ABD mahkemesinin kararıyla, tarihteki çözümlenmesi en uzun süren Nazi yağması sanat eseri tazminatı davası sona ermiş oldu.
Söz konusu tablo, 1939 yılında, Lilly Cassirer tarafından Almanya’dan kaçabilmesini sağlayacak maddi kaynak yaratmak için zorunlu olarak satılmış bir yağlı boya eserdi.
ABD’de bir mahkeme, geçtiğimiz hafta tarihi bir karar imza atarak, Nazilerin genç bir kadından yağmaladıkları ve varisleri tarafından 2005 yılından beri izi sürülen tablonun, halen bulunduğu Madrid’deki müzede kalmasına karar verdi.
1897 yılında Pissarro tarafından yağlı boya ile yapılan ve sanatçının ‘Akşam Üzeri Saint-Honoré, Yağmurun Etkisi’ adını verdiği tabloya ait iade davası, tarihteki en uzun süren soykırım süresince yağmalanan sanat eseri tazmini davası olarak kayda geçti.
Salı günü verilen karar aslen, Nazilerin tabloyu çalmaları konusu ile değil, konu hakkında İspanya ya da California eyaleti kanunlarının geçerli sayılacağı ile ilgili bir karardı. Karar, uzun süredir Naziler tarafından yağmalanan malların soykırım kurbanları ve mirasçılarına iade edilmesi şeklinde atılan olumlu adımların aksine bir yönde alındı.
Genç kızlık soyadı Neubauer olan 1939 yılı doğumlu Lilly Cassirer, Pissarro tablosunun asıl sahibiydi. Cassirer, Nazi Almanyasından kaçabilmek adına İngiltere vizesini alabilmek için tablosunu 900 Reichsmark (o zamanın kuruyla yaklaşık 360$) gibi yok pahasına sayılabilecek bir para karşılığında satmak zorunda bırakılmıştı. Üstelik ücret, erişimine izin verilmeyen bir banka hesabına yatırılmıştı. 1958 yılında Neubauer, Almanya Federal Cumhuriyeti’ne resmi bir başvuruda bulunarak tablonun tazminatını istemiş, sonunda bir anlaşmaya giderek 250 bin dolar tazminata sahip olmuştu. Günümüzde onlarca milyon dolar paha biçilen tablonun asıl sahibi Neubauer, 1966’da vefat etti.
Geçtiğimiz yıllar boyunca özel koleksiyonerlerin kataloglarına girerek St.Louis’den Beverly Hills’e dünyanın pek çok yerini gezen tablo, en son bir New York galerisinde sergilendiği sırada İsviçreli sanat koleksiyoneri ve Alman çelik sektörünün milyarder varisi olan Baron Hans Heinrich Thyssen-Bornemisza tarafından satın alınmış, bir süre İsviçre’de sergilenmiş, ardından Baron tarafından 1993 yılında İspanya Krallığı’na satılarak, İspanya’nın Baron’un sanat koleksiyonu ile onun adına kurduğu vakıf ve müzenin parçası haline gelmişti.
Tablonun yerini öğrenir öğrenmez, 2005 yılında, Neubauer’in tek varisi olan torunu Claude Cassirer tabloyu geri alabilmek için dava açtı. Davayı açmasından beş yıl sonra hayatını kaybeden Claude’un hakkını, oğlu David, kızı Ava’nın temsilcileri ve San Diego Bölgesi Yahudi Federasyonu aramaya devam ettiler.
Amerikalı Bölge Hakimi Carlos Bea kararı açıklarken, İspanya’nın mal sahipliği konusundaki yasalarının, California’nın çalınmış mallarla ilgili kanunlarından önde olduğunu söyledi ve Museo Thyssen’in Cassirer ailesi dava açmadan evvel üç yıl boyunca tabloyu sergilediğinden, İspanya kanunlarına göre, artık tablonun haklı sahibi konumunda olduğunu belirtti.
Kendisinin de mutabık olduğunu belirttiği mahkemenin ortak görüşüne göre, davaya bakan hakimlerden bir diğeri Bölge Hakimi Consuelo Callahan da, İspanya’nın yine de kendi isteğiyle tablodan vazgeçmesi gerektiğini düşündüğünü ekledi ve “Bazen bulunduğumuz konuma dair ettiğimiz yeminler ve bağlı bulunduğumuz kanunlara dair takdirimiz, kendi ahlaki pusulamıza tera düşen kararlar vermemizi gerektirebiliyor. Benim için bu karar, böyle bir durumdur,” diyerek içinde bulunduğu ikilemi ifade etti.
Cassirer ailesinin avukatları, ailenin kararı yanlış bulduğunu ve kararı mutlaka temyize taşıyacaklarını söylediler.
1939 yılında Nazi Almanyasından kaçmak isteyen Fritz ve Lilly Cassirer’e devler bir şart koşmuştu: Vizeyi istiyorlarsa, Camille Pissarro’nun yağlı boya tablosunu kendilerine teslim etmeleri gerekiyordu.
Alınan kararla, aile, tabloya tekrar sahip olmak için giriştiği on beş yıllık hukuki mücadelesini kaybetmiş oldu.
Ailenin avukatları karar sonrasında birlikte bir açıklama yaparak, “Bu kararla ilgili ele alınması gereken pek çok önemli konunun yanı sıra, mahkemenin kararının gerekçesinde İspanya’nın yağmalanmış savaş kalıntılarına ev sahipliği yapabilmek için kanunlarını ortaya sürmesindeki çıkarının yeterli şekilde açıklanamadığına dikkat çekmek isteriz. 1907 Hague Konferansı kararları kapsamında kanun dışı olan savaş kalıntılarını sahiplenme kararları, ayrıca İspanya’nınnda altında imzası bulunan pek çok diğer uluslararası anlaşma ile yüz yıllardır yasaklanmıştır. Ayrıca mahkemenin kararı, Nazilerin soykırım sırasında Yahudi bir aileden yağmaladıkları bir tablonun İspanya’nın nasıl kendi adını taşıyan ulusal bir müzesinde sergilemeyi vicdanen kabul ettiklerini de açıklamamaktadır. Cassirer ailesi, günümüzde İspanya ve tüm dünyadaki antisemitizmin adeta patlak verdiği bir ortamda, İspanya’nın Nazi yağması sanat eserlerini sahiplenmekteki ısrarına karşı çıkmanın görevleri olduğuna inanmaktadırlar. Bu karar, tüm dünyadaki yapmacılara yeşil ışık yakmaktır,” dediler.
Thyssen Müzesi’nin hukuki temsilcisi avukat Thaddeus Stauber ise, kararın bu uzun süren davaya yaraşır bir son olduğunu söyledi.