Manto

Bahar AKPINAR Perspektif
20 Aralık 2023 Çarşamba

Londra yazının bunaltıcı ağustos günlerinden birinde bir mağazayı dolaşırken, ince tiril tiril yazlıkların yanında yeni sezon mantoların yer aldığını görüp o tarafa doğru çekildim. Sıcak havada kimse mantolarla ilgilenmediğinden o bölüm daha tenhaydı. Öylesine bakınırken içlerinden biri ilgimi çekti. Sade, güzel bir kumaşı, düzgün kesimi ve özenli dikişi olan manto tam tarzıma uygun bir parçaydı. Bu denk gelişe karşı koyamadım. Biraz serinleyip bir parça soluklanmak maksadıyla girdiğim mağazada kendimi yüzde yüz yün mantoları denerken buldum. Beğendim de. Ancak sıcak havanın getirdiği ruh haliyle almaktan vazgeçtim. Bilhassa kadınların beni anlayacağı şekilde eve gelir gelmez de pişman oldum. Tarzıma o kadar uyan, arasam bulamayacağım, üstüne üstlük uygun fiyatlı bir şeyi neden bırakmıştım? Hem Londra’da hava birkaç haftaya değişecekti.

Öyle de oldu. Eylül sonu bu sefer hiç aranmadan kalkıp mağazaya gittim. Başka reyonlarla ilgilenmeden doğruca o tarafa doğru ilerledim. Ne var ki yeni ve daha kalın modeller gelmiş, beğendiğim manto tükenmişti. Kendi kendime söylenirken o gün beğenip bıraktığım mantoyu buluverdim. Hepsi satılmış, bir tek benim beğendiğim kalmıştı. Hayatımın en hızlı alışverişlerinden birini yapıp eve geldim. Gördüğüm ilk andan beri beni çeken mantonun kulağıma aşina gelen ama daha önce hiç duymadığım markasını araştırıp diğer ürünlerini de görmek istedim. Farhi markasıyla tanışmam böyle oldu. Ne var ki o manto beni farklı ürünler yerine Türkiye’ye getirdi. Sefarad Yahudi’si bir aileden gelen Nicole ve Moris Fahri’den böylelikle haberim oldu. Bilenleriniz mutlaka vardır. Bilmeyenler için yılın son yazısında Nicole ve Moris Farhi’den bahsetmek istedim.

Nicole Farhi, ailenin I.Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’den Fransa’ya göç eden kolundan geliyor. Fransa’da doğup büyüyen çok yönlü bir tasarımcı. 1960’larda Paris’te moda tasarımı ve sanat üzerine eğitim alan Farhi aynı zamanda bir heykeltıraş. Paris’teki değişimi ateşleyen heyecan ve kargaşa dolu öğrenci olaylarına aktif biçimde katılan Nicole Farhi o günleri, “Kendi aramızda durmadan konuşuyorduk. Bazıları işe yaramaz fikirlerdi ama vazgeçmiyorduk. Feminist olmak önemliydi, isyan etmek, karşı çıkmak, harekete geçmek önemliydi. Bizler sözümüzü söylemek, değişim yaratan nesil olmak istedik” diyerek anlatıyor.

Bu sözleri Farhi’nin moda anlayışında da görmek mümkün. Farhi’nin tasarımlarına baktığımızda kadınları zayıf olmaya iten moda sektöründe, tercihini doğal olandan yana kullanmış olduğunu görüyoruz. Koleksiyonunda her sezon değişen modeller yok. Aksine, mevcut bir tarza sahip olanların ara sıra kendi zevklerine uygun eklemeler yapacağı bir anlayış hakim. Söyleşilerinden birinde “İnsan kendi tarzını bulduğunda buna devam eder. Bazen bir kazak veya yeni bir ceket ekler ama çok daha fazlasını değil” diyerek özetliyor. İnsanları daha çok tüketmeye, eskimeyeni bırakıp moda diye sunulanı almaya iten bir sektör için sıra dışı bir duruş. Bu tarzı oluşturmasında annesiyle yaz tatillerini geçirdiği Türkiye’de birlikte olduğu teyzelerinin özel bir yeri olduğunu belirtiyor.

1969’da evlenerek İngiltere’ye yerleşen Nicole Farhi uzun yıllar French Connection markasının baş tasarımcısı olarak çalıştıktan sonra kendi markasını kuruyor. Ünlü oyun yazarı David Hare ile evli olan Farhi insanların birbirine benzer üniformalarla dolaşmaları yerine, oldukları gibi olmakta özgür hissetmelerinin önemine vurgu yapan bir tasarımcı. Bunu okuduğun zaman ağustos sıcağında karşıma çıkan o mantoyu neden bu kadar sevdiğimi anladım. İngiliz moda endüstrisine yaptığı katkılar nedeniyle 2007 yılında The Most Excellent Order of British Empire (MBE) nişanı, 2010 yılında Légion D'honneur madalyası ile ödüllendirilen Farhi’nin bir süredir moda tasarımından çok heykele ağırlık verdiğini söyleyerek bu bölümü kapatıp, kuzeni Moris Farhi’den bahsedelim.

1935 yılında Ankara’da doğan Moris Farhi, Robert Kolej'deki eğitiminin ardından 1954’te Londra'daki Royal Academy of Dramatic Art’a giderek yaşamına İngiltere’de devam eden bir yazar. Senaryo, roman ve şiir türlerinde eserler veren Moris Farhi her ne kadar eserlerini   İngilizce olarak kaleme alsa da Türk kimliği her zaman vurguladığı görülür. Sefarad kökleri ve doğduğu topraklarla bağını hayatı boyunca diri tuttuğu belirtilen Moris Farhi için çocukluğuna damga vuran anıları ve 1950’lerin Türkiye’sinin önemli yer tuttuğu görülür. 1972 yılında yayımlanan ilk romanı The Pleasure of Your Death'le başlayan kariyerinde Türkçede de yayınlanan Journey Through the Wilderness, Young Turk ve A Designated Man gibi romanlarıyla dünya çapında ödüller kazanan Farhi 1994-1997 arasında Uluslararası PEN’in Hapishanedeki Yazarlar Komitesinin İngiltere yöneticiliğini yaptığını görüyoruz. 1997-2000 yılları arasında bu defa PEN’in Yazışma Komitesinde görev alan Moris Farhi kuzeni Nicole Farhi gibi, 2001 MBE nişanı ile ödüllendirilir. 5 Mart 2019’da aramızdan ayrılan Moris Farhi, bir söyleşisinde şiiri yazma nedeninin sorulduğu soruya, “Daha iyi, şefkatli, barışçı ve eşit bir dünyaya olan açlık” olarak cevap verir.

İşte Londra’nın o sıcak yaz günü karşıma çıkıp beni memlekete götüren mantomdan öğrendiklerim bunlar. Yeni yıl dileklerimi Nicole ve Moris Farhi’nin bana kattıklarıyla dile getireyim. Dilerim yeni yılda daha iyi, daha şefkatli, barışçı ve eşit bir dünyada, olduğumuz gibi olma özgürlüğü içinde kardeşçe yaşarız. Ve dilerim ruhlarımız hiç üşümez. Hepinize iyi bir yıl diliyorum.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün