Geçtiğimiz günlerde halka açılan Amsterdam Ulusal Holokost Müzesi, dört Yahudi´den üçünün öldürüldüğü Hollanda´daki Holokost´un kapsamlı tarihine adanmış ilk kurum oldu.
Amsterdam'ın merkezinde yer alan Anne Frank Evi, Hollanda'nın en çok turist çeken mekanlarının başında yer alır. Ayrıca, şehrin dışında, Frankların Auschwitz ve Bergen-Belsen'e gönderildiği Westerbork geçiş kampının olduğu yerde de Holokost kurbanları anısına bir anıt bulunur. Ülkenin diğer bazı müzelerinde Hollanda'nın Nazilere karşı direnişinin öyküsünü anlatılır. Ancak bu güne kadar hiçbir müzede ya da kurumda ülkenin Holokost'taki rolünün tam öyküsü anlatılmadı.
Kapılarını yeni açan Amsterdam Ulusal Holokost Müzesinin, Hollanda'nın Nazi işgalinden kurtarılmasından bu yana geçen 80 yıl boyunca yaygın olan anlatılara gerekli bir düzeltme sunduğu belirtiliyor.
Yahudi Kültür Mahallesi Genel Müdürü Emile Schrijver, "Hepimiz Anne Frank Evi'nin yıllık 1,2 milyon ziyaretçisinden çok memnunuz, ancak aynı zamanda bu pek çok farklı kişisel tarihten biri" dedi. Jewish Telegraphic Agency’ye “Franklar Amsterdam'daki Alman mültecilerden oluşan, diğerlerine göre nispeten varlıklı bir aile olduğundan, onların hikâyesi bir bakıma burada olup bitenlere pek benzemiyordu; tabii ki onların da diğerleri gibi öldürüldüğü gerçeği dışında…” yorumunu yaptı.
Yapımı yaklaşık 20 yıl süren Holokost müzesi fikri, Amsterdam'daki Yahudi kültür kurumlarını işleten Yahudi Kültür Mahallesi'nin önerisiyle 2005 yılında ortaya çıktı. Bundan onlarca yıl önce, Holokost'un Hollanda tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğu düşüncesi geniş bir direnişle karşı karşıya kalmıştı. Schrijver, “Hollandalılar bizim bir direnişçiler ülkesi olduğumuz, Nazizm'in kurbanı olduğumuz; savaşın herkes için zor olduğu ve Yahudilerin başına gelenleri anmaya özel bir yer vermenin hiçbir nedeni olmadığı şeklindeki yanlış düşünceye sıkı sıkı bağlı kaldılar,” dedi.
Holokost Müzesi'nin baş küratörü Annemiek Gringold, müzenin kuruluş aşamasında bile projenin gerekliliği konusunda sık sık sorulara maruz kaldıklarını belirtti. Bazı Hollandalı destekçiler, Holokost'un Hollandalı kurbanlarına yönelik anıtlar zaten mevcut olduğundan, bu müzenin kapsamını genişletmesi gerektiğini öne sürdü.
Gringold, JTA'ya "Kamuoyunda ve akademik çevrede, müzenin genel olarak soykırımlarla ilgilenmesi veya insan haklarıyla ilgili bir müze olması gerektiğini söyleyen tartışmalar yaşadık. Bizim iddiamız her zaman, Hollanda'daki 100 binden fazla Yahudi’nin eziyet gördüğü, sınır dışı edildiği, soyulduğu ve öldürüldüğü bu tarihin, ulusal kolektif hafızamızın sıkı bir parçası olması gerektiğiydi" dedi.
Müzenin ana sergisinde ayrıntılarıyla anlatılan bu tarih, artık geçmişe göre daha anlayışlı bir izleyici kitlesi bulabilir. Müze, kişi başına düşen en yüksek sayıda Yahudi kurbana sahip Batı Avrupa ülkesi haline getirilmesinde hayati önem taşıyan Hollanda'nın, Nazilerle işbirliğinin tartışılmasına giderek daha fazla açıklık kazandırıldığı bir dönemde açıldı.
Önümüzdeki yıl ülke, Hollanda'nın Nazilerle işbirliğine ilişkin arşivlerini ilk kez kamuoyuna açacak. Geçtiğimiz hafta tarihçiler, bugün hâlâ faaliyet gösteren Amsterdam toplu taşıma şirketi GVB'nin, Anne Frank da dâhil olmak üzere yerel Yahudileri toplama kamplarına götürecek trenlere nakletmesi nedeniyle savaştan sonra tazminat istediğini ortaya çıkardı.
Anne Frank Evi'nin Genel Müdürü Ronald Leopold, müzenin Hollanda'daki Holokost eğitimine başka bir giriş noktası olmasını memnuniyetle karşıladığını belirtti. Müze, Hollandsche Schouwburg Tiyatrosunun karşısında yer alıyor. Burası, Naziler tarafından büyük bir sürgün merkezine dönüştürmeden önce Yahudi sanatçılar ve izleyiciler arasında popüler bir yerdi. Binada 46 bin Yahudi Westerbork'a nakil edilmeyi beklemek zorunda kaldı.
Müze binası, Nazilere karşı direnişte önemli rol oynayan eski bir öğretmen okulundan dönüştürüldü. Okul, savaştan sonra yıkılan ve Nazilerin, aşırı kalabalık olması sebebiyle, Hollandsche Schouwburg'a sığamayan çocukları yerleştirdiği bir çocuk yuvasının yanındaydı. Binlerce çocuk bu yuvada sınır dışı edilmeyi bekledi.
Diğer taraftan çocuk yuvasının müdürü Henriëtte Pimentel yaklaşık 600 çocuğun kaçmasına yardım etti. Onun talimatıyla çocuklar havaya kaldırılarak yandaki öğretmen okulunun bahçesinden Hollandalı direniş üyelerine teslim edildi. Çoğunlukla Yahudi olmayan yirmili yaşlarındaki bu direniş üyeleri, çocukları güvenli bir eve, ardından da ülke çapındaki gizli adreslere götürdü.