Prof. Dr. Gökhan Arslan
Hitler görevine başlayışından henüz üç ay bile dolmadan, 1 Nisan 1933 günü başlayan Yahudi işyerlerine boykot hareketinin ardından 7 Nisan 1933 tarihinde Devlet Memuriyetinin Meslek Olarak İfasına Yeniden Dönüş Yasası’nı çıkartır.
Safkan, yani Aryan ırkından olmayanların ve özellikle Yahudilerin veya rejim karşıtı (anti-nazi) olanların sindirilmesi, sırasıyla önce işlerinden, daha sonra toplum yaşamından soyutlanması ve nihayet yeryüzünden silinmeleri sürecinin yeşil ışığıdır bu yasa.
Doğal olarak da, ilmin nur’undan korkan tüm rejimlerde olduğu gibi ilim ve bilim adamları ilk hedeftirler.
Yahudi kökenli veya sosyalist eğilimli akademisyenler bilim ve irfan yuvalarından dışlanarak faaliyet görmeleri kısıtlanır, yasaklanır. Almanya’dan ve daha sonra Avusturya’dan kaçan akademik kişiler sığınacak limanlar aramaktadırlar.
Bu kişilere yardımcı olmak üzere New York’da ‘Emergency Committee’, Londra’da ‘Academic Assistance Council’ gibi kuruluşlar faaliyete geçer.
Kemal’in Türkiye’sine doğru da birçok Yahudi akademisyen görev için bavulunu sırtlar, Dersaadet’in yolunu tutar.
Hatta Büyük Atatürk’ün talimatı ile toplama kampında bulunan Diş Hekimi Alfred Kantorowicsz de Nazi toplama kampından alınarak Türkiye’ye getirilir.
Türk üniversitelerinde görev yapan ve kalıcı eserler bırakan bu yabancı hocaların girişimiyle tıptan mühendisliğe, tarımdan edebiyata, müzikten güzel sanatlara hemen hemen tüm dallarda öğretim geliştirilmiş, günümüzde çoğu hayatta olan bir sonraki kuşak bilim adamları yetiştirilmiştir.
Bu yabancı bilim adamlarının bazıları Türk uyruğuna geçerken diğerleri II. Dünya Savaşı’nın sona ermesini takiben 13 yıl önce kovuldukları vatanlarına dönmeyi yeğlediler. Bazıları ise daha uygun koşullar sunan ABD üniversitelerinin davetini kabul ettiler. Bu arada kimileri de ülkemizde vefat edip bu topraklara gömüldüler.
Yukarıdakilere ekleme yaptıysam da çoğunu
https://www.salom.com.tr/arsiv/haber/64078/turkiyeye-gelen-cogu-yahudi-kokenli-alman-profesorler-ve-albert-einst adresinden kopyaladım.
Konu ile ilgili onlarca yazı ve belge ve hatta TÜBİTAK’ın da yayımladığı bir kitap da var. Belgeseller de mevcut.
Hatta ana dili Türkçe olan Nazilerden Türkiye’ye kaçan babasının Ankara sokaklarında büyüyen oğlu, Mercedes kamyon fabrikasının genel müdürünün hikayesi de, bu trajedinin bir devamı ama güzel bir hikaye.
Dolayısıyla ben işin o kısmını ilgili ve bilgililere bırakıyor kendi hikayemi yazıyorum.
1996 yıllarında Amerika’da yüksek lisans için hem üniversite hem de konu ararken yolum Prof. Dr. David (Davut) Arditi ile kesişti.
O zamanlar daha cahilim.
Üniversitede okuduğumuz, statik, mukavemet, yapı statiği gibi “DİRENÇ” dersleri sayesinde zihnimiz henüz bakir.
Dümdüz.
Çeyrek çekirdekli.
Neronların tutunabileceği ne bir kıvrım ne bir diş.
Mono oriented.
Çok yönlü düşünmeye programlanmamış.
Henüz daha 10-15 yılı ve okuyacağı en az 500 kitap var.
Soğuk savaşın etkilerini de unutmayalım.
İstenildiği kadar solcu ya da sağcı ya da dindar ya da her neyse.
İsimleri Ahmet-Mehmet-Osman-Ömer-Ali olmayanların Türk olabileceği aklıma gelmediği yıllar.
New Jersey’de Hudson Nehrinin kenarındaki Stevens İnstitute of Teknoloji Üniversitesi koridorlarında, Dimitris Dermetaş, Mike Kayaoğlu, Denis Kolcuoğlu, Aleks Trapezonta gibi isimleri görünce de şaşırdığım dönemler.
Kim bunlar diyorum.
İlk isimler Anglosakson, soy isimler Müslüman hatta Trabzonlu.
Aynı New York’da şantiyelerde birlikte çalıştığım Arap arkadaşlarımın ismi Ahmet-Mehmet-Osman-Ömer-Ali olmayanların Türk olmadığını sandığı gibi.
Adımın Gökhan olduğunu öğrenen Arap iş arkadaşlarım, adı Ahmet-Mehmet-Osman-Ömer-Ali olanlara bu Gökhan Türk mü, Müslüman mı diye sorduğu gibi.
Allah kimseyi cahil bırakmasın.
Belki kendisi için sıkıntı yaratmıyor ama diğerleri için işkence oluyor,
Biline.
Diksiyonu benden çok daha düzgün olan Davut Arditi Hoca ile konuştukça zihnim yavaş yavaş açılıyor.
İzmirli imiş hocamız.
İzmirli Türk Musevisiymiş.
ODTÜ’de akademisyenken 1980 sonrası Türkiye’yi terk ederek Londra’ya, ardından da Şikago’ya gitmiş. Illinois Institute of Teknoloji'de akademisyenliğe devam etmiş.
Bunları duyduğumda zemin mekaniğinin kurucusu Yahudi Hoca Prof. Dr Karl Von Terzaghi aklıma geldi. Almanya’dan gelerek İTÜ ve Robert Koleji'nde akademisyenlik yapmış, ilk zemin mekaniği laboratuvarlarını kurmuş.
Kökeni Anglasakson olan Terzaghi Hoca da kökeni Türk olan Davut Hoca gibi Amerika’ya gitmiş, Massachusetts Institute of Teknoloji’de akademisyenlik yapmış.
Bana gösterdiği ilgiden anladığım kadarıyla da sadece fiziken terk etmiş İzmir’i, Anadolu’yu, ruhu hala buralarda.
Chicago Ilinois Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünde profesör olarak görevine halen devam ediyor.
Davut Hoca, uzun zamandır ‘yapım yönetimi’ alanında araştırmalar yapıyor ki bu bilim dalı diğerlerine göre çok yeni sayılan, 1990’lardan sonra kendine yer bulan bir bilim dalı.
Ben de bu alanda çalışmaya başlayan ilk araştırmacılardanım.
ODTÜ’de bize yol gösteren ‘yapım yönetimi’ bilim dalının kurucusu hocamız Prof. Dr. Talat Birgönül ile birlikte Davut Arditi Hoca bizim çalışma alanımızın ana çerçevesini oluşturdular.
Birçok genç araştırmacı Talat Hoca’nın yönlendirmesi ve Davut Hoca’nın sağladığı davetiyeler ve olanaklar ile Amerika’da çalışmalar yürüttü, araştırmalar yaptı.
Köklü üniversitelerin bir yıllık doktora sonrası araştırma ve Q1-Q2 dergilerinde yayın yapma şartı gibi ağır yükselme kriterlerini Davut Arditi Hoca’nın desteği ile sağladılar.
Erkenden yükseldiler, profesör oldular.
Davut Hoca, Türkiye’de daha önceleri ‘Şantiye Şefinin Görevleri’ ve ‘Mevzuat’ çerçevesine sıkışmış olan yapım yönetimi bilim dalını evrensel boyuta taşıdı.
Yapılan tezleri ve yazılan makaleleri sektörel dergilerin köşelerinden alıp, editörlüğünü yaptığı dünyanın önemli bilimsel dergilerinde yayımladı.
Talat Hoca’nın ve Davut Hoca’nın emekleri ‘Construction Management’ dalının hızla kurumsallaşmasını ve uluslararası alanda tanınmasını sağladı.
Türkiye’ye 1933’te gelen Yahudi hocaların desteğiyle ilerleyen Türk Akademisi, 100 yıl sonra yine bir Türk Yahudi Hoca Davut Arditi ile birlikte ilerleme sağladı.
Allah hepsinden razı olsun.
Türk Akademisinin “Yapım Yönetimi” Bilim Dalı Davut Arditi Hoca ve Talat Birgönül Hoca ile birlikte yerel, kurak, çorak ve kırsal bir bilim dalı olmaktan kurtuldu.
Evrensel alanda yayınları ve projeleri olan ve tanınan akademisyenler yetişti.
Kaynak: 12punto.com /28.12.2023