UCUZ ALTIN PALMİYE

Jüri Altın Palmiye için tercihini bir sanat filminden yana değil, herkesin beğenisini kazanacak popüler ve eğlendirici bir filmden yana kullandı. 12 yıllık aradan sonra ülkesine Altın Palmiye kazandıran Sean Baker, renkli karakterler aracılığıyla hızlı, hatta çılgın tempolu mizanseniyle, sürprizleriyle her yeni sahnede çıtayı yükseğe taşıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
5 Haziran 2024 Çarşamba

Jüri yarışmanın en iyisi ‘Emilia Perez’i iki ödülle teselli etti

Amerikan Bağımsız Sinemasının genç temsilcisi Sean Baker, Altın Palmiye’ye ulaşan ‘Anora’nın şaşırtıcı ve sürpriz başarısıyla, 77. Cannes Film Festivali’nde ağırlığını hissettiren Amerikan sinemasına ödülüyle katkı verdi. Bu yıl jüri Altın Palmiye için tercihini sanat filmine değil, herkesin beğenisini kazanacak eğlendirici ve popüler bir filme verdi. Kimi eleştirmenler bu kararı ‘hak edilmiş bir ödül’ olarak karşıladı. Beklenmedik olayların birbirini takip ettiği bu çılgın komedi, hem dramatik, hem gülünç olabiliyor; katıla katıla gülmek, gözyaşlarına boğulmak da mümkün bu özgün filmde.

Oligarkın dolar saçan oğlu

Komedi-drama olan ‘Anora’, bir seks işçisinin New York - Las Vegas arasındaki yolculuğuna odaklanıyor. Brooklynli genç seks işçisi Ani (Mikey Madison) çalıştığı striptiz kulübünde, bir oligarkın 17 yaşındaki oğlu İvan (Mark Eydelgheyn) ile tanışıp, evlenme teklifine olumlu cevap verdiğinde, bir Cindirella hikâyesi yaşama şansını yakalar. Haber Rusya’ya ulaştığında, anne-babasının bu evliliği iptal ettirmek için New York’a doğru yola çıkmasıyla peri masalı tehdit altına girer. Temponun hiç düşmediği, sürprizlerin birbirini kovaladığı film, hür dünyada çılgın hayat kovalayan Rus oligarkların çocuklarının yaşantıları hakkında şaşırtıcı sosyal bilgiler veriyor.

‘Anora’ yedi filmlik vasat bir kariyeri olan Sean Baker’in sinemanın en ünlü üç film festivalinde ödüle ulaşan ilk filmi. Senaryo yazarı, yönetmen, yapımcı Baker benzer bir konuyu 2015’te ‘Tangerine’de işlemişti. Tamamı bir günde geçen, iPhone ile çekilen filmin kahramanları, hayat kadını olarak çalışan iki trans birey bir Noel günü çıktıkları yolculukta, kalplerini kıran erkeği arıyordu. Hiç de olağanüstü bir film olmayan Anora’, hasletleri uzun uzun sıralanacak bir Altın Palmiyeli film değil. 1987’nin dakikalarca protesto edilen Maurice Pialat’nın Şeytanın Güneşi Altında / Sous le Soleil du Satan’ adlı fiyasko Altın Palmiye Ödülü’nden sonra, son 25 yılın en sönük Altın Palmiye’si olarak, Apichatpong Weerasethakul Apichatpong’un ‘Boonomie Amcam / Oncle Boonomie’sini (2010) hatırlıyorum.

Jüri Başkanı Greta Gerwig, gerçekçi ve beklenmedik bir başarı olarak övdüğü ‘Anora’yı Howard Hawks ve Ernst Lubitsch’in komedilerine yakın bulduğunu söyledi. Gerwig’in, ‘Anora’yı tatmin ve bağımsızlık peşindeki genç kadınları anlattığı ‘Barbie’ ve ‘Küçük Kadınlar / Little Women’ filmlerine yakın bulduğu için, jürinin ödül toplantısında diğer üyeleri etkilemiş olabileceği akla yakın geliyor. Gerwig, “Anora kalplerimizi ele geçirdi, güldürdü, eğlendirdi, sonra da kalplerimizi kırdı” diye ekledi. Baker, senaryosunda kadın kahramanının seçeneklerinin kontrolünün dışındaki güçler tarafından nasıl şekillendiğini ve engellendiğini ustalıkla işlemiş.

Baker, kasvetli konularına rağmen filmleri eğlendirici ve merak uyandırıcı hale getirme konusunda yeteneğe sahip bir yönetmen. Renkli karakterler aracılığıyla hızlı, hatta çılgın tempolu mizanseniyle, her yeni sahnede çıtayı yükseltiyor. Bizi alışık olmadığımız bir New York’a, Güney Brooklyn’deki Rus mültecilerin yaşadığı bir bölgeye götürüyor. Bu yıl Amerikan sinemasına programında geniş yer ayıran, iki Amerikalı sanatçıyı Onursal Altın Palmiye Ödülüyle taçlandıran festivalde ‘Anora’, Terrence Malick’in Hayat Ağacı / The Tree of Life’ından 12 yıl sonra Altın Palmiye kazanan ilk Amerikan filmi olarak ülkesini onurlandırıyor.

Filmin konusuna gelince… Ani New York’ta Özbek-Amerikalı genç bir striptizcidir. Rusça konuşabildiği için, patronu Rus müşterilerle ilgilenmesini ister. Bir Rus oligarkının 17 yaşındaki şımarık oğlu İvan devamlı müşterisi olunca Ani’nin hayatı değişir. İvan kendisini 10 bin dolar karşılığında Las Vegas tatiline götürür ve kendisine evlenme teklifinde bulunur. Şaşkınlığını atlatınca Ani teklifi kabul eder. Las Vegas’ta evlenen, parmağına üç kıratlık bir pırlanta yüzük takılan Ani, haberin Rusya’ya ulaşmasının ardından oligark anne-babanın soluğu Amerika’da almalarıyla, rüyadan uyanır. Baba Nikolay’ın Amerika’daki işlerini takip eden Ortodoks rahip Toros (Karren Karagulian) ve iki koruması, Ermeni Garnic (Vache Tormasyan) ile Rus İgor (Yuri Borisov), ortadan kaybolan İvan tarafından terkedilen Ani’ye hapis hayatı yaşatırlar.

Müthiş bir casting

Etrafına para saçan, lüks evinde çılgın partiler düzenleyen, alkol ve uyuşturucu tüketen İvan, otoriter annesiyle karşılaşmamak için kayıplara karışır. Gidebileceği tüm adreslerde aranan İvan’ın izi sonunda zil zurna sarhoş, kendinden geçmiş halde bir gece kulübünde bulunur. Sorumsuz genç, delicesine âşık olduğunu söylediği Ani’ye ihanet edip kendisine yardımcı olmaya çalışmaz. Ani, rahip Toros ve iki korumasının türlü işkencelerine karşı koymaya çalışır. Nikolay ve karısının evliliği bozma teşebbüsleri New York mahkemelerinde geçerli olmayınca, gürültülü grup özel uçaklarıyla Las Vegas’a taşınır. Film müthiş sürprizli bir finalle noktalanır.

Anora’nın başarısıyla, ABD’li bağımsız dağıtım şirketi NEON, ‘Parazit’, ‘Titane’, ‘Huzur Üçgeni / Triangle of Sadness’ ve geçen yılın galibi ‘Bir Düşüşün Anatomisi / L’anatomie D’une Chute’ün ardından üst üste beşinci Altın Palmiye’li filmi dağıtacak. ‘Anora’ ile konuları benzeşen bir film, Kanadalı Atom Egoyan’ın belki de kariyerinin en iyisi olan ‘Exotica’dır (1994). Film, liseli bir kız kıyafetiyle dans eden seksi bir kızın olduğu bir striptiz kulübünde geçiyor. Acılı bir baba kaybettiği kızını bu striptizci kızda arıyordu. ‘Exotica’, ‘Anora’ ile kıyaslanamayacak kalitede son derece duygusal, etkileyici, sayısız toplumsal eleştiri taşıyan bir başyapıt idi.

Zeki bir striptizci hayat kadınının yaşadığı olağanüstü tecrübeye dayanan ‘Anora’, ünlü ‘Özel Bir Kadın / Pretty Woman’ın daha inandırıcı versiyonu. Mikey Madison da en az Julia Roberts kadar sevimli bir aktris. İnsan ilişkilerinde becerikli, pozitif kişilikli Ani haksızlığa uğradığında öylesine saldırganlaşıyor ki, rahip ve korumaları için üzülmekten kendimizi alamıyoruz. Zira kendisi İvan’ı asla tuzağa düşürmeye kalkışmamış, sadece kendisine yapılan evlilik teklifine onay vermişti. Ani, rüyalarına bile girmeyen bir evliliği gerçekleştirdikten sonra yaşadıkları, parmakları arasından kayıp giden bir Amerikan rüyasını andırıyor. Bu rolde 25 yaşındaki Amerikalı aktris Mikey Madison şımarık çekiciliğiyle, ilk kez başrol fırsatı yakaladığı Ani’de harikalar yaratıyor. 52 bölümlük TV dizisi ‘Better Things’ ve ‘Scream’ filmiyle tanınan Madison, Natalie Portman ile birlikte oynayacağı Apple TV’nin ‘Lady in the Lake’ dizisine hazırlanıyor. İki Ermeni aktör, rahip Toros’ta Karren Karagulian ve iri yarı saf Garnic’te Vahe Tovmasyan, koruma İgor’da ‘6 No.lu Kompartıman’dan tanıdığımız Rus aktör Yura Borrisov, genç İvan’da Thiothée Chalamet’ye benzeyen Mark Eydelsheyn oyuncu kadrosunun başarısına katkı veriyorlar.

Yazıyı Amerikan Yeni Dalga’sının öncülerinden Sean Baker ile bitirecek olursak, ‘Anora’ yönetmenin sekizinci ve en uzun süreli (139 dk.) filmi. Baker Cannes ana yarışmasına ilk kez 2021’de ‘Red Rocket’ ile katıldı. Film yönetmenin doğum yeri Texas’ta geçen konusuyla, evine dönmeye çalışan bir porno aktörünün hikâyesini anlatıyordu. Baker’ın önceki filmi ‘Florida Project’ 2018 Cannes Film Festivali’nin ‘Yönetmenlerin 15 Günü’ bölümünde gösterildi. Baker’ın New York Eleştirmenler Birliği’nin En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandığı bu film Willem Dafoe’ya Oscar adaylığı getirmişti. Baker’ın filmografisine bakıldığında, senaryolarında hep kapitalist ülkesinin çizgi dışı, marjinal kişileri, anti-kahramanları perdeye taşımaktan hoşlandığı dikkati çekiyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün