Hugh ve Dorota Welchman´ın ´KÖYLÜLER´i vizyonda…
Sinema tarihinin ilk yağlı boya filmi ‘Loving Vincent’ten altı yıl sonra, Welchman’lar Nobel Ödüllü bir roman adaptasyonuyla özgün yeteneklerini sürdürüyorlar. Polonya kırsalındaki bir köy aracılığıyla benzersiz bir kültürü gözler önüne seren film, görsel ve işitsel bir şölen sunuyor.
‘CHLOPI / THE PEASANTS’
Yön: Hugh Welchman - Dorota (Kobiela) Welchman Sen: Hugh ve Dorota Welchnan (Wladyskaw Reymont’un romanından)
Gör: Szymon Kuriata - Radok Luaczuk - Kamil Polak Müz: Lukasz Rostkowski
Kur: Beata Hincke - Patrycoja Pirog - Miki Wecel Oyn: Kamilas Urzedowska - Robert Gulaczyk - Miroslaw Baka - Sonia Mietielica - Ewa Kaspryk - Mateus Rusin
Sinema tarihine ‘ilk uzun metraj yağlı boya filmi’ olarak geçen ‘Vincent’i Sevmek / Loving Vincent’in (2017) yaratıcıları Hugh Welchman ve Dorota (Kobiela) Welchman’ın altı yıl aradan sonra yaptıkları ‘Köylüler / Chlopi / The Peasants’, animasyon türünün özgün bir başyapıtı. Beş yılda hayata geçirilen bu görsel ve işitsel şölen film Polonyalı Wladyslaw Reymont’un aynı adlı Nobel Ödüllü romanından uyarlandı. Film dört bölümde mevsimlerin değişimini, köy ve tarla yaşamını, insan ilişkilerini hem doğal hem de sert bir dille aktarıyor. 19. yüzyıl empresyonist tablolarından esinlenen el boyaması tekniğiyle, ‘Köylüler’ önce oyuncularla çekildi, ardından filmi oluşturan 79 bin kare için yağlı boya tablolar üretildi. Film yapımında emeği geçen üç ülke vatandaşı sanatçılar proje üzerinde 200 bin saatten fazla emek verdi.
Tüm sahneler çekildikten sonra boyandı; film 80 bin tablodan oluşuyor. Boyama işlemi için 1350 litre boya kullanıldı. Filme zenginlik katan dans ritüelleri Polonya kültürüne uygun olarak gerçekleştirildi. Filmde 19. ve 20. yüzyılın başlarının Polonyalı seçkin ressamlarının eserlerine de yer veriliyor. Genç Polonya modernist hareketinden ilham alan resimler, dönem empresyonizminden hiperrealizme kadar uzanıyor ve Lukasz Rost takma adlı rapçi, besteci Luc Kowski’nin senfonik halk şarkılarıyla desteklenen, görsel olarak baş döndürücü sekanslarla doruğa ulaşıyor. Film edebiyat ile sinemanın buluşmasının parlak bir örneği. ‘Köylüler’ Nobel Ödüllü bir yazarın çağdaş bir okuması olarak, insanlığın dramına dair eskimeyen bir hikâyeye yeni bir boyut kazandırıyor.
Edebiyatla sinemanın parlak buluşması
1904 ile 1909 arasında yazılmış romanın dört bölümünün her biri köylülerin yıl içindeki hayatlarındaki bir mevsimini temsil eder. Sonbahar ile kış 1904’te, ilkbahar iki yıl sonra, yaz 1909’da yayınlandı. Bu ayırım insan yaşamının doğa ilişkisine vurgu yapmaktadır. Natüralizm edebiyat akımının bu önemli eseri 27 dile çevrildi. 19. ve 20. yüzyılda geçen hikâyenin dramatik kırılmaları, değişen mevsimlere, tarlalardaki ağır işlere ve geleneksel bayramlara bağlanıyor. Polonya kırsalında Lipce adlı köyün en güzel kızı Jagna (Kamila Urzedowska), kendi yolunu çizmeye kararlı bir genç kadındır. Köyün en zengin çiftçisi Maciej’in (Miroslaw Baka) evli oğlu Antek’e (Robert Gulaczyk) âşık olan Jagna, paragöz annesi tarafından, köyün en bereketli tarlası karşılığında babası yaşındaki Maciej ile evlendirilir. Film başkasını sevmesine rağmen, varlıklı ama despot bir toprak ağasıyla evlenmeye zorlanan bir genç kadının değişen yazgısının trajik hikâyesini anlatıyor. Zamanla Jagna, köylülerin kıskançlık ve nefret nesnesi haline gelir, film onun bağımsızlığını korumak için giriştiği savaşı anlatır.
‘Köylüler’i yazarken, kaçınılmaz olan (büyük bir parantez açıp) ‘Loving Vincent’ başyapıtını hatırlatmaktır. Bu filmin bende yarattığı etkiye gelince… Van Gogh’un en ünlü eserlerini yarattığı coğrafyayı görmek için yıllar önce yaptığım bir seyahatte, Paris’e 40 dakikada mesafesindeki Auvers Sur-Oise’a gitmiştim. Yaşamı boyunca deli gözüyle bakılan, tabloları alıcı bulmayan, intiharından sonra şöhret kazanan Vincent Van Gogh’un kardeşiyle yan yana yattığı mezarı ziyaret etmiştim. Auvers Sur-Oise’da 70 günde çizdiği 70 yağlı boya tabloya ilhan veren buğday tarlalarını gezmiş, Orsay Müzesinde bulunan ‘Auvers’deki kiliseyi ziyaret ederek sanatçıya saygı duruşunda bulunmuştum.
Sinema tarihinin ilk uzun metraj yağlı boya filmi, ‘Loving Vincent’ Polonyalı Dorota Kobiela ve İngiliz Hugh Welchman’ın senaryosunu yazıp yönettiği Polonya ve Birleşik Krallık ortak yapımı bir biyografik animasyon. 30. Avrupa Ödüllerinde En İyi Animasyon seçilen filmin senaryosu, sanatçının kardeşi ve destekçisi Theo’ya yazdığı mektuplar üzerinden yazıldı. Film Van Gogh’un ömrünün son yıllarını geçirdiği Auvers Sur-Oise’da, ölümüne (intiharına) zemin hazırlayan şartları konu edinmektedir. Film Van Gogh’u tablolarını bir araya getirerek anlatır. 65 bin kareden oluşan filmin her karesi, 125 kişilik profesyonel yağlı boya ressamı tarafından, Van Gogh’un tekniğine sadık kalınarak çizildi. 5,5 milyon dolar bütçesinin yaklaşık sekiz katı hasılat sağlayan film gişede 42 milyonluk bir ticari başarı yakaladı.
İki animasyon ustası
‘Köylüler’e dönecek olursak, Maciej’in büyük oğlu Antek’in Hanka adlı kıskanç ve karizmatik bir karısı vardır. Maciej’in Jagna’nın annesine çeyiz olarak altı dönümlük arazisini verme teklifine Antek ile Hanka karşı çıktıklarında, kopan kavga sonunda karı-koca çiftlikten kovulur. Sürgündeki Antek ile gizli ilişkisini sürdüren Jagna, kocası tarafından birkaç kez ihaneti sırasında yakalanır. Kerhen evlenmek zorunda kalan Jagna’nın âşık olduğu üvey oğlu Antek ile görüşmeye devam etmesi, hem ailede hem de toplumda derin bir çatlak açar; köy halkının nefret objesi olmasıyla neticelenir. Köylüler, toprak sahipleri mahkemesinin kendilerine ait ormanları kesme kararına karşı çıksa da yerel yönetimin toprak ağalarını korumasıyla aralarında savaş baş gösterir.
Çatışmada Maciej ciddi şekilde yaralanır. Rus birliklerinin müdahalesiyle, Antek dâhil birçok köylü tutuklanır. Uğursuzluk getirmekle suçlanan Jagna, tüm köyü karşısına alır. Yaralı yatağında dolap çevirmeyi sürdüren Maciej ile Jagna’nın Antek’i kurtarması için başvurduğu belediye başkanının fırsatçılığı ile, kayınpederi tarafından kayırılan Hanka’nın devreye girmesiyle, olaylar trajik bir finale ulaşır. Film bilhassa bayramlarda votka içip, otantik halk enstrümanlarının coşkulu müziği eşliğinde çılgınca dans eden köylüleri sergileyen mükemmel koreografili sekanslarıyla, Polonya kırsalındaki bir köy aracılığıyla, benzersiz bir kültüre etkileyici bir bakış sunuyor.
Yazımı bu özgün filmin yaratıcılarıyla bitireceğim. 1975 Berkshire doğumlu yönetmen, senaryo yazarı, yapımcı ve görsel efekt uzmanı İngiliz Hugh Welchman Oscar Ödülü sahibi bir sanatkar. Polonya’nın Lodz şehrinde çektiği ‘Peter ve Kurt’ ile 2006’da En İyi Kısa Metraj Animasyon Filmi Oscar’ını kazanmıştı. Hugh Welchman, Olivier Dahan’ın iki Oscar Ödüllü ‘Kaldırım Serçesi / La Mome’da (2007) görsel efekt süper gözlemcisi olarak görev almıştı. ‘Loving Vincent’ 2017’de En İyi Animasyon dalında Oscar ve Altın Küre’ye aday gösterilmiş, ödülü Pixar’ın ‘Coco’su kazanmıştı. Welchman’ın iş ortağı ve eşi Dorota Kobiela, 1978 Bytom doğumlu bir yönetmen, senaryo yazarı ve kurgucu. Dorota Kobiela bir ressam olarak teknikleri ve Van Gogh’un öyküsünü yazdığı mektuplar üzerinden inceledikten sonra, ‘Loving Vincent’ hayata geçirildi. Kobiela İngiltere’de çekilen ‘The Flying Machine’ (2010) animasyon filminin dört yönetmeninden biriydi. Jagna rolü için 600 aday arasından seçilen Kamila Urzedowska güzelliği ve ekranı aydınlatan tebessümüyle filme renk kattı.