İki nedenden dolayı ben bu bildiriye imza atmazdım Ama iki nedenden dolayı ben böyle bir bildiriye imza atmazdım. Birincisi “Soykırım” ifadesi. Bu kelime bu kadar kolay ifade edilebilirse bizim gibi ülkeler açısından çok tehlikeli bir içtihat yaratılmış olur. Hele üzerinde hala “Soykırım” suçlaması olan bir millet olarak çok dikkatli olmalıyız. İkincisi bildiride Hamas´ın kadın çocuk demeden 1400 kişiyi öldürmesine kuvvetli hiçbir atıf yok. Sadece “7 Ekim saldırısından sonra İsrail´in orantısız saldırısı” ifadesi kullanılmış. Bu bildirinin ikna edici olması için Hamas saldırısının da kuvvetli biçimde eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ertuğrul Özkök – www.10haber.net
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
İsrail-Hamas savaşı derinleşiyor: Yahudi ve Arap öğrenciler aynı sınıfı paylaşmaktan vazgeçmiyor - Talya Minsberg / The New York Times
Hand in Hand, İbranice ve Arapça olmak üzere iki dilde eğitim veren özel bir ilkokul ve İsrail'in Arap ve Yahudi vatandaşları arasında köprü görevi görüyor. 1997 yılında 50 çocukla başlayan Hand in Hand'in Kudüs'ten Celile'ye uzanan altı okulunda şu anda 2 bini aşkın öğrenci eğitim alıyor. Yahudi ve Arap asıllı İsrail vatandaşları arasında giderek artan sosyal yabancılaşma ve güven eksikliği ile mücadele etmek amacıyla kurulan bu okullar eğitimle bu sorunun çözüleceğine inanıyor.
Okulların duvarları arasında barış mümkün görünse de İsrail'in başka yerlerinde durum farklı. Tel Aviv Üniversitesi tarafından Kasım ayında yapılan bir ankete göre barış müzakerelerine verilen destek önemli ölçüde azaldı. Anket ayrıca iki devletli çözümden yana olan İsraillilerin oranının bir ay öncesine göre üçte birin altına düştüğünü ortaya koydu.
Bu durum okulların liderlerinin kararlılığını daha da güçlendirdi. Hayfa'daki Hand in Hand ilkokulunun müdürü Gezeel Jarroush Absawy, "Birlikte olmak mümkün ve yapılacak en doğru şey" dedi.
Bu amaçla, okullar bireysel ve nesiller arası travmanın işlenmesine vurgu yapıyor. Tarihi hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin merceğinden sunuyorlar ve çocuklukta Araplar ve Yahudiler arasındaki ilişkileri yetişkinliğe kadar uzanabilecekleri umuduyla teşvik ediyorlar.
Filistin- İsrail savaşı nasıl başladı? Neler yaşandı? Son durum ne?
NYT ABD-İsrail ilişkilerini yazdı: İki ülke arasındaki gerginlik gün geçtikçe artıyor - Peter Baker, Edward Wong, Julian E. Barnes ve Isabel Kershner / The New York Times
Biden ekibi karşılarında sadece Başbakan Binyamin Netanyahu'nun olmadığının farkında, zira Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre 20 binden fazla insanın ölümüne neden olan askeri operasyona tüm İsrailliler destek veriyor. Ancak yönetim içinde İsrail'e silah sevkiyatını kesmek gibi anlamlı bir politika değişikliği konusunda ciddi bir tartışma yok. Bunun yerine Biden, İsrail'e verdiği kararlı destek sayesinde kazandığı güvenilirliği kullanarak krizin içindeki krizi yönetmeye ve bir sonraki bölümü şekillendirmeye kararlı.
Bir hafta önceki gergin görüşmede Biden, Netanyahu'ya savaşı geniş çaplı bombardımandan ziyade Hamas liderlerini ve tünelleri hedef alan özel kuvvet baskınlarına dayanan cerrahi bir operasyona indirgemesi için baskı yaptı. Bunun üzerine İsrailli lider sağ kolu Ron Dermer'i Noel'den bir gün sonra Beyaz Saray'da yaklaşık dört saat süren bir toplantı için Washington'a gönderdi ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan'a İsrail'in yakında Biden'ın ısrar ettiği hedefe yönelik aşamaya geçeceğine dair güvence verdi.
Gabi Behiri@gbehiri
Intel şirketi, Israel hükümetiyle Israel'deki üretimini genişletecek bir yatırım planı üzerinde anlaşmaya vardıktan sonra bugün Israel'e 25 milyar dolar yatırım yapacağını resmen doğruladı. Yatırım planı kapsamında İntel, Kiryat Gat'ta (Israel'in güneyi) yeni bir çip fabrikası kuracak ve hükümetten birkaç yıla yayılan 3,2 milyar dolar tutarında hibe alacak.
Yatırım anlaşmasının bir parçası olarak İntel, önümüzdeki on yılda Israelli tedarikçilerden 60 milyar ILS (16.5 milyon dolar) tutarında satın alma yapmayı taahhüt etti. Şirket, Kiryat Gat'taki fabrikasını genişletmek için inşaat çalışmalarına şimdiden başladı. 2019 yılında İntel Israel'e 10 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklamıştı, şimdi bu rakam 15 milyar dolar daha arttı. Savaş döneminde İntel'in yatırımlarına devam edeceğini açıklaması Israel'in önemli bir kazanımı.
https://twitter.com/gbehiri/status/1739598453741650130
Netanyahu WSJ’ye yazdı: İsrail’in barış için üç şartı
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ABD gazetesi Wall Street Journal'da kaleme aldığı köşe yazısında 81 gündür devam eden savaşta barışın tesis edilmesi için İsrail'in üç şartını sıraladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazartesi günü Wall Street Journal’da kaleme aldığı yazıda bölgede barış için üç şart sıraladı: Hamas’ın ortadan kaldırılması, Gazze’nin askerden arındırılması ve Filistin toplumunun radikalizmden arındırılma sürecinin başlatılması. Netanyahu gazetedeki yazısında bu üç şart yerine getirildiğinde “Gazze’nin yeniden inşa edilebileceğini ve Ortadoğu’da daha geniş çaplı barış ihtimalinin gerçeğe dönüşeceğini” söyledi.
“İran’ın vekili” olarak nitelendirdiği Hamas’ın yok edilmesinin “ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer bazı ülkeler tarafından desteklendiğini” söyleyen Netanyahu “Bu amaca ulaşmak için örgütün askeri kapasitesi ortadan kaldırılmalı ve Gazze’deki siyasi hakimiyeti sona erdirilmelidir. Hamas liderleri 7 Ekim katliamını ‘tekrar tekrar’ gerçekleştirmeye yemin etti. Bu nedenle bu türden korkunç vahşetlerin bir daha yaşanmamasını önlemenin tek orantılı yolu yok edilmeleri. Bundan daha azını yapmak, daha fazla savaş ve daha fazla kan dökülmesi anlamına gelir” diye devam etti.
İsrail’in “Hamas’ı yok etme” hedefini gerçekleştirirken uluslararası hukuka uygun bir şekilde hareket ettiğini iddia eden Netanyahu yine de zorlandıklarını çünkü Hamas’ın stratejinin ayrılmaz parçasının Filistinli sivilleri “canlı kalkan” olarak kullanmak olduğunu söyledi. İsrail’in Gazze’yi bombaladığı 81 gündür devam eden savaşta 20 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Can kayıplarının yüzde 70’inin kadın ve çocuklardan oluştuğu belirtiliyor. Ayrıca savaş sürecinde 130’dan fazla Birleşmiş Milletler (BM) çalışanı, 69 gazeteci hayatını kaybetti. Ayrıca iki hafta önce İsrailli askerlerin Hamas savaşçılarıyla çatıştığı sırada bir binadan silah taşımadıkları anlaşılsın diye üstsüz bir şekilde ellerinde beyaz bayrak tutarak çıkan üç İsrailli rehineyi vurdu.
Netanyahu’ya göre yaşanan kayıplar için İsrail’i “haksız yere” suçlamak, “Hamas’ı ve dünyanın geri kalanındaki diğer terör örgütlerinin sivilleri canlı kalkan olarak kullanmaya teşvik edebilir”miş. Netanyahu sözlerine “Bu acımasız ve samimiyetsiz stratejiyi etkisiz hale getirmek için uluslararası toplum kayıpların sorumluluğunu doğrudan Hamas’a yüklemelidir. İsrail’in barbarlığa karşı uygar dünyanın en büyük savaşını verdiği kabul edilmelidir” diye devam etti.
https://10haber.net/2023/12/26/netanyahu-wsjye-yazdi-israilin-baris-icin-uc-sarti-322711/
7 Ekim, İsraillilerin düşüncelerini nasıl şekillendirdi? - Patrick Kingsley (New York Times)
Hamas Hareketi’nin 7 Ekim’de İsrail'e karşı gerçekleştirdiği saldırı, İsrail solunun kendisini muhasebeye çekmesine yol açarken Filistinlilerle ortak bir geleceğe olan inancını baltaladı. Diğer yandan saldırı, İsrail sağında bir güven krizi yaratarak Başbakan Binyamin Netanyahu'ya verilen desteği azalttı. İsrail devleti ile ilişkileri konusunda çoğu zaman kararsız olan ultra-Ortodoks Yahudiler ile ana akım arasındaki mesafeyi ise bir miktar kapattı.
İsrailliler, dini ve siyasi ayrımlar karşısında Hamas saldırısının bir devlet olarak İsrail, bir toplum olarak İsrailliler ve birey olarak İsrail vatandaşları için ne anlama geldiğiyle yüzleşiyor. İsrail’in 1973 Arap-İsrail Savaşı'ndaki başarısızlıkları nasıl siyasi ve kültürel hayatını alt üst ettiyse, 7 Ekim saldırısında ve sonrasında yaşananların da önümüzdeki yıllarda İsrail'in çehresini yeniden şekillendirmesi bekleniyor.
İsrailliler, yaklaşık bin 200 kişinin ölümüne yol açan saldırı nedeniyle güvenlik duygularını kaybederken liderlerine olan güvenleri de sarsıldı. Saldırı aynı zamanda İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ablukanın ve Batı Şeria'daki işgalin İsrailliler açısından ciddi bir yansıma olmaksızın süresiz olarak devam edebileceği düşüncesinin de sonu oldu. Bu durum, İsrail'deki Yahudi çoğunluğunun inandığı ülkenin üzerine kurulu olduğu temel vaadin çökmesi anlamına geliyor.
İsrail’in 1948 yılında kurulduğu dönemdeki özel amaç, iki bin yıl boyunca kendilerine ait bir ülkeleri olmayan Yahudilere sığınacakları bir ülke vermekti. Ancak 7 Ekim'de aynı ülkenin Holokost'tan (Yahudi soykırımı) bu yana Yahudilere yönelik şiddetin en kötü gününün yaşanmasını engelleyemediği ortaya çıktı.
…
Kudüs merkezli bir araştırma grubu olan Haredi Genel İşleri Enstitüsü tarafından aralık ayında yapılan bir ankete göre ultra-Ortodoks Yahudilerin yaklaşık yüzde 30'u askerlik fikrini destekliyor. Bu da savaş öncesine göre bu fikri desteleyen ultra-Ortodoks Yahudiler arasında yüzde 20’lik bir artış olduğunu gösteriyor.
Kudüs merkezli bir diğer araştırma grubu olan İsrail Demokrasi Enstitüsü tarafından kasım ayında yapılan bir ankete göre İsrail’deki Arapların yüzde 70'i kendilerini İsrail Devleti'nin bir parçası olarak hissettiklerini söylemesi belki de en şaşırtıcı olan nokta. Bu yüzde, geçtiğimiz haziran ayına kıyasla yüzde 22’lik bir artış gösterirken aynı zamanda enstitünün yirmi yıl önce bu konuyla ilgili anketler yürütmeye başlamasından bu yana ulaşılan en yüksek oran.
Saldırıdan bu yana yapılan İsrail’de yapılan tüm anketler, Netanyahu'nun lideri olduğu sağcı Likud Partisi seçmenlerinin neredeyse üçte birinin 7 Ekim'den bu yana partiyi desteklemeyi bıraktığını gösterdi.
Kudüs merkezli bir düşünce kuruluşu olan Shalom Hartman Enstitüsü’nde araştırmacı olan yazar Yossi Klein Halevi, “Burada temel olan bir şey değişti. Bunun ne olduğunu henüz bilmiyoruz, ama bu değişimin bu ülkenin son şansı olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Ölen İsrailli subayların sayısı neden artıyor? - Rağde Atme
ABD’li diplomat Dennis Ross, Şarku'l Avsat'a savaştan sonra Gazze'nin geleceğine ilişkin ABD takviminin ana hatlarını çizdi
Kalıcı barış için Gazze’de ne yapılabilir? - L. Deniz Ertuğ
İsrailli uzmanların, gazetecilerin ve aydınların ortak fikri İsrail’in Hamas’ı tamamen yok edene kadar bu savaşı sürdürmesinin hiçbir faydasının olmayacağı. Öncelikli olarak Gazze’nin bütünüyle yok edilmesi söz konusu olsa bile, Hamas’ın yeni adam kaynağı bulmasını engellemenin bir imkânı yok. Bilindiği gibi, bu örgüt bugüne kadar ailesi İsrail tarafından öldürülen kişileri militan olarak devşirmiştir. Şüphesiz yeni harekât yeni “kurbanlar” yarattı ve bu durumda Hamas’ın çok değil bir 10 sene sonra eskisinden daha da kuvvetli şekilde dirileceği ortada. Bu büyük bir endişe de yaratıyor çünkü mesele sadece İsrail değil. Bölgede aslında fark edilmese de bir Batı-Doğu çatışması var. Sessiz bir soğuk savaş sürüyor. İran’ın böyle cesurca ortalığı karıştırmasının başka bir izahı yok. Çünkü orada mevzi kazandıkça, ele geçirdiği her şeyin ABD ve müttefikleri aleyhine olacağını biliyor. Bu sebeple, Hamas olmaz, Hizbullah olur, o olmaz, bu olur şeklinde düşünmek gerekiyor. Orada bir terör örgütünün yeniden oluşmasını engelleyecek bir ortamın yaratılması, deyim yerindeyse, sineklerle uğraşmak yerine, bataklığın kurutulması gerekiyor.
…
“Peki, ne yapılmalı?”derseniz üzerinde uzlaşılan önemli önerilerden birisi de, Filistinlilerin yeniden bir yönetime kavuşturulması için desteklenmesi. İsrail basınında çıkan haberlere göre, Filistin’in önde gelen bazı isimleri Hamas’a silah bırakması karşılığında FKÖ’ye katılma imkânının verileceğini iletmişler. Böylece Hamas da bir terör örgütü olarak değerlendirilmek yerine, bu şemsiyenin altında kısmî bir meşruiyet kazanabilir.
Bununla beraber, artık Mahmut Abbas gibi yıpranmış bir isimle de yönetimin sürmesi mümkün gözükmüyor. Bunun yerine halen hapiste bulunan Mervan Barguti’nin serbest bırakılması bir alternatif olarak düşünülüyor. Barguti ılımlı bir isim ve odak noktası intikamdan ziyade adalet. Filistinlilerin nefret siyasetiyle bir yere gidemeyeceklerinin farkında. Bu yüzden Barguti’nin liderliğinde oluşturulacak bir grup etrafında Gazze ve Batı Şeria’yı yönetecek yeni bir Filistin hükümeti söz konusu olabilir.
Böylece bu daha saygın isimlerle yeni bir Filistin-İsrail barış süreci derhal başlatılabilir. Bence bütün bu yaşananlardan sonra, Filistin tarafı iki devletli çözümün kendileri için ne kadar hayatî olduğunu daha açık bir şekilde anlamış olmalı. Çünkü terörle gidebilecekleri tek yer ölüm ve yok oluş. Filistin halkının bölgeden tamamen sökülüp atılması gibi bir durum söz konusu olursa, hangi toprak üzerinde ne hak ileri sürebilecekler? Bu sebeple, uluslararası kamuoyunun ve diğer devletlerin de artık Filistin tarafını da İsrail tarafını da masada tutmaya yönelik daha fazla baskı oluşturmaları gerekiyor.
https://www.politikyol.com/kalici-baris-icin-gazzede-ne-yapilabilir/
ABD'de gençler İsrail-Hamas savaşı ve Gazze'de yaşananlar sonrası Biden'ın politikalarını sorguluyor - Kayla Epstein
https://www.bbc.com/turkce/articles/c51zkpwxy8jo
Antisemitizmin kaynağı Avrupa, Yahudileri soykırım öncesinde de ezdi - Tuğba Altun
Gabi Behiri@gbehiri
New York Times 2 aylık bir araştırma sonrası 7 Ekim'de Hamas'lı teröristlerin kadınlara tecavüzünü ve özellikle cinsel organlara saldırılmasını haberleştirmiş. Uzun ve zor bir metin ancak 7 Ekim'in başka bir yönünü görmek için okunması gerek.
https://twitter.com/gbehiri/status/1741393349259526549
138 kişinin imzaladığı bildiride 1 numaralı isim – Ertuğrul Özkök
Sohbetin bundan sonraki bölümünde önünde duran zarfı açıyor ve içinden bir bildiri metnini çıkarıyor.
Dünyanın çeşitli yerlerinden 138 aydının imzaladığı bir Filistin bildirisi bu.
Acil ateşkes çağrısı yapıyor.
Bildirinin hazırlanma aşamasında önemli tartışmalar yaşanmış.
En önemli itiraz “Soykırım” deyimi üzerinde olmuş.
Bazı imzacılar İsrail’in yaptığının “Soykırım” olarak nitelenmesine karşı çıkmış.
Yahudi aydın: Soykırım demezseniz ben imzalamam
Ancak tanınmış bir Amerikalı Yahudi “Ben bir Yahudi kadını olarak söylüyorum. Bu bir soykırımdır. Soykırım ifadesini kullanılmazsa ben bu bildiriye imza atmam” demiş.
Çok da etkili olmuş ve bildiriye girmiş.
Bildiriyi dikkatle okudum.
Büyük bölümüne katılıyorum.
İki nedenden dolayı ben bu bildiriye imza atmazdım
Ama iki nedenden dolayı ben böyle bir bildiriye imza atmazdım.
Birincisi “Soykırım” ifadesi.
Bu kelime bu kadar kolay ifade edilebilirse bizim gibi ülkeler açısından çok tehlikeli bir içtihat yaratılmış olur.
Hele üzerinde hala “Soykırım” suçlaması olan bir millet olarak çok dikkatli olmalıyız.
İkincisi bildiride Hamas’ın kadın çocuk demeden 1400 kişiyi öldürmesine kuvvetli hiçbir atıf yok.
Sadece “7 Ekim saldırısından sonra İsrail’in orantısız saldırısı” ifadesi kullanılmış.
Bu bildirinin ikna edici olması için Hamas saldırısının da kuvvetli biçimde eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gerçi bildiride Hamas saldırısı ve İsrail saldırıları için uluslararası bir inceleme heyetinin kurulması öneriliyor.
Bu da olumlu bir unsur olarak kabul edilebilir.
Bildiriyi imzalayan Türkler arasında kimler var diye baktım.
Bir numarada Ahmet Davutoğlu’nu gördüm.
Listede dikkatimi çeken Türkler ise şunlar:
Cengiz Çandar, Atilla Yayla, Ümit Kıvanç, Etyen Mahçupyan, Nihal Bengisu Karaca, Ahmet Okumuş, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Erol Katırcıoğlu, Bekir Berat Özipek, Yusuf Ziya Özcan, Ali Bardakoğlu, Engin Deniz Akarlı, Ömer Dinçer…
https://10haber.net/2023/12/29/onumuzdeki-pazartesi-cok-karanlik-bir-donem-aciliyor-325017/
İsrail gazetesi Haaretz yazdı: Yetkililerin soykırım davası endişesi
Gabi Behiri@gbehiri
Israel'de yepyeni bir anayasal kriz: Israel tarihinde ilk defa Yuksek Mahkeme temel yasa kapsaminda degerlendirilen bir yasayi iptal etti. Gectigimiz yaz meclisten gecen ve yuksek mahkemenin etkilerini sinirlayan Maküllük Yasasi 7'ye karşı 8 yargicin oyuyla iptal edildi. Ayrica 15 yargicin 12'si temel yasalarin da yuksek mahkeme tarafindan iptal edilebilecegine hukmetti. Ancak 4 yargic iptal hükmünü bu yasada kullanmamayi tercih etti. Bakalim iktidarin buna tepkisi ne olacak?
Yuksek mahkemenin iptal gerekcesi su sekilde: "Hükümet ve Başbakan'ın kararlarının makul olup olmadığına ilişkin yargı denetimini kapsamlı bir şekilde hariç tutan temel yasa geçersiz sayılmalıdır. Bunun nedeni, demokratik bir devlet olarak İsrael Devleti'nin temel özelliklerine ciddi ve benzeri görülmemiş bir zarar verilmesidir."
Kisacasi yuksek mahkeme demokrasinin koruyucusu görevini yerine getirdiğini aciklamis.
Özetle ne oldu:
-Israel hukumeti 120 milletvekilinin 64'uyle zamaninda 80 milletvekilin destegi ile olusturulan temel yasada konsensüs aramadan degisiklik yapmak istedi.
-Bunu demokrasiye tehlike goren hukumet karsitlari temel haklari olan protesto haklarini kullandilar.
-Hukumetin onundeki tek denge denetleme kurulu olan Yuksek Mahkeme 1 oy farkla yasa degisikligini iptal etti.
-Mesaj cok acik: Temel yasada degisiklik yapacaksaniz arkanizda ezici cogunlugun destegi olmali. Yoksa tum emekleriniz bosa gider. Yeni gelecek hukumetlerin bu mesaji almasi gerekiyor.
https://twitter.com/gbehiri/status/1741867788157739064
İsrail’de Yüksek Mahkeme, tartışmalı yargı reformunu iptal etti
https://www.bbc.com/turkce/articles/c4nypdzvp6ko
Eurovision ve Savaş – Yakup Barokas
https://www.turkisrael.org.il/single-post/eurovision-ve-sava%C5%9F
Gökhan Çınkara@gcinkara
Filistin'in öncelikle bir ulusal mesele olduğu 1967 6 Gün Savaşları'ndan sonra Filistinli aktörlerin hem fikir olduğu bir konuydu.
Zaten Fetih Hareketi'nin yükselişi ve Arafat'ın 1969'da Şukayri/Hammuda sonrası PLO/FKÖ başkanlığına seçilmesi de bu dinamikle alakalı.
Türkiye'de Filistin Siyaseti'ne yaklaşım Türkiye iç siyasi dinamikleriyle anlaşılıyor ve buna dönük bir politik okuma yapılıyor.
Bunun Filistinlilere ne gibi fayda getireceğinin muamma olduğu gibi Türkiye toplumunda yönetilmesi zor toplumsal yarıkları hareketlendiriyor.
Diğer gözden geçirilmemesi nokta Filistin siyasetinin herhangi bir ülkenin patronajını kabul etmeyeceğidir. Bunun iki nedeni var birincisi tarihsel-toplumsal (Pan-Arabizm şüpheciliği) ikincisi yürüttükleri siyaset oldukça konjonktürel ve bu nedenle dinamik.
Bunun gibi birçok neden var...
https://twitter.com/gcinkara/status/1741901092311425067
İsrail-Hamas Savaşı ile ilgili yayılan iddialar
https://teyit.org/2023-israil-hamas-savasi
European Jewish Congress@eurojewcong
Holokost'un tanıkları silinip gidiyor ama onların mesajları kalıcı ve bizi zorluyor.
Auschwitz Lyon'undan hayatta kalan son kişi olan ve 2024 yılının şafağında vefat eden Claude Bloch'u anıyoruz.
Onun mirası aktarma konusundaki kararlılığına sadık kalalım.
https://twitter.com/eurojewcong/status/1741871555116736799
Sefarad Yahudileri’nin Türkiye Politikasındaki Yeri
https://cekiclefelsefe.com/sefarad-yahudilerinin-turkiye-politikasindaki-yeri/