Rozita Kasuto ile her telden masallar

Masallardan ilham alınarak üretilmiş, mine ve karışık teknik eserlerle izleyicilerinde hayranlık uyandıran ´Her Telden Masallar´ sergisi, 2-15 Aralık tarihleri arasında, Moda Tasarım Parkı´nda sanatseverleri ağırlıyor. Umut Demirgüç Thurman ile ortaklaşa açtıkları bu serginin başarılı mine sanatçısı Rozita Kasuto ile gazete okurlarımız için söyleştik.

Miryam ŞULAM Söyleşi
13 Aralık 2023 Çarşamba

Rozita Kasuto kimdir?

1965, İstanbul doğumluyum. Evliyim ve kendisiyle gurur duyduğum diş hekimi bir kızım var. Moda Koleji’nin ardından, Tatbiki Güzel Sanatlar İç Mimarlık Bölümünden mezun oldum. O tarihten itibaren ofis ve mobilya mağazaları açarak uygulama/projelendirme konularında çalışmalar yaptım. Üniversitelerin konser - sinema salonları ile İstanbul ve farklı illerde çalışmalarım oldu. 2009’da şirketi kapattığımda, hep ilgimi çeken ve merak ettiğim cam sanatına yönelme şansı buldum. Son sergimi paylaştığım Umut Demirgüç Thurman, beni mine sanatıyla tanıştıran kişidir. Cam Ocağında mine sanatı üzerine eğitimler almaya başladım. Sonrasında, farklı pek çok seminere ve çalışmalara katılarak sevdiğim bu alanda kendimi geliştirdim. Bugüne kadar mine sanatçısı kimliğimle eserlerim çeşitli şenliklerde sergilendi; değerli sanatçıların yanında farklı karma sergilerde de yer aldım.

Her Telden Masallar, Umut Demirgüç Thurman ile ortak serginiz. Nasıl bir araya geldiniz?  

İlk mine sanatı dersimi Umut’tan aldım. Kendisi Texas Üniversitesinde Metal ve Mine Bölümünde eğitim görevlisidir. O ve eşi James Thurman her yıl Cam Ocağı’nda bir yandan dersler verirken, bir yandan da yurtdışından eğitmen programları organize ederler. Sanatın birleştirme gücüyle de aramızda güzel bir dostluk gelişti. Yıllar içinde paylaştıklarımız bizi bu ortak sergiye kadar taşıdı.

Serginizin adı neden Her Telden Masallar?

Sergi fikri ilk ortaya çıktığında, adını ‘Cam Tozlarıyla Dans’ koyacaktık. Daha sonra Umut, Texas’ta masal konusunda düzenlediği bir sergisini İstanbul’a da taşımayı önerdiğinde, bizim sergi konsepti de masallara dönüştü. Masallar, her milletin zihninde varlığıyla çok zengin ve çeşitliliği olan bir konu. Eskiden daha sık evlerde okunan, günümüzde ise kulaktan kulağa aktarılan, unutulmaya yüz tutmuş bu anlatılar, daha sonra büyüklerin bile büyük keyifle toplanıp dinlediği masal anlatıcıları tarafından aktarılmaya başlanmış. Bu sihirli dünyaya ait ‘masalı’, biz de mine sanatı yoluyla anlatmayı seçtik. Benim için ‘Her Telden Masallar’ içerdiği farklı mesajlarla hem ilgi çekici hem de çok eğlenceli bir çalışma oldu. 

Sergide yer alan eserlerinizle ilgili genel bilgi verir misiniz?

Eserlerimin hepsi bakır üzeri mine tekniğiyle üretildi. Fon olarak da kimisi dövülmüş bakır veya nervürlü demir sac, kimisi de kâğıttır. Hepsini, el ile ve karışık tekniklerle ürettim. Mine sanatı basitçe, saf metaller üzerine cam tozlarının serpilerek 820 derecelik özel fırınlarda cam benzeri bir hâle gelmesidir. Eski Mısır’dan beri uygulanan bu sanatta çok değişik teknikler mevcut. Bunların bir kısmını ziyaret ettiğinizde, sergide görebileceksiniz.

Eserlerinizden biri Mevsimleradını almış. Önceden yaptığınız bir röportajda doğadan ilham aldığınızı söylemişsiniz. Bu dört parçadan oluşan eserinizi nasıl yorumlayabiliriz?

‘Mevsimler’ eserimi ilk olarak Denizli Cam Bienali’nde farklı bir yorumla üretmiştim. Çok beğenilip satıldıktan sonra, aynı konuyu farklı bir tarzla yeniden ürettim. Doğa benim için hiç bitmeyen bir ilham kaynağıdır. Her ne kadar biz insanlar ona zarar veriyor da olsak, onun bize yaklaşımını ve döngüsel cevabını sanatımla yansıtmayı seviyorum.

Farklı teknikleri ve renkli telleri bir araya getirdiğiniz, sergi mekânının kapısından girdiğimizde tam karşımızda duran Zümrüd-ü Anka Kuşları’ adlı eseriniz çok etkileyici. Pers Mitolojisinde, Simurg ve Phoenix gibi farklı adlar da taşıyan Zümrüd’ü Anka ile izleyicinize neleri aktarmak istediniz?

Zümrüd-ü Anka hikâyesi, her zaman ilgimi çekmiştir. Kaf Dağının ardına gidip kabuğuna çekilmesi, sonunu bekleyip yanarak ölmesi ve küllerinden yeniden doğması benim için umut sembolüdür. Yaşamda da başarılması güç ideallerin, çalışılıp sonrasında tam olmadığını düşünürken yepyeni ve tam olarak ortaya çıktığını görmek müthiş bir doyum. Bu masalı çocuklarımıza anlatmak sadece iyi bir yönlendirme değil, aynı zamanda umut aşılamaktır diye düşünüyorum.

Dokuz eserinizi sergilediğiniz Her Telden Masallarda, yine dokuz parçadan oluşan Pinokyoadlı çalışmanızla, dokuz sayısının özel bir anlamını mı vurgulamaya çalıştınız?

Dokuz sayısı Türk ve Altay kültüründe önemli bir rakam. Göğün dokuz katı, dokuz oğlu, dokuz kollu çam, dokuz savaşçı, dokuz kavim ve daha birçok şekilde karşımıza çıkar. Ülkemizin coğrafyasıyla diğer kültürleri harmanlayıp dokuz rakamı ile masallardan Pinokyo’ya gönderme yaptım. Sergide, dörtlü bir Pinokyo da var; amacım, onu üç boyutlu çalışarak seyirciye doğru uzanmasını sağlamak.

Bu sergiden sonra, sırada kişisel serginiz var diyebilir miyiz?

2024 yılındaki programımı İstanbul dışındaki karma sergiler dolduruyor olacak. Tarihini henüz belirlemediğim kişisel sergim için de çalışmalarım heyecanla devam ediyor.

İki özel sanatçının eserlerinin yer aldığı bu keyifli serginin son günlerini yakalamaya çalışın. Hepsinin açılımını yapamadığımız diğer eserler hakkında bilgileri sanatçının kendisinden dinlemenizi öneririz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün