İsrail´in yakın zamanda göreve getirilen Enerji Bakanı Eli Cohen, Suudi Arabistan´ın İsrail ile barış yapmayı isteme sebebinin Filistin değil, İran tehdidi olduğunu düşündüğünü belirtti.
Likud Partisi’nden yeni Enerji Bakanı Eli Cohen, İsrail ile Hamas arasındaki savaşın sona ermesinden hemen sonra Suudilerle normalleşme anlaşmasına doğru gözünü diktiğini belirtirken, savaş sonrasında bağımsız bir Filistin Devleti’ne karşı olduğunu da saklamıyor.
Yeni görev binası geçtiğimiz yıl boyu dışişleri bakanı olarak görev yaptığı binanın sokağın başında olan Likud’un uzun boylu, ince yapılı ve kır saçlı politikacısı, 2023 yılında dokuz ay boyunca bölgedeki barışı sağlamayı ümit ederek çalışmış olsa da yılın son üç ayını Hamas’ın 7 Ekim saldırısı sonrası başlayan savaşta, dünyanın diplomatik desteğini almaya çalışmakla geçirmişti.
Ne süren savaş, ne de tırmanışta olan Arap dünyasının İsrail’e öfkesi barışa olan inancını sarsmamış. Cohen’in yeni görevi, eskisinde de olduğu gibi, kendisini barış meselesinin tam ortasında konumlandırıyor. Eski görevinden tek farkı Cohen, İsrail adına diploması yolu ile köprüler kurmaya çalışmak yerine, bunu yerel ve Avrupa ülkelerinde hayata geçireceği enerji projeleri ile yapmayı hedefliyor.
Kendisine İsrail’in komşularıyla ilişkilerini normalleştireceğine olan inancının dayanağı sorulduğunda Cohen soruyu, “İran,” diye cevaplıyor.
Ofisindeki bir rafta, üzerinde kalın harflerle ‘Nükleer İran’a Karşı Hep Birlikte’ sloganı bulunan bir tabela, Cohen’in odağını belli ediyor.
Uluslararası arenanın, 7 Ekim’deki gibi bir saldırının tekrarlanmaması için iki devletli çözüm ve bağımsız Filistin Devleti’nin kurulmasının en iyi çözüm olduğu konusunda hemfikir olduğu görülüyor. Cohen ise, İran tehdidinden bahsederek, pek çok cephede bir savaş vermek zorunda kaldıkları ve bu savaşların hepsinin aslen İran’a karşı olduklarını belirtiyor.
Jerusalem Post’a konuşan Cohen, “Dünyanın savaştığımızın sadece Hamas olmadığını anlaması çok önemli. İsrail, İran’ın desteklediği pek çok terör grubuyla savaş halindedir. Hamas, İslami Cihad, Hizbullah, Suriye ve Irak’ta barınan militan grupları bunlardan bazıları. Bu şekilde ele alınca, asıl savaştığımızın İran olduğu netleşiyor. Biz dünyayı özgür kılmak için savaşıyoruz. Biz, İran’ın saldırgan tavrına ve tehdidine karşı savaşıyoruz. Eğer kuzey sınırımızda, Lübnan’da yerleşmiş Hizbullah ile tam kapsamlı bir savaş çıkarsa, bu aslında İran ile bir savaş olacak. Hizbullah’la savaştığınızda, asıl savaştığınız İran’dır. Lübnan savaş istemiyor. Lübnan hükümeti kendi başına karar aldığında İsrail ile savaş istemiyor. Lübnan’da hükümetten doğrudan olmayan, üçüncü kişiler aracılığıyla, mesajlar alıyorum. Meslektaşlarım ve onların diğer ülkelerdeki meslektaşları, Lübnan’da yetkililerin İsrail ile savaş istemediklerini söylediklerini iletiyor. Biz de savaş istemiyoruz fakat Hizbullah’a hakim olun, şeklinde cevap yolluyoruz. ‘Hizbullah’ı biz kontrol etmiyoruz, Hizbullah emirlerini Beyrut’tan değil, Tahran’dan alıyor,’ diyorlar. İran’ın saldırgan tavrı dünyada terörist organizasyonların birinci destekçisi olması, Suudi Arabistan’ın İsrail ile anlaşmasının önemini arttırmaktadır,” dedi.
Savaş öncesi aylarda, Suudi Arabistan’ın İsrail ile anlaşma yoluna gitmeye razı olmasının en önemli sebeplerinden biri, İsrail’in ekonomisi ve teknolojisine ilgisinin yanında İran idi.
Savaş öncesinde yürürlükte olan plandan bahseden Cohen, Biden yönetimi ile birlikte konuşulan detaylarda Riyad ile İran’a karşı bir güvenlik birliği yapılmasının ve İsrail ile normalleşme adımları atılmasının bulunduğunu söylüyor. Savaş çıkmamış olsaydı bu sene mart ayında tamamlanmış ve imzalanmış olacağı düşünülen anlaşmanın merkezindeki Suudi-ABD güvenlik ortaklığının ABD Meclisi’nden onay alması ve bu şekilde ABD’de 2024 yılında yapılacak seçimlerde Biden’ın tekrar seçilme şansını hatırı sayılır ölçüde arttırması da bekleniyordu.
Savaş sırasında askıya alınan ve öncesinde planlanmış Suudi anlaşmasında, Filistinlilere çeşitli haklar da veriliyordu. Savaş başladığından beri gerek Biden gerekse Suudi Arabistan yönetimleri, son derece açık bir şekilde iki devletli bir çözüm değilse bile, bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasına giden yola girilmesinin yapılacak anlaşmanın bir parçası olmasının şart olduğunu belirttiler.
Cohen, Likud’da ve meclisin sağ kanadında, savaş ve Gazze’den Hamas’ın silinmesi sonrası Filistin yönetimine tam bağımsız bir Filistin Devleti teslim edilemeyeceğini ve Gazze’nin yönetiminin kendilerine devredilemeyeceğini söyleyen isimler arasında bulunuyor.