“Artık çocukluğum tamamen bitti”

Anneciğim Fanika´ma…

Perspektif
24 Ocak 2024 Çarşamba

Ebru Özsezikli

Tam bir İstanbul hanımefendisi tasvir edin; oturmasıyla, kalkmasıyla, nezaketiyle, misafir ağırlamasıyla, gururuyla, kültürüyle, iyi niyetiyle, her zaman sokağa çıkarken taktığı boynundaki zarif fularıyla… O zarif mükemmel kadın işte benim annemdi.

Oysaki küçüklüğümde babasına çok aşık bir çocuktum. Her gün sabırsızlıkla akşam işten gelmesini beklerdim. Bir gün onu aniden kaybettiğimde kahramanım beni bırakıp gitmiş gibi hayal kırıklığına uğramıştım.

Pazartesi sabahı da kanatsız altın kalpli melek annem bu dünyadan adı gibi Fani bir dünyaya geçiş yaptığında ilk anda güneşimi kaybetmiş gibi hissettim. Benim nazarımda anneciğim hayata hep pozitif bakan, umut veren sıcacık gülüşü, ışıl ışıl mavi gözleriyle, içimi ısıtan doğduğu ay mayıs ayındaki gibi bir ilkbahar güneşiydi.

Anneciğim bir yönüyle zarif, ince ruhlu, kırılgan ama bir o kadar da güçlü bir kadındı. Babacığımı kaybettiğimiz zaman kendini toparlayıp, bir hafta içinde tekrar iş hayatına dönüp bizi okutup, hayata hazırlayan, yıllarını bize adayan dev yürekli bir kadındı.

Daha önce de maalesef bu döngüyü yaşamıştım. Yasın üç evresi var. İnkâr kabul etmeme, sonra kabullenme ve son evre hiç geçmeyecek sonsuz bir sızı…

Şimdi ben ilk evredeyim. Sanki dışarıdan başkasına ait bir hayat kesitini izler gibiyim. Her şey hayal ya da rüya gibi. Sabah uyanacağım, “Ah ne kötü bir rüya gördüm” diyecek gibiyim. Annemi arayıp rüyamı anlatacağım. Anneciğim de “üzülme, kızım ömrüm uzamış” diyecek gibi umutlu bir his var içimde…

En garibi de artık kimsenin evladı, çocuğu değilim. Pazartesi sabahı itibariyle tamamen çocukluğum bitmiş oldu. Artık ne babam kalmıştı elimden tutan ne de annem. Bu hisse alışabilmek hiç kolay değil. Hayat artık senden daha çok korkuyorum. Bundan sonra her sabah 09.00’da hatır sormak için telefonum çalmayacak. Kiminle dertleşeceğim? Kiminle kahviko içeceğim? Kim ince giyinme, şapta tak, üşütme diyecek? Kim ilacını al doktora kontrole git diyecek? Elim kolum dolu evinden beni kim yolcu edecek? Bu sarı papatyam Caniko’ya bu Yaşar’ikoma, bu oğlum Naim’e kim diyecek? Eve döneceğiz, söz demiştim sana, olmadı yapamadım. Bu dünyada iyi insanın tanımını sorsalar kesinlikle sen derim. İnsanlara karşı küçükle küçük, büyükle büyük olurdun. Senin nazarında herkes koşulsuz eşitti. Ve herkese karşı sonsuz bir sevgin vardı. Biliyorum şu anda çok iyi bir yerdesin. Ama ben sensiz nasıl yaşayacağımı işte onu bilmiyorum. Keşke onu da sana sorabilsem anneciğim.

Hayatta hep altıncı hissime, duygularıma, rüyalarıma, gelen işaretlere inandım. Tıpkı salı günü seni sonsuzluğa uğurlarken gökler yırtılırcasına bizimle ağlıyordu taa ki sen toprağına kavuşana kadar. Defin işlemi bitip üzerine çiçekler serdiğimiz zaman birdenbire yağmur durdu. Sıcacık bir güneş ve rengarenk bir gökkuşağı gökyüzünü süsledi. Sanki artık ben huzura erdim güzel kızım. Ama senin güneşin olmaya, bulunduğum yerden sana umut, ışık, dua yollamaya devam edeceğim dedin bana. İyi ki dürüstlük, vicdan, iyilik gibi senin insani değerlerinle büyüyen, inandığın yoldan ödün vermeyen küçük inatçı, gururlu kızın oldum.

Seni çok özleyeceğim anneciğim.

Bir gün bir yerde, yine yeniden, mutlaka…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün