, suçlular hepsi çitlerden akın etti ve bir katliam yaşadık. Bu yüzden 15 Taylandlı işçi kaçırıldı. Ortalık tam bir kaosa dönüştü” diye devam ediyordu.

MEE’nin haberini teyit eden başka bir haber ise Joshua (Josh) Breiner imzalı 18 Kasım tarihli Haaretz haberiydi. Breiner, Nova Festivali’nden Kassam’ın önceden haberi olmadığı ve toplu bir etkinlik düzenlendiğini öğrendikten sonra buraya gelmeye karar verdikleri yönünde İsrail güvenlik teşkilatında giderek artan bir değerlendirmenin olduğunu belirtiyordu. Haber, İsrail güvenlik birimlerine dayanıyor. Aktarılan bilgiye göre saldırı sonrası yakalanan saldırganların soruşturma ifadelerine göre saldırı planı Reim merkezine gitmekti.

https://www.perspektif.online/7-ekimde-aslinda-ne-oldu/

 

  • Rüya Ersina UYGUR@RErsina

Karayip adalı Afrikalı yazar,  psikiyatrist, ırkçılık karşıtı düşünür, Frantz Omar Fanon Yahudi nefretine kayıtsız kalanları uyarıyor:   

"Yahudi hakkında kötü şeyler duyduğunuzda kulağınızı açıp dinleyin, insanlar sizin hakkınızda konuşuyor!"

https://twitter.com/RErsina/status/1729408231536005257

 

  • 7 Ekim Sonrası İsrail’de Siyaset – GÖKHAN ÇINKARA

Şu an ise İsrail’de bu sağ ve milliyetçi iktidarın, ulusal güvenliği sağlamada yeteri kadar iyi olmadığı görülüyor. İsrail kamuoyunda sadece sağ siyasete değil ülkenin omurgasını teşkil eden İsrail ordusuna da güven kaybı olduğunu eklemek gerekir. Süreçlerin yönetiminde görülen aksaklıklar, kurumlara olan güveni erozyona uğratıyor. Bu ise toplumsal mobilizasyonun gerekli olduğu savaş zamanlarında güçlükle aşılacak bir durumu imliyor. Birçok analist İsrail’de ordunun alt kısmında görev yapan çoğu kadın gözlemcinin, olayları üstlerine aktardıklarını, fakat askeri kıdemleri ve cinsiyetleri nedeniyle ciddiye alınmadıklarını ifade ediyorlar. Bu sebeple çoğu kişi özür dilemek zorunda kalıyor ve sorumluluğunu üstleniyor. Neticede İsrail’de güvenlik kurumlarının, siyasi liderliğin ve toplumsal sektörlerin arasındaki güven bunalımının 7 Ekim olaylarının nedenlerinden biri olduğu düşünülebilir.

https://kriterdergi.com/dosya-filistin-2/7-ekim-sonrasi-israilde-siyaset

 

  • George Deek@GeorgeDeek

İsrail'deki Araplardan kendileri için hangi kimliğin en önemli olduğunu seçmeleri istendi: Arap, Filistinli, İsrailli veya dindar (Müslüman/Hıristiyan/vs.).

İlk kez İsrail kimliği ilk sırada yer aldı - en önemli kimlik (33,2 %) . Bu oran %21'den (Mayıs 2023) yükseldi.

Son olarak, yalnızca %8,2 ile Filistin Kimliği geldi; bu, yalnızca 6 ay öncesinin yarısı kadardı (16,5 %) .

Dini kimlik oranı Mayıs ayındaki %15,6 seviyesinden %22,6'ya yükselirken, Arap kimliği Mayıs ayındaki %37,5 seviyesinden bugün %32,1'e geriledi.

İsrail-Arap İşbirliği Konrad Adenauer Programının bir parçası olan Tel-Aviv Üniversitesi tarafından yürütülen araştırma.

h/t: @Nadav_Eyal

https://twitter.com/GeorgeDeek/status/1731360044292169961

 

  • ‘İsrail’de muhalefet sokakları hareketlendirebilir. Raam ve Mansur Abbas yeni hükümete katılabilir’ – GÖKHAN ÇINKARA (CEYDA KARAN)

https://sputniknews.com.tr/20231127/1077836284.html

 

  • Aviva Klompas@AvivaKlompas

Maccabi oyuncuları küçük Michael Idan'ın yanında yer aldı. 9 yaşındaki bu çocuk ve kız kardeşi, ebeveynlerinin Hamas tarafından öldürüldüğünü gördüler ve kurtarılıncaya kadar 14 saat boyunca bir dolapta saklandılar. Küçük kız kardeşleri Avigail Gazze'de rehin alındı ve 50 gün sonra serbest bırakıldı.

Ekip Michael'a sevgi gösterdi ve tüm rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulundu. #BeingThemAllHomeNow

https://twitter.com/AvivaKlompas/status/1731379504914772039

 

  • Hamas meselesi... – ZEYNEP GÜRCANLI

Dünya, Hamas’ın “ne olduğuna” ya da “ne olmadığına” ortak bir karar verebilmiş değil. İsrail, Hamas’ı resmen terör örgütü olarak görüyor. Batı cephesindeki ülkeler de, başta ABD ve Avrupalılar olmak üzere, uzun zamandır İsrail’le aynı görüşteler. Gazze krizinde Avrupa ülkeleri içinde yavaş yavaş belirmeye başlayan görüş ayrılıkları, Hamas’ın “terörist olup olmadığı” konusunda değil, İsrail’in Hamas’la mücadelesinde kullandığı “orantısız güç” üzerinde düğümleniyor.

İran ve Ortadoğu’da etkisi altındaki ülkeler ya da vekil güçleri ise Hamas’ın bir “direniş örgütü” olduğunda ısrarlı. Bu cepheye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın defeatle söylediği “Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmiyoruz” çıkışıyla, AK Parti hükümeti de resmen katılmış durumda.

Ancak Erdoğan’ın bu net çıkışının, başta İran ve destekçileri olmak üzere, kimseyi “memnun edemediği” de ortada

Filistin meselesine en duyarlı olması beklenen Arap dünyasının ise Hamas’tan yana bir tavır içinde olmadığının altını çizmek gerekir elbette; Aksine, BM İklim Konferansı’nın düzenlendiği Dubai’de evsahibi Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Mohammed Bin Zayed’in İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u bizzat ağırlaması Arapların nerede durduğunu açıkça ortaya koydu.

İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk yapan Mısır ve Katar’ın ise, Gazze meselesine siyasi bir çözüm bulunduğunda Hamas’la bağları tümden kesmeyi Washington yönetimine taahhüt ettikleri uluslararası basına daha şimdiden sızdı bile.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/hamas-meselesi/718677

 

  • Holokosta başka türlü de bakılabilir – İLTER TURAN

Hamas kalkışması ve İsrail’in bu meydan okumaya karşı olanca sertliğiyle cevap vermesi dünya kamuoyunda bir hayli tartışmaya yol açtı. Hamas’ın terör nitelikli büyük bir eylem yaptığını, İsrail’in ise gelecekte böyle girişimlerle karşı karşıya kalmamayı öngören bir tepki verdiğini tartışmaya gerek yok. Ancak, İsrail’in tepkisinin sertliği, gözlemcilerin dikkatlerini böyle bir tepkiye yol açan Hamas saldırısından bile uzaklaştırdı. İsrail hükümetinin hangi duygular altında hareket ettiğini kavramak için empati yapmak, mesela Türkiye böyle bir eylemle karşılaşsaydı nasıl bir tepki verirdi sorusunu sormak gerekiyor. Ancak maalesef, İsrail’in tepkisi giderek mantıki olmaktan uzaklaşmış, sivil nüfusun yaşadığı yerleşme birimlerini hedef seçmiştir. İsrail Savunma Güçleri, hiç fark gözetmeden insanları evlerinden sürmüş, şehirleri yerle bir etmiş, aralarında kadın ve çocukların yer aldığı günahsız insanları öldürmüştür. Ayrıca yerinden edilen nüfusa tıbbi yardımın, diğer mübrem ihtiyaçların ve gıda ile suyun ulaşmasını da engellemişlerdir.

Başkalarını eleştirmek kolay ama bazı Türklerin kendi tutumlarını da bir gözden geçirmeleri gerekiyor. Türkiye’nin sadık vatandaş olduklarından kuşku duymak için neden bulunmayan bir Musevi nüfusu var. Bu nüfus içinde birçok birey muhtemelen İsrail’in giriştiği eylemlerin kabul edilebilir nitelikte olmadığını düşünüyor ve Filistinlilerin sıkıntılarını da algılıyor. Diğer bazıları da belki Netanyahu’nun politikasına itiraz etmiyor olabilirler. Her Türk vatandaşı gibi, bu vatandaşlarımızın da kendi düşüncelerine sahip olmaları haklarıdır. Hepimize düşen görev her türlü görüşe saygı göstermekle sınırlıdır. Hiçbir grubun topluca kusurluymuş gibi değerlendirilmesi doğru değildir, saygısızca yapılan bir haksızlıktır.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/holokosta-baska-turlu-de-bakilabilir/718686

  • October 7 2023

https://www.youtube.com/@October72023-

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün