David Fincher'in son filmi 'THE KILLER' NETFLIX'te

Kiralık katil filmlerine yenilik getirmeyen filmde, Fincher atmosfer yaratmadaki becerisi ve insan ruhunun karanlığını ortaya çıkarma konusundaki ustalığıyla ´The Killer´i ilgiyle izlenen bir film yapıyor. Film bir kiralık katilin şiddet dolu dünyası üzerinden, karanlıkta kalmaya özen gösteren patronlara ulaşarak güç ve iktidarın kimin elinde olduğunu sorguluyor. Bu rolde Michael Fassbender muhteşem.

Viktor APALAÇİ Sanat
20 Aralık 2023 Çarşamba

Hedefini ıskalayan katil

‘THE KILLER’

Yön: David Fincher

Sen: Andrew Kevin Walker

Gör: Eric Messerschmidt

Müz: Trent Reznor - Atticus Ross

Kur: Kirk Baxter

Oyn: Michael Fassbender - Arliss Howard - Charles Parnel - Kerry O’Malley - Sala Baker - Tilda Swinton

Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında David Fincher’in ‘Mank’tan üç yıl sonra yaptığı filmi ‘The Killer’ NETFLIX’te gösterime girdi. Yönetmenin başyapıtı ‘Seven’da işbirliği yaptığı Andrew Kevin Walker’in, Alexis Nolan’ın yazdığı, Luc Jacamon’un çizdiği grafik roman serisinden uyarladığı senaryo bir tetikçinin kendini içinde bulduğu uluslararası insan avını anlatıyor. Deneyimli tetikçi üstlendiği hedefini ıskalayınca işverenleri kendisiyle zorlu bir savaşın içine girer.

Tıpkı ‘Mank’ta olduğu gibi ekimde sınırlı bir sinema gösterimi sonrası NETFLIX’te yayına giren ‘The Killer’ın iki saatlik süresinde Michael Fassbender ekrandan ayrılmıyor.

Mesleğinin ehli olmakla içten içe övünen bu profesyonel suikastçının aldığı son işle açılışını yapan filmde, anlatıcı olarak da bu soğukkanlı katilin iç sesini dinliyoruz. Kimseye güvenmediği, insanlarla az konuştuğu için iç sesiyle hesaplaşmayı tercih eden katilin bu sayede hayata bakışını da öğreniyoruz. Derinlikten yoksun bir senaryoyla yola çıkan Fincher, atmosfer yaratmadaki becerisi ve insan ruhunun karanlığını açığa çıkarma konusundaki ustalığıyla ‘The Killer’ı ilgiyle izlenen bir film yapıyor. Film bir kiralık katilin şiddet dünyası üzerinden, karanlıkta kalmaya özen gösteren suç dünyasının narsist baronları patronlarına ulaşarak güç ve iktidarın kimin elinde olduğunu sorguluyor.

Soğukkanlı öldürme makinesi

Aynı isimli Fransız çizgi roman serisine dayanan film ABD, Fransa ve Dominik Cumhuriyeti’nde geçiyor. Klişe senaryosuyla film ortalarına doğru tempo kaybedip durgunlaşıyor. Ancak neo noir türünün ustası Fincher psikolojik aksiyon gerilimlerindeki bilinen mizansen ustalığıyla durumu toparlayıp filmini sürprizli ve nefes kesici finaline taşıyor. Kiralık katil sineması geleneğine yenilik getirmeyen içeriğine rağmen ‘The Killer’ izlenmeyi hak eden bir film. Türün başyapıtlarını Fransız sinemasının kara film ustası Jean-Pierre Melville, ‘Kiralık Katil / Le Samourai’ (1967-Alain Delon), ‘İkinci Soluk / Le Deuxieme Souffle’ (1966) gibi filmlerinde duygusuz, son derece titiz ve temkinli, robotlaşmış kiralık katil tiplemeleriyle ünlenmişti. Kiralık katilleri, Jim Jarmush’un ‘Hayalet Köpek / Ghost Dog: The Way of The Samourai’ (1999) filminde Oscar’lı aktör Forest Whiteker, Antoine Fuqua’nın ‘Tetikçi / Shooter’ında (2007) Mark Wahlberg oynamıştı. Lawrence Kasdan’ın ‘Ateşli Vücutlar / Body Heat’in (1981) dışında türün ilginç bir filmi Anton Corbjin’in ‘Centilmen / The American’ıydı (2010). Filmde emekliliğini küçük bir İtalyan kasabasında geçirmeyi hayal eden kiralık katili George Clooney canlandırıyordu.

