Deli Bayramı
“Turgut Özakman’ın 1987 yılında yazdığı ‘Deliler’ oyunu günümüzde oynansa… Üstüne üstlük tüm karakterler DasDas’ı ele geçirse neler olur? Tüm bu deliler arada bir dönüp bir de 1980’li yıllara göz kırpsa?”
Bazı şeyler vardır, asla zamanın gölgesinde yok olup gitmez. En çok da çocukken sevdiğimiz şeyler peşinizi bırakmaz. Tıpkı izleyenin onlarca kez izlemek istediği Devekuşu Kabare gibi.
DasDas’da, süpervizörlüğünü Metin Akpınar’ın üstlendiği, Mert Fırat’ın yönettiği, Ali Çakır, Ayşegül Cengiz, Büşra Alnıtemiz, Cansu Boz, Didem Balçın, Erdi Güçlü, Hande Özkurt, Hakan Kahraman, Kadir Burak Baydar, Mert Fırat, Nila Fırat, Özgün Aydın ve Rana Büyükyılmaz’ın kusursuz bir ekip ruhuyla, şarkılar söyleyerek, dans ederek oynadığı ‘Deli Bayramı’, komedinin gücünü, kabare tiyatrosunun o benzersiz tadını yıllar sonra yeniden yaşatıyor.
Müziklerini Tolga Çebi’nin, koreografiyi Gizem Erden’in, dekor ve ışık tasarımını Cem Yılmazer’in, kostüm tasarımını Eylül Gürcan’ın yaptığı müthiş keyifli oyunu anlatmak değil mutlaka izlemek gerek. Bu zor dönemlerde ilaç gibi geliyor. 5 Mart ve sezon boyunca DasDas Sahnede.
Sahi ne diyordu Deliler?
“Kimi turşu kurar kimi fabrika
Ama biz deliyiz, hayal kurarız.”
Şimdi
1984 doğumlu İngiliz deneysel oyun yazarı, oyuncu, yönetmen Tim Crouch, alışılagelmiş kalıplara karşı çıkan, çalışmalarında izleyicilerin yapıtın oluşturulmasına katılımını amaçlayan özgün ve ayrıksı bir tiyatrocu. Yazdığı, yönettiği ve oynadığı, ilk kez 2009’da Londra’da sahnelenmiş dördüncü yetişkin oyunu ‘The Author’, bir babanın kızına, şiddet içeren cinsel istismar uyguladığı kurgusal bir oyun üzerinden, tacizci bir in-yer-face metnin, yazarına, oyuncu ve seyircilerine yıkıcı etkisini aykırı bir biçemde ele alır.
Sahne ve oyun alanı kaldırılmış, seyirciler birbirlerini oyun izlerken izleyecek şekilde iki karşılıklı sırada oturtulmuştur. İzleyicilerin arasında oturan, biri söz konusu oyunun yazarını, ikisi oyuncularını, biri de oyunu izlemiş bir seyirciyi canlandıran dört oyuncu tacizci oyunu anlatmakta, zaman zaman birbirleriyle tartışarak, böylesine şiddet imgelerine doymuş bir oyunun yazılabildiği bir dünyayla, etki bırakması için medya tarafından çarpıtılmış dünya arasında bağlantı kurmaktadırlar.
Crouch’un amaçladığı, seyirci olmanın ne anlama geldiği, neyin izlenebileceği konularında sorumluluğu bağlamında, seyircinin kendisiyle yüzleşebileceği bir ortam yaratmaktır. Kurgusal oyunun kurgusal anlatımında kasıtlı olarak aktörleri oynadıkları karakterlerden ayırır; seyirci, yazar ve oyuncular gerçek isimlerini kullanırlar.
Oyunu ‘Şimdi’ adıyla sahneleyen yönetmen Öner Erkan’la, Levent Kazak (yazar), Erdem Şenocak (oyuncu), Nezaket Erden (oyuncu) ve Melikşah Altuntaş’tan (seyirci) oluşan ekip metni Crouch’un amacı doğrultusunda yeniden kurgulamışlar. Oyuncuları karakterlerden ayırmak için gerçek isimlerini kullanmışlar, özel yaşamlarından ayrıntılar vermişler.
Kurgusal metni günümüz dünyasının gerçeklerine uyarlarken nedense tacizci babayı ağabeye çevirmişler.
Dörtlünün müthiş doğallığı yoruma hem inandırıcılık hem de benzersiz bir yaşanmışlık katıyor. Kitlelerin iyi tanıdığı Melikşah Altuntaş’ın başta neredeyse geyik muhabbeti yapan, oyun süresince sertleşen öyküyü yumuşatan karakter olarak ele alınması çok zekice.
Başarılı, etkileyici ve düşündürücü bir deneysel çalışma. Mutlaka izlenmeli.
7, 14 Nisan 15.00 & 19.00 ve sezon boyunca pazar günleri DasDas Açık Sahnede.
İlginç bir gece yolculuğu: ‘Bay Samir’
“Asil bir yaşam mücadele ile geçer. Rezil bir yaşam ise daha çok mücadele ile geçer.”
Herkesin kendini düşündüğü bir dünyaya ayak uyduramayıp tekdüze, yalnız bir yaşam biçimini tercih eden, değişen dünyaya adapte olamayan Bay Samir, lodoslu bir akşam, iş çıkışı evine giderken her zaman yürüdüğü yolun yabancılaştığını fark eder. Sürekli önünden geçtiği eski tuhafiye dükkânı yıkılmıştır. Vitrininde yıllardır duran bir tür yoldaş olarak gördüğü çirkin plastik manken ortadan kaybolmuş, Bay Samir’in anılarıyla birlikte huzurunun kırıntılarını da yanında götürmüştür. Kayboluşun bu ani darbesi Bay Samir’i derinden sarsar, Taksim-Şişli arasında dükkânın ve mankenin yeni adresini aradığı bir yolculuğa girişir. Bu sıradan devlet memuru sabit rotasından çıktığında, karşılaştığı bildik kişilerin, sistemin yarattığı, sormayan, sorgulamayan köleleşmiş insanlar olduğunu fark eder.
Paranoyalarının gerçek olduğunu, dünyayı ve insanı tüketen sistemin düzenimizi ne denli bozduğunu gördüğünde de çaresiz kalacaktır.
Bay Samir’i Kerim Urun canlandırırken, o gece yaşamına giren tüm kişileriyle, dış ses olarak
Mankenin konuşmasını Gökhan Gürün üstleniyor.
İlginç ve izlenmeye değer bir oyun. 6, 26 Nisan Bahçe Galata, 18 Nisan Ara Sahne ve sezonda İstanbul sahnelerinde.
Etkileyici bir roman uyarlaması: ‘Filler ve Karıncalar’
Arzu Gamze Kılınç ve Muhammet Uzuner’in 2017’de kurdukları, Cihangir Atölye Sahnesi (CAS) tiyatronun sadece oyun sahneleme değil, ortak bir yaşam deneyimi ve öğrenme alanı olarak algılandığı, bireyin potansiyelini gerçekleştirmesine olanak tanıyan bir özgürlük alanı. CAS hem sağlam eğitim veren hem de çok sayıda ilginç oyun sahnelenen bir oluşum.
Kılınç ve Uzuner, Cihangir Atölye Sahnesinde öğrenci yetiştiriyorlar, yetiştirdikleri ekiplerle, son derece profesyonel ama amatör ruhunu koruyan sahnelemelere yöneliyorlar.
Usta-çırak ilişkisini esas alan eğitim sisteminde çok sayıda oyunculuk atölyesi ve üç yıllık tam burslu bir konservatuar eğitimi yer alıyor.
Bir CAS atölye bitirme projesi olan ‘Filler ve Karıncalar’, Arzu Gamze Kılınç’ın, Yaşar Kemal'in ‘Filler Sultanı ve Kırmızı Sakallı Topal Karınca’ romanından sahneye uyarlayarak yönettiği çok ilginç bir çalışma.
Yaşar Kemal, bir halk söylencesinden yola çıkarak yazdığı romanında iri gövdeli filleri sömürü düzeninin simgesi olarak ele alırken, sömürülenleri göstermek için de kalabalık, çalışkan ve yaratıcı karıncaları seçer. Filler Sultanı, durmaksızın hareket halindeki çalışkan karıncaları boyunduruğu altına almak için onlara savaş açar. Bir tek filin bile ayağının altında milyonlarca karınca can verdiğinden filler kısa zamanda savaşı kazanırlar. Karıncaların önderi demirciler ustası Kırmızı Sakallı Topal Karınca, teslim olmayarak Filler Sultanını yenmek için plan yapıp karıncaları gizlice birleştirerek örgütler. Gündüzleri Filler Sultanı, geceleri de mücadeleleri için çalışmaya başlayan karıncalar, düşmanlarının sınırsız gücüne karşın yaratıcı zekâlarını kullanarak filleri alt eder, kardeşlik ve dostluk dolu bir yaşama kavuşurlar.
Kılınç’ın usta işi uyarlaması Yaşar Kemal’in gözde temalarını ve o benzersiz dilini birebir korurken, romanın teatral karşılığını da büyük başarıyla veriyor. Minimal dekoruna karşın, fillerin plastik hortumlarla çok etkileyici var edilişi, Berkay Özideş’in müziği, Muhammet Uzuner’in koreografisi ışık tasarımı sahnelemeye heyecan verici bir görsel işitsel boyut katıyor.
Derya Özsoy, Dilek Duru, Ekrem Kelebek, Engin Barışan, Ezgi Çınar, Gönenç Öztopal, İsmail Keskin, Murat Mızrak, Nihal Parlak, Seren Köken ve Zehra Bağdır’ın müthiş uyumlu ekip oyunculuğu dört dörtlük.
CAS konservatuar eğitimini tamamladıktan sonra oyuncu ve eğitmen olarak yuvada kalan eski öğrencilerin çok başarılı bulduğum işlerinden daha önce söz etmişliğim var. Bu kez durum biraz farklı. Bu gerçekten etkileyici sahnelemenin oyuncuları sadece iki dönem atölye çalışmasının ardından böyle bir işe girişmiş. Üstelik, beyaz yakalıdan işçiye farklı disiplinlerde çalışan, tiyatro deneyimi olmayan bu 11 gencin çoğu ilk kez sahneye çıkıyor.
Fiilen amatör ve deneyimsiz bir ekiple, bu derece sağlam ve profesyonel bir iş çıkmasında, gençlerin tutkusu ve heyecanının büyük rolü var ama asıl etken, CAS’ın verdiği benzersiz eğitim.
Bir tiyatro sever olarak, tiyatromuzun geleceğine katkıları için Arzu Gamze Kılınç ve Muhammet Uzuner’le tüm CAS eğitmen ekibine tebrik ve teşekkür ediyorum.