İstanbul Rumlarının 1924’te Atina’da kurdukları spor kulübü AEK (a-e-ka biçiminde hecelenerek değil, yazıldığı gibi bir çırpıda AEK diye okunur), bu yıl 100. yaşını kutluyor. Üstelik 2023’te seyircilerini ağırlamaya başlayan yeni stadyumlarının adı da Agia Sophia (Ayasofya). Kulübün tarihi, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın tarihinin de bir parçası. İki ülkenin hem birbirleriyle ilişkileri, hem de kendi siyasal, kültürel ve toplumsal tarihleri açısından AEK, bir spor kulübünün geçmişinden çok daha fazlasına işaret ediyor.
Tarihçi Dimitris Kamouzis, kitaplarından birine başlarken, 2022 ve 2023 yıllarının Yunanistan için oldukça duygusal bir anlam taşıdığını ifade eder. Çünkü bu yıllar, etnografik, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel anlamda Yunanistan’ı dönüştüren çok önemli üç olayın 100. yılıdır. Kamouzis, bu olayları, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı adını verdiği savaşta Yunanistan’ın yenilmesi anlamına gelen 1922 Küçük Asya Felaketi, Ocak 1923’te imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi ve Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması olarak sıralar. Bu üç olayla doğrudan bağlantılı olan ve 100. yıldönümü gelen dördüncü önemli olay olarak AEK’in kuruluşunu eklersek, herhalde iki ülkenin tarihlerini bilenlerin ve futbola gönül verenlerin karşı çıkacağı bir şey söylemiş olmayız.
AEK; Athlitiki Enosis Konstantinoupoleos, Athletic Union of Constantinople ya da Türkçe karşılığıyla İstanbul Atletik Birliği, İstanbul’dan ayrılan Rumların önderliğinde kurulur. Ancak biraz daha geriye gittiğimizde, köklerinin Beyoğlu Spor Kulübü’ne dayandığını görürüz. Beyoğlu Spor Kulübü kendi tarihini anlatırken, İstanbullu Rumlar tarafından kurulan kulübün ilk adının ERMİS (Türkçedeki adıyla Yunan Tanrısı Hermes), kuruluşunun da 1877 olduğunu belirtir. Kulüp, 1886 yılında Athlitikos Sillogos Pera (Pera Spor Kulübü), 1914 yılında ise PERACLUB ismini alır. Cumhuriyet’in kuruluşuyla beraber, 1923’te, Beyoğlu Spor Kulübü’ne dönüşür. Ne var ki Türkiye, birkaç sene içinde Rum nüfusunun önemli bir bölümünü kaybedecektir. Rumların 1922’de Yunanistan’ın yenilgisinden sonra, özellikle İzmir civarından başlayan göçlerine, Nüfus Mübadelesi’nin gerektirdiği zorunlu göç de eklenir. Bir kısım Rum ise, mübadeleden muaf tutulan İstanbul’da yaşamalarına rağmen, kendi istekleriyle göç etmeye karar verirler. Şaşırtıcı gelebilir, ancak Türkiye’den Yunanistan’a giden Rum göçmenler, sayıları yüzlerle ifade edilebilecek kadar çok spor kulübü kurar. Andreas Baltas’ın makalelerinden öğrendiğimize göre, o yıllarda kurulan 55 göçmen kulübünün, AEK ve PAOK dâhil olmak üzere, adında Konstantinopolis vardır; 24’ünün adında Asia Minor (Küçük Asya) geçer; 10’u ise adında Smyrna (İzmir) ibaresini taşır. Göçmenlerin spor kulüpleri Yunanistan’da sporun kurumsallaşmasında öyle dönüştürücü bir etki yapar ki, 1926’da Yunanistan Futbol Federasyonu kurulur ve 1927’de FİFA’ya üye olur.
Bu kulüpler, göçmenler için, yeni vatanları Yunanistan’da yaşadıkları zorlukları aşmanın, topluma karışmanın, sosyalleşmenin bir aracı olur. Aynı zamanda köklerini unutmamanın ve anılarını yaşatmanın bir yolu haline gelirler. Takımlar, kimliklerle öyle bir özdeşleşir ki, yerel kulüpler ve göçmen kulüpleri arasında kıyasıya rekabet oluşur. İstanbul’da 1877’de kurulan ERMİS’in isminin Antik Yunan kaynaklı olması, Yunanistan’a göçten sonra ise isimlerin bu kez İstanbul’a ve Türkiye’ye atıfla konulması, aidiyet, milliyet ve bellek konularında bize çok şey anlatıyor.
AEK’ten ve İstanbullu Rumlardan bahsetmişken, Türk milli takımında görev yapmış, Fenerbahçelilerin gözbebeği, Büyükadalı Ordinaryüs Lefter’i anmadan geçmek olmaz. Yukarıda bahsedilen tarihsel süreçler yaşanırken, 1925 yılında doğan Lefter, 1964’te kısa süreliğine AEK’te de oynar. 6-7 Eylül Olaylarında, Büyükada’daki evi saldırıya uğrar, çok üzülür, ama ne vatanını sevmekten vazgeçer ne de saldırganların kimliklerini ele verir.
AEK’in kuruluşunu kutlayan bu yazının tarihe bir saygı duruşu olmasını dilerim. İstanbullu Rumlara, gitmek zorunda kalanlara, kendi isteğiyle gidenlere, yeni vatanlarında yeni bir hayata tutunmaya çalışanlara, kalanlara, Lefter’e, 6-7 Eylül Olayları’nda Lefter’i korumaya çalışanlara, tarihin geçmişten, futbolun da spordan ibaret olmaktan çok ötelere uzandığını bilenlere bir saygı duruşu…
Not: Kaynak paylaşımı için Andreas Baltas’a özellikle teşekkür ederim.
Kaynaklar