Adı değişen ama kimliği değişmeyen takım

İngiliz futbolunun önemli isimlerinden biri olan Wimbledon FC yöneticilerinin yeni bir ev bulma ve isminin değişmesi kararını protesto eden taraftarlar AFC Wimbledon adında yeni bir takım kurdu. Kısa zamanda birinci lige çıkan takımın hikâyesi taraftarın gücünü anlatıyor.

Eran KAN Spor
13 Mart 2024 Çarşamba

Darmstadt, Almanya liginde sonuncu durumda. Büyük bir sürpriz olmadığı takdirde sezon sonu küme düşecekler. Geçen hafta evlerinde ağırladıkları Augsburg’a 6-0 kaybetmeleri de bu gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Ama maçın en ilginç olayı son düdüğünün ardından yaşandı.

Darmstadt’ın holigan taraftarlarından biri sahaya girdi, takımı etrafında topladı ve oyuncularla konuşmaya başladı. Ne söylediği bilinmemesine rağmen mimiklerinden ve duruşundan oyuncuları azarladığı belli oluyordu. Birkaç dakika süren konuşmayı bütün oyuncular, hatta teknik ekip toplanıp dinledi ve konuşmasını bitiren taraftarı alkışlayarak uğurladılar. Bu olayın bir benzerinin sezonun başında Lyon’da da gerçekleşmesine rağmen genelde Almanya’ya özgü bir enstantane. Bunun sebebi ise Almanya’daki spor takımlarının hepsine Almanya liginin ‘50+1’ kuralından dolayı taraftarların sahip olması. Ne yazık ki birçok ligdeki durum bundan çok daha farklı. Mesela dünyanın futbol başkenti İngiltere’de kulüplerin birçoğunu büyük yatırım fonları veya milyarderler kontrol ediyor, taraftarlar genellikle kendi kulüplerinin aldığı kararlarda söz sahibi olamıyor. Tabii ki istisnalar ve çatışmalar var; en büyük örneği ise Wimbledon FC ve taraftarları. Bu, kulübün aldığı en büyük kararı beğenmeyen ve kendi takımlarını kuran taraftarların hikâyesi.

Wimbledon FC’yi Lübnanlı iş adamı satın aldı

Wimbledon FC, 1889 yılında Londra’nın güneyindeki Wimbledon şehrinde kuruldu. ‘Dons’ veya ‘Wombles’ lakabını kullanan takım uzun yıllar boyunca amatör liglerde mücadele etti. 1977 yılında Lübnanlı iş adamı Samir Georges Nassib Hamman’ın kulübü satın almasıyla işler değişti. Kulüp dokuz sezon içinde dört kere lig atladı ve 1988’de Liverpool karşısında oynadığı finali kazanarak FA Cup kupasını kaldırmayı başardı. Agresif bir oyun tarzına sahip takım yıllar içinde ‘The Crazy Gang’ lakabı ile anılmaya da başladı. Bu süreçte İngiliz Premier Ligi’ne yükselip uzun yıllar boyunca ligde kaldılar. The Crazy Gang’ın şansı 2000 yılında bitti ve takım İngiliz ikinci ligi Championship’e düştü. Bu süreçte saha arkasında yaşananlar da bir o kadar olaylıydı.

1989 yılında İngiliz futbolunun en karanlık gecelerinden biri yaşandı. Nottingham Forest ile Liverpool arasında oynanan bir FA Cup mücadelesinde sahaya girmeye çalışan yüzlerde taraftar stadyum girişindeki teller arasında sıkıştı ve bu süreçte 97 kişi hayatını kaybetti, 766 kişi yaralandı. Polis ile stadyum çalışanlarının kötü iletişiminden doğan bu fiyasko İngiliz futboluna farklı şekilde etkiledi. Hillsborough ismiyle anılan bu felaketi 1990 yılında inceleyen yargıç Lord Taylor, uzun bir bildiri yayınladı.

‘Taylor Report’un sonuçları

‘Taylor Report’ ismindeki bu bildiri gelecek yıllarda spor etkinliklerindeki polislerin rolü ve stadyumlar hakkında birçok kural taşıyordu. Bu kurallardan en önemlisi ise artık profesyonel liglerde ayakta izleyicilere izin vermemek, sadece oturan izleyicilere izin verilmesi oldu. Çoğu takım bu bildiri üzerine ya ellerindeki futbol sahalarını modifiye etmeye ya da yeni sahalar aramaya başladılar. Wimbledon ise hâlâ tam ne yapacağına karar verememişti. Geçici olarak Crystal Palace’ın evi Selhurst Park’ta maçlarını yapmaya başlayan takım, 13 yıl boyunca bütün maçlarını orada oynadı. Bu süreçte de kendi evleri Plough Lane'in yeni kurallara göre modifiye edilmesinin çok maliyetli olduğu çıkarımına varan yönetim, yeni bir saha arayışına geçti. Selhurst Park, Plough Lane’den sadece 10 kilometre uzak olduğu için birçok taraftar bu geçici sürece aldırmıyordu ama tabii ki kalıcı bir çözüm bulunması gerekiyordu.

Wimbledon’un yeni ev bulma macerası oldukça sancılı oldu. O noktada kulübün büyük çoğunluğunu satın almış Norveçli yatırımcılar Gjelsten ve Røkke, Hamman’ın liderliğinde farklı opsiyonları değerlendirdiler. Birleşik Krallık’taki neredeyse her bölgeyi tek tek gezen ve teklifler yapan ekibin başarısızlığı Hamman’ın kulüpten ayrılığı ile sonlandı. Tam bu süreçte de işin içine Pete Winkelman girdi.

Yıllarca müzik işinde uğraşan Winkelman, 1990'larda Londra’nın kuzeyindeki Milton Keynes bölgesine taşındı ve bu yeni şehrin büyümesine yardımcı olan ekibin bir parçası oldu. Milton Keynes, 1960’larda Londra’daki artan nüfus yükünü taşımak için kurulan yeni bir şehirdi. Bölgenin en büyük özelliği büyük bir Asda süpermarket ve IKEA dükkânları olması. Winkelman bu bölgenin daha da büyümesini sağlamak için büyük bir futbol sahası yapılması fikrini destekledi ve bunun gerçekleşmesini sağladı. Yıllar sonra bu süreçte Asda ve IKEA’nın da rol oynadığı ortaya çıktı. Londra takımı Luton Futbol Kulübünü Milton Keynes’e taşınmaya ikna eden Winkelman’ın planları taraftarların büyük protestoları üzerine gerçekleşmeyince Winkelman, Wimbledon ile iletişime geçti. Kulübün o dönemki yöneticisi Charles Koppel hayatında bir kez bile bir futbol maçına katılmamış aklıyla takımı 100 kilometre uzaktaki sahaya taşımayı onayladı. Taraftarların uzun protestolarına rağmen Koppel fikrini değiştrimedi ve kulüp 2004 yılında adını Milton Keynes (MK) Dons olarak değiştirerek yeniden kuruldu. Bu süreçte kulübü satın alan Winkelman kendini kulübün yöneticisi olarak atadı ve artık eski kulüpten eser kalmadı.

 

Taraftarların protestosu

Tabii ki taraftarlar bu durumda yılmadı. Kulübün aldığı kararı beğenmeyen taraftarlar protestoları için önce maçlarda marşlar söyledi, ardından maçlara gitmeyi bıraktı. Çabalarının sonuç vermediğini anladıktan sonra Wimbledon bölgesinde AFC Wimbledon isimli yeni bir takım kurdular. Yeni kulübün 20 yıllık ömrü tarihte eşi benzeri olmayan bir başarı hikayesi. Teknik olarak yeni bir kulüp olan AFC Wimbledon en amatör ligden başladı ama 13 sezon içinde altı kere üst lige çıkmayı başardı. Bu süreçte İngiliz futbol tarihinin en uzun yenilmezlik serisini de 78 maç kaybetmeyerek elde ettiler ve 2020 yılında eski-yeni evleri Plough Lane’i tekrardan satın aldılar. Şu an AFC Wimbledon ile MK Dons İngiltere’nin dördüncü ligi League Two’da mücadele ediyorlar. Hatta geçen hafta ligde maçları vardı, 90+4’te gelen bir gol ile Wimbeldon kendi evlerinde MK Dons’u yendi. Ama tabii ki bu galibiyet sadece üç puandan ibaret değildi; futbolun her şeyden önce taraftardan ibaret olduğunu anlamayan Koppel, Winkelman, IKEA ve bütün iş adamlarına karşı alınan bir galibiyetti.

Futbolun her geçen gün daha da endüstriyelleştiği bir dönemden geçiyoruz; hayatında top görmemiş milyarderler futbol takımları ile evcilik oynuyor. Bu durum yakın bir zamanda tersine dönecek gibi durmuyor ama AFC Wimbledon ile MK Dons’un hikâyesi her zaman o yöneticilere takımların gerçek sahiplerinin taraftarlar olduğunu hatırlatacaktır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün