YILIN EN İYİ ROMANTİK FİLMİ Yaşam seçimleriyle ilgili evrensel konusuyla ve basit olay örgüsüyle, film hayal kırıklıkları üzerine sarsıcı bir drama. İncelikli, abartısız, dokunaklı, minimalist film, duyarlılık, empati, nostalji, kader temaları üzerine önemli şeyler söylüyor. İyi yazılmış, iyi yönetilmiş, iyi oynanmış, lirik ve kusursuz bir film.
‘PAST LIVES’
Yön. ve Sen: Celine Song
Gör: Shabier Kirchner
Müz: Christopher Bear - Daniel Rossen
Kur: Keith Fraase
Oyn: Greta Lee - Teo Yoo - John Magaro - Ji Hye Yoon-Choi - Kiha Chang
Güney Kore - Kanadalı tiyatro yazarı Celine Song öz yaşamsal öykülü filmi ‘Başka Bir Hayatta / Past Lives’ ile sinemaya müthiş bir başlangıç yapıyor. Son derece samimi ve dürüst bulduğum film yaşanmışlık kokan ilginç konusuyla öne çıkıyor. Song çocukluk yıllarının unutamadığı ilk aşkını ve kendisiyle 20 yıl aradan sonra buluşmasında yaşadıklarını son derece dürüst bir edebi üslupla senaryosuna aktarmış. Bu yıl izlediğim en kaliteli romantik film olarak nitelendireceğim ‘Başka Bir Hayatta’ gücünü gerçek hayattan alan konusundan ve Celine Song’un temiz duygularını, pişmanlıklarını kâğıda dökmedeki samimiyetinden alıyor.
Celine Song’un bu ilk yönetmenlik denemesinde, birbirinden ayrılarak farklı hayatlara sahip olduklarında, ilişkileri üzerine düşünen iki çocukluk arkadaşının 24 yıllık ilişkisini konu alıyor. Bu yarı otobiyografik romantik dramada Song yaşadığı olaylardan esinleniyor. Filmin açılış sahnesinde (final bölümünde tekrarlanan), 24 yıl sonra Güney Koreli mühendis Hai’ı, çocukluk aşkı Nora ve kocası Arthur’u bir New York lokantasında bir araya getiren sahnenin birebir aynısını Song yaşamış. Filmin bu kadar içten ve etkileyici olmasının sebebi otobiyografik oluşundan kaynaklanıyor. Song 12 yaşındayken ailesiyle Kore’den Kanada’ya göç etmişti.
Uzlaşma draması
‘Parasite’ (2019) ile Altın Palmiye Ödülü kazanan Bong Joon Ho, aralarında En İyi Film, En İyi Uluslararası Film Oscar Ödüllerinin olduğu bu filmiyle En İyi Yönetmen ve En İyi Orijinal Senaryo Oscarlarının sahibi oldu. Film ülkesi Güney Kore’ye büyük prestij sağladığı gibi, ‘yılın filmi’ etiketiyle konusunun geçtiği bu ülkeye büyük reklam sağladı. Ertesi yıl Güney Koreli - Amerikalı yönetmen Lee İsaac Chung, ‘Minari’de Arkansas’a yerleşen bir G.Koreli ailenin hayata tutunma savaşını anlattı ve ülkesini gündemde tuttu. Film 73 yaşındaki aktris Youn Yuh-Jung’a bir Oscar getirdi. Amerika’da yaşayan Güney Kore doğumlu Celine Song ilk filmiyle bu yıl G.Kore ve diaspora üzerine filmiyle kendinden bahsettirdi.
Büyük bölümünde Korece konuşulan ‘Başka Bir Hayatta’ bütünüyle Kore kültürüyle ilgili bir film değil. Na Young iken adını Nora olarak değiştiren, Amerikalı bir erkekle evli, kendini Amerikalı bir oyun yazarı olarak gören bir kadın üzerinden, Kore diasporasıyla ilgili bir film izliyoruz. Bu yönüyle film, Amerikan rüyasının peşinden giden Koreli aileyi konu alan ‘Minari’ ile akrabalık taşıyor. Filmde hassas şekilde çizilmiş ana karakterler, ustaca yapılmış insan portreleri aracılığıyla, Song insanlık durumuna ilişkin keskin gözlemler yapıyor. Hoş ama sıradan sayılabilecek karakterlerle, mütevazı mekânlarda çekilen film alçakgönüllülüğü, samimiyetiyle puan topluyor.
Yüreklere hitap eden bu modern romantik filmin iki kahramanı New York’ta bir araya geldikleri bir hafta boyunca kader, aşk, hayatı oluşturan seçimler gibi kavramları tartışıyorlar. Filmin finalindeki yemek sahnesindeki tuhaf bir sessizlik duygusal gerilimi veya bir Uber’i beklemek gibi basit anlar, Song’un etkileyici sinema dili sayesinde müthiş bir güç kazanıyor. Bu hasletleri çiçeği burnunda genç yönetmeni muhakkak izlenmesi gereken bir yetenek yapıyor. Yaşam seçimleriyle ilgili evrensel konusuyla, estetik açıdan da muhteşem film, basit olay örgüsüyle hayal kırıklıkları üzerine sarsıcı bir romantik drama oluyor. Duyarlılık, empati, kader, nostalji, seçimler temaları üzerine önemli tespitlerde bulunan film, incelikli, abartısız, dokunaklı, minimalist bir uzlaşma draması. ‘Başka Bir Hayatta’ iyi yazılmış, yönetilmiş, oynanmış nostaljik, lirik ve kusursuz bir film.
Filmin konusu şöyle: Farklı yollara savrulmuş iki çocukluk arkadaşı, Na Young ile Hai Sung birbirlerine derinden bağlıdır. Sınıfın bu en iyi iki talebesi okuldan sonra genelde eve birlikte yürürler. Na Young’un ailesinin Kanada’ya göç etmesiyle birbirlerinden kopmak zorunda kalırlar. Kore’de yaşamayı sürdüren Hai Sung (Teo Yoo) mühendislik kursundan sonra askerliğini yapar, ardından işe başlar. Her ikisi de geçmişlerinden ve genel konulardan bahsettikleri görüntülü sohbetler aracılığıyla iletişim halinde kalırlar. Bu arada Toronto’ya göç ederken Nora (Greta Lee) adını alan genç kız, yazarlık eğitimi alırken oyun yazarı olarak isim yapmış Amerikalı Yahudi yazar Arthur Zaturansky (John Magaro) ile tanışmış, âşık olarak evlenmiştir.
20 yılın ardından kader iki çocukluk aşkını New York’ta bir araya getirir. Birlikte geçirdikleri bir hafta boyunca aşkları ve geçmişleriyle yüzleşirler. Hai birlikte yaşadığı nişanlısıyla ayrıldığını anlatır. Hai, Nora’nın green card alabilmek için bir Amerikalıyla evlendiği ihtimalini aklından çıkarmaz. Ancak Nora Arthur’u sevdiği için evlendiğini söyler. Hai Sung Arthur ile tanışır. Film iki Korelinin ilişkisinden “gelecek neler bekliyor?” sorusuna cevap arar. Üçlünün çıktıkları akşam yemeğinde Nora başlangıçta Hai’in diyaloglarını kocasına tercüme eder. Ancak kısa zamanda sadece Korece konuşan ikili, Kore’den hiç ayrılmayıp kalsalardı istikballerinin ne olabileceğini konuşurlar.
Geçmiş yaşamlar
Film görkemli final bölümünün en can alıcı sahnelerinin birinde üç kahramanını bir arada gösteren açılış sekansına taşımakla ‘spoiler’ endişesi taşımadığını adeta ilan eder. Film boyunca izleyici yarım kalan bir aşkın filizleneceği beklentisini içine girer. Celine Song kahramanlarını 12’şer yıl arayla iki kez karşılaştırarak bu beklentiyi ustaca kurmayı başarıyor. İlk önce sosyal medyada birbirlerini bulan Hai ile Nora, 12 yıl aradan sonra bedensel olarak yan yana gelirler. Genç sanatçı bu filmiyle “travmaların üstesinden gelmeyebilirsiniz, ancak onlarla yaşamayı öğrenebilirsiniz” gibi bir hayat dersi veriyor. Film “hayatınızdaki ilk aşkınız, ilerdeki dönemlerde ortaya çıkarsa ne yapardınız? Bu karşılaşma mevcut ilişkiniz üzerinde ne gibi etkisi olur?” sorularını soruyor.
Celine Song Güney Kore’de 1988’de film yapımcısı bir baba ve sanatçı bir annenin kızı olarak dünyaya geldi. Ailesiyle 12 yaşındayken Ontario’ya taşındı. Burada psikoloji tahsili, ardından New York’ta Columbia Üniversitesinde oyun yazarlığı öğrenimi yaptı. ‘Endlings’ ve ‘Seagull’ adlı oyunlarıyla, TV dizilerine yazdığı senaryolarla tanındı. Bu ilk filmini, romantik konulardaki başarısıyla bilinen Fransız sinemasına yakın bulan eleştirmenler Jacques Rivette’in klasiklerine benzettiler. Amerikan sinemasında Richard Linklater, Noam Baumbach ve Greta Gerwig’in filmlerine yakın bulanlar oldu. Filmde Koreli parlak talebe Na Young Nobel kazanmayı düşlerken, olgunlaşan Nora Pulitzer Ödülünü hayal ediyor, usta bir tiyatro yazarı olunca gözünü Tony Ödülüne dikiyor.
Bu üçlü aşk üçgeninde Hai, New York’ta bir araya geldiği Nora’ya “benim için sen terk eden, giden biriydin, kocan içinse kalmayı seçen kişisin” der. Filmin en duygusal cümlelerini, her an terk edileceği izlenimi veren Arthur’un ağzından çıkar, Nora’ya melankolik bir dille “Uykunda Korece konuşuyorsun. Rüyalarını anlamadığım bir dilde görüyorsun. Onlar sadece erişemediğim bir yer gibi” der. Filmin ustalıkla işlenmiş temaları arasında iletişim bozukluğu, sessiz kabullenişler, beklentiler, hayal kırıklıkları, platonik ilişkiler gibi temalar var. Filmin başarılı görüntü yönetmeni Shabier Kirchner, Woody Allen’in ‘Annie Hall’undan bu yana New York şehrinin en romantik sinema tasvirini sunuyor.
Filmin mükemmel oyuncu kadrosunda başarma arzusunun temsilcisi Nora rolüyle öne çıkan, 1983 Los Angeles doğumlu oyuncu, yazar ve yapımcı Greta Lee, TV serileri ‘Russian Doll’ ve ‘Girls’ ile, sinema filmleri ‘Sisters’ ve ‘St. Vincent’ ile tanınıyor. ‘Başka Bir Hayatta’daki başarılı performansıyla 10 Mart’ta açıklanacak Oscar adayları arasına girebilir. Filmin iki erkek kahramanından biri olan Hai, yaşam şekliyle, aldığı kararlarla, her şeyi ile orta sınıfa mensup Güney Koreliyi temsil ediyor. Arthur ise olgun, dürüst Amerikan erkeğini. Oyuncu kadrosunun en ünlüsü Teo Yoo, mühendislik eğitimi aldıktan sonra sevgilisiyle hayatını doğduğu topraklarda sürdürmek isteyen Hai’yi canlandırıyor.
Almanya doğumlu 44 yaşındaki aktör, yönetmen ve görüntü yönetmeni Teo Yoo, Park Chan-wook’a geçen yıl Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülünü getiren ‘Ayrılma Kararı / Decision To Leave’in başrol oyuncusuydu. Ayrıca Kirill Serebrennikov’un ‘Leto’sunun (2018) aralarında bulunduğu 25’in üstünde filmde oynadı. 40 yaşındaki Amerikalı aktör John Magaro iki arada bir derede kalmış koca rolünün hakkını veriyor. En İyi Uyarlama Senaryo Ödüllü ‘The Big Short’ta (2015), Kelly Reichardt’ın ‘İlk İnek / First Cow’ (2019), Todd Haynes’in ‘Carol’ (2015) gibi önemli filmlerde oynadı.