Hepimiz sağlıklı olmak isteriz. Peki, gerçekten sağlıklı olma hali nedir? Sağlıklı olduğumuzu nasıl anlarız?
Birçoğumuz için sağlıklı olmak, fiziksel olarak bir hastalığa, sakatlığa maruz kalmamaktır. Ancak, özellikle son yıllarda artan hastalıklar, pandemi ve salgınlar karşısında fiziksel sağlığımız üzerindeki kontrolümüzün kısıtlı olduğunu daha net bir şekilde deneyimledik. Bu duruma rağmen, bize düşen kontrol edebildiğimiz oranda kendimize en iyi şekilde bakmaya niyet etmektir.
Eğer sabah uyandığımızda enerjik ve sağlıklı fiziksel bir bedene, berrak ve neşeli bir zihne ve sevgi ve şefkat dolu bir kalbe sahip olduğumuzu hissediyorsak sağlıklı olduğumuz için şükredebiliriz.
Ayurveda'ya göre sağlıklı olma hali; ruh, beden ve zihnimizin hem birbiriyle hem de doğayla denge içinde ve uyumlu olma halidir. Ve sağlıklı bir birey, regüle sinir sistemine sahip, dengede, zihinsel ve ruhsal olarak huzurlu bireydir.
Ayurveda, hastalıkların üç temel nedene dayandığını söyler.
Bunlardan ilki, duyuların nesnelerle ilişkisidir.
Aşırı yemek, alkol, sigara, uyarıcılar, kimyasallar, paketli gıda tüketmek bedeni yormanın yanı sıra bedende toksin birikmesine neden olur.
İkincisi, bedenin bilgeliğine karşı gelmektir.
Bedenimizin kendi zekasını yok saymak, doğal ihtiyaçlarını karşılamamak ya da bastırmak bedenin doğal ritmini bozar. Kendimizi aç bırakmak ya da tıka basa doyurmak, gaz, idrar gibi doğal ihtiyaçlarımızı bastırmak, uykumuz geldiğinde uyumamak gibi bedenin ihtiyaçlarına saygı göstermediğimiz durumlarda doğal işleyen dengeyi bozmuş oluruz.
Üçüncüsü, zamana bağlı dönüşümdür. Yaşlanmak, mevsimsel değişiklikler, hareketsizlik, kilo alımı/kaybı gibi faktörler bedenin dengesini bozar ve bedeni hastalıklara açık hale getirir.
Özellikle ilk iki temel neden, istisnalar dışında ağırlıklı olarak bizim irademiz ve beden farkındalığımız ile bağlantılıdır. Yaşam tarzımızın ve beslenme düzenimizin sağlığımız üzerindeki en büyük göstergesi sindirim sistemimizdir. Kalın bağırsağımız ne kadar mutluysa, biz de o kadar mutluyuz. Çünkü, serotonin hormonunun yüzde 85’i kalın bağırsakta salgılanır. Ayrıca, sindirim sistemindeki zayıflık, bedende toksin birikmesine neden olur, bedendeki tıkanıklık hormonların doğal dengesini bozarak endokrin sisteminde de sorunlara yol açabilir.
Gün içerisinde çöküşler yaşamak, kısıtlı bağırsak hareketi, kiloda dengesiz artış/azalma, vücut ısısındaki ani değişiklikler, zihinsel karmaşa, beyin sisi, stresle baş edememe gibi normal sandığımız belirtiler aslında hormonlarımızdaki dengesizliğin habercisidir. Kısa vadeli dengesizlikler basit önlemler ile çözülebilirken beden farkındalığı düşük bir kişi sorunları kronik hale gelmeden fark edemez ve kronik hormonal dengesizliklere, hastalıklara davetiye çıkarır.
Vücudun ‘Ateşi’
Sanskrit dilinde ‘ateş’ anlamına gelen Agni, bedenimizdeki sindirim ateşidir. Vücut ısısını oluşturur, gıdaların sindirim ve emilimini sağlar ve hücresel zekayı güçlendirir. Güçlü bir Agniye sahip olmak, sağlıklı bir cildi, iştahı, yüksek enerjiyi, berrak bir zihni, güçlü sindirim ve bağışıklık sistemini beraberinde getirir.
Agni olmadan hayat olmaz. Agniyi zayıf kılan faktörler arasında çok yemek yemek, düzensiz beslenmek, soğuk, bayat yiyecekler yemek, mevsime uygun beslenmemek ve aşırı açlık yer alır.
Agniyi yükseltmek için ılık limonlu su içmek, ılık içecekler tüketmek, gün boyu sıcak su yudumlamak, sindirimi destekleyen baharatlar kullanmak ve akşam hafif beslenmek önerilir.
Sağlığın, beslenme ve sindirim sistemiyle sıkı ilişkisini artık biliyoruz. Sindirim düzenliyse, dokular beslenir ve sağlık doğal olarak gelir. Bedenden düzenli atılamayan fazlalıklar dokularda birikir ve hastalığın zeminini oluşturur. Son iki yazımda detoks ve arınmadan bahsetmemin nedeni, hayatımızdaki fazlalıklardan kurtulmaya niyet etmek içindi. Ancak, toksik yük ve atıkların sadece fiziksel değil, sindirilemeyen duyguları da kapsadığını unutmayalım. Sindiremediğimiz tüm gıdalar, duygular, tecrübeler… Tüm bunları nasıl sindireceğimizi belki şu an bilemesek bile en azından ihtiyacımız olmayanı bırakmaya hazır olmak, bize iyi gelmeyen aktiviteler, kişiler ile aramıza sınır koymak, en azından farkına varmak küçük görünen ama çok büyük bir adım olabilir.