Mart ayının son günlerine gelirken, Euroleague´de dananın kuyruğu kopmak üzere… Sezonda kalan üç haftada mümkün oldukça yayınlanan maçları yakalayıp, basketin daha ince işlerini izlemek için hazırım…
Mart ayının son haftasına geldiğimize göre Euroleague’in normal sezonunda dananın kuyruğunun kopacağı döneme “hoş geldin” diyebiliriz. Hem bu döneme girmenin hem de geçen ay yazdığım tahminlerin çoğunlukla tutmasının heyecanını yaşıyorum. Bunun üzerine hem play-off hem de play-in yarışının nefes kesici rekabeti de eklenince bu sezonun vaat ettiği keyfin sınırın haddi hesabı yok diyebilirim.
Tepeden başlarsak Real Madrid liderliğini neredeyse garantilemiş ancak ikinci sıradan yedinci sıraya takımlar iki maç farkla sıralanmış durumdalar. Bir galibiyet veya mağlubiyet sıralamayı anında değiştirebilirken üçlü, dörtlü ve hatta beşli averaj hesapları yapmak durumunda kalabiliriz. Örneğin en son oynadıkları Milano maçına kadar ligin en formda olan takımı Fenerbahçe Beko, bir sayıyla kaybettiği o maçı kazansa ikinci sırada yer alacakken altıncılığa geriledi. Bir hafta önceye kadar ikinciliği garanti görülen Barcelona ise üst üste direkt rakiplerine yenilerek kendini dördüncü sırada buldu.
2-2-1 şeklinde oynanan play-off düzeni sebebiyle ilk 4’te olup ev sahipliği almak büyük avantaj teşkil ediyor. Takımların güç dengesinin bu kadar yakın olduğu bir ortamda son maçı evinde oynamak önemli. Bunun en net göstergesi olarak geçen sene dört eşleşmenin üçünde düğümün son maçta çözüldüğünü belirtmeliyim. Yunanistan, Türkiye gibi ateşli taraftarıyla ünlü ülkelerden takımların play-off yarışında olduğu da göz alınırsa ev sahipliği daha da anlam kazanıyor. Nasıl bir atmosfer olacağının ön izlemesini görmek isterseniz, normal sezonun son haftasında oynanacak Olympiakos-Fenerbahçe Beko maçına göz atmanızı tavsiye ederim.
Alt sıralarda çekişme
Gelelim play-in potasına sezonu yedi ile onuncu sıralarda bitirecek takımlar arasındaki çekişme ilk 8’i aratmıyor. Özellikle onunculuk pozisyonu için tam tamına altı takım bir maç farkla dizilmiş durumda. Bu keşmekeş içinde kimin play-off umutlarını canlı tutacağı hakkında hiçbir tahminim sunamam, çünkü dengeler maçtan maça, hatta çeyrekten çeyreğe değişecek. Bu sebeple sadece şunu söyleyebilirim ki gönlümüzden geçen temsilcimiz Anadolu Efes’in bu rekabette kendini ön atıp, play-off ateşinin içine girmesi.
Bu sene getirilen play-in formatı konusunda benim de aralarında bulunduğum birçok basketbol severin şüpheleri vardı. Ne kadar adaletli olduğu tartışılabilir ancak iddialı olmak isteyen her takımı bir şekilde sezon sonuna kadar yarışın içinde tutmayı sağlamasıyla lige değişik bir hava getirdiği kesin. Euroleague yönetiminin kırk yılın başında doğru bir karar verdiğini kabul etmeliyim. Bakalım Dubai takımının lige katılmasıyla bu hassas denge nasıl değişecek ama neyse o başka bir yazının konusu.
Sosyal medyanın etkisiyle de neredeyse her sporda (özellikle futbol) gücün belirli takımların elinde toplandığı bu dönemde, öyle ya da böyle çoklu rekabeti sürdürebildiği için Euroleague’e müteşekkirim. Normal sezonda kalan üç haftada mümkün oldukça yayınlanan maçları yakalayıp, basketin daha ince işlerini izlemek için hazırım. Sizi de bu şölene davet ediyorum!