Beatles şarkılarının büyük bir kısmının altında imzası bulunan Paul McCartney, Beatlamania’nın zirve yaptığı 1960’ların başında, ‘All My Loving’ ve ‘And I love Her’ adlı ölümsüz şarkılarına ilham kaynağı sevgilisi Jane Asher’ın ailesiyle beraber, Londra’daki evlerinin çatı katında yaşıyordu. Grup arkadaşları Londra dışındaki evlerinde nispeten izole bir yaşam sürmeyi seçerken Paul, Londra’nın hızlı sosyal yaşantısına karışmayı, sergiler, açılışlar ve kitap imza günleri gibi etkinliklerde bulunmayı tercih etmişti. Genç Beatle, bu seçimiyle kültürel anlamda da kendini geliştirerek sonraki yıllarda grubun görünmez lideri olmuştu.
1964’te Jane’in evinde kaldığı günlerden birinde uyanır uyanmaz piyanosunun başına koştu, gece rüyasına giren ve kalktığında hala kafasında dönen melodiyi unutmadan notalara döktü. Jane’in güzel bacaklarını tasvir ederken kafiye olarak ‘çırpılmış yumurtalar’ı uydurmuş olması pek romantik olmasa da, bu sözlerle grup arkadaşlarını epey güldürmeyi başarmıştı.
Şarkı, sözleri haricinde -neyse ki- tam anlamıyla şekillenmiş ve kusursuzdu. Notalar o kadar kolay akmıştı ki genç müzisyen bu melodiyi önceden bir yerden duymuş olabileceğini düşünmüştü. Çalıntı bir melodiyle şarkı yapmamak için müzik endüstrisinden güvendiği birkaç kişiye şarkıyı dinletmeye karar verdi. Özellikle eski şarkılarla ilgili geniş bilgisi olan prodüktörleri George Martin, parçayı daha önce duymadığını söyleyince Paul, artık melodinin kendisine ait olduğuna ikna olmuştu. Rolling Stone dergisi tarafından 2021’de yenilenen ‘Tüm Zamanların En İyi 500 şarkısı’ listesinde 72.sıradaki ‘Yesterday’ böyle doğmuştu. Paul, bu dokunaklı baladı stüdyoda tek başına kaydetmiş ve şarkı, tek başına kaydedilen ilk Beatles kaydı olarak tarihe geçmişti.
McCartney gibi hayatı müzik olan birinin daha önce dinlediği ve kulağının bir köşesinde yer eden bir melodiden istemeden de olsa esinlenmesi pekala mümkündü. Zaten ‘Blackbird’ü bestelerken, Bach’ın ‘E minör süit’inden esinlendiğini ve şarkıyı gitarda çalarken parçanın devamını hatırlayamayıp kendi versiyonunu yarattığını itiraf etmişti. (YouTube: Paul McCartney explains Blackbird)
Gerçekten de popüler müzikte plagiarism (intihal) suçlamasıyla karşılaşma ihtimali, edebiyattan çok daha fazladır ve fazlasıyla tartışmaya açıktır. Sözlük anlamı kısaca “Başkasına ait bir eseri kendisininmiş gibi göstermek” olan intihalin, yazılı eserlerde klon intihal, mozaik intihal ve global intihal gibi türlerinden bahsedilir. Popüler müzikteki intihal davalarında ise daha çok akor progresyonlarının benzerliği üzerinde durulur.
1970’te, son albümleri ‘Let It Be’nin çıkmasından sonra dağılan The Beatles’ın ‘sessiz üyesi’ George Harrison, aynı yılın kasımında ‘All Things Must Pass’ adlı solo albümünü yayınlamıştı. Albümdeki ‘My Sweet Lord’, İngiltere’de 1971’in en çok satan single’ı oldu. Şarkı aynı zamanda bir ‘ex-Beatle’ın, listelerde bir numara olan ilk single’ı idi. Harrison şarkısında, İbranice “Hallelujah” ve Hindu Tanrısı “Hare Krishna” kelimelerini harmanlayarak dinler arası çatışmaları terk etme çağrısında bulunuyordu.
Şarkının başarısı gerçekten tahminlerin ötesindeydi ama birkaç ay sonra beklenmedik bir şey oldu. Ronnie Mack, 1963 yılında The Chiffons tarafından icra edilen ve USA Bilboard Hot 100’de dört hafta bir numara olan bestesi ‘He’s So Fine’ ile ‘My Sweet Lord’ arasındaki benzerliği öne sürerek Harrison’a karşı ‘plagiarism’ suçlamasında bulundu ve telif hakları ihlaliyle ilgili dava açtı.
Gerçekten benzerlik George Harrison’u da şaşırtmıştı. Mahkeme 1976’da, Harrison’un şarkıyı daha önce dinlemiş olabileceğine ve kasıtlı olarak yapılmamış olsa da iki şarkı arasındaki benzerlik bulunduğuna karar verdi. Ünlü şarkıcı 587 bin dolar tazminat ödemeye mahkum olmuştu. Harrison, ‘I Me Mine’ adlı biyografisinde şarkıyı yazmış olmaktan kötü ya da pişman hissetmediğini belirtmiş ama “keşke daha dikkatli olup şarkıdaki duyguyu değiştirmeyecek şekilde birkaç notayı değiştirseydim” demişti.
Harrison, Ekim 1977’de “Her şarkı yazdığımda, bir bilgisayar olsa ve ben ona yeni şarkımı çalabilsem ve bilgisayar ‘Üzgünüm’ ya da ‘Ok’ dese ne iyi olurdu. Hayatımı mahkemelerde geçirmek, isteyebileceğim en son şeydir” diyerek hukuki sürecin kendisini ne kadar çok yorduğunu ifade etmişti.
Müzik kamuoyunu meşgul eden plagiarism davalarından biri de 2014’te Spirit grubunun bateristi Mark Andes’in ve grubun 1997 yılında vefat eden gitaristi Randy California’yı temsil eden vakfın, ünlü rock grubu Led Zeppelin’e karşı açtıkları dava idi. İlginç olansa, davaya konu şarkının, 1971’de, yani davanın açılmasından tam 43 yıl önce yayınlanmış olmasıydı. Üstelik eser, tüm zamanların en iyi rock şarkıları arasında üst sıralarda gösterilen ‘Stairway To Heaven’dı.
Grubun gitaristi ve şarkıların çoğunun bestecisi Jimmy Page, 4.albümlerini yayınlamayı planladıkları 1971 Kasım’ından 18 ay önce, gazetecilere uzun ve epik bir şarkı yapmayı planladıklarını söylemişti.
Şarkı yayınlandıktan sonra Randy California, Stairway’in girişindeki akor progresyonunun, ‘Taurus’ adlı enstrümantal şarkılarına çok benzediğini ifade etmiş ancak bunu dava konusu etmemişti.
Randy California’nın ailesinin 2014’e kadar beklemelerinin nedeni, böylesi bir davayı sürdürebilecek maddi imkanlarının olmamasıydı. 2016’da Los Angeles bölge yargıcı, iki şarkı arasında, bir jürinin karar vermesine yetecek kadar benzerlik olduğuna hükmetti. Jürinin kararı ise davacıları hayal kırıklığına uğratmıştı. ‘Stairway To Heaven’ın girişindeki akor progresyonu ile ‘Taurus’ arasındaki benzerlik telif haklarını ihlal düzeyinde değildi. Dava, yüksek mahkemeye taşındı ancak Ekim 2020’de Led Zeppelin lehine sonuçlandı. Bu sayede meraklı rockseverler, Spirit’in bu az bilinen, güzel enstrümantal şarkısıyla tanışmış oldu.
150 milyondan fazla plak satarak dünyanın en çok satan sanatçıları arasında gösterilen İngiliz şarkıcı Ed Sheeran ise intihal davalarından epeyi nasibini aldı. Sanatçı, ‘Thinking Out Loud’ şarkısı için, 2016’da Soul müziğin prensi Marvin Gaye’in söz yazarı partneri Ed Townsend’in mirasçıları tarafından dava edilmişti. Davacı taraf, Sheeran’ın Gaye’in 1973 tarihli ‘Let’s Get it On’ şarkısındaki akor dizisini kullandığını iddia ediyordu. Savunma tarafından görevlendirilen müzikolog ise, söz konusu dört akor dizisinin Gaye’in hiti çıkmadan önce başka parçalarda da kullanıldığını göstermişti.
Mayıs 2023’te jüri, şarkıdaki ortak unsurların telif hakkına konu olmadığına karar verdi ve Ed Sheeran rahat bir nefes aldı. Sanatçı daha önce ‘Photograph’ şarkısı için 20 milyon dolarlık bir telif hakkı davası ile karşılaşmış ve avukatlarının tavsiyesiyle davacı tarafla uzlaşmıştı. Sheeran, ‘Photograph’ davasında uzlaşmasının bir hata olduğunu ve bunun ‘Shape of You’ ve ‘Thinking Out Loud’ şarkıları aleyhine açılan plagiarism davalarına zemin hazırladığını ifade etmişti. Belli ki sanatçının yüksek telif gelirleri, kimilerinin iştahını kabartmıştı.
George Harrison, popüler müziğin yüzde 99’unun daha önceden gelen bir şeyleri anımsattığına inanıyordu. Grup arkadaşı John Lennon ise bunu daha açık bir şekilde ifade etmişti:
“Müzik herkese aittir, sadece yayıncılar birilerinin onlara sahip olduğuna inanırlar.”
Müzik endüstrisinde ardı ardına açılan intihal davalarına bakınca Lennon’un bu sözlerinin romantik bir temenniden öteye gitmediğini görüyoruz.
Yazıda bahsi geçen ve intihal davalarına konu edilen şarkıları, benzerleri olduğu iddia edilen şarkılarla beraber, “Did they plagiarize” adlı spotify listesinden dinleyebilir ve kendi kararınızı verebilirsiniz.
https://open.spotify.com/playlist/18IhonHSkgB9OSu4ptAMez?si=axbSZoCvShKdGRAzNgYUHQ
Kaynakça:
Fitzgerald R., The Day George Harrison Settled His ‘My Sweet Lord’ Plagiarism Lawsuit., Cosmic Magazine
Mastropolo F., Why George Harrison was found guilty of plagiarism, 31.08.2016
Ed Sheeran wins plagiarism lawsuit over his song ‘Thinking Out Loud’, Le Monde, 4 May 2023
My Sweet Lord, Photograph, Marvin Gaye, wikipedia