Pandemi sonrası artan enerji fiyatları ve tedarik sorunları yine küresel enflasyona neden oldu. Rusya Ukrayna, Süveyş Kanalı, Ortadoğu sorunları ile tarih tekerrür ederken, yeni dönemin iktisadi eğiliminde konulacak tercih önümüzdeki 20-25 yıla damga vuracaktır. Neoklasik iktisadın tedavülden kalkması gerektiği, son kullanma tarihinin geçtiği bir dönemde, ezberlerin tekrarı ile gelinecek nokta malumun ilanıdır. Ana akım Ortodoks iktisat yanılmış ve yanıltmıştır.
John Francis Bongiovi, bilinen adı ile Jon Bon Jovi, Johnny kendisini andırmasın diye Tommy der şarkıda. ‘Slippery When Wet’ albümünün yılı 1986. ‘Livin’ on a Prayer’ şarkısı aynı yılların Reaganomics ekonomisinden etkilenerek yazılmıştır. Jon Bon Jovi, Richie Sambora ve Desmond Child üçlüsünün yazdığı şarkıda Jo(h)n ve Desmond kendilerinden esinlenmiştir. Grevde olan limanda işçi Tommy (Johnny) ve lokantada işçi Gina’nın ekonomik zorluklar yaşamasını konu alır. Dualarla yaşayıp ellerini tutarak hayata tutunmaya çalışırlar. 1986 yılında ekonomik yavaşlama sonrasında ‘Tax Act’ kabul edilmiş ve yeniden büyüme yakalanmıştır.
Reaganomics ve Thatcherism Keynesyen görüşe tepki olarak ‘Arz Yanlı İktisat’ şeklinde tanımlanır. Vergi indirimleri ve teşvikler ile yüksek büyüme ve arz artışı ile düşük enflasyonu hedefler. Fed Başkanı Volcker ile 1980-81’deki şok ve rekor faiz artışları sonrası gelen stagflasyonun ABD ekonomisine verdiği hasarı aşmak için maliye politikalarının devreye alınmasıdır.
1986 yılında Malatya’da yine büyük bir deprem olmuştur, yine Ukrayna’da Çernobil nükleer santrali patlamıştır. Aynı yıl ‘Nobel Ekonomi Ödülü’nü James M. Buchanan almıştır. ‘Kamu Tercihi Teorisi’ politik kararların ve oylamaların iktisadi analizini konu etmektedir. İşte Tommy ve Gina’nın ellerini kavuşturarak zorlu ekonomik şartlara dayanma motivasyonunun önemi buradadır.
‘Arz Yanlı İktisat’ döneminde ‘Laffer Eğrisi’ ön plana çıkmıştır. Vergi oranları ile büyüme, işsizlik arasındaki ilişkiyi anlatır. Vergi oranları düştüğünde vergi gelirleri azalır ancak ekonomide çıktı, istihdam ve büyüme artar. Vergi oranlarındaki artışlar işgücünü ve sermayenin yatırım iştahını olumsuz etkiler.
Senaryo tanıdık gelmiş olabilir. Yetmez ama evet devam edelim. 1989’da Reagan veda ederken ekonomist John Williamson ‘Washington Konsensüs’ ile neoliberalizmi gelişmekte olan piyasalar ile tanıştırmaya başladı. 1970’lerin arz ve enerji enflasyonu sonrası oluşan küresel enflasyon ve durgunluk, Glasnost ve Perestroyka sonrasında küresel pazarlara doğru sermaye akışlarını kurtuluş olarak gördü. Parayı çekmek isteyen gelişmekte olan ekonomiler liberalleşerek genelde faiz maliyeti ile büyüme, enflasyon, cari açık dengesini yönetmeye çalışmaktadır.
Çin’in yükselişi
Çin ise ‘Pekin Konsensüs’ ile teknoloji, katma değer, ihracat, yatırım, büyüme, istihdamı önceliklendirmiş, neoliberalizm ile kendi yöntemleri ile mücadeleye hazırlanmıştır. Nitekim günümüzde IMF’in önünde dünyadaki en büyük (Yuan cinsi) kredi veren ülke konumundadır, limanları, fabrikaları, küresel markaları satın almaktadır. Pandemi sonrası artan enerji fiyatları ve tedarik sorunları yine küresel enflasyona neden oldu. Rusya Ukrayna, Süveyş Kanalı, Ortadoğu sorunları ile tarih tekerrür ederken, yeni dönemin iktisadi eğiliminde konulacak tercih önümüzdeki 20-25 yıla damga vuracaktır. İşte neoklasik iktisadın tedavülden kalkması gerektiği, son kullanma tarihinin geçtiği bir dönemde, ezberlerin tekrarı ile gelinecek nokta malumun ilanıdır. Ana akım Ortodoks iktisat yanılmış ve yanıltmıştır. Sıkılaşmanın fayda sağlamayacağı, denk bütçe ütopyası adına vergileri arttırmanın bir çözüm olmayacağını görmek isteyenler için tarihten gelen bir mesaj vardır.
Kısa vadeli politika faizi işe yaramaz
Enerji ve arz şoklarında kısa vadeli politika faizi işe yaramaz diyen Ben Şalom Bernanke vd. (2004) haklı çıkmıştır. Nitekim Bank for International Settlement makalesinde Kharroubi & Smets (2024) başka gerçekleri ispat etmişlerdir. Kâr güdümlü enflasyon (satıcı enflasyonu, fahiş fiyat) gerçektir. Diğer bulguları, vergi indirimleri ve kamu teşvikleri (yani para politikası değil maliye politikası) arzı arttırır, haliyle enflasyonu düşürür.
Kahneman’ın kaybı iktisadi kararların artık rasyonel olacağı anlamına gelmez. Çünkü yatırımcı (insan) irrasyoneldir. Bazen irrasyonel görünen, nöro iktisadı yani Tommy ve Gina’yı öncelikleyen heterodoks politikalar, aslında ülke gerçekleri dikkate alındığında, Ortodoks politikalardan daha rasyonel olabilir. İşte rasyonel olduğu iddiasındaki ekonomik kararlara Tommy ve Gina irrasyonel mi cevap vermiştir, yoksa rasyonelce yaptıkları kamu tercihleri, linklerin bağlandığı iddiasındaki son ekonomi politikasının oksimoron sonucu mudur? İşte bütün mesele budur. Bütçesi yeterince sıkılan Tommy ve Gina neoklasik, neoliberal ana akım Ortodoks politikalara karşı sıkı sıkıya, el ele tutuşmuşlardır.
Özetle; ıslak zemin kaygandır.