Araştırmacı-yazar Orhan Beşikçi´nin, İzmir´in Basmane semtinin tarihi üzerine çok sayıda yazısı, iki de yayımlanmış kitabı vardır. Basmane çok kültürlü İzmir´in kendine özgü bir bölgesidir. Yüzyıllara dayanan bir geçmişte burada Ermeniler, Rumlar, Hıristiyanlar, Türkler ve Yahudiler yaşadı. Basmane´nin çok dilli ve çok kültürlü bir yapıyı barındırmasıyla özgün bir mozaik oluşmuştur. Öylesine ki, semtin hemen her sokağında, her köşe başında Yahudiliğin izleri vardır. Beşikçi, bu mozaik yapıyı iyi tanıyan bir yazar olarak, bu bölgedeki Yahudiliğin kalıtsal izlerini tanıtıyor. ´Sohbetlerle İzmir Anıları´ adlı kitabının diğer bölümlerinde daha başka kültürler de yer almaktadır. Ancak, genel anlamda Yahudiliğin bıraktığı izleri ve halen yaşamsal öneme sahip onları anlatacağı
Tufan Erbarıştıran
İZMİR-BASMANE’DE YAHUDİ İZLERİ
Yahudiler; İzmir’in Basmane, İkiçeşmelik, Havra Sokağı, Kemeraltı, Anafartalar ve Karantina semtlerinde oturmuşlardır. Günümüzde ise daha çok Alsancak semtinde yaşamaktadırlar. İzmir’in Havra Sokağı’nda uzun yıllar Kaşer (Helal) ürünler satılmaktaydı. Bunlar arasında et, süt, tavuk, yumurta, balık, helva, yoğurt ve peyniri sayabiliriz. Her Yahudi’nin bu türden gıda ihtiyaçları buradan sağlanırdı. Ancak günümüzde daha farklı yerlerden de alışveriş yapılmaktadır.
Havra Sokağı ve yakınlarındaki ibadethaneler Bikur Holim, Bet Hilel, Portekiz Sinagogu, Etz Hayim, Hevda, Şalom (Aydınlı), Algazi, Forasteros ve Sinyora’dan (Giveret) oluşmaktadır. Bunların bir kısmı halen kullanılmakta olup bazıları da bakım aşamasındadır.
Burada eski adıyla Politi Şaraphanesi diye bilinen bir şarap imalathanesi vardı. İzmir Yahudi Cemaati’nin şarap ihtiyacı buradan sağlanmaktaydı.1855 yılında kurulan bu imalathane çeşitli nedenlerle Akın Pasajı’na dönüştürülmüştür.
Orhan Beşikçi, Havra Sokağı’ndaki sinagogların bakım çalışmalarını yerinde izlemiş. Onun izlenimlerini aktaralım:
“Etz Hayim Sinagogunun duvarlarındaki kalem işleri, içi yurt dışından getirilen uzmanlar, yedi kat boyanın altında kalan farklı dönemlere ait desenleri ortaya çıkarıp, batı duvarında 1841 Kemeraltı Çarşısı yangınının izini taşıyan ahşap hatılı açıkta bırakmışlar. Az müdahaleyle özgün detayların korunmasına gösterilen özeni, kadınlar bölümünde de hissettim.” (s.62)
Kitabın içinde dikkat çeken bir bölüm var. Foresteros sözcüğü İspanyolcada ‘yabancılar’ anlamına geliyor. Havra Sokağı’nın aralarında kalan bu sinagoga genellikle İzmir dışarıdan gelenler ibadet için giderlermiş. Kitapta yer alan bilgilere göre, yıllar önce Eczacı Selim Amado bu sinagog hakkında epeyce bilgi vermiş. Böyle bir sinagogun bakım-onarım çalışmaları bitirilip yeniden ibadete açılması çok güzel olur…
Konak Belediyesi tarafından Havra Sokağı’nın restorasyon çalışmaları sırasında bulunan Parohetler son anda kurtulmuş. Yaklaşık 200 yıl öncesine ait elle işlenmiş Parohetler, Finlandiyalı ve diğer uzmanlar tarafından onarılmaktadır. Söz konusu Parohetler’in üzerlerinde el işçiliğiyle yapılan tarih, kapı, kandil, Hayat Ağacı, menora, el, Davut Yıldızı gibi semboller vardır. Bir dönemin Yahudi günlük yaşamının sanatsal el işçiliğinin onarımları bittiğinde bunların bir müzede sergilenmeleri büyük bir ilgi görecektir. Yahudi tarihinden kalan izler (halen devam etmekle birlikte…), İzmir’in çok kültürlü yaşamından örnekler sunmaktadır. Anafartalar Caddesi’ndeki (bilinen adıyla, Tilkilik…) bir kurtijonun (halk arasındaki adıyla, Yavuthane…) onarımı sonrasında burada sergilenmesi de söz konusu olabilir... Hemen ekleyelim ki, bu bölgede en az iki tane kurtijo bulunmaktadır. Bölgenin sanatsal ve ekonomik anlamda kalkınmasına da öncülük edecek olan bu kurtijolar müzeye dönüştürülmelidir.
Geçmişte Yahudilerin nasıl bir getto yaşamı sürdüklerinin belki de son delilleridir bu mekânlar… Çeşitli nedenlerle bakımsız olan bu kurtijolar kurtarıldığında, Yahudilerin içe dönük yaşamları daha iyi anlaşılacaktır.
1905 yılında yapılan Şonsol Sinagogu (Kurtuluş anlamında…) yaklaşık 60 yıl önce yaşanan bir yangın sonrasında epey hasar görmüştür. Bu sinagogun yangından kurtarılan eşyaları arasında bulunan iki değerli kapı halen kayıptır.
“Sefer Tora’nın saklandığı iki adet işlemeli sanat değeri olan ceviz kapının akıbeti meçhul…” (s.161) Bir müzeye verildiği iddia edilen bu iki kapının tarihsel ve sanatsal değerleri nedeniyle bulunmaları gerekiyor.
Kitabın belki de en dikkat çekici bölümü at nalları üzerine… Foresteros Sinagogunun olduğu yerde yıkıntılar içinde bazı ilginç bulgulara rastlanmıştır.
Bunlar arasında at nallarının olması dikkat çekicidir. Orhan Beçikçi’nin, Dr. Siren Bora’ın da katkılarıyla vardığı sonuç şu şekilde olmuştur: “Sinagog bahçesinde ortaya çıkan at nallarına gelince; ulaşım ve taşımacılığın hayvanlarla yapıldığı yıllarda uzak yerlerden İzmir’e gelen Yahudiler ibadet için gittikleri Foresteros Sinagogu bahçesinde hayvanlarını dinlendirip, nal değiştirmeyi Kemeraltı Çarşısı’nda yaptırmış olabilirler mi?” (s.203-204)
Bulunan bu at nallarının da uygun bir zamanda uzmanlarca gözden geçirilip tarihlenerek sergilenmeleri tarihsel açıdan önemlidir.
Kitapta, ayrıca İzmir’de ilk Sağır ve Dilsizler Okulu’nun kurucusu Albert Karmona ve Alliance İsraelite Okulu ile ilgili makaleler de yer alıyor.
Orhan Beşikçi, kitabını yazarken -Yahudilikle ilgili bölümlerde - Dr. Siren Bora, Sara Pardo ve İnanç Avadit, Doç. Dr. Akın Ersoy, Prof. Dr. Yücel Tanyeri gibi araştırmacıların bilgi ve belgelerinden yararlanmış. Kitabına konu ettiği her şeyin belgelerini ve fotoğraflarını sayfalarında görüyoruz. İzmir’in Basmane semtindeki Yahudi izlerini görmek ve tanımak isteyenlerin bir elkitabı olduğunu söyleyebiliriz.
Sayfa 63:
Etz Hayim Sinagogu’nda ahşap sütunlar üzerinde duran teva tavanı
Sayfa:113
Sinyora Sinagogu bahçesi
Sayfa 113.
Forasteros Sinagogu
Sayfa 153:
Uzmanlar tarafından Restore edilen parohetler
Sayfa 153:
Finlandiyalı uzmanlar tarafından restore edilen parohetler.
Sayfa 161:
Şonsol Sinagogu mermer kitabesi.
Sayfa 202:
Uzun yıllar atıl durumda olan Forasteros Sinagogu
Sayfa 203:
Forasteros Sinagogu yüzey kazısında bulunan at nalları