Auschwitz´e giden trenlerden firar eden insanlar hakkında öyküler vardır. Ayrıca bu kamptan kaçmak isteyip, başarılı ve başarısız olanların hikayeleri de bilinir. Ancak bu, Auschwitz´te tutuklu kalmak için gönüllü olan, orada gördüklerini anlatmak için yaşayan bir adamın öyküsü.
Öykünün yazarı olan 4859 No’lu tutuklu, temerküz ve ölüm kampına, tüyler ürpertici anılarını yazmak ve bu ‘diğer gezegende’ bir yeraltı direnişi organize etmek için gönüllü olarak gitmişti. Amacı, bir tutuklu isyanı ve kitle firarı oluşturmaktı.
Yeraltı Tajina Armia Polska (Gizli Polonya Ordusu) askeri olarak, kampa gönderilebilmek için Naziler tarafından ele geçirilmek için tutuklu oldu. Kampın kayıtlarına göre Tutuklu 4859 olarak tespit edilmişti; ismi de sahte evraklarına istinaden ‘Tomasz Serafinski’ idi. Aslında adı Witold Pilecki idi ve bu kez, Nazilerle savaştığı ilk kez de değildi.
Witold, 13 Mayıs 1901’de Rus İmparatorluğu’nun Karelia bölgesinde doğmuştu; ailesi, Ocak Ayı Ayaklanması olarak bilinen 1863-1864’teki Polonya isyanından sonra oraya sürgün edilmişti. Dedesi Joseph, isyandaki rolü nedeniyle, Sibirya’ya yedi yıl için sürgün edilmişti. Witold, Sovyet işgalinde bizzat kendisi isyan etmek istemişti; daha sonraları bu arzusu daha da arttı.
Witold, Auschwitz’e önemli bir askeri deneyimle geldi; Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Witold, Polonya bireysel savunma birliklerine katıldı ve Vilna’yı savunmak için Sovyet Kızıl Ordusu’na katıldı. 1919-1921 arasında cereyan eden Polonya-Sovyet Savaşı’nda Polonya ordusuna katıldı, birkaç muharebeye katıldı ve kahramanlığı nedeniyle, iki defa madalya ile takdir edildi. Savaştan sonra Witold, terhis edildi, Maria ile evlendi ve aile çiftliği için uğraştı. Çiftin, Andrzej ve Zofia adlı iki çocuğu oldu ve görünüşe göre, işler normale dönmeye başladı.
Witold Pilecki II. Dünya Savaşı’nda Polonya ordusuna katıldı
Ağustos 1939’da Avrupa’nın üzerinde tekrar savaş bulutları görülmeye başlandı. Witold, orduya yazıldı ve bir süvari birliğinin başına getirildi. Ⅱ. Dünya Savaşı’nın patlaması ile birlikte, birliği kahramanca çarpıştı ve ciddi kayıplara uğradı. Ancak bazı başarılar da vardı. 1939 Eylül’ündeki bir harekâtta Witold ve adamları birkaç Alman tankını tahrip ettiler ve iki uçaklarını düşürdüler. Aynı ayın sonlarına doğru, Sovyetler Birliği Doğu Polonya’yı, daha evvel Nazi Almanya’sı ile imzalanmış Molotov-Ribbentrop Antlaşması uyarınca istila etti. Sovyetlerin bu hücumu karşısında Pilecki’nin savaştığı Polonya birliği dağıtıldı ve Witold Varşova’ya geri döndü. Kasım 1939’da Pilecki ve komutanı Tajna, Armia Polska’yı Varşova’da kurdular; bu, ülkede Nazilere karşı savaşmak için kurulmuş ilk yeraltı gücüydü. Örgüt; adam aldı, silah stoku yaptı ve etkinliklerini Polonya’nın başka kentlerine de yaydı. 1940’ta örgütün adam sayısı 8.000’i aşmıştı. Auschwitz’deki kamp, 1940 yılında Nazi rejimine muhalif olan ve özellikle Polonya olmak üzere işgal edilmiş Avrupa ülkelerinden toplanan kişiler için bir hapishane kampı olarak tasarlanmıştı. Kamp, Sovyet savaş esirleri, siyasal tutuklular, Yahudi köle işçiler ve diğerleri ile doldurulmuştu. Ancak daha sonraları bu kamp, Nazilerin en büyük temerküz ve imha kampına dönüştü.
Tomasz Serafinski kampta iş başında
1940’ta Auschwitz, henüz ‘sıradan’ bir kamp iken, Pilecki, bu tesislere bir mahpus olarak girebilmek amacı ile Nazilerin eline düşmeye gönüllü oldu. Onun görevi; kamptaki yaşam hakkında raporlar göndermek ve ayrıca mahkûmları bir Nazi karşıtı yeraltı faaliyet için örgütlemekti. Kendisine sahte evraklar sağlandı ve görevine başladı.
‘Tomasz Serafinski’ kampa getirilince, hemen mahkûmları bir yeraltı iş birliği için teşvik etmeye, kader arkadaşlarına ortak yardımlaşmayı öğretmeye ve bu arada da ‘dışarıya’ raporlar göndermeye başladı.
Başlarda örgütün üyeleri, sadece ölen veya katledilen mahkûmların adını paylaşıyordu. Sonraları daha ayrıntılı raporlar gelmeye başladı; bunlarda kamp personelinin mahkûmları istismar ettiği bilgisi de vardı. Yeraltı örgütü; kampa yiyecek, giysi ve ilaç kaçırıyor ve Polonya yeraltı örgütüyle birlikte bir mahkûmlar isyanı planlamaya çalışıyordu. Bu örgütler, Nazi nöbetçilerini devirip mahkûmları serbest bırakmak istiyordu. 1941 Ağustos’unda ‘Serafinski’, Sovyet mahkûmlarının zehirli gaz kullanılarak öldürüldüğünü gördü. Bu yöntem, Nazilerin muhtemelen öldürmek için kullandıkları ilk yöntemlerdendi. Kullanılan gaz, Prusik Asit veya hidrojen siyanürdü.
Pilecki, bunu kendisine bildiren mahpusların adını ve cesetleri kaldıran sağlık ekiplerinin korkunç betimlemelerini de not etti. Pilecki, daha sonra gaz odalarını ve krematoryumların ve imha edilmek üzere kampa gidecek artan sayıda getirilen mahkûmlardan da bahsetti.
Raporlar, İngiltere’ye Polonya Yeraltı Örgütü vasıtasıyla gönderiliyordu ancak bunlara inanılmıyordu. İngilizler, Pilecki’nin uydurduğunu ve rakamları ‘şişirdiğini’ ve böylece onları harekete geçirmek istediğine inanıyorlardı. Witold, dışarıdan yardımcı gelmeyeceğine ve planlanan isyanın işe yaramayacağını anlayınca, firar etmeye karar verdi.
Pilecki Almanlardan çaldığı evraklarla firar etti.
Auschwitz’de 945 gün mahpus kaldıktan sonra, 26 Nisan 1943 günü gece geç vakit Pilecki, iki arkadaşıyla beraber kamptan firar etti; gece vardiyasında kampın dışındaki fırında görevliydiler. Pilecki ve arkadaşları, nöbetçiyi devre dışı bırakıp kaçmayı başardılar; bu arada Almanlardan çaldıkları evrakları da beraberlerinde götürdüler; yanlarında yakalandıkları takdirde yutmak için siyanür hapları da vardı. Mahalli yerleşimciler sayesinde, kamptan süratle uzaklaştılar ve Varşova’ya ulaştılar.
Pilecki, Polonya Ulusal Ordusu’ndaki Chobry Ⅱ Alayı’na katıldı; bu birlik, savaş esnasındaki temel Polonya yeraltı teşkilatıydı ve Varşova Ayaklanması’nda rol almıştı (Varşova Gettosu Ayaklanması ile karıştırılmamalıdır). Pilecki’nin yönettiği birlik, Almanlara ciddi kayıplar verdirdi. Ayaklanmanın başarısızlığa uğramasından sonra Pilecki, Nazilerin eline düştü ve savaşın geri kalan kısmını POW kamplarında geçirdi. Savaş da, Polonya’nın Sovyetler tarafından işgali ile bitti. Witold Pilecki, Polonyalı vatandaşların Sovyet güçleri tarafından istismar edildiğine dair bilgileri derledi ve Batı’ya iletti. Ayrıca, Auschwitz hatıralarını da organize bir raporda derledi.
8 Mayıs 1947’de Witold Pilecki, Polonya-Sovyet Gizli Servisi tarafından tutuklandı; sorgulandı ve vahşice işkence gördü- o kadar ki, çektiği ıstırap, Auschwitz’de yaşadığı her şeyden daha da kötüydü. Resimli roman ‘Episodes from Auschwitz: Witold Report’, Pilecki sorgulanmasını ve ona yapılan işkenceyi betimleyen resimler ile açılır. 3 Mart 1948’de Pilecki ve üç arkadaşı için Batı ve sürgündeki Polonya hükümeti için casuslukla suçlandıkları göstermelik bir mahkeme oluşturuldu. Pilecki ölüme mahkûm edildi ve cezası, aynı ayın 25’inde Varşova'daki Mokotow Tutukevi’nde infaz edildi; cesedi ise muhtemelen Varşova’daki Powazki Askeri Mezarlığında bir toplu mezara gömüldü. Komünist yönetim, daha sonraki on yıllarda onun adından ve eylemlerinden bahsedilmesini yasakladı. Ancak 1 Ekim 1990’da Polonya Komünist Hükümeti’nin devrilmesinden sonra, Pilecki ve arkadaşlarının itibarı iade edildi ve Pilecki ve kahramanlığı hakkında kitaplar yayınlandı. İsrail Ulusal Kütüphanesi’nde Pilecki hakkında İngilizce, Polonya dilinde ve Almanca kitaplar bulunmaktadır; bunların arasında ergenler için kitaplar, resimli bir roman ve resimli bir biyografya da vardır 1.
Nazi toplama kampları
Bu kampların temeli, Hitler’in geliştirdiği ırkçılık ideolojisine dayanır. Hitler'e göre, dünyaya hâkim olma ayrıcalığı, ‘kültürün taşıyıcısı ve yaratıcısı’ olan Germen ırkının da dâhil olduğu ari ırka aittir. Bu ırkın, kanını kirletecek Yahudi ve Çingene gibi unsurlardan arındırılması gerekir. Bu, Hitler’in iktidar partisi olan Nasyonal Sosyalist Partisi’nin aynı adla anılan ideolojisinin de temel ilkesidir. Toplama kampları, ilk olarak rejim karşıtlarını sindirmek, Yahudilere baskıda bulunmak ve adi suçlular için 1933-1939’da Dachau’da, Berlin’in kuzeybatısındaki Orienburg Sachsenhausen, Buchenwald, Avusturya’da Linz kenti yakınlarındaki Mauthousen’da açıldı. 1939’dan sonra kamplardaki Alman mahkûmlar azınlıkta kaldı. Polonyalı ve Sovyet esirlerinin de gelmesiyle yaşam daha da güçleşti. Kamplar, giderek ‘ölüm kampı’na dönüştü. Adi ve siyasi suçlular, baskı, işkence, gıdasızlık ve hastalıktan ölürken; çalıştırılmak için ayrılan Yahudi erkekler dışında kalan tüm Yahudiler, Ziklon gazlarının kullanıldığı gaz odalarında öldürülüyor ve ölüler durmamacasına çalışan fırınlarda yakılıyordu. Bu arada Neungamme, Gross-Rosen, Berger-Belsen, vb. gibi Almanya’da kurulan toplama kamplarının haricinde, tamamı Polonya toprakları üzerinde kurulan ve bütünüyle imha kampı niteliğindeki Chelmne, Belzec, Sobobar, Treblinka ve karma özellikli Auschwitz-Birkenau ve Majdanek kampları açıldı. En korkuncu olan Auschwitz Ⅰ, Ⅱ, Ⅲ kamplarında, Avrupa’nın dört bir yanından getirilen en az bir milyon kadın, erkek ve çocuk, gaz odalarında öldürüldü. Yahudilerin Avrupa’da bulundukları bölgelerden arındırılması (‘Judenrein’) konusunda Naziler, 1940’ta Yahudileri daha sonra bölge dışına atmak için gettolarda toplamaya başladılar. ‘Judenrat’ adlı Yahudi konseyleri de, Nazilerin talimatıyla gettoları yönetti (Polonya Lodz’da 150.000 kişilik ve Varşova’da 440.000 kişilik gettolar gibi). Naziler, bu kitlesel nakil ve katletme işlemine ‘Aktion’ adını taktılar. Hitler, Göring ve Himmler’in kesin imha planından sonra Nazi imha kampları, Alman orduları 1945’te kesin yenilgiye uğratılana dek tam kapasite ile çalıştılar. Toplam yaklaşık 6 milyon Yahudi kıyıma uğradı; kamplarda öldürülenlerin sayısı 3 milyona yakındır. Naziler, Yahudilerin kitle halinde planlı imhasına ‘Endloesung’ (Nihai Çözüm) adını takmıştır. Esasen Ocak 1942’de Wannsee Nazi Konferansı’nda öngörülmüş olan Avrupa Yahudiliğinin imhası planı onaylanmıştı.
1925’te kurulan Nazi örgütüne bağlı ve daha sonra Nazi Partisi’nin elit bir kuruluşu olan Almanca ‘Schutzsaffel’ (müdafaa birliği) kelimesinin rumuzundan oluşan SS’ler başlıca imha işlemlerini yerine getirmişlerdi. Toplama kamplarına gidecekler için liste hazırlama ve bunlardan hangilerinin mecburi çalışmaya, hangilerinin ise ölüme sevk edileceğine saptamaya da ‘Selection’ deniyordu. Bu katliamlara Nasyonal Sosyalistlerin bilimsel neden olarak gösterdikleri ari ırkın üstünlüğü tezi ise, soy bilimi tarafından reddedilmiştir. Adı geçen kampın sakinleri tarafından ‘Auschwitz Canavarı’ olarak anılan ve kampta bulunan Yahudiler üzerine korkunç nitelikte deneyler gerçekleştiren Dr. Josef Mengele, ikizler ve cüceler üzerindeki anormal genetik araştırmalarıyla da tanınıyordu. 1953’te savaş suçlusu olarak aranan Mengele, 1954’te Arjantin’e kaçtı ve soykırıma uğramış kişilerin kurduğu örgütlerce izlendiyse de, izini kaybettirdi. Nazi Almanya’sının insanlık tarihine utanç belgesi olarak geçen Auschwitz Toplama Kampı’nın kapatılmasının 50’nci yıldönümü, 26-27 Ocak 1995’te Polonya’nın Krakov kentinde Polonya Cumhurbaşkanı Lech Walesa’nın ev sahipliğinde Auschwitz ve Birkenau’da törenlerle kutlandı. Hess, Göring, Ribbentorp, vb. gibi Nazi liderlerinden bazıları ise, Kasım 1945’te Nurenberg Mahkemesi’nde yargılanmıştı; bunlardan 11’i idam edildi 2.
Holokost ile doruğa ulaşan antisemitizm, dönenceler halinde azalır ve tekrar yükselir; Yahudilere karşı sürdürülen bu savaş, neredeyse Yahudiler kadar eskidir. Yahudileri en ufak vesileyle şeytanlaştıran dünya, aslında yine bilinçaltında onların herkesten daha iyi olmasını beklemekte, ‘uluslara ışığı’ yeterince saçamadıklarında, diğer uluslar ruhsal planda hüsran duymakta, öfkelenmekte ve Yahudileri kollektif olarak cezalandırmaya yönelmektedirler. Yahudilerin yaptığı sayısız buluşların olumluluğu anında unutulmaktadır. Bilakis onları uyaran çok ciddi düşmanlar karşılarına çıkmaktadır. Bu saptamaya dini açıklamalar da getirilebilir3. Öte yandan, şu temel ilkelerin de anlaşılması gerekir. Her ne kadar antisemitler, öncelikle Yahudileri hedefliyorsa da, bunların nefret ve tolerans yoksunluğu, hiçbir zaman Yahudiler veya Yahudi olarak algılananlar ile sınırlanmamıştır; bu durum, diğer bütün demokratik gruplara ve azınlıklara da sirayet etmektedir4.
Kaynakçalar:
(1) The National Library of Israel: Prisoner 4859…
(2) Yahudilik Ansiklopedisi, Cilt Ⅱ, Yusuf Besalel, Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş, 2002, S.439-441.
(3) Yahudilik, Gözlem, Yusuf Besalel, 2021, ‘Çağdaş Antisemitizm’, S.538.
(4) a.g.e, ‘Antisemitizme bir Son’, S.548.