Ayağı kırık, tekerlekli sandalyesindeki James Stewart’ın karşı apartmandaki komşusunu dürbünle izlediği Alfred Hitchcock’un ‘Arka Pencere / Rear Window’daki klasikleşmiş sekansına gönderme yapan bir sahneyle açılıyor ‘The Killer’. Yalnız, soğuk, sessiz, pişmanlıktan arınmış tetikçi (Michael Fassbender) uzun namlulu tüfeğiyle Paris’te bir apartmandan, hedefini vurmak için en uygun pozisyonu kollamaktadır. Hedefini ıskalayıp günahsız birini kurşunlayınca kariyerinin ilk hatasını yapmıştır. Kendisine verilen görevi yerine getirmek için dünyayı dolaşan katil, işlediği bunca cinayetin ardından radikal bir karar alma aşamasındadır. Yaptıklarından dolayı vicdan azabı çekmeye başlayan ve bu hayattan vazgeçip vazgeçmemek konusunda kararsız kalan katil, verilen son görevde başarısız olunca kendisini zor bir sürecin içinde bulur.                                                                                   Hedefini kıl payı ıskaladığı önemli bir görevden sonra ters giden bir işin ardından katil, kişisel olmadığını iddia ettiği uluslararası bir intikam avıyla işverenlerine karşı bir savaş başlatma durumunda kalır. Zira işvereni Santo Domingo’daki evini basıp, onu bulamayınca, konuşturamadığı sevgilisini hastanelik etmiştir. Katil bu saldırının ardında kimlerin olduğunu öğrenmek ve gereğini yapmak durumundadır. İntikam ve hesaplaşma güdüsüyle, katil çok iyi korunan işverenlerine, tüm engelleri aşarak ulaşmak zorundadır. Bunların arasında (kısacık rolüne rağmen) kilit konumundaki Tilda Swinton’un canlandırdığı aracı da vardır. İdeali ölümden dönen sevgilisiyle güvenli bir hayat kurmaktır. Soğukkanlı bir öldürme makinesi olan melankolik ve sosyopat kiralık katilimiz tetiği çekmeye hazırlanırken hep The Smiths’in şarkılarını dinleyerek konsantre olmak gibi bir alışkanlığı vardır.                                                                            

Kiralık katilin intikamı

Filmin müzik partisyonunu hazırlayan Trent Reznor - Atticus Ross ikilisi kariyerlerindeki iki Oscar ödülünün ilkini David Fincher’in ‘The Social Network’ (2010) filminde almıştı. ‘The Killer’de düşük tempolu ancak canlı ve ses efektleriyle karışan müzikleriyle öne çıkıyorlar. Filmin görüntü yönetmeni Eric Masserschmidt, Fincher ile ‘Gone Girl’de birlikte çalışmış, yönetmenin bir önceki siyah-beyaz filmi ‘Mank’taki çalışmasıyla kariyerinin tek Oscar Ödülünü kazanmıştı.

Filmin önemli kozlarından biri olan Michael Fassbender, kiralık katil rolüne ruh ve inandırıcılık katarak rol için biçilmiş kaftan olduğunu kanıtlıyor. 46 yaşındaki Alman aktör, iki Steve McQueen filmindeki görkemli performanslarından bu yana en iyi kompozisyonunu bu filmde çiziyor. Cannes Festivali’nde Altın Kamera Ödülü alan ‘Açlık / Hunger’da Fassbender İRA militanı Bobby Sands’ı canlandırmıştı. İkinci Steve McQueen filmi ‘Utanç /Shame’de ise seks bağımlısı yakışıklı beyaz yakalı New Yorklu rolündeydi.

1962 Denver doğumlu yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı David Fincher psikolojik gerilim türündeki filmleriyle ünlendi. Filmleri En İyi Yönetmen Oscar adaylığı dâhil, 40 Akademi Ödülüne aday gösterildi. Onursal César Ödülü ve En İyi Yönetmen Bafta Ödülü kazanan Fincher’in önemli film festivallerinin birinden kazanılmış ödülü yok. İlk uzun metrajlı filmi 1992 tarihli ‘Alien’ serinin üçüncü filmiydi. Ardından yaptığı suç draması ‘Seven’ (1995), türünün en iyi örneklerinden biri olarak gösterilir. Dördüncü filmi, ‘kült film’ mertebesindeki ‘Dövüş Kulübü / Fight Club’ (1999) kariyerinin en parlak örneklerinden biridir. Cinayet gerilimi ‘Panik Odası / Panic Room’ (2002), cinayet draması ‘Zodiac’ın (2007) arkasından gelen ‘The Curious Case of Benjamin Button’ (2008) özgün konusuyla, hayatını tersten başlayarak bebekliğe doğru yaşlanan bir adamın öyküsü olarak ilgi çekti. Mark Zuckerberg’i odağına alan biyografik drama ‘The Social Network’ (2010) senaryo yazarı Aaaron Sorkin’in dâhil olduğu üç Oscar Ödülü kazandı. ‘Ejderha Dövmeli Kız / The Girl With Dragon Tatoo’ (2011) İsveçli yazar Stieg Larsson’un ünlü romanlarından birinin sinema uyarlamasıydı. Gerilim draması ‘Gone Girl’den (2014) sonra gelen ‘Mank’ (2020) ünlü senaryo yazarı Herman Mankiewicz’in ‘Yurttaş Kane / Citizen Kane’in senaryosunu yazdığı sancılı döneme odaklanmıştı.

David Fincher’in son filmi ‘Killer’ı NETFLIX’te izlemek mümkün.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün