´Finito.Yallah.Kışkış.F*ck You´ pardon! ´Finito.Yallah.Kışkış.L*ve You´
“Hayal kuracaksın bir sürü. İçinde sevdiklerin olan. Hayal etmekten hiç vazgeçmeyeceksin. Seni nasıl yasaklarsa yasaklasınlar. Yasaklar seni durduramaz.”
1987 Mersin doğumlu Sami Berat Marçalı’nın 2010’da Eyüp Emre Uçaray ile kurduğu ve sanat yönetmenliğini üstlendiği sonradan ikincikat adını alacak sıfırnoktaiki, yaratıcı ve aykırı oyunların repertuar tiyatrosu formatında izlenebildiği, farklı tiyatro anlayışının öncülüğünü yapan bir topluluktu.
Yönetmen, çevirmen, proje tasarımcısı, yapımcı Marçalı, yazdığı ilk oyun ‘Deney’ ile Uluslararası İnterpley Genç Yazarlar Festivali’ne kabul edildikten sonra ‘Limonata’, ‘Yalnızlar Kulübü’, ‘Altıbuçuk’,’Sürpriz’, ‘Küçük’, ‘Park’ adlı oyunları yazdı ve Emrah Serbes'in Erken Kaybedenler adlı hikâye kitabındaki öykülerden ‘Üst Kattaki Terörist’i sahneye uyarladı. Kendi topluluğunda yazar, yönetmen, çevirmen, yapımcı, proje tasarımcısı olarak çalışmayı sürdürürken, Craft Tiyatro’da ‘Uğrak Yeri’ni ve Tiyatro Yanetki'de ‘Cam Yapraklar’ı yönetti.
2016’da ikincikat ile yollarını ayırdıktan sonra kurduğu b planı’nda da öncü, yenilikçi ve yaratıcı tavrını sürdürdü. Jonas Hassen Khemiri'nin ‘İstila’ oyununu Türkçeye çevirerek sahneledi. La Guardia Performans Sanatları Merkezi'nin değişim programı ile New York'a giderek iki dilli (İngilizce ve Türkçe) ‘Yuva/Home’ adlı oyunu yazdı. Marçalı, La Guardia Performans Sanatları Merkezi'nde sahnelendikten sonra İstanbul’da da yönettiği ‘Yuva’ ile
22.Afife Ödülleri’nde Cevat Fehmi Başkut Yılın Oyun Yazarı Ödülü’nü aldı. 2018’den itibaren TOY’un genel sanat yönetmenliğini üstlenen, 2019’da çevirmiş olduğu ‘Araba Kullanmayı Nasıl Öğrendim’i Oyun Atölyesi’nde yöneten Marçalı dört yıldır sahnelerden uzak kalarak film senaryoları yazmaya yöneldi.
Mart ayında, genç kuşağın bu çok önemli tiyatro insanının Derem Çıray ile birlikte yazdığı b planı yapımı olarak yöneteceği yeni oyunuyla döneceğini heyecanla öğrendik ama hevesimiz kursağımızda kaldı, çünkü prömiyer bir süre ertelendi. Bu da bizleri yazının absürt görünümlü başlığına getiriyor.
‘Finito. Yallah. Kış Kış. F*ck You’, bizi bize anlamayı amaçlayan, bize dair pek çok soruna değinen bir oyun. Bu dertlerin, bunu anlatmak için verilmiş emeğin ulaşabileceklerinden daha çok insana ulaşabilmesi amacıyla Marçalı ile Çıray metni birçok yapımcıya götürmüşler; her okuyan beğenmiş ama sahnelemek için “kendi seyircisine” uygun hâle getirilmesini talep etmiş. İkili, yazdıklarının gücünün farkındalığıyla metne hiç dokunmamaya, bağımsız şekilde özgürce sahnelemek için yapımcılığı da üstlenmeye karar vermişler. Sadece hiç ara vermeden oynanması gereken oyunun 2,5 saati bulan metnini, özüne ve tüm ayrıntılarına sadık kalarak 110 dakikaya indirgemişler.
Sürekli oynamak üzere bir sahne bulmuşlar ama, onlar da sansürlü bir şekilde yazılmış ‘F*ck’ kelimesinin değiştirilmesini istemiş. Sansür talebi onları daha yaratıcı olamaya zorlamış, topluluğun adından ilham alarak b planı oluşturmuşlar.
“Çok gönüllü değildik başta sansürü kabul etmeye, ama bir b planımız olsun diye ekipçe kafa kafaya verdik. Bir sürü olmayacak ismi tartıştıktan sonra F*ck yerine L*ve demenin daha kapsayıcı olduğunu ve oyuna daha çok yakışacağını düşündük. Çünkü oyun aşkla ilgili. Aşka inanan bir kadının hikâyesini anlatıyoruz. Herkes ona F*ck diyebilir, ama o L*ve'a inanıyor.”
Sanmayın ki olay hemen çözülmüş. Sahne sahipleri yine de oyunu oynatmamaya karar vermiş. Neyse ki yasaklar yapımcılarımızı durdurmamış. Önce Baba Sahne ve DasDas oyuna kapılarını açmış, programa Ses ve Çevre Tiyatrosu da eklenmiş ve nihayet ‘Finito. Yallah. Kış Kış. L*ve You’, 13 Mayıs’ta Baba Sahne’de prömiyer yapabilmiş.
Oyunun yapılabilme hikâyesini ayrıntılı anlatmamın sebebi, zaten bağımsız tiyatro yapmanın neredeyse imkânsız olduğu günümüz ortamına bir de kimi mekân sahibinin oto-sansürünün eklenmiş olması. Çaresi, bağımsız tiyatronun tek destekçisi olan biz seyircilerde.
Lütfen onları seyircisiz bırakmayalım. Bilet alıp oyunlara gidelim. Boş koltuklara değil, dolu salonlara oynasınlar. Bir de eleştirilerimiz varsa, lütfen sosyal medyayla değil, tiyatrocuların kendileriyle paylaşalım.
‘Finito. Yallah. Kış Kış. L*ve You’ 35 yaşında her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalmış bir kadının özgürleşme ve kendini bulma çabasını anlatıyor. Ekin aşık olmuş, evlenmiş, eşinin hatırı için onunla Londra’ya taşınmış, kısa bir süre sonra da kocasından ayrılmış. Kırık bir kalple İstanbul’a dönen genç kadın kendine yeniden bir hayat kurmak zorunda ama, ekonomik ve politik durumların rahatça yaşamaya izin vermediği İstanbul, artık onun bıraktığı İstanbul değil. Parası yok, telefonu yok, evi yok, arkadaşı yok. Hatta kedisi bile yok. Aslında var ama iki yıldır görmediği için belki de onu unutmuştur. Belki de herkes unutmuştur onu. Belki de o yoktur, belki hiç var olmamıştır. Ama Ekin var olduğunu düşünüyor. Yanlış mı düşünüyor? Yoksa hepsi “bir yaz gecesi rüyası” mı?...
Yeni bir düzene uyum sağlamaya çabalarken, kendini tanımaya, kim olduğunu bulmaya çalışan Ekin’in öyküsünün arka planında, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaz, siyasi sorunlar, göçmenlik ve beyin göçü gibi konular ustalıkla eleştiriliyor. Özellikle göç etmek istemeyen, ancak rahat ve özgür bir yaşam süremedikleri için buna zorlanan bireylerin trajikomik durumu zekice öne çıkarılıyor. Ebeveynlerle iletişimsizlikten aile içi şiddete, ekonomik sıkıntılardan darbe girişimlerine, pandemiden sıkışmışlığa pek çok ikincil konuya da değinen yoğun metnin, Ekin’i umutsuzluğa hatta nerdeyse “havlu atmaya” götüren sayısız sorunun getirdiği huzursuzluğu büyük başarıyla yansıttığı kanısındayım.
Sahnelemeye gelince, Marta Montevecchi’nin yalın dekor tasarımı, özellikle bir eski kanepeyle neler yapılabileceğiyle müthiş etkileyici. Alev Topal’ın ışık, Makbule Mercan’ın kostüm tasarımları, Can Aydınoğlu’nun orijinal müziği çok başarılı.
Sami Berat Marçalı’nın iki saate yakın süre boyunca, izleyicinin ilgi ve merakını hep ayakta tutarak, oyunu hiç sarkıtmadan ve hiç ara vermeden sahnelemesi hayranlık uyandırıcı.
Sami’nin oyuncu yönetimi her zaman çok ilginçtir. Metni yazarken cast’ını hiç düşünmez ama oyuncusunu öyle bir seçer ki sahnelendiğinde rol sanki baştan beri onun için yazılmış gibi durur. Ekin’i Evrim Doğan’ın, kadınlı erkekli kişiler, hayvanlar ve nesneler dahil diğer bütün karakterleri Erdi Güçlü, Görkem Kasal, Ali Rıza Kubilay ve Gülce Oral’ın canlandırdığı dört dörtlük ekip oyunculuğu da böyle bir izlenim bırakıyor.
Oyunun ilk repliğinden, o müthiş dokunaklı final cümlesine, sahneyi hiç terk etmeyen Evrim Doğan’ın her türlü ruh hâline, mutsuzluktan neşeye, umutsuzluktan inanca, kızgınlıktan anlayışa, endişeden rahatlamaya, sevişmekten dövüşmeye müthiş rahatlıkla giriş çıkışı olağanüstü. ‘Kabileler’den bu yana ilk kez kavuştuğumuz, 8 yıldır sahnelerden uzak kalan Gülce Oral, Google, ATM ve özellikle Küçük Prens’e benzeyen barmen kız ile Ekin’in kedisi William olarak müthiş. Çok sayıda karakteri birbirinden etkileyici yorumlarla canlandıran Erdi Güçlü, Görkem Kasal ve Ali Rıza Kubilay çok iyiler. Hele Kubilay’ın ‘küvet’i unutulur gibi değil.
Sonuç olarak ‘Finito. Yallah. Kış Kış. L*ve You’, etkileyici bir öykü anlatırken günümüz Türkiye’sinin günümüze ait birçok önemli sorunsalına ışık tutan usta işi bir metnin çok başarılı sahnelenmesi. Diğer önemli tarafı da ikisi de has tiyatrocu olan Sami ile Gülce’nin ait oldukları yere, sahnelere dönüş oyunu olması. Önümüzdeki sezonun en ilgi çekici yapımlarından bir olmaya aday. 27 Mayıs DasDas, haziran ayı ve gelecek sezonda İstanbul sahnelerinde. Bu oyun kaçmaz. Hepinize iyi seyirler dilerim.