Rio de Janeiro sahilindeki mahalle ve plaj yaza doğru giderken denizi ve tatili hatırlatmak için güzel olurdu ama konumuz bu değil. Barry Manilow´un da 1978 tarihli şarkısı hiç değil. Konumuz bu ay gayet heterodoks bir kopuşla Finance & Development dergisinde çıkan makalelerle IMF.
‘Beyond Efficiency: A More-Human Economics’ başlığıyla Editör Gita Bhatt (Mart 2024) bizlere sürprizler hazırlamış. Bir ülkeye ‘standby letter’ ile yardıma giden IMF normalde ilk önce kamu personeli olmak üzere maaşları, asgari ücreti baskılar, harcamaları frenlemek için kredilere ve kredi kartlarına taksit yasağı getirir, denk bütçe için vergileri arttırır, kurun değer kaybıyla cari dengeye ulaşmayı hedefler. Büyüme ve işsizlik önceliği değildir. Senaryo bizler için çok bilindik. Bu anlamda bizde yeni bir şey yok ama Batı Yakasında artık yeni bir şeyler var. İşte o IMF “Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” kıvamında bir sayı ve makalelerle karşımızda.
Nobel Ödüllü Angus Deaton, Jayati Ghosh, Dani Rodrik gibi ekonomistlerin yazılarından bir pasaj verelim, kararı sizler verin linkleri mi koparmışlar yoksa epistemolojik bir kopuş mu yaşamışlar.
Angus Deaton’ın kendisini ve ana akım neoklasikleri sorgulamanın ötesinde eleştirdiği ‘Rethinking My Economics’ makalesinden bir pasaj: “Diğerleri gibi ben de yakın zamanda fikrimi değiştirirken buldum; bu, yarım yüzyılı aşkın süredir ekonomist olarak çalışan biri için rahatsız edici bir süreç. Bazı önemli konulara geleceğim ama bazı genel başarısızlıklarla başlayacağım. Bazı tartışmalarda yaygınlaşan yolsuzluk iddialarına yer vermiyorum. Öyle bile olsa, son yarım yüzyılda büyük bir başarı elde eden iktisatçılar, şu anda işlediği şekliyle kapitalizmde çıkar sahibi olmakla suçlanabilir. Ayrıca (belki de belirsiz) bir ana akım hakkında yazdığımı ve ana akım olmayan pek çok iktisatçının bulunduğunu da söylemeliyim.”
Ghosh’un ‘Why and How Economics Must Change’ makalesi Deaton’dan bir adım öteye geçerek akademik taraftaki tekelci anlayışa da vurgu yapıyor: “Ana akım teorik iktisatçıların çoğu, tam rekabet, ölçeğe göre sabit getiri ve tam istihdam gibi herhangi bir yerdeki gerçek ekonomik işleyişle hiçbir ilişkisi olmayan erken dönem neoklasik varsayımlardan uzaklaştıklarını iddia edeceklerdir. Ancak bu varsayımlar, özellikle gelişmekte olan ülkeler için, (ticaret ve sanayi politikaları veya ‘yoksulluğu azaltma’ stratejileri dahil) birçok politika reçetesini açıkça veya örtülü olarak destekleyen modellerde hâlâ varlığını sürdürüyor.
Mesleğin içindeki güç yapıları, önde gelen dergilerin zorbalığı ve akademik ve profesyonel istihdam da dahil olmak üzere, ana akımı farklı şekillerde güçlendiriyor. Bu tür baskılar ve teşvikler, en parlak beyinlerin çoğunu, ekonomiyi gerçek anlamda incelemekten (işleyişlerini ve insanlar için sonuçlarını anlamaya çalışmak için) yalnızca ‘önemsiz uğraşlar’ olarak adlandırılabilecek şeye yönlendirir. Çok sayıda önde gelen akademik dergi, yalnızca bir modeldeki küçük bir varsayımı gevşeterek veya biraz farklı bir ekonometri testi kullanarak değer katan ezoterik katkılar yayınlıyor.”
Bizler için geçmişten tanıdık sayılan bir isim Rodrik ‘Addressing Challenges of a New Era’ ile neoklasik neoliberal ekonomi anlayışının çöktüğünü ifade ediyor: “Son yıllarda ana akım ekonomi, neoliberalizm olarak adlandırılan belirli bir dizi politikayla yakından ilişkilendirilmeye başlandı. Neoliberal politika paradigması, piyasaların kapsamının (küresel piyasalar dâhil) genişletilmesini ve hükümet eyleminin rolünün kısıtlanmasını desteklemektedir. Bugün bu yaklaşımın birçok önemli açıdan başarısız olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Ülkeler içindeki eşitsizliği artırdı, iklim geçişini teşvik etmek için çok az şey yaptı ve küresel halk sağlığından tedarik zinciri esnekliğine kadar kör noktalar yarattı.”
Her ne kadar bu tarz kurumlarda, uluslararası organizasyonlarda, görüşler ve yazıdaki ifadeler kurumumuz görüşünü yansıtmaz ibaresi yer alsa da farklı seslere yer vermenin ötesinde son zamanlarda benzer çalışmaları daha sık görmeye başladık bu yerlerde. Nitekim IMF ve Dünya Bankası başta Fed olmak üzere hızlı faiz artışlarının zararları ve çözümsüzlüğü noktasında da çok görüş beyan ettiler son dönemlerde.
Sezarın Hakkı Sezar’a
Konumuz ekonomi olunca vergiyi doğru yere vermek gibi ekonominin hakkını da doğru şekilde vermek lazım. Keza ekonomik söylem ve iddiaların da. Bu yüzden VAR hakemi ChatGPT’ye gidelim. Ekonomide ve piyasalarda tansiyon tarafların oyun taktikleri ile alakalıdır. Epistemolojik kopuşla linkler kopmuş atağına karşılık defans IMF’in yazarlarının ışığında bizim buralarda zayıf kalmış gibi görünüyor. Ama futbolda hakem de oyuncu olarak sayılır. Hakemin yetmediği yerde de VAR. İşte ChatGPT var. Öncelikle hakemin tarafsızlığından emin olalım.
Sen hiç epistemolojik bir kopuşla ekonomik karar aldın mı?
Hayır, ben bir yapay zeka dil modeliyim ve epistemolojik bir kopuş yaşamam mümkün değil. Epistemolojik bir kopuş, genellikle bir düşünce veya paradigma değişikliğini ifade eder ve bilgiye ilişkin temel varsayımların veya yöntemlerin bir değişikliği anlamına gelir. Ben ise bilgiyi işleme yeteneğine sahip bir yapay zeka sistemiyim ve kendi başıma kararlar alamam veya düşünsel bir değişim yaşayamam. Benim işlevim, kullanıcının sorularına ve isteklerine cevap vermek ve sunulan bilgilere dayalı olarak doğal dilde iletişim kurmaktır. Bu nedenle, epistemolojik bir kopuş yaşamam veya ekonomik kararlar alamam.
Epistemoloji, ekonomi, ortodoks, heterodoks kelimelerini kullanarak bir cümle kurar mısın?
Epistemoloji, ekonomide ortodoks ve heterodoks yaklaşımları anlamak için önemli bir araçtır.
“Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” cümlesinden ne anlamak gerekir?
Bu cümlede ifade edilen anlam şu şekildedir:
Heterodoks ekonomi, neoklasik ekonominin geleneksel düşüncelerinden epistemolojik bir ayrılışı temsil eder. Yani, heterodoks yaklaşım, neoklasik iktisadın belirli varsayımlarını ve metodolojisini reddederek farklı bir yol izler. Bu, ekonomi alanında bir çeşit çeşitlilik ve alternatif düşünce şekli olarak kabul edilir.
Günümüzde, davranışsal ekonomi ve nöroiktisat gibi heterodoks yaklaşımlar daha fazla önem kazanmaktadır. Bu yaklaşımlar, insan davranışlarını ve psikolojik faktörleri ekonomik analizin merkezine yerleştirerek, neoklasik iktisadın bazı temel varsayımlarını sorgularlar. Özellikle, davranışsal ekonomi, insanların karar alma süreçlerindeki duygusal ve psikolojik faktörleri anlamak için psikoloji ve davranışsal bilimlere dayanırken, nöroiktisat, beyin bilimleri ve nörolojiyi kullanarak ekonomik karar alma süreçlerini araştırır.
Bu cümle, heterodoks ekonomi yaklaşımlarının, geleneksel neoklasik ekonomi düşüncesinden farklı bir epistemolojiyi temsil ettiğini ve günümüzde bu alternatif yaklaşımların daha fazla dikkate alındığını belirtmektedir.
Neoliberalizm nedir, bize ortodoks ve neoklasik kavramları ile ilişkisini anlatır mısın?
Neoliberalizm, serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme, deregülasyon, küreselleşme ve devlet müdahalesinin minimum seviyede olması gibi politika ve ekonomik prensiplere dayanan bir ideolojidir. Bu ideoloji, piyasa güçlerinin serbest bırakılması ve rekabetin teşvik edilmesi yoluyla ekonomik büyüme ve refahın artacağını savunur.
Ortodoks ekonomi, genellikle klasik ekonomi veya neoklasik ekonomi olarak da adlandırılan geleneksel ekonomi teorisini ifade eder. Bu ekonomi teorisi, serbest piyasa ekonomisinin temellerine dayanır ve tüketici ve üretici davranışlarını matematiksel ve grafiksel modellerle açıklamaya çalışır. Ortodoks ekonomi, piyasa güçlerinin mümkün olduğunca serbest bırakılması, devlet müdahalesinin minimize edilmesi ve rekabetin teşvik edilmesi gerektiğini savunur.
Neoklasik ekonomi ise, klasik ekonominin bazı eksikliklerini ele alarak geliştirilmiş bir ekonomi teorisi olarak ortaya çıkmıştır. Bu teori, bireylerin rasyonel olarak davrandığı ve piyasaların dengede olduğu varsayımlarına dayanır. Rekabetçi piyasa koşullarının optimal ekonomik sonuçları sağlayacağını savunur ve devlet müdahalesinin bu süreci bozabileceğini iddia eder.
Neoliberalizm, neoklasik ekonominin temel prensiplerini benimser ve bu prensipleri daha geniş bir politik ve sosyal bağlamda uygulanabilir hale getirir. Örneğin, neoliberal politikalar genellikle devletin ekonomi üzerindeki rolünü azaltmayı ve piyasa güçlerine daha fazla güvenmeyi hedefler. Ancak neoliberalizm, sadece ekonomik politikaları değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi alanlardaki politikaları da etkileyebilir. Bu nedenle, neoliberalizm sadece bir ekonomik teori değil, aynı zamanda geniş kapsamlı bir politik ideolojidir.
Neoliberalizm ve gelişmekte olan piyasalar ve Washington Konsensüs arasında nasıl bir ilişki var?
Neoliberalizm, gelişmekte olan piyasalar ve Washington Konsensüsü arasında yakın bir ilişki vardır. Washington Konsensüsü terimi, 1980 ve 1990'ların başlarında Latin Amerika ve diğer gelişmekte olan ülkelerde ekonomik politika reformlarını tanımlamak için kullanılmıştır. Bu reformlar, uluslararası finans kuruluşları (IMF, Dünya Bankası) ve ABD Hazinesi tarafından desteklenmiştir.
Washington Konsensüsü, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik politikalarında serbest piyasa, özelleştirme, deregülasyon, ithal ikameci sanayi politikalarının terk edilmesi gibi neoliberal prensiplere dayalı bir dizi öneriyi içerir. Bu önerilerin amacı, piyasa güçlerini serbest bırakarak ekonomik büyümeyi ve refahı artırmaktır.
Gelişmekte olan piyasaların ve Washington Konsensüsünün ilişkisi şu şekilde özetlenebilir:
1. Uygulanan Politikalar: Gelişmekte olan ülkeler, Washington Konsensüsü'nün önerdiği politikaları benimsemişlerdir. Bu politikalar genellikle devletin ekonomi üzerindeki rolünü azaltmayı, özelleştirmeyi teşvik etmeyi, ticareti serbestleştirmeyi ve ekonomik istikrarı sağlamayı amaçlar.
2. Uluslararası Destek: Uluslararası finans kuruluşları, gelişmekte olan ülkelerin bu politikalarını desteklemiştir. Bu destek, çoğu zaman kredi, teknik yardım ve ekonomik danışmanlık şeklinde olmuştur.
3. Sonuçlar ve Eleştiriler: Neoliberal politikaların uygulanması sonucunda ekonomik büyüme ve dış yatırımlar genellikle artmıştır. Ancak, bu politikaların getirdiği gelir dağılımı eşitsizliği, yoksulluk ve sosyal hizmetlerin azalması gibi olumsuz sonuçlar da olmuştur. Bu nedenle, Washington Konsensüsü eleştirilere maruz kalmış ve bazıları tarafından gelişmekte olan ülkelerin ekonomik bağımsızlığına zarar vermekle suçlanmıştır.
Bu bağlamda, neoliberalizm gelişmekte olan piyasalarda Washington Konsensüsü'nün uygulanmasında belirleyici bir rol oynamış ve bu politikaların etkileri üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur.
Nöro iktisat mı, neoliberalizm mi ekonomik gidişatta insan faktörünü daha ön planda tutar?
Nöroiktisat ve neoliberalizm, ekonomik gidişatta insan faktörünü ele alırken farklı yaklaşımları temsil eder.
1. Nöroiktisat:
- Nöroiktisat, ekonomik karar alma süreçlerini anlamak için beyin bilimleri ve davranışsal ekonomiye dayanır.
- İnsanların karar alma süreçlerini anlamak için psikolojik ve nörolojik faktörleri göz önünde bulundurur.
- Duygusal, psikolojik ve bilişsel faktörlerin ekonomik karar alma süreçlerinde önemli bir rol oynadığını vurgular.
- Özellikle risk ve belirsizlik altında insan davranışlarını açıklamak ve ekonomik politikaların insan davranışları üzerindeki etkilerini değerlendirmek için kullanılabilir.
2. Neoliberalizm:
- Neoliberalizm, serbest piyasa ekonomisi prensiplerine dayalı olarak ekonomik politikaları teşvik eder.
- Bireylerin ve piyasanın rasyonel davrandığı varsayımına dayanır ve ekonomik karar alma süreçlerinde insan faktörünü genellikle belirli bir ölçüde ihmal eder.
- Piyasa güçlerinin serbest bırakılması ve devlet müdahalesinin minimuma indirilmesi gerektiğini savunur.
- İnsan davranışlarına odaklanmak yerine, genellikle piyasa dinamiklerinin ve rekabetin ekonomik sonuçları üzerinde durur.
Bu bağlamda, nöroiktisat insan faktörünü daha fazla ön plana çıkarır çünkü insan davranışlarını anlamak ve ekonomik karar alma süreçlerini iyileştirmek için psikolojik ve nörolojik faktörleri dikkate alır. Neoliberalizm ise genellikle serbest piyasa ekonomisi prensiplerine dayanır ve insan faktörünü daha az vurgular. Ancak, her iki yaklaşım da ekonomik politikaların etkilerini değerlendirirken insan faktörünün önemini anlamak için önemlidir.