WEB´DEN SEÇMELER

İzak BARON Diğer
29 Mayıs 2024 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • HAMAS'TA ISRAR, TÜRKİYE'Yİ MASA DIŞI BIRAKIYOR - BARÇIN YİNANÇ

 

Türkiye Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yetkisini tanımıyor. Dolayısıyla da "kararları beni bağlamaz" diyebiliyor.

Koç Üniversitesi'nden Kerem Gülay'a göre El Beşir'le Haniye arasındaki en büyük fark, El Beşir'in Türkiye'ye geldiği dönemde devlet başkanı olmasından dolayı diplomatik dokunulmazlığı olması. Haniye'nin ise öyle bir dokunulmazlığı yok. Türkiye'ye gelmesi durumunda bazı ülkeler, Türkiye'yle aralarındaki suçluların iadesi anlaşmasını öne sürerek, kendilerine teslim edilmesini talep edebilirler. Tabii bu noktada kesin olarak bilmediğimiz bir konu Haniye'ye Türk vatandaşlığı verilip verilmediği. Türkiye'ye ait kırmızı pasaportla dolaşıyor olmasına şaşıran çıkar mı?

İşin bu türden boyutlarının yanında aslında asıl kritik nokta Türkiye'nin yanlışta ısrar etmesi; ideolojik gözlüklerini çıkarıp, rasyonel okuma yapamaması.

Tıpkı Müslüman Kardeşler konusundaki ideolojik takıntısı gibi. İktidar Arap Baharı ve izleyen yıllarda ısrarla Müslüman Kardeşler savunuculuğu yaptı. Yanlış aktöre oynadı. Bu ısrar bölgede yanlızlaşmasına, aleyhine cepheler oluşmasına neden oldu. Sonuçta, en basitinden, 10 yıllık bir küslükten sonra Erdoğan Müslüman Kardeşlerin üyelerinin bulunduğu Mısır hapishanelerine bir kaç kilometre uzaklıkta, Mısır lideri Sisi ile el sıkışmak zorunda kaldı.

Hatalardan ders alınır diye beklenir. Mesele şu ki, ideolojik gözlük çıkmadıkça, hatadan ders de çıkmıyor.

Türkiye'nin Hamas'la ilgili tutumu, müzakere masasında yer almasının önünü tıkıyor. Üstelik bu kör gözüm parmağına Hamas seviciliği bence Hamas'a da zarar veriyor.

İslamcı, İhvancı gözlük çıksa, daha dengeli bir tutum benimsense, belki perde arkasında Hamas'ın daha makul kimi üyelerinin bir şekilde masada yer alması için daha sonuç alıcı baskı yapılması mümkün olabilirdi. Ama Türkiye tarafını, rengini bu kadar belli edince, hem Batılı hem de Arap ülkeler nezdinde sözünün ağırlığını yitiriyor.

Halbuki, savaş sonrası düzenle ilgili çalışmalar da bir yandan sürüyor. Gazze için uluslararası bir yönetim modelinden bahsediliyor. Tüm tarafların güvenini kazanan bir ülke olsaydı Türkiye savaş sonrası düzende kendine daha fazla yer bulabilirdi. Hâlâ da geç değil. Ancak görünen o ki seçim sonuçları iktidarın kimyasını öyle bir bozmuş ki, hatada ısrarın olası olumsuzluklarına karşı tam bir körleşme yaşanıyor.

 

https://t24.com.tr/yazarlar/barcin-yinanc/hamas-ta-israr-turkiye-yi-masa-disi-birakiyor,44925

 

  • GAZZE SAVAŞI NASIL SONA EREBİLİR? İSRAİL'İN ÖNÜNDEKİ 4 SENARYO

 

1-    Askeri işgalin tamamlanması

2-   Sınırlı işgal ve Anka'dan yardım

3-   Büyük anlaşma

4-   Hamas ile anlaşma

 

https://www.indyturk.com/node/724876/d%C3%BCnya/gazze-sava%C5%9F%C4%B1-nas%C4%B1l-sona-erebilir-i%CC%87srailin-%C3%B6n%C3%BCndeki-4-senaryo

 

  • DAVAYA TARAF OLMAK, YA DA OLMAMAK... - ZEYNEP GÜRCANLI

 

Savcı Kerim Han'ın tutuklama isteği Ankara'nın durumunu da karmaşık hale getirdi; Ak Parti hükümeti, İsrail'in savaş suçu işlediğini savunurken, hatta bu konuda Ceza Mahkemesi'ne taraf olmaya hazırlanırken, Hamas'ın ise "özgürlük mücadelesi verdiğini" savunuyor.

Nitekim Savcı'nın tutuklama taleplerini açıklanmasının ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant için işledikleri savaş ve insanlık suçları nedeniyle yakalama kararı başvurusunda bulunması, gecikmiş ancak olumlu bir karardır" ifadesini kullandı. Ancak Tunç'un aynı Savcı'nın Hamas yetkilileri hakkında tutuklama isteği konusunda hiç yorum yapmamış olması dikkat çekti.

AK Parti hükümeti daha önce hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tutuklama kararı olan Sudan eski lideri El Beşir'i Türkiye'de ağırlamaktan kaçınmamıştı. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan yine hakkında aynı mahkemece verilen tutuklama kararı olan Putin'i de Türkiye'ye davet etti.

Dolayısıyla AK Parti hükümetinin sık sık Ankara'ya gelen, en üst düzeyde ağırlanan İsmail Haniye için de, hakkında tutuklama kararı çıksa bile, herhangi bir adım atması beklenmiyor.

Ancak Hamas liderleri hakkındaki tutuklama isteminin, AK Parti'nin Gazze konusunda Uluslararası Ceza Mahkemesi'ndeki davaya "taraf olma" isteğini yeniden gözden geçirmesine neden olabileceğini tahmin etmek de herhalde yanlış olmaz.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/davaya-taraf-olmak-ya-da-olmamak/744541

 

  • SAYIN BIDEN NETANYAHU’YA ALDANMAYIN! - THOMAS L. FRIEDMAN

 

Hamas, Filistin Yönetimi değil. Hamas toplu katliam yapan militan bir yapı. Kimse Filistinlilere bu örgüt kadar zarar vermedi. İsrail Gazze’yi yönetmek için yenilenmiş bir Filistin Yönetimi ile birlikte çalışmayı, yerleşimleri dondurmayı ve günün birinde Filistin devleti için ortaklık kurmayı taahhüt ederse her şey değişir. İsrail Hamas’ı gerçekten de dağıtmak için küresel meşruiyet kazanır ve Gazze’yi İsrail ve Hamas yerine yönetecek bir Filistin/Arap gücü organize edebilir. Dahası, İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşmenin önünü açabilir.

Bunların hiçbiri kolay olmayacaktır. Hatta en iyi niyetli İsrail başbakanı bile bu konuda başarı garantisi veremez. Ama en azından bir kez, sonra bir daha ve bir daha denemek şart. Aksi halde İsrail’in uzun vadedeki bekası tehlikede. Maalesef bugün İsrail’in başında sadece kendi kısa vadeli bekasını düşünen biri var. Üstelik düşündüğünü yapıyor.

https://gazeteoksijen.com/yazarlar/thomas-l-friedman/sayin-biden-netanyahuya-aldanmayin-212152

  • Ferit Belder@FeritBelder

Bu tanımalar Hamas şiddetini ödüllendirme amacı taşımıyor. Bilakis Filistin siyasetini, kendi 'şiddet kullanma meşruiyeti'ne dayanarak silahlı aktörler ile sınırlandıran ve öyle tanımlayan İsrail'i cezalandırıyor. Küresel düzeyde hakim söylemi yönetme konusunda İsrail aciz kaldı.

Bu süreçte, İsrailli anlatıcılar (hükümet sözcüsü Eylon Levy de dahil olmak üzere) birer trol gibi davrandı,  sivil ölümlere yönelik itirazlarını alayla cevapladılar, Filistin ulusal anlatısına dair ögeler antisemit ilan edildi, her Filistin sloganı genocidal olarak yaftalandı.

Velhasıl bu tanınmalar, sonuçları yarın ortaya çıkacak bir siyasal iradeyi değil Filistinlilerin siyasal varlığını reddeden ve merkezine dehumanization'ı alan stratejik anlatının kabul görmediğini gösteriyor. Ne İsrail sağının ne de Hamas ve destekçilerin bunu anlayacağını sanmam.

https://x.com/FeritBelder/status/1793230922063474986

  • İSRAİLLİ AKTİVİSTLER GAZZE’YE YARDIMI ULAŞTIRMAK YA DA ENGELLEMEK İÇİN BİRBİRLERİYLE NASIL MÜCADELE EDİYOR? - PAUL ADAMS

 

https://www.bbc.com/turkce/articles/cp332mrzj8vo

 

  • GAZZE’DE SAVAŞ: ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ’NİN TARİHİ KARARI NEYE İŞARET EDİYOR? - RICHARD FALK

 

UCM savcısı da eleştiriyi hak ediyor. Tüm vahşetine rağmen 7 Ekim’deki tek seferlik saldırı ile İsrail’in Gazze’de yedi ay süren ölüm ve yıkım operasyonu aynı kefeye konulamaz.

Zaman içinde “soykırım” konusuna değinilmemesinin savcının resmî ifadesindeki en çarpıcı eksiklik olarak görüleceğini düşünüyorum.

En azından Khan, UCM’nin Netanyahu ve Gallant için tutuklama emri çıkarmasını tavsiye etme gerekçeleri arasına İsrail’e yönelik bu en ciddi ve yaygın iddiayı dahil etmenin neden hukuken erken olduğunu açıklamalıydı. Soykırımdan bahsetmekten kaçınan Khan, haklı olarak asıl meseleyi görmezden gelmekle suçlanabilir.

Bu arada, yargıçlar heyetinin savcıların tavsiyesini kabul ederek İsrailli ve Hamaslı liderler hakkında tutuklama emri çıkaracağını ve aynı zamanda iki tarafın aynı kefeye konulduğu izlenimini silmek için ellerinden geleni yapacaklarını ummalıyız.

Eğer UCM temel aldığı ilkesel tutuma sadık kalırsa, küresel yönetişimin tarafgir jeopolitikle lekelenmemiş bir unsuru olarak itibarını arttıracaktır.”

https://fikirturu.com/toplum/gazzede-savas-uluslararasi-ceza-mahkemesinin/

  • Gabi Behiri@gbehiri

Alın mesela bu adam (Israel Milli Güvenlik Bakanı Ben Gvir) tam bir gerizekalı. El Aksa'ya çıkarak sözde İrlanda'ya, Norveç'e cevap verdiğini sanıyor. Patron biziz ayaklarıyla bizimle oyun oynuyor. Mesele El Aksa'ya çıkmak değil 7 Ekim'de halkını korumaktı ama kimi kime şikayet ediyorsun...

 

https://x.com/gbehiri/status/1793197376250810705

  • Gabi Behiri@gbehiri

Israel vasatlığın kurbanı oldu/oluyor. Özellikle de dışişlerinde. Hamas terör örgütü 7 Ekim'de saldırdığında amacı Israel'i yok etmekti. Ellerinden gelse gerçek soykırımı onlar yapardı. Israel silahla karşılık verdi ama diplomasiyi göz ardı etti. Ben yaptım oldu anlayışıyla hareket etti. Düşmanı olmayan devletlere(Türkiye dahil) kendini anlatma, açıklama için uğraşmadı, buna bütçe bile ayırmadı. Seneler boyu özellikle de Netanyahu Filistin-Israel sorununu da ben yaptım oldu anlayışıyla halinin altına süpürmeye çalıştı. Bu düzen böyle devam eder sandılar. Olmadı. Sonuç: İrlanda, Norveç ve peşinden diğer devletler sınırları bile tam belli olmayan bir Filistin Devleti'ni tanıyoruz diyerek Hamas'ı ödüllendirdiler. Israel kuruluşundan beri en vasat, en beceriksiz yönetime mahkum edildi. Halk ideolojik söylemlerle uyutuldu. Şimdi sözde büyükelçileri geri çağıracaklarmış, Batı Şeria'da yeni yerleşim kuracaklarmış vs. Kafaları çalışsa, gerçekten ülkeyi yönetmek için uğraşsalar başka şeyler yaparlardı ama nafile. Israel'in bu yönetimle hala ayakta durabilmesi gerçekten bir mucize..

https://x.com/gbehiri/status/1793196555773604061

  • Gabi Behiri@gbehiri

Netanyahu ve Galant'ın isimlerinin Sinwar, Deif ve Haniye gibi teröristlerle yanyana anılması Israel'in haklı savaşını anlatamamasının direkt sonucudur. Diplomasiyi gözardı ederek sadece silah gücüyle bu savaşı sürdürmenin imkansız olduğu daha ilk günden belliydi. Suan ülkeyi yönetmekten aciz Netanyahu "Ben yaptım oldu" anlayışının sonucunu yaşıyor. Uluslararası ceza mahkemesine "antisemitler" diyerek bu işin içinden çıkmak da sorunu anlamadıklarının başka bir göstergesi olacaktır.

https://x.com/gbehiri/status/1792524493031637077

  • YAHUDİ İNSANDAN İNSAN YAHUDİ’YE (1) – PINAR KILAVUZ VE İVO MOLİNAS YORUMLADI: 500 YILLIK “MİSAFİRLİK”

 

https://medyascope.tv/2024/05/25/yahudi-insandan-insan-yahudiye-1-pinar-kilavuz-ve-ivo-molinas-yorumladi-500-yillik-misafirlik/

 

  • İSPANYA, FİLİSTİN’İ TANIYOR; KOSOVA’YI TANIMIYOR | İSPANYA-İSRAİL İLİŞKİLERİNİN TARİHİ ARKA PLANI – DR. REMZİ ÇETİN

 

👉 İspanya-İsrail İlişkilerinin Tarihi Arka Planı

👉 General Franco Dönemi İkili İlişkiler

👉 Felipe Gonzalez-Şimon Peres Yakınlaşması

https://www.youtube.com/watch?v=ZSSZe9IBFLk

 

  • İSRAİL İÇİN ‘YALNIZLIK’ VAKTİ… - DR. REMZİ ÇETİN

 

👉 Son 12 yılda uluslararası toplum, İsrail’i nasıl tecrit etmeye çalışıyor?

👉 Netanyahu hükûmetinin gel-gitleri…

👉 Son 12 yıllık bilançonun değerlendirilmesi için:

https://www.youtube.com/watch?v=QgLinmxwO5M

 

 

 NETANYAHU İSRAİL İÇİN, İSRAİL DE DÜNYA İÇİN BEKA SORUNU… - FEHMİ KORU

 

Peki nedir İsrail’i ve Netanyahu’yu zor duruma düşüren?

Bunun en kısa cevabı şu: Yaptıklarının İsrail devletinin kuruluşunun gerekçesini zayıflatıyor, ortadan kaldırıyor olması…

İsrail devleti, Almanya’da Hitler’in Yahudi ırkına karşı yürüttüğü yoketme politikasının dünya gündemine girmesi sonucu 1948’de kuruldu.

İkinci Dünya Savaşı, müttefiklerin zaferiyle bittiğinde, altı milyon Yahudi’nin Almanya’da toplama kamplarında hayatlarını kaybettiği haberi güçlü bir biçimde duyuldu.

O güne kadar dünya böyle bir soykırımın varlığından haberdar değildi.

‘Holokost’tan…

Okuyalım:

“1930’lar ve 1940’lar boyunca Amerika binlerce ve belki de yüz binlerce Yahudi’yi kurtarabilirdi ama bunu yapmadı. Bu, ağır bir sorumluluk taşıyan korkunç bir ithamdır ve aynı zamanda bazı zor soruları da gündeme getirir: Daha fazlası yapılabilirdi, neden yapılmadı? Naden belirli kurtarma seçenekleri kasıtlı olarak göz ardı edildi? Ve en önemlisi, harekete geçmeme konusunda kim sorumluydu?”

Yukarıdaki cümleler, Deborah E. Lipstadt’ın ‘Beyond Belief’ kitabının ilk paragrafından…

ABD’den söz ediyor ama aslında bütün Batılı ülkeler için de geçerli o sorular.

Dünya, Almanya’da Hitler hüküm sürerken olup bitenden, savaş devam ederken haberdar olamadı.

Sahipleri Musevi olan New York Times ile Washington Post gibi gazetelerde bile, müttefiklerin zaferine kadar, okurlar ‘Holokost’tan habersiz kaldılar. [Laurel Leff’in ‘Buried by the Times’ adlı 444 sayfalık kitabında bu gerçek uzun uzadıya anlatılır.]

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, ‘Holokost’ konusunda yaratılmış ve herkesi o büyük günahtan hissesine pay düşer hale getirmiş olan genel hava içerisinde, her ihtilaflı konuda İsrail savunulabiliyordu.

Günümüze kadar böyleydi.

Netanyahu,  Gazze’yi orada yaşayanlarla birlikte yok etmeyi amaçlayan savaşıyla, İsrail’e her ihtilaflı konuda üstünlük sağlayan havayı yok ediyor.

https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/netanyahu-israil-icin-israil-de-dunya-icin-beka-sorunu-1599996

 

  • MAZLUMUN AHI MI TUTTU? – AYŞE KARABAT

 

Ama iki ülke ilişkilerini asıl geren mesele, İsrail-Azerbaycan arasındaki dar ama derin ilişki.

İsrail basınında zaman zaman İsrail’in Azerbaycan topraklarından İran’a yönelik operasyonlar yaptığına ilişkin haberler çıkıyor.

İsrail’in petrolünün önemli bir kısmını Azerbaycan’dan alması da Tahran’ın hoşuna giden bir durum değil.

Üstelik İsrail’in Bakü’ye silah desteği vermesi ise İran’ı tedirgin eden bir başka konu. 

Sınırlarda karşılıklı büyük çaplı tatbikatlarla artan gerilim, 2023 yılının başında silahların patlamasına neden oldu.

İran’daki Azerbaycan Büyükelçiliği’ne bir saldırı düzenlendi. Bakü, o zaman kapattığı Tahran’daki büyükelçiliğini yeniden açmaya kısa bir süre önce karar verdi.

İşte, böyle bir ortamda Reisi’nin helikopteri düşünce, gözler İsrail’e çevrildi.

Zira ne de olsa, İsrail ve İran arasındaki gölge savaşı yakın bir dönemde gerçek bir çatışmaya dönüşmüştü.

Nisan ayında İsrail, Şam’daki İran Büyükelçiliği yerleşkesindeki konsolosluğa saldırmıştı. İran da misilleme olarak İsrail’e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı göndermişti.

O dönemde İsrail, meseleyi büyütmemesi için üzerindeki baskıyı ve olası sonuçları da düşünerek, buna sınırlı bir karşılık vermişti. Ama İsrail’deki sağcı hükümet, İran’a yeteri kadar cevap verilmediğini düşünüyordu ve fırsat kolluyordu. Kollanan bu fırsatın, İran’ın üst düzey yetkililerinden birine suikast olabileceği de o zamandan beri üstünde spekülasyonu yapılan bir seçenekti. 

Aksi kesinlikle ispatlansa bile Reisi’nin ölümünde İsrail parmağı arayanlar buna inanmaya devam edecekler elbette.

İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırıma varan saldırıları devam ediyor ama İsrail kazanmıyor, hatta tam tersine artık yeniliyor.

Zira, İsrail’in eylemleri meşruluğunu çoktan kaybetti. Artık İsrail, dokunulmaz değil.

Bunun önemli bir göstergesi de Filistin’i devlet olarak tanıyan ülkelerin sayısının yakında artacak olması.

İspanya, Norveç ve İrlanda'nın 28 Mayıs'ta resmî süreci tamamlamasıyla, Filistin devletini tanıyan ülke sayısı 146'ya yükselecek.

Filistin'in devlet olarak tanınması, sadece müzakere masasında Filistinlilere daha fazla siyasi güç sağlayan önemli bir sembolik jest değil.

Bu aynı zamanda İsrail'e “eylemlerini bu şekilde sürdüremeyeceğine” dair verilen önemli bir mesaj.

Bu hafta mazlumların “belki de adalet yerini bulur” diye hissetmesine yol açan başka bir gelişme de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail Başbakanı Netanyahu ile Savunma Bakanı Gallant’ın yanı sıra Hamas’ın üç lideri hakkında tutuklama emri çıkarılmasını tavsiye etmesi oldu.

Princeton Üniversitesi’nde kırk yıldır uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler dersleri veren Richard Falk, Middle East Eye haber sitesi için kaleme aldığı yazıda bu adımı tarihi ve cesurca olarak nitelendiriyor.

İsrail elbette bu adıma itiraz etti, kendisinin “terörist bir yapıyla” aynı kefeye konulmaya çalışıldığını öne sürdü.

Ama bu adımın gösterdiği bir şey var; İsrail artık yalnızca dünya kamuoyu önünde değil, uluslararası hukuk açısından da dokunulmaz değil.

İşte bu yüzden de İsrail yeniliyor.

https://www.fayn.press/mazlumun-ahi-mi-tuttu/

 

  • MODERN ANTİSEMITİZM – YAKUP BAROKAS

 

Geçmişte insanlar Yahudi’nin Tanrı’nın lanetine uğramış bir kabile, Peygamber’lerine ihanet etmiş, hatta ölümüne yol açmış bir millet olduğuna inandırılarak, bu yönde eğitilerek yetişmişlerdir. Bu inanç eğitimsiz veya eğitimli olsun bu insanların DNA’larına işlenmiştir. 

21. yüzyıl insanının bu patolojik durumunun sorumlusu pek tabi ki ne Yahudiler ne de İsrael’dir. İsrael-Filistin sorununun çözüme kavuşturulması da bu sorunun nereden kaynaklandığı ile zerre kadar ilgilenmeyen, bu konuda  hiçbir bilgisi olmayan çağımızın mutsuz veya kışkırtılan kitlelerini teskin etmeyecektir.

Batı ülkeleri giderek bu sorunun kendi bünyelerinden, kendi iç çelişkilerinden kaynaklandığını ve antisemitizmin yeni oluşumuna karşı ülkelerinin geleceği için mücadele vermeleri gerektiğini kavramaları belki zaman alacaktır. Çünkü yeni antisemitizm sadece Yahudinin değil Batı’nın da sorunudur.

https://www.turkisrael.org.il/single-post/modern-antisemitizm

 

  • EKSiK YAŞIYORUZ… - NELLY BAROKAS

 

https://www.turkisrael.org.il/single-post/eksik-ya%C5%9F%C4%B1yoruz

 

  • “İSRAİL KENDİNİ YOK ETME SENARYOSUYLA KARŞI KARŞIYA” – DALAL S. İRİQAT (DORA MENGÜÇ)

 

İsrail’in kendini yok etme senaryosuyla karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. İsrail’in iç istikrarı o kadar sarsıldı ki bölgedeki stratejik varlığı ciddi bir tehdit altında. Bu durum, İsrail’in dünya çapındaki müttefiklerini ve örneğin ABD’deki Yahudi lobilerini çok endişelendiriyor. Bölgede istikrarlı bir İsrail’in stratejik varlığına önem verenler şimdi çok endişeli. Bu yüzden değişimin yakında geleceği konusunda iyimserim. Sadece sekiz aydır her ekranda belgelenen suçlar ve İsrail’in şu anda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) yargılanması nedeniyle değil, ama esas olarak İsrail’in devamlılığı ve sürdürülebilirliği konusunda endişeli olanların daha çok alarma geçmeleri nedeniyle.

Bence Hamas, FKÖ’nün yeni sahibi olamaz. Filistin davası ve Filistin haklarına riayet edilmesi için Filistinlilerin fark etmesi gereken kapsayıcılığın önemli olduğu, Hamas’ın tüm farklı siyasi fraksiyonları bir araya getiren şemsiyenin içine katılması gerektiği ve belki de önceliğin bu bölünmeyi sona erdirmek ve uzlaşma yönünde çalışmak olması gerektiğidir. Kurtuluş, onur, kendi kaderini tayin hakkını elde etme yönünde çalışan tüm farklı siyasi partileri bir araya getirmek; belli başlı parti çıkarlarının peşinden koşmak veya daha çok bir güç mücadelesi, yarış yapmak yerine Filistin davasının, Gazze veya Batı Şeria’daki her Filistinlinin çıkarlarının ön planda olmasıdır. Mesele sadece Gazze veya Batı Şeria değil, sadece Fetih ya da Hamas da değil. Mesele kimin kazandığı veya Hamas’ın kazanıp kazanmadığıyla da ilgili değil. Biz Filistin halkının haklarından bahsediyoruz. Ve bu herhangi bir taraf veya devletin Filistin halkına vermesi beklenen bir iyilik değildir. Bunlar yerleşik haklardır. Örneğin Kuzey İrlanda’daki durumu örnek alırsak çok akıllıca olur. Orada gerçekleşen barış sürecini, ayrıca Amerika’nın arabuluculuğunda yapılan anlaşmayı karşılaştırırsak, IRA’nın, Sinn Féin’in askeri kanadının müzakere masasına oturmasına kadar Hayırlı Cuma Anlaşması’na ulaşmak mümkün olmadı. Ve bu şu anda bölgede ve Ortadoğu’da barışçıl bir çözüm konusunda hevesli olan uluslararası oyuncular için motive edici ve ilham verici bir örnek olmalıdır.

7 Ekim Hamas’ı lider yapmadı veya dediğiniz gibi, FKÖ’nün sahibi olma gücünü veya meşruiyetini vermedi. Hamas 7 Ekim’den sonra Filistin sokaklarında popülerlik kazanmış olabilir. Ancak bu özellikle Hamas’ın ideolojisini destekleyen Filistin halkının çoğunlukta olduğu anlamına gelmez. Bu çok açık olmalı. Filistin halkının büyük bölümü bugün Hamas’ı destekliyor olsa bile, bu onların Hamas’ın ideolojisini desteklediği anlamına gelmez. Belki sadece Hamas’ın Filistin davasını ve Filistinlilerin işgal karşıtı direniş hakkını, kurtuluş, onur ve özgürlükle tekrar yüzeye çıkardığından dolayıdır. Ancak bu Filistin halkının Hamas ideolojisinin yanında olduğu anlamına gelmez. Mevcut gerçekliği sadece seçimler ve oylar gösterebilir. Halkın görüşü ve kendi liderliğini seçme hakkı olmalı. Ve bu üzerinde çok çok önemle durmamız gereken bir şeydir, sadece analiz etmek veya yargılamak ya da kazanan veya kaybedenimiz olmadığına dikkat çekmek değil. 7 Ekim Hamas’a liderlik etme meşruiyetini vermez. Eğer demokrasiye saygı duyarsak, Filistin halkının haklarına saygı duyarsak, o zaman seçimlere ve oylara ve Filistin halkı adına politik liderlerin ve karar vericilerin demokratik süreçte belirlenmesi gerektiğine odaklanmalıyız.

https://www.perspektif.online/israil-kendini-yok-etme-senaryosuyla-karsi-karsiya/

 

  • 2021’DEN 2024’E HAMAS VE İSRAİL’E UCM “SAVAŞ SUÇU” SORUŞTURMASI: UCM KARARI NE ANLAMA GELİYOR, NETANYAHU VE SİNVAR TUTUKLANACAK MI? – CEREN BALA TEKE

 

https://t24.com.tr/haber/2021-den-2024-e-hamas-ve-israil-e-ucm-savas-sucu-sorusturmasi-ucm-karari-ne-anlama-geliyor-netanyahu-ve-sinvar-tutuklanacak-mi,1166014

 

  • NETANYAHU TUTUKLANIR MI? DR. KEREM GÜLAY İLE KONUŞUYORUZ. –HEDİYE LEVENT

 

https://www.youtube.com/live/RguLxnABEuw

 

  • İSRAİL BAŞBAKANI NETANYAHU ALMANYA'DA TUTUKLANIR MI? - JENS THURAU

 

https://www.dwturkce1.com/tr/i%CC%87srail-ba%C5%9Fbakan%C4%B1-netanyahu-almanyada-tutuklan%C4%B1r-m%C4%B1/a-69171453

 

  • HOLOKOST MAĞDURU THEODOR, LÜBNANLI AMAL CLOONEY VE BRİTANYALI KERİM’İN İNSANLIĞA MİRASI: NETANYAHU’NUN SANIK SANDALYESİ - YUNUS EMRE ERDÖLEN

 

https://serbestiyet.com/featured/holokost-magduru-theodor-lubnanli-amal-clooney-ve-britanyali-kerimin-insanliga-mirasi-netanyahunun-sanik-sandalyesi-168159/

 

  • BİR DÖNEMİN SIZISI ‘VARLIK VERGİSİ’ – ARSLAN TEKİN

 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bir-donemin-sizisi-varlik-vergisi-801155h.htm

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün