“Son anketlere bakılırsa Netanyahu´nun oyları yüzde 30´lardan yüzde 18´e düşmüş. Likud´da ciddi bir kayıp var ama toparlanmaya da girdi. İsrail´de farklı aktörler yükselebilir. İsrail sağında bir ayrışma var. Netanyahu karşıtlarının sağda yeni bir oluşum kurma ihtimali gündemde. Hepsini toplayınca tabii İsrail siyaseti kendi dinamikleri içinde hareket edecektir. Biden´ın böyle bir durumda İsrail´i seçime götürme gibi bir durumu olamayacağını söylemek lazım. Biden sanki İsrail´in tezlerine inanmış gibi geliyor bana. Ama Netanyahu´yu da kendisine zaman kazanmak isteyen, siyasetin köşe kapmaca oyununu iyi bilen birisi olarak görüyor. Onu da çok ciddiye almak istemiyor açıkçası. Ama öte yandan İsrail´in temel tezlerini Biden´ın benimsediğini gözlemliyorum.” Gökhan Çınkara – https://sputniknews.com.tr
Harari İsrail'in "Yahudilerin tarihi vatanı" olduğu fikrini uzun süre destekledi.
Ancak değişimlerin sertliği onu, İsrail'in her türlü dış tehlikeyi aşan büyük bir iç çatırdama yaşadığını kabul etmeye itiyor.
Harari'ye göre şimdi temel çatışma, laik milliyetçi hareket ile Yahudilerin yalnızca Araplar değil, tüm uluslardan üstün olduğuna inanan yeni Mesiyanik (Mesihçi) hareketi arasında "Yahudilik ruhu" üzerine bir çatışmadır.
Irkçı ve üstenci eğilimleri ile Mesiyanik, koalisyon hükümetine dahil oldu ve kontrolü gittikçe güçleniyor, nüfuzu büyüyor.
Harari, hareketin, vadedilen ve denizden nehre kadar uzanan Yahudi devletini kurmaktan başka gelecek yıllara dair bir vizyonu olmadığını, bu devletin nüfusunun; tam vatandaşlığa sahip Yahudiler, yarı haklara sahip 1948 Arapları, hiçbir hakkı olmayan 1967 Arapları şeklinde üç sınıfa ayrıldığını söylüyor.
Diğer bir deyişle Mesiyanik, mevcut statükoyu pekiştirip nihai hale getirmeyi amaçlıyor.
Yerinden etme ve yok etme niyetlerini göz ardı eden Harari'nin açıkladığına göre sunduğu tek çözüm bu.
Harari, vejetaryen ve yumuşak kalpli olmasına rağmen Filistinliler için değil, Mesiyaniklerin İsrail'i kuran laik Siyonizm için bir tehdit oluşturmasına üzülüyor.
Ona göre bugün yaşananlar, ilk kuruculara karşı bir darbe, kurdukları kurumların sistemli bir şekilde yok edilmesi ve yerlerine katı bir dini otoritenin getirilmesidir.
Harari şu yorumu yapıyor:
“Eğer başarısız olursak ve onlar da kendi kontrollerini ve vizyonlarını empoze etmeyi başarırlarsa, Yahudiliğin dünya çapındaki anlamı değişecek. Yahudiler nerede olurlarsa olsunlar, bunun sonuçlarına katlanmak zorundalar.”
Çatışma henüz bir sonuca ulaşmadı ancak Mesiyanik, uyum ile fikir birliğinin karakterize ettiği misyoner bir hareket.
Knesset geçengünlerde ezici bir çoğunlukla iki devletli çözümü reddetti.
…
İsrail'in 7 Ekim'deki felakete neden olanları yargılaması gerekecek ve Harari bu konuda ordunun, istihbaratın ve Şin Bet'in, Netanyahu ve grubunu aylardır gizlice ve alenen İsrail'in korkunç bir tehlike içinde olduğu konusunda uyardığını söylüyor.
Onlara, dikkatlerini anayasal kurumları yok etmeye çalışmaktan Hamas, Hizbullah ve İran'ın temsil ettiği dış tehlikeye odaklanmaya yöneltmeleri gerektiğini söylediklerini belirtiyor.
Ama kimse dinlemedi, çünkü ordu komutanı ve Şin Bet lideri dahil tüm bu askeri uzmanların, derin devletin kendilerine yönelik komplosunun bir parçası olduğu fikri akıllarında yer etmişti.
Uyarıların bir iç oyunun parçası olduğunu ve amacın kendilerini yargı reformunu durdurmaya zorlamak olduğunu düşündüler.
İsrail bu nedenle 7 Ekim'i adeta komadaymış gibi yaşadı ve sonuçları da hâlâ devam ediyor.
https://fikirturu.com/jeo-politik/israil-ve-hizbullah-arasinda-savas/
Eski İsrailli barış müzakerecisi Daniel Levy Harici’ye konuştu: “İsrail’in savaş alanında pek de iyi durumda olmadığı açık. Batı, ‘derhal ateşkes’ten yana olan kendi kamuoyunun çoğunluğunu görmezden geliyor bu yüzden. Bence ne yazık ki bu bambaşka bir konuya gidiyor: Batı demokrasisindeki kriz.”
https://sputniknews.com.tr/20240313/1081665299.html
İsrail’in nereye evrildiğini çok iyi özetleyen bir anket.
İsrail’de iki devletli çözüme destek yüzde 35 buna karşı olanlar ise yüzde 65 ile zirvede.
Anketteki ayrışma çok net görülüyor.
Refah’a askeri operasyon yapılsın diyen İsrailliler de yüzde 70’e erişmiş durumda.
https://twitter.com/gcinkara/status/1768004763872817403
ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu (USCIRF) Başkanı Haham Abraham Cooper, Suudi Arabistan'ın Diriye kentini ziyareti sırasında yetkililerin kendisinden kipasını çıkarması istediğini ancak bunu reddettiğini bildirdi. Olay sonrası USCIRF heyeti ziyareti yarıda keserek ülkeden ayrıldı.
https://www.bbc.com/turkce/articles/c4nvk4xg8deo
Bu dramı yaratan sadece İsrail değil. Hamas’ın üzerinde de kara bir leke var. Tüm bunların yanı sıra İsrail’in dünyadaki itibarı bir büyük darbe daha alabilir. Bunun sebebi işgalin ilk gününden beri beni ürküten bir gerçek: Netanyahu İsrail ordusunu Gazze’ye gönderirken Hamas’ın dağıtılması veya ateşkes sonrası bölgenin nasıl yönetileceğine dair tutarlı bir planı yoktu. Bence hem Filistinliler hem de İsrail için Gazze’nin Hamas tarafından yönetilmesinden daha kötü tek bir şey var. Kimse tarafından yönetilmemesi. Dünya Gazze’deki düzeni İsrail’in sağlamasını beklerken İsrail bunu yapamaz veya yapmazsa kalıcı ve öğütücü bir insani kriz ortaya çıkabilir.
Gazze sınırına kısa süre önce yaptığım ziyarette tam da bu yönde ilerlendiği kanaatine kapıldım. 21 Mart’ta ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Michael Kurilla ile birlikte İsrail ile Gazze’nin kesişim noktasındaki Erez’e gittim. Kurilla başlamak üzere olan ABD havadan gıda yardımı operasyonundan sorumluydu.
Yukarıdan İHA’ların, uzaklardan ise top ateşlerinin sesi geliyordu. Bir İsrailli komutan yöredeki en büyük kentsel bölge olan Gazze şehrini de içine alan Kuzey Gazze’deki çoğu İsrail kuvvetinin ya İsrail sınır bölgesine ya da Gazze’yi kuzeyden güneye kesen yol boyuna çekildiğini anlattı.
Bir başka kıdemli İsrail subayı bundan böyle İsrail askerlerinin ve özel kuvvetlerinin Kuzey Gazze’ye sadece belli Hamas hedeflerini vurmak için girip çıkacağını ancak birkaç yüz Hamas militanı ve yerel çete liderleri hariç geride kalan sivillerin gündelik yönetimiyle kimsenin ilgilenmediğini söyledi.
İki gün önceki gıda dağıtımında görülen kargaşanın nasıl ortaya çıktığını hemen anladım. İsrail Hamas’ın kontrolünü kırıyor ancak Gazze’nin sivil yönetiminde kendi kuvvetleriyle sorumluluk almaya yanaşmıyor. Dahası, Gazze’de binlerce personeli bulunan Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi’nin bu görevi yerine getirmesine de destek olmuyor. Çünkü Netanyahu Filistin Yönetimi’nin Batı Şeria ve Gazze’de Filistin hükümeti haline gelmesini istemiyor. Günün birinde bağımsız Filistin devletine dönüşme ihtimalinden korkuyor.
Elbette Gazze'deki Hamas liderleri tamamen farklı bir konumda:
Birincisi, "Gazze’nin yıkımından sonra halkının yerinden edilmesi de dahil olmak üzere" tüm fedakarlıklara rağmen Hamas, İsrail'i Ortadoğu'dan kovma ve Ürdün Nehri'nden Akdeniz'e kadar uzanan bir Filistin devleti kurma hedeflerine yaklaşmış değil.
Ancak mevcut tüm liderler yarın sahneyi terk etseler bile "gerçek bir barış anlaşması" hâlâ çok uzakta.
Öngörülemeyen olaylar meydana gelmezse, şimdi, en muhtemel sonuç, işlerin 7 Ekim 2023 öncesindeki haline dönmesidir.
Gazze'nin etrafının daha fazla tel örgülerle çevrilmesi ve Gazze halkının içinde kaynamasına izin verilmesi ile birlikte, çok da uzak olmayan bir geçmişe dönüş fikri İsrail hükümetinin büyük bir kısmını rahatlatıyor.
Öte yandan, işlerin Aksa Tufanı öncesindeki haline döneceğine inanmayanlar da var, zira bu durumda İsrailliler onlarca yıl kendilerini rahat hissetmeyecekler.
Gazze'deki Filistinlilerin yerleştirilmesine ilişkin sürecin kararlaştırıldığına ve üzerinde anlaşmaya varıldığına inanıyorlar.
Her halükarda Gazze sakinlerinin dönecekleri bir yer olmadığını, artık sorunun Gazze değil, Batı Şeria olduğunu söylüyorlar.
İsrail, Batı Şeria'daki Filistinlileri komşu ülkelere sınır dışı etmeyi amaçlıyor.
ABD, İsrail'in yaptıkları konusunda biraz temkinli davranıyor ama seçimlere aylar kala karar alma gücünden yoksun kalmış durumda. İsrail, günümüz dünyası ile çelişse bile ezici çoğunlukla saf bir Yahudi devleti istiyor ve ne Netanyahu ne de herhangi bir başbakan bu eğilimi durduramayacak.
Ayrıca çetin ve kanlı olayların sonunda pek çok kişinin kıyımlardan kaçmak için Batı Şeria'dan ayrılacağını, Avrupa ve Arap ülkelerinin Filistinlilerin sığınacağı ülkelere maddi yardımda bulunacağını, İsrail’in Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs-Sahra'nın kutsallığını koruma sözü ile birlikte sınırlı oranda Batı Şeria sakininin kalmasına izin vermeyi kabul edeceğini de söylüyorlar.
Ocak ayında Davos'ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda konuşan Mustafa, otoritenin sorunlarından çoğunlukla İsrail'i sorumlu tuttu ve "Filistin Otoritesi'nin kurum inşa etme açısından daha iyisini yapabileceğini" ancak "işgal altında bunu yapmanın zor olduğunu" söyledi. Mustafa, İsrail-Hamas savaşından sonra "İsrail'in şartların açık ve kabul edilebilir olduğu ciddi bir sürece girmesi halinde biz de karşılık vereceğiz" diyerek "güvenli, emniyetli ve müreffeh" bağımsız bir Filistin devleti kuracaklarını, böylece "halkımızın onurlu bir şekilde yaşayacağını ve bir daha savaşa gerek kalmayacağını" sözlerine ekledi.
Hamas'a gelince, El Fetih'in uzun süredir devam eden tutumunu tekrarlayarak, İsrail'in var olma hakkının kabulü de dahil olmak üzere önceki anlaşmalarını tanıdıkları sürece tüm Filistinlilerin, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne katılabileceğini söyledi. Mustafa, "Tüm Filistinlileri bu gündem etrafında görmek ve birleştirmek istiyorum" dedi. Hamas'ın İsrail devletini yok etme arzusu göz önüne alındığında, bu noktada bu mümkün görünmüyor.
-Ödeme nasıl olacak?
-Biz ödeme yapmayız.
Yitzhak Yosef’in Haredi gençlerin zorla askere alınma durumunda ülkeyi terk edeceklerine dair açıklamasına dair seküler eleştiri. Siz uçak paranızı bile bize ödetir gidersiniz.
https://twitter.com/FeritBelder/status/1767094555696910547
Yitzhak Yosef gidecek başka yer olmadığının bilincindedir. Haredilerin Siyonist karşıtı olup olmadığı her zaman bir soru olmuştur. Onlarca yıldır Shas'ın liderleri, geleneksel dini Siyonizm'i tam olarak benimsemeden, Siyonizm'i alternatif bir dini yolla yeniden tanımlıyorlar.
https://twitter.com/FeritBelder/status/1766814665495986213
https://tele1.com.tr/erdogan-yonetiminin-ortodoks-yahudi-lobiyle-yollari-ayrildi-1029050/
https://halktv.com.tr/makale/abdden-yuksek-duzeyde-elestiri-schumer-netanyahuyu-topa-tuttu-815862
Dün #Oscar ödülleri yine sahiplerini buldu... Bugüne kadar hiç Türk asıllı birisinin Oscar almadığını düşünüyorsanız güzel bir haber vereyim. Birisi aldı ve hem de 1 değil, 2 Oscar!😊
ABD’ye göç eden ve sonrasında oldukça varlıklı bir iş adamı olan Manisalı Moris Şinasi’nin yönetmen ve yapımcı torunu Denis Sanders’ın ilki 1955, ikincisi 1970'te olmak üzere iki Oscar'ı var.
Sanders, Elvis Presley ve Robert Redford ile de çalıştı...
ABD’de sigara endüstrisinin en önde gelen patronlarından Manisalı Moris Şinasi’ye Sultan Abdülhamid tarafından verilen 4. Derece Mecidiye nişanı ve beratın resmini bana torunu göndermişti. Şinasi, sigaralarda Türk tütününü kullanarak Osmanlı ekonomisine büyük katkıda bulunmuştu. Moris Şinasi 1928'de vefat ettiğinde, Manisa'ya bir hastane yapılmasını vasiyet etti ve servetinin önemli bir kısmını buraya bağışladı. Bu da onun Türkiye Cumhuriyeti'ne, memleketine armağanı...
Manisa'da yoksul bir Sefarad Yahudisi ailede dünyaya gelen Moris Şinasi'nin yine çok başarılı bir yapımcı olan torunu Peter Sanders ile görüştüğümde, dedesinin tam geleneksel bir Türk beyefendisi olduğunu söylemişti.
Moris Şinasi'nin eşi Laurette, onun vasiyetini Türkiye'ye gelerek gerçekleştirdi.
https://twitter.com/IsilAcehan/status/1767225791924891888
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/filistin-masasinda-neden-turkiye-yok-2186774
https://www.youtube.com/watch?v=lJYn09tuPw4
Bibras Natcho 18 Şubat 1988'de İsrail'in kuzeyinde yer alan Kfar Kama'da dünyaya gelir. Natcho'nun baba tarafından ailesi Türkiye göçmenidir ve İngiliz Mandası döneminde Kfar Kama'ya yerleşmiştir. Çerkez-Müslüman aile sporcu bir ailedir. Kuzeni Nili Nathkho profesyonel basketbolcudur ancak 22 yaşındayken 2004 yılında bir trafik kazasında hayatını kaybeder. Kuzenlerinden Amir Natkho bir dönem Barcelona tarafından denenmiş, CSKA Moskova ve Lokomotiv Moskova gibi takımların formasını giymiştir. Amir'in babası, Bibras Natcho'nun dayısı Adam Natkho da eski bir futbolcudur. Amir ve Adam Natkho Rusya doğumludur.
https://www.muhalif.com.tr/makale/tarihi-bilmek-3167
