Yahudi halkının tarihini ve mirasını incelediğimizde, Yahudiliğin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile derinden bağlantılı olduğunu görüyoruz. Mizrahiler, Yahudi halkının 4000 yıl önceki başlangıcından bu yana Ortadoğu ve Kuzey Afrika´yı hiç terk etmemiş Yahudilerdir.
Yahudi halkının tarihini ve mirasını incelediğimizde, Yahudiliğin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile derinden bağlantılı olduğunu görüyoruz: Sara ve Avraam Avinu, bugün Irak olan Mezopotamya’dan geldiler. İlk yeşivaların olduğu ve Babillilerin yaşadığı topraklarda Talmud yazıldı ve geliştirildi. Purim Bayramı, eski İran (Pers) Yahudilerinin kurtuluşunu kutluyor. Pesah Bayramı ise eski Mısır Yahudilerinin hikâyelerini anlatıyor. İbranice Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da diğer semitik dillerle gelişmişti. Dolayısıyla Yahudi duaları ve tatil döngüleri o bölgenin iklimini yansıtır. Bu nedenle, Yahudilerin en son nerede yaşadıklarına bakılmaksızın, tüm Yahudilerin kökleri Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dadır. Bazı toplulukların elbette bu bölgeyle daha yeni bağları var: Mizrahiler ve Sefaradlar aslında birbirleriyle karıştırılan iki ayrı topluluktur.
Yahudi halkının başlangıçları
Mizrahiler, Yahudi halkının 4000 yıl önceki başlangıcından bu yana Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı hiç terk etmemiş Yahudilerdir. MÖ 586’da Babil İmparatorluğu (eski Irak), eski İsrail’in güney bölgesi olan Yehuda’yı fethetti. Babilliler İsrail topraklarını işgal ettiler ve Yahudileri esir olarak Babil’e sürgün ettiler. Yaklaşık 70 yıl sonra Pers İmparatorluğu (eski İran), Babil İmparatorluğunu fethetti ve Yahudilerin İsrail topraklarına dönmelerine izin verdi. Ancak Pers yönetimi altında özgürlük teklif edilen ve harabe halindeki Yehuda bölgesinde, toplumu yeniden inşa etme görevinden korkan Yahudilerin çoğu Babil’de kaldı.
Bir kısım Yahudi, Ezra, Nehemya ve Prens Zerubavel önderliğinde İsrail topraklarına dönerek, II. Bet Amikdaş’ı yeniden inşa ettiler. Geçen 70 yılda ülkede sahipsiz kalmış Yahudileri bir araya getirdiler. Yeniden Tora öğrenimi başladı. Karışık yapılmış evlilikler feshedildi. Yeni Yahudi aileleri kuruldu. İsrail’deki Yahudi varlığı yeniden tüm şartlarıyla canlandırıldı. Sonraki bin yıl boyunca Yahudilerin bir kısmı Irak ve İran’da kaldı ve bir kısmı bölgedeki komşu topraklara (bugünkü Suriye, Yemen ve Mısır dâhil) ya da Orta ve Doğu Asya’daki topraklara (Hindistan, Çin, Afganistan ve Asya’nın diğer bölgelerine) göç ettiler.
Sefaradlar, Pers İmparatorluğunun Babil İmparatorluğunu fethetmesinden sonra, İsrail’i yeniden inşa etmeyi seçen Yahudi soyundan gelir. Yaklaşık yarım milenyum sonra, Roma İmparatorluğu eski İsrail’i ikinci kez fethederek ulusun çoğunu katletti ve geri kalan kısmını köle olarak Roma’ya götürdü. Roma İmparatorluğu çökünce bu esirlerin torunları Avrupa kıtasının çeşitli bölgelerine göç ettiler. Birçoğu İspanya’ya (Sefarad) ve Portekiz’e yerleşti. Burada 1492’deki İspanyol engizisyonu ve bundan kısa bir süre sonra Portekiz engizisyonu sonucu sınır dışı edilmelerine kadar başarılı bir dönem geçirdiler.
Bu dönemlerde Hıristiyan ülkelerde yaşayan Yahudiler ayrımcılık ve zorluklarla karşı karşıya kaldı. Avrupa’daki zulümden kaçan bazı Yahudiler, Orta ve Güney Amerika’nın yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz bölgelerine yerleştiler. Osmanlı yönetimindeki Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine kaçan Sefaradlar, aileleri binlerce yıldır o bölgede yaşayan Mizrahilerle birleşti.
20. yüzyılın başlarında yeniden Yahudilere karşı başlayan şiddet, Ortadoğu bölgesindeki toplulukları bir kez daha kaçmaya zorladı ve çoğunlukla İsrail, Fransa, İngiltere ve Amerika’ya mülteci olarak geldiler. İsrail’de Ortadoğulu ve Kuzey Afrikalı Yahudiler, 1990’lardaki kitlesel göçe kadar yıllardır Yahudi nüfusunun çoğunluğunu oluşturuyordu; sayıları Yahudi nüfusunun yüzde 70’ine kadar ulaşıyordu. 1990’lı yılların başlangıcında gerçekleşen Rusya Yahudilerinin toplu göçünden sonra, Mizrahi Yahudileri şu anda İsrail’deki Yahudi nüfusunun yarısını oluşturuyor.
Dünyadaki Mizrahi Yahudileri
Dünyanın geri kalanında Mizrahi Yahudileri Paris, Londra, Montreal, Los Angeles, Brooklyn ve Mexico City gibi metropollerde güçlü bir varlığa sahip. Mizrahiler ve Sefaradlar son beş yüz yıla ait ortak tarihten fazlasını paylaşıyor. Mizrahi ve Sefarad dini liderler geleneksel olarak Yahudi hukukunun (Alaha) daha hoşgörülü bir yorumunu takip ederek, ‘humra’dan (sertlik veya katılık) ziyade ‘hesed’i (merhamet) vurgulamışlardır.
Bu tür temel benzerliklere rağmen, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Mizrahileri ve Sefaradlar farklı kültürel gelenekleri koruyorlar. Mizrahi ve Sefarad dua kitapları şekil ve içerik olarak birbirine yakın olsa da aynı değildir. Örneğin, Mizrahi duaları genellikle çeyrek tonlarda söylenirken, Sefarad duaları daha çok Güney Avrupa havasına sahiptir. Üstelik geleneksel olarak sinagogda Sefarad dualarına batı tarzı bir koro eşlik eder.
Mizrahi Yahudileri geleneksel olarak İbranice ve yerel Arap lehçesini harmanlayan bir dil olarak Yahudi Arapçası konuşuyordu. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki bazı Sefarad Yahudileri bu dili öğrenip konuşurken, aynı zamanda İbranice ve İspanyolcanın karışımı olan Ladino’yu da konuşuyorlardı. İspanya ya da Portekiz’de geçmişi olmayan Mizrahilerin genel olarak Ladino dili yoktu.
Sefarad göçünün zayıf olduğu bazı bölgelerde Sefaradlar, ağırlıklı olarak Mizrahi topluluklarına asimile oldu, tüm Mizrahi geleneklerini benimsedi. Sefarad mirasının sadece bir kısmını (mesela İspanyolcaya benzeyen isimler gibi) korudu. Ancak Fas gibi ülkelere İspanyol ve Portekiz Yahudileri gruplar halinde geldi ve Sefarad topluluğu, Mizrahi topluluğundan ayrı kalarak kendi sinagoglarını ve okullarını kurdu.
Topluluklardaki çeşitlilik
Mizrahi ve Sefarad toplulukları arasında bile ülkeden ülkeye kültürel farklılıklar vardı. Purim’de Iraklı Yahudilerde, evden eve dolaşan ve aileleri eğlendiren müzisyenler gezinirken, Mısırlı Yahudiler, Yahudi mahallesini tam günlük bir bayram tatili olarak kapatırlardı. Şabat’ta Faslı Yahudiler hamin (baharatlı et yahnisi) hazırlarken, Yemenli Yahudiler diğer yiyeceklerin yanı sıra şowea (baharatlı kavrulmuş et) hazırlıyordu.
Mizrahi ve Sefarad Yahudileri, Kuzey Amerika’daki Yahudilerin azınlığını teşkil ettiklerinden, onların mirasları, Orta ve Doğu Avrupa’dan gelmiş olan (Aşkenazlar olarak bilinir) birçok Kuzey Amerika Yahudi’sine yabancı olmaya devam ediyor. Ancak dünya çok kültürlülüğü benimsemeye başladığı gibi, Yahudi toplumu da kendi insanları arasında var olan muhteşem kültürel çeşitliliği kabul etmeye ve kutlamaya başladı.