“Onca kötülüğün hakimiyet kurduğu bir dünyada iyi olmayı seçmek bir isyandır, birçok insanın sandığı gibi ahmaklık değil.” Mario Levi
Onca kötülüğün arasında parlayan değerlerden bir tanesiydi Mario Levi, şimdi onca kötülüğün arasında yapayalnız bıraktı bizi…
Onun bir şekilde kalbine dokunduğu herkes kaybetti onu, İstanbul, Türk Edebiyatı, Yahudi Toplumu… çok büyük bir değerini kaybetti.
Onun büyük kalbi, eşsiz zekâsı ve derin duyguları yazdıklarında gizliydi aslında.
Yazdıklarıyla, söyledikleriyle karanlık bir dünyayı aydınlatmaya çalıştı her zaman, duygularını paylaşmakta zorlanan bir toplumun içinde duygularını çok güzel ifade ediyordu. Yıllar içinde duygularını kaybetmiş bir topluma, duygularını yeniden yaşatmak için bir uğraş veriyordu, büyük bir savaşçının uğraşıydı bu ve çok değerli, ölümsüz bir uğraştı. Bugün bize bıraktıkları bu ölümsüz uğraşın bir mirası. İşte bu miras onu yaşatacak olan şey..
“Ben tüm ülkenin bir terapiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Terapi süreci çok basittir. Birileri öz benliği sarsıldığı için terapiye gider ve belirli bir tırnak içinde “haklılıkla” gider. Birtakım gerçeklere inanmaktadır. Fakat birdenbire, terapi süreci içinde görür ki; hiç de hatırladığı gibi değildir gerçek. Bununla yüzleştiği an ağlamaya başlar.
Biz ağlamıyoruz ki. Biz ağlamıyoruz, biz yüzleşmiyoruz. Benim sürekli anlatmaya çalıştığım, işte bu.”
Biz ağlamayı bilmeyen bir toplum olmuştuk ve en büyük hatamızdı bunu marifet sanmak… Bizi bir kere inandırmışlardı, terapiye gitmenin “deli” işi olduğuna ve duyguları paylaşmanın “güçsüzlük” olduğuna.
O, sadece kendine değil; bizlere de bunun bir ihtiyaç olduğunu hatırlatacak kadar cesurdu.
Vakitsiz bir kayıptı Mario Levi, ama unutulmayacak, bizlerle yaşayacak bir değer.
İyi ki geldin Mario,
Hoşça kal…