WEB'DEN SEÇMELER

•İsrail´de olası bir hükümet değişikliği 7 Ekim saldırısında idari sorumluluğu olanlardan hesap sorulmasının önünü açacak. Ancak bu durum, Filistin meselesi konusunda bir paradigma değişikliğine gidileceğini garanti etmiyor. Barış planının kabul edilmesi için gerekli olan sadece hükümet değişikliği değil. İki devletli çözümü sahada yeniden mümkün kılacak adımların atılması için gereken zihniyet değişikliği ve siyasi irade. Buna Filisin yönetimin yeniden yapılanmasını da eklemeliyiz. Hamas´ın 7 Ekim saldırısı Filistin meselesinde statükonun devam ettirilemeyeceğini ortaya koydu. Bir noktada İsrail içinde başlayacak tartışma sorunla yüzleşmeyi beraberinde getirecek. Ancak 7 Ekim travması ve rehine krizi aşılmadan bu aşamaya geçilmesi zor görünüyor. Selin Nasi – www.medyascope.tv

İzak BARON Diğer
24 Ocak 2024 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

Ortadoğu’da barışın açmazları – Selin Nasi

Savaşın yol açtığı yıkım ve insani dram karşısında uluslararası kamuoyu büyük ölçüde İsrail aleyhine dönmüş durumda. ABD’de Biden yönetiminin Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ortadoğu’da yürüttüğü mekik diplomasisiyle bir taraftan Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümetinin siyasi ihtiraslarını dizginlemeye çalışırken, bölge ülkelerinin desteğiyle kalıcı bir ateşkesin sağlanabilmesi için mesai harcıyor. Avrupa Parlamentosu geçtiğimiz hafta ilk kez rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas’ın tasfiye edilmesi şartıyla ateşkes çağrısında bulundu. Bu gelişmelerin ardında kuşkusuz Güney Afrika’nın, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere “soykırım” uyguladığı iddiasıyla Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açmış olmasının payı var. Batılı devletlerin savunduğu kural temelli liberal düzenin taşıyıcı kurumlarının yaşanan insanlık dramı karşısında çaresiz kalması ve bu kurumların dayandığı ahlaki değerlerin tek taraflı işletiliyor oluşunun yol açtığı tepki, son dönemde “küresel güney” olarak ifade edilen ülkeler bloğunu batılı devletleri dengeleme yoluna itiyor. Güney Afrika’nın hamlesi, bu trendin retoriğin ötesinde birtakım sonuçlar doğurabileceğini göstermesi açısından önemli.

İsrail’de olası bir hükümet değişikliği 7 Ekim saldırısında idari sorumluluğu olanlardan hesap sorulmasının önünü açacak. Ancak bu durum, Filistin meselesi konusunda bir paradigma değişikliğine gidileceğini garanti etmiyor. Barış planının kabul edilmesi için gerekli olan sadece hükümet değişikliği değil. İki devletli çözümü sahada yeniden mümkün kılacak adımların atılması için gereken zihniyet değişikliği ve siyasi irade. Buna Filisin yönetimin yeniden yapılanmasını da eklemeliyiz. Hamas’ın 7 Ekim saldırısı Filistin meselesinde statükonun devam ettirilemeyeceğini ortaya koydu. Bir noktada İsrail içinde başlayacak tartışma sorunla yüzleşmeyi beraberinde getirecek. Ancak 7 Ekim travması ve rehine krizi aşılmadan bu aşamaya geçilmesi zor görünüyor.

https://medyascope.tv/2024/01/21/selin-nasi-yazdi-ortadoguda-barisin-acmazlari/

İpek Maya Saygın, M.A. 🇪🇺🇩🇪@IpekMayaSaygin

İsrail bir devlet, Hamas bir terör örgütü.

İkisini birbirinden ayıran çizgi, sivillerin ölümündeki sorumluluklarında başlar.

Aşırı sağ Netanyahu hükümeti, ısrarla ve inatla, sayısız uluslararası organizasyonun raporlarına, eleştirisine rağmen Gazze’de, Hamas’ın sivilleri kalkan yaptığı noktaları da hedef almaktadır. Mesele budur.

İsrail’de hükümet kim olursa olsun, ya da dünyanın her neresinde hangi devlet ya da hükümetten bahsedersek bahsedelim, bu devlet/hükümetler sivillerin korunmasında sorumluluk sahibidir. Devletler, terör örgütlerin hukuk tanımazlıkta buldukları güce özenemezler.

https://twitter.com/IpekMayaSaygin/status/1746947201077575932

New York'taki sinagogun hahamı anlattı: Tünel iddiaları doğru mu, nasıl günah keçisi ilan edildiler? - Ezgi Daryürek

https://www.gercekgundem.com/yazarlar/konuk-yazar/ezgi-daryurek-yazdi-new-yorktaki-sinagogun-hahami-anlatti-tunel-iddialari-dogru-mu-nasil-gunah-kecisi-ilan-edildiler-447818

İsrail-Gazze savaşı Ortadoğu'ya yayılacak mı? & 2024'te savaş bitecek mi? - Louis Fishman

https://www.youtube.com/watch?v=lL20bsXMbho

Protestolar ve Alkışlar: HAMAS-İsrail Savaşı Karşısında İsrail Kamuoyu – Tuğçe Ersoy Ceylan

Son tahlilde, İsrail toplumu içeride bu siyasi-toplumsal krizle ilgilenirken gelen saldırılar, bazı kesimlerin Netanyahu’nun bu gösteriler karşısındaki inadından doğan istikrarsızlığın, ülkeyi dışarıdan gelecek tehlikelere açık bıraktığı doğrultusundaki iddialarının gerçekleşmesi olarak görüldü. Günler geçer ve Haaretz’in sorduğu soru karşısında Netanyahu sessizliğini korurken, aynı kesimler onun talimatı ile Gazze’de süren ve meşruluğu giderek azalan savaşın İsrail’in güvenliği için değil, kendi siyasi kariyeri için yapıldığını dile getirir oldu. Bu kesimlere göre, Netanyahu’nun Batı Şeria’yı ilhak etme politikası, iki devletli çözümü imkansız kılmak içindi; zamanında Netanyahu bizzat HAMAS’ı güçlendirmiş, böylece hem Filistin otoritesini hem de barış ihtimalini zayıflatmıştı. Bu yüzden Netanyahu, tüm bu olanların sorumluluğunu üstlenmeli ve istifa etmeliydi.

İsrail’deki aşırı sağcı Arap karşıtı hükümetin yapabilecekleri karşısında her ne kadar İsrail’in Filistinli vatandaşları barışçıl bir gösteride bile polisin onlara terörist muamelesi yapıp onları vurma tehlikesinden dolayı çocuklarını gösterilere göndermekten korksalar da 7 Ekim akşamından itibaren yıllardır Arap-Yahudi birlikteliğini mümkün kılacak değerleri telkin etmeye çalışan sivil toplum kuruluşları, böylesi bir şiddetin ortaya çıkmaması için birlikte stratejiler geliştirdiler ve dayanışma örneği sergilediler. Örneğin böylesi yerel gruplardan otuzu Kudüs’te bir araya gelerek yardımlaşma ve dayanışma zinciri oluşturdular.

İsrail siyasetindeki şu anki tablo dayanışma, hoşgörü ve yapıcılıktan ziyade ayrımcı, dışlayıcı ve yıkıcı olsa da bu tablonun İsrail kamuoyunun tamamını temsil etmediği gerçeğini de gizleyememektedir.

https://kriterdergi.com/dosya-filistin-2/protestolar-ve-alkislar-hamas-israil-savasi-karsisinda-israil-kamuoyu

100. Gün ve Lahey – Yakup Barokas

https://www.turkisrael.org.il/single-post/100-g%C3%BCn-ve-lahey

İpek Maya Saygın, M.A. 🇪🇺🇩🇪@IpekMayaSaygin

Almanya özellikle de Holokost’un, ne büyük ve eşsiz bir utanç olduğunun farkında olarak, aslında tam da söylediğinizin aksine onu insanlık tarihindeki gelmiş geçmiş tüm suçlardan daha ağır bir yerde konumlandırıyor. ‘Sadece biz soykırımcı değiliz’in tam aksine, ‘en büyük suçlu bizdik’ deniyor.

Benim antisemit bulduğum ‘İsrail’in yargılanması’ değil. Uluslararası hukuk bütün kurumlarıyla keşke dünyadaki tüm savaş suçlularının hakkından gelebilecek bir güce sahip olsa…

Benim söylemeye kalktığım… Sizin de ifade ettiğiniz gibi soykırım suçundaki kriterlerin sağlanmadığı açıkça ortadayken, Holokost’u yaşamış insanların soykırımla suçlanması. Yani İsrail’in soykırım suçlamasıyla yargılanması. Bunu antisemit buluyorum.

https://twitter.com/IpekMayaSaygin/status/1746310118717723034

İpek Maya Saygın, M.A. 🇪🇺🇩🇪@IpekMayaSaygin

‘Küçük İstanbul’ olarak anılan Berlin Kreuzberg’de ‘göç geçmişi’ olan polis memuru antisemit çıkmış.

Polis memuru, meslektaşlarıyla konuşurken Yahudileri aşağılamak için Holokost’a referans vererek ‘gaz odası’ ifadesini kullanmış.

Burada sıklıkla yaşanan kriminal olaylardan dolayı bu polis karakolu açılmıştı, belli ki polisler de suç işlemek için hazırlar.

Bütün sinagoglarda polis koruması var, Yahudiliği çağrıştıran tek bir sembolle bile sokağa çıkılmıyor.

Antisemitizmin öznesi olmamak için daha ne yapmak gerekiyor?

https://twitter.com/IpekMayaSaygin/status/1748360901877449021

 

Uluslararası Adalet Divanında Güney Afrika - İsrail davası ve geçici önlem kararının  önemi – Rıza Türmen

Soykırım insanlığa karşı suçların en büyüğü. Soykırımın yasaklanması ve bu suçu işleyenlerin cezalandırılması uluslararası toplumca kabul gören bir uluslararası hukuk kuralı (jus cogens). O nedenle Soykırım Sözleşmesi gereğince, UAD'da açılan davalarda, davacı devlet sadece kendi çıkarlarını korumuyor. Bütün insanlığın ortak çıkarını koruyor. Soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması, Sözleşme'ye taraf devletin bütün diğer taraf devletlere karşı olan yükümlülüğü.

Ne var ki, soykırımın meydana geldiğinin ispatı, insanlığa karşı işlenen diğer suçlara göre daha güç. Suç için aranan olağan kasıt unsuru yanında bir de "ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel" bir grubu tamamen ya da kısmen ortadan kaldırma gibi özel bir kasıt gerekiyor. Bu özel kastı ispatlamak her zaman kolay değil. Buna karşı savunma da kolay. "Evet, devlet olarak biz bu fiilleri işledik. Öldürdük, işkence yaptık, yaşam için güç koşullar yarattık. Ama bir etnik ya da dinsel grubu ortadan kaldırmak gibi bir kastımız yoktu" demek olanağı var. İsrail de savunmasında bunu yapıyor.

https://t24.com.tr/yazarlar/riza-turmen/uluslararasi-adalet-divaninda-guney-afrika-israil-davasi-ve-gecici-onlem-kararinin-onemi,43191

Güney Afrika’nın Filistin sevgisi nereden geliyor? – The Economist

Güney Afrika’da Filistin davasının bu kadar göz önünde olmasının kökleri tarihe uzanıyor. ANC apartheid, yani beyaz hakimiyeti dönemi boyunca İsrail’e öfkeliydi çünkü o günlerde BM’nin silah ambargosu uyguladığı Güney Afrika yönetimine İsrail tarafından silah ve teknoloji sağlanıyordu. Üstelik Mandela Filistinlilerin merhum lideri Yaser Arafat’ı kendisi gibi halkının özgürlüğü için uğraşan bir “silah arkadaşı” olarak görüyordu.

ANC son politika belgesinde “Güney Afrika ile Filistin ortak bir mücadele tarihini paylaşıyor” ifadelerini kullandı.

Güney Afrika Hamas’ı 7 Ekim’de İsrail’e yaptığı saldırıdan sonra bağrına basmıştı. Aynı dönemde birçok Arap ülkesi bile Hamas’la arasına mesafe koymaya çalışıyordu. Güney Afrika hükümetiyse Hamas’ın barbarlıklarını kınasa bile bu konuda epey ağır davrandı. Hamas saldırısının hemen ardından, henüz İsrail işgali başlamamışken Güney Afrika Dışişleri Bakanı Naledi Pandor’un Gazze’ye yardım ulaştırma konusunu ele almak için Hamas lideri İsmail Haniye ile telefonda konuştuğu ileri sürüldü.

Tüm bu hamleler iktidar partisinin siyasi konumuyla tutarlıydı ama başka faktörler de işin içinde olabilir. Savaş bocalayan Ramaphosa hükümetinin imdadına yetişti. Social Research Foundation’ın yaptığı ankete göre Hamas saldırısından önce başkanın beğeni oranı yüzde 40.7 ile rekor seviyeye düşmüştü. Seçmen ekonomideki duraklama, süregelen elektrik kesintileri ve yolsuzluğa ses çıkarılmaması sebebiyle öfkeliydi. ANC’nin bu yıl yapılacak genel seçimlerde ilk kez yüzde 50’nin altında kalması bekleniyordu. Kasımda yayınlanan yeni ankete göre Ramaphosa’nın beğeni oranı yüzde 4 arttı.

https://gazeteoksijen.com/the-economist/guney-afrikanin-filistin-sevgisi-nereden-geliyor-200370

Louvre Başkanı antisemit sözleri nedeniyle görevi bırakıyor

Yayınladığı bir öyküde Fransa’nın eski dönemlerinden kalma antisemit ifadeler kullanması üzerine bir süredir eleştirilerin odağında yer alan Louis-Antoine-Prat dünyanın en büyük sanat koleksiyonuna ev sahipliği müzedeki görevinden yakında ayrılacak. Hikâyede yer alan karakteri için kullandığı Schwartz ismi Fransız kültüründe 19. yüzyılda olumsuz bir profile sahip Yahudiler genel bir isimlendirmeydi. Paris’teki Yahudi Tarihi Müzesi’nin müdürü Paul Salmona “Bu kelime dağarcığı kesinlikle 19. yüzyıldan bu yana Yahudi nefretini tanımlayan dilin bir parçasıdır. Schwartz gibi Yahudi bir Alman isminin böyle bir karakteri tasvir etmek için seçilmesinin kesinlikle antisemit imalar içerdiğine” işaret etti.

https://10haber.net/2024/01/19/louvre-muzesinde-antisemitist-sozler-istifa-getirdi-340521/

Batı antisemitizmden arındı mı? - Memun Fendi

https://www.indyturk.com/node/690561/d%C3%BCnyadan-sesler/bat%C4%B1-antisemitizmden-ar%C4%B1nd%C4%B1-m%C4%B1

İdrak Yolları Enfeksiyonu! - İsrailli Futbolcu Olayında Filistin'e Ne Faydamız Oldu? - Yılmaz Özdil

https://www.youtube.com/watch?v=e-BUAlmvHu8

Kanada’nın Yolları Taştan – Marsel Russo

Uzakdoğu’dan, Güney ve Orta Amerika’dan, Doğu Avrupa’dan ve Ortadoğu’dan gelenleri ile yerlileri ile Büyük Savaş nedeni ile göçmüş olanları ile büyük bir aile Kanada. Ve her ailede olduğu gibi, anlaşmazlıklar, husumetler, kavgalar, ve hatta daha ötesi, yok değil. Herkesin, bir yerde, yabancı olduğu bir ortamda, yabancı düşmanlığına, ırkçılığa son derece hassas bir toplum. Gelin görün ki, son aylarda, başta Toronto olmak üzere, birçok kentte, ırkçılığın hatırı sayılır şekilde arttığına tanık oluyoruz.

Yahudi işyerlerini boykot etmek, Yahudi işyerlerindeki müşterileri taciz etmek; Yahudi işyerlerine, kurumlarına maddi hasarlı saldırılarda bulunmak, Yahudilerin yaşadıkları evlere tacizde bulunmak, işyeri ve evlerin fotoğraflarını çekmek, Yahudi okullarına saldırılarda bulunmak, Yahudi gençlerden oluşan spor takımlarına tacizde bulunmak, Yahudi toplumu üyelerine saldırı hazırlığı içinde olmak, ticaret ve alış-veriş merkezlerinde, lise ve üniversitelerde Yahudi aleyhtarı sloganlar atmak, İsrail’in varlığını tartışmaya açarak yok edilmesi gerektiğini sloganlaştırmak, Yahudilerin yok edilmesi gerektiğini sloganlaştırmak, Hitler’i övmek, Hamas’ın 7 Ekim saldırısını haklı bulmak ve bunun mutlaka tekrar edilmesi gerektiğini sloganlaştırmak, gösterilerde Kanada bayrağına saldırmak, güvenlik güçleri ve polise karşı gelmek, kentin meydan ve ana caddelerini işgal etmek, Araçlara, kent mobilyasına zarar vermek ve daha niceleri sosyal medyada karşımıza çıkıyor.

Bu anlamda 7 Ekim’in bir dönüm noktası teşkil ettiğini söylemek yanlış olmaz. Yapılan gösterilerin neredeyse hiç birinin İsrail Elçiliği veya Konsoloslukları önünde yapılmaması, ülkedeki Yahudi toplumunun ve yaşantısının hedef alınması, Yahudi düşmanı hareketin, Filistin meselesini kaldıraç olarak kullandığını ortaya koyuyor.

Kitleleri motive eden, onları sokağa döken Gazze’de olup bitenler değil. Şiddet içeren ya da içerebilecek gösteriler, biraz da federal ve yerel hükümetlerin Filistin yanlısı gösterilere sessiz kalmasından kaynaklanıyor. Ottawa’nın, derhal ateşkes isteyen Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararına destek vermesi, Hamas liderliğinin Kanada’yı bundan dolayı kutlaması, daha önceden yaşanmamış bir süreci işaret ediyor.

İngiltere ve başkent Londra’da geçmiş aylarda yapılan Filistin yanlısı gösteriler için de bunu söylemek yanlış olmaz.

Oysa bu olayların, İsrail – Hamas savaşına bir katkısı yok. Zaten Hamas’ın son dönemlerdeki uzlaşmaz tavrı, meselenin Filistin’in geleceği ile ilgili olmadığını ortaya koyuyor. Rehineler, bugün itibarı ile doksan günü aşkın bir süredir Gazze’nin dehlizlerinde tutuluyor. Halk, 8 Ekim’den bu yana savaşın ortasında yaşam mücadelesi veriyor. Gelin görün ki Hamas hala İsrail’e roket atıyor, liderleri hala savaşa devam edeceklerini ve 7 Ekim’e benzer saldırılarda bulunacaklarını açıklıyorlar. Devletler topluluğu ise İsrail’i kınamak için harcadığı zamanın onda birini Hamas’a bir an önce İsrail’e roket saldırılarını durdurması çağrısı için harcamıyor.

Hamas, Filistin halkı için verdiğini söylediği mücadeleyi dünyaya yayıyor. Gazze’de alacağı bir yenilgi bu anlamda onun için oyunun sonu olmayacak. Kâh Yahudi hedeflerine, kâh “kendi tarif ettiği İslam’a” karşı duracaklara gelecekte zor anlar yaşatacağını düşünüyorum. Ve bunun kendi halkına bir getirisi olmayacağı da gerçek.

https://www.reportare.com/kose-yazilari/marsel-russo/kanadanin-yollari-tastan/

Nazi selamı – Nilgün Cerrahoğlu

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/nilgun-cerrahoglu/nazi-selami-2162708

İnsani hesaplar ABD'nin İsrail üzerindeki baskısını artırıyor! - Hüda Hüseyni

https://www.indyturk.com/node/691186/d%C3%BCnyadan-sesler/i%CC%87nsani-hesaplar-abdnin-i%CC%87srail-%C3%BCzerindeki-bask%C4%B1s%C4%B1n%C4%B1-art%C4%B1r%C4%B1yor

İsrail çatışmayı genişletme amacında – Hediye Levent

“7 Ekim’de HAMAS’ın İsrail yerleşim birimlerine yönelik saldırısı bölgesel gerilimler açısından yeni bir dönüm noktası oldu. Her ne kadar kriz HAMAS ve İsrail arasında patlamış olsa da Filistin meselesine destek veren İran ve Suriye ile bölgedeki İran destekli silahlı gruplar krizin bir parçası haline geldi. Ancak İran ve Suriye gibi ülkelerin ve İran destekli silahlı yapıların İsrail ile doğrudan bir savaştan kaçındığı söylenebilir. 

İran açısından mevcut duruma bakıldığında İran’ın neredeyse 1979 yılından beri sürekli mücadele halinde olduğu ancak birbirlerini doğrudan hedef almak yerine suikastlar ve kontrollü sayılabilecek sınırlı vekâlet savaşları yürüttüğü biliniyor. Keza İsrail de suikastlar, İran destekli gruplara yönelik saldırılar, uluslararası platformda İran karşıtı hamleler üzerinden İran’a karşı mücadelesini yürütüyor. 

Elbette 7 Ekim İran-İsrail çekişmesinin daha da sertleşmesine yol açtı ancak ne İran ne de İsrail doğrudan bir savaşa girmek niyetinde. Keza Filistin meselesinin destekçilerinden Suriye’nin bir savaşa girecek askerî, siyasi ve ekonomik gücü olmadığı biliniyor. 

Diğer taraftan İran destekli silahlı gruplar genel olarak İran’ın bölgeye yönelik politikalarına paralel hareket ediyor ancak bu silahlı grupların İran çok istese dahi İsrail ile bir savaşa dahil olmadan önce bulundukları ülkenin şartlarını göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Mesela Lübnan Hizbullah’ının savaşa girmesi halihazırda ekonomik ve siyasi açısından derin bir kriz halinde olan ve ordusu zayıf Lübnan’ın da savaşa sürüklenmesi demek. Böylesi bir kararın Hizbullah’a ağır bir faturası olabileceği Hizbullah tarafından göz önünde bulunduruluyor ve Güney Lübnan’da devam eden çatışmaların sınır bölgesi ile sınırlı kalması ve Lübnan içlerine sarkmaması için çaba gösteriliyor.

İran dahil Filistin yanlısı ülkelerin ve hareketlerin dikkatli olmasına sebep olan bir diğer faktör ise Arap dünyasının önde gelen ülkelerinin İsrail ile ilişkileri…

Başını Birleşik Arap Emirlikleri’nin çektiği normalleşme süreçleri ile birlikte Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin bir kısmı İsrail ile diplomatik, ticari ve askerî ilişkiler kurmaya başladı. Bu durum 2011 Arap Ayaklanması dönemine kadar bölge ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini şekillendiren Arap milliyetçiliği ilkesinin büyük ölçüde içinin boşalmasına, hatta silikleşmesine yol açtı.

Günümüzde Suudi Arabistan dahil birçok bölge ülkesi bir taraftan İsrail’i bir bölge ülkesi olarak nitelendiriyor ve tanıma yolunda önemli adımlar atıyor. Diğer taraftan bu ülkeler 1948 yılından beri giderek karmaşıklaşan Filistin meselesini ve bölge ülkelerine dağılan milyonlarca Filistinliyi yük olarak görüyor.

Keza Filistinli askerî ve siyasi yapılar arasındaki uzlaşmazlıklar, bütün Filistinlilere hitap edebilecek karizmatik bir liderin olmayışı, HAMAS’ın Müslüman Kardeşler ile yakınlığı gibi meseleler bölge ülkelerinin Filistin meselesine yaklaşımlarını olumsuz etkiliyor.

Genel olarak meseleye bakıldığında Filistin yanlısı ülkelerin ve grupların İsrail ile bir savaşı başlatma olasılığı çok mümkün görünmüyor ancak İsrail’deki popülist ve yargı süreçleri ile başı belada olan Binyamin Netanyahu’nun bu ülkeleri ve tarafları bir bölgesel savaşa çekmeye çalışması mümkün. Her ne kadar ABD dahil birçok ülke bölgesel bir savaş ihtimalinden kaçınıyor olsa da İsrail’in suikastlar gibi eylemlerle tansiyonu daha da yükseltmesi beklenebilir.”

https://www.birgun.net/makale/ortadogu-2024-vekalet-savaslarinda-aktorler-arttikca-savas-riski-yukseliyor-500007

eurotopics [tr]@eurotopics_tr

🇮🇱⚖Lahey'deki dava antisemitizmi körüklemekten başka işe yaramayacak, diyor İtalyan yorumcu

https://twitter.com/eurotopics_tr/status/1746966730167976015

 

İsrailli yetkililer NYT'ye konuştu: Artık hedefler rehineleri kurtarmakla bağdaşmıyor - Ronen Bergman ve Patrick Kingsley

https://gazeteoksijen.com/new-york-times/israilli-yetkililer-nytye-konustu-artik-hedefler-rehineleri-kurtarmakla-bagdasmiyor-200606

Suriye İle Lübnan’ı Yine Vurdu: İsrail Durmayacak! - Mustafa K. Erdemol

https://halktv.com.tr/makale/suriye-ile-lubnani-yine-vurdu-israil-durmayacak-799543

Gabi Behiri@gbehiri

Israel Cumhurbaşkanı Herzog Davos'ta bugün Hamas esaretinde 1 yasına giren Kfir bebeğin resmiyle.

https://twitter.com/gbehiri/status/1747908339877487024

 

Aviva Klompas@AvivaKlompas

Pfizer CEO'su Albert Bourla, #Davos 'daki bir toplantıya hem sarı kurdele hem de rehinelerin Gazze'de bulunduğu gün sayısı olan 104'ü gösteren bir bant parçası takarak katıldı.

https://twitter.com/AvivaKlompas/status/1748199457697522153

 

Albert Bourla@AlbertBourla

Bu anne-babanız, çocuğunuz, kardeşiniz veya arkadaşınız olabilir. Eğer rehin tutulurlarsa ne yapardınız? #WEF24 da şu anda bu durumda olan dört olağanüstü İsrailli kadınla tanıştım. Onların izniyle, hepimizin bu krizi sona erdirmek için elimizden geleni yapacağımızı umarak hikayelerini paylaşıyorum. https://bit.ly/48WuRFb  #BringThemHomeNow

https://twitter.com/AlbertBourla/status/1749178858740330859

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